Korktular yüzleşmekten

Lice’de, 22 yıl önce yaşanan ve ikisi asker 16 kişinin öldüğü olaylara ilişkin açılan davaya İzmir’de devam edildi. Mağdurların katıldığı duruşmaya iki tutuksuz sanık gelmedi.

Korktular yüzleşmekten

 Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olaylara ilişkin açılan ve güvenlik nedeniyle İzmir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan davanın ikinci duruşması yapıldı.

Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde 22 Ekim 1993 tarihinde çıkan olaylarda dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirmesiyle ilgili olarak 2013 yılının Ekim ayında, zaman aşımına bir gün kala dava açıldı. Dava güvenlik gerekçesiyle İzmir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne alındı. Davanın ikinci duruşması bugün yapıldı. Duruşmaya Diyarbakır Baro Başkanı ve davanın müdahil avukatı Tahir Elçi, 12 müşteki ve avukatlar katıldı.

BARAN TURSUN'UN BABASI DA MÜŞTEKİ

Ayrıca İzmir'de 2007 yılında polis kurşunuyla hayatını kaybeden Baran Tursun'un babası Mehmet Tursun'un da Lice'deki olaylar sırasında evinin yakıldığını gerekçe gösterip müşteki olarak katılma isteği kabul edildi. Haklarında 'taammüden öldürme', 'halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik', 'cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma' suçlarından ağırlaştırılmış ömür boyu hapis ile 24 yıla kadar hapis cezası istenen dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ sağlık sorunlarını gerekçe gösterip duruşmaya katılmazken, Hatipoğlu'nun Avukatı Mehmet Eren Turan ile Yanardağ'ın avukatı Hikmet İşler duruşma salonunda hazır bulundu.

1500 KİŞİ DAVAYA KATILMA TALEBİNDE BULUNACAK

Müdahil avukatları, Lice olaylarında zarar gördüğünü savunan ve duruşmada hazır bulunmayan yaklaşık bin 500 kişinin, davaya katılma talebinde bulunacağını söyledi. Müşteki avukatlarından Zeynep Sedef Özdoğan, Mahkeme Başkanı Nurettin Küdür'ün iddianameyi okumak istediği sırada söz alıp, sanıklar katılmadan yargılamanın başlamamasını, iddianamenin sanıkların yüzüne okunması gerektiğini ve duruşmaya katılmayan sanıklar hakkında 'Yakalama' kararı çıkartılmasını istedi, Mahkeme Başkanı Nurettin Küdür, sanıkların sağlık raporu sunduklarını belirtti. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi ise Adalet Bakanlığı ve Yargıtay 5'inci Dairesi'nin davayla ilgili nakil talebinde bulunmasıyla suç işlediğini ileri sürüp davanın Diyarbakır'da görülmemesini eleştirdi. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla kayıt altına alınan duruşma, mağdur avukatların taleplerini dile getirmesiyle devam ediyor.

DURUŞMA ERTELENDİ

Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olaylara ilişkin açılan ve güvenlik nedeniyle İzmir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan davanın ikinci duruşması verilen öğle arasının ardından mağdurların dinlenmesiyle devam etti.

HELİKOPTERDEN BOMBALANIYORDU

Olayın yaşandığı sırada, lise öğrencisi olduğunu ve bugün öğretmen olarak görev yaptığını belirten Şiyar Kaymaz, lisenin yangın merdiveninden olanları izlediğini aktardı. Lice Adalet Arıyor Platformu'nun sözcüsü de olan Kaymaz, “Bu olayla ilgili bir araştırma komisyonu kurulursa, devletle aidiyet duygusu gelişir. Olayda ben yaralandım. Biz bir yüzleşmenin gerçekleşmesini istiyoruz. Bahtiyar Aydın'ı öldürmekten dolayı tutuklu bulunan kişinin de tahliye edilmesini istiyoruz. Biz hala kamuoyuna orada evlerin, işyerlerinin yakıldığını insanların öldüğünü ispat etmeye çalışıyoruz. Oraya gelen helikopterler hem ilçedeki evleri, hem de 450 öğrencinin bulunduğu okulu tarıyordu, helikopterden bombalanıyordu. İlkokul öğrencileri prefabrik dersliklerde eğitim görüyordu, öğretmenlerimiz onları da bizim okulumuza götürdü. Daha sonra çarşı ateşe verildi. Sanki bir volkan patlaması gibi alevler çıkıyordu. Bunları askerlerin yaptığını net şekilde görebiliyorduk. Bir asteğmen vardı, o kendilerine emir verildiğini ve her yerin yakılması gerektiğini dumanı üstlerinin görmeleri gerektiğini söyledi. Bir sahada topladılar bizi, bizzat Eşref Hatipoğlu oradaydı, 'Devlet sizi koruyacak, PKK evinizi yaktı, onları bulacağız' dedi. Oradaki insanlardan birisi çıkıp, 'Askerler evlerimizi yakıyor lütfen bırakmayın izin vermeyin' dedi. Hatipoğlu, 'siz bunu ve daha fazlasını hak ediyorsunuz, hepiniz öldürülecektiniz' diye bağırdı" dedi.

ADI DOSYAYA GİRMEDİ

Olaylarda hayatını kaybeden yakını Halil Dolan'ın adının dava dosyasına girmediğini belirten Sebahattin Kayran, “O gün onun gibi öldürülen ancak adı dosyaya girmeyen bir çok kişi olduğunu biliyoruz. Lice'deki arazilerimizi 22 yıldır kullanamıyoruz. Mağduriyetimizin giderilmesini istiyorum" diye konuştu.

“KURUNUN YANINDA YAŞ DA YANDI"

İzmir'de 2007 yılında polisin 'Dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle açılan ateşte oğlu Baran Tursun'u kaybeden Mehmet Tursun da Lice olaylarının yaşandığı dönemde söz konusu ilçede müteahhitlik yaptığını, devlet kurumlarıyla da çalıştığını o nedenle şüphelilerden Eşref Hatipoğlu'nu tanıdığını vurguladı. Tursun, “O dönem, OHAL Valisi Ünal Erkan, beni makamına çağırdı ve bazı Kürt işadamları 'Teröristler bizden haraç alıyor' diye dilekçe vermişler, benim neden vermediğimi sordu. Ben de benden kimsenin haraç istemediğini söyledim. Bunun üzerine odadan kovdular. 1990'lı yıllarda Kürt işadamlarına yönelik suikastları de göz önünde bulundurarak, oradaki fabrikamı satıp İzmir'e geldim. Ancak devletin içine yerleşmiş katiller her yerde var ve bu duruşma salonunun 50 metre yakınında benim evladımı öldürdüler. Lice davasında, Mehmet Ağar, Ünal Erkan, Eşref Hatipoğlu olmadan çözülmez. İbreti alem olsun diye evim yıkılmış durumda ve yaptırmadım devletten de tek kuruş tazminat almadım, şikayetçiyim" dedi.

AYDIN'IN AİLESİ GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKMASINI İSTİYOR

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın ailesinin avukatı Nejdet Solmazgül, İzmir'de görülen davanın Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek rütbeli şehidinin davası olduğunu, şehidine saygısından dolayı Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı'nın da davaya müdahil olmasını umduklarını ancak bunun gerçekleşmediğini kaydetti. Avukat Solmazgül, “Aile artık kısır çekişmelerin bitmesini ve hızlı bir şekilde bütün devlet kurumlarının hassasiyet göstererek davanın neticelenmesi, gerçek suçluların ortaya çıkarılmasını ve cezalandırılmasını istiyor. Türkiye'nin en yüksek rütbeli şehidinin mezarda rahat uyuması ve kemiklerinin sızlamaması için, PKK tarafından mı, devlet tarafından mı yoksa devlet içindeki hainler tarafından mı öldürüldü bunun ortaya çıkmasını istiyor" diye konuştu.

“POLİSİN BİLE SOKAĞA ÇIKMASINA İZİN VERİLMİYORDU"

Mağdur avukatlarından Suat Çetinkaya, olayların ardından kentte sokağa çıkma yasağının uygulandığını bu yasak doğrultusunda, askerlerin polisin de sokağa çıkmasına izin vermediğini ileri sürdü. Askerin dönemin Başbakan Yardımcısı Deniz Baykal'ı Lice'ye sokmadığını ve sanık Eşref Hatipoğlu hakkında faili meçhul cinayet suçlamasıyla başka davaların da açıldığını belirten Çetinkaya, davanın “İnsanlığa karşı suç" kapsamında görülmesi gerektiğini kaydetti. Şüphelilerden Tünay Yanardağ'ın hiç ifadesinin alınamadığını, yurtdışında olduğu yönünde iddiaların bulunduğunu belirten Çetinkaya, sanık hakkında kırmızı bültenle arama kararının çıkarılmasını talep etti. Diğer mağdur avukatları da sanıklar hakkında tutuklanma kararı verilmesini, Lice'de keşif yapılmasını, sorumluluğu bulunanların tespit edilip açığa alınmasını ve soruşturmanın derinleştirilmesini istedi.

“YANARDAĞ OLAY YAŞANDIĞINDA İZİNLİYDİ"

Duruşmanın son bölümünde, sanık avukatları savunmalarını yaptı. O dönem ilçede görev yapan Tünay Yanardağ'ın avukatı Hikmet İşler, müvekkilinin duruşmadan kaçmadığını, zatürre olduğu için duruşmaya gelemediğini, olayların yaşandığı günlerde ise izinli olduğunu ve Ankara'da bulunduğunu aktardı.

Öte yandan İşler, Bahtiyar Aydın'ın şehit edilmesi ve Lice olaylarının iki ayrı dosya olarak görülmesini, müvekkili hakkında tutuklama talebinin reddedilmesini istedi. Sanık Eşref Hatipoğlu'nun avukatı Mehmet Eren Turan da, müvekkilinin ifade vermekten kaçmadığını, sağlık raporunu mahkemeye sunduklarını, müvekkilinin iki açık ameliyat geçirdiğini ve Ankara'da bulunduğunu belirtti. Turan, müvekkili hakkında istenen tutuklama talebinin reddedilmesini istedi.

Mahkeme heyeti, sanıkların sonraki duruşmaya davet edilmesine, diğer taleplerin sonraki celse değerlendirilmesine karar vererek duruşmayı 1 Haziran tarihine erteledi.

MAĞDURLARDAN DURUŞMA SONUNDA AÇIKLAMA

Duruşmaya katılan mağdurlar, avukatları HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, 'Hakikat araştırılsın, failler yargılansın' yazılı pankart önünde basın açıklaması yaptı. Gruptakiler, sanıklar hakkında tutuklama kararı çıkmasını beklediklerini ancak mahkemenin hukuksuz bir karar verdiğini ileri sürerek bu taleplerini reddettiğini aktardı.

Kaynak: Diyarbakır Söz