Tehcirin 100. yılı!

Tehcirin 100. Yılında Osmanlı'nın Son Dönemindeki İsyanlar Sempozyumu düzenlendi

Tehcirin 100. yılı!

Recep KAYA/İsa İPEK

DİYARBAKIR - Diyarbakır Valiliği, Dicle Üniversitesi (DÜ) ve Türk Tarih Kurumu'nun katkılarıyla Osmanlı Devleti'nin son dönemindeki milliyetçi ayaklanmalarının ele alındığı "Tehcirin 100. Yılında Osmanlı'nın Son Dönemindeki İsyanlar Sempozyumu" düzenlendi.

Tehcirin 100. Yılı sebebiyle Dicle Üniversitesi, Diyarbakır Valiliği ve Türk Tarih kurumu işbirliğiyle “Tehcirin 100. Yılında Osmanlı’nın Son Dönemindeki İsyanlar” konulu uluslararası sempozyum geniş bir katılımla başladı. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü ve Düzenleme Kurulu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Karataş, Müslim-gayrimüslim ilişkileri hakkında açıklamalarda bulundu.

MÜSLİM-GAYRİMÜSLİM

Müslim-gayrimüslim münasebetlerinin tarihinin Hz. Peygamber dönemine kadar dayandığını söyleyen Doç. Dr. Mehmet Karataş, Müslim-gayrimüslim ilişkilerinin İslam tarihindeki ilk örneğinin “Medine Anayasası” olarak bilinen antlaşma olduğunu ifade etti. Söz konusu antlaşma ile şehirdeki Müslümanlarla Yahudilerin bir arada yaşama koşullarının düzenlendiğinin altını çizen Mehmet Karataş, “Medine Antlaşmasının 25. Maddesinde  “Yahudilerin dini kendine, Müslümanların dini de kendinedir” denilmek suretiyle gayrimüslimler için din ve vicdan hürriyetinin açık bir şekilde ortaya konulduğunu vurguladı.

SEMPOZYUMA ÖNCÜLÜK

Tehcirin 100. Yılı olması sebebiyle çok konuşulacak ve gündeme gelecek bir sempozyumun öncülüğünü arzu ettiklerini dile getiren Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, amaçlarının, özellikle bu konunun uzmanlarıyla bu yılın açılışını yapmak istediklerini belirtti.

VALİ AKSOY KONUŞTU

Bu arada, Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy, 1910'lu yıllarda birçok bölgede savaşların ve isyanların olduğunu, Osmanlı İmparatorluğu'nun küçülerek yok edilmeye başlanıldığı bir süreci kapsadığını anlattı. O yıllarda gerçekleştirilmiş olanın bilimsel gözle araştırılması ve gerçek boyutuyla ortaya sunulmasının büyük önem taşıdığını kaydeden Aksoy, her tarihsel olayı kendi dönemi içerisinde görmek ve değerlendirmek mecburiyetinde olduklarına dikkati çekti.

SOYKIRIM TABİRİ KABUL EDİLEMEZ

Aksoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Özellikle o şartlarda gerçekleştirilen tehcirin Osmanlı Devleti içerisinde 'milleti sadıka' diye adlandırılan Ermeni toplumuna karşı bir soykırım ifadesi olarak değerlendirilmesini de kabul etmek mümkün değildir. Öylesine önemli ve hassas bir konunun uluslararası çevrelerce de gündemde tutularak Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bir baskı unsuru gibi öne sürülmesi de kabul edilebilir değildir. 1915 yılında gerçekleştirilmiş olan tehcirin farklı bir şekilde adlandırılarak kamuoyuna sunulması ve bunun bir soykırım olarak değerlendirilmeye tabi tutulması kabul edilemez."

Ülkelerin parlamentolarının 1915 olaylarını soykırım olarak ifade etmeleri ve bunu inkar etmenin suç kabul edildiği bir takım kararların da var olduğunu aktaran Aksoy, konunun bilimsel boyutuyla ele alınması ve tarihçilerin üzerinde çalışarak sonuçlarını koyması gerektiğini vurguladı.

BİLİMSELLİKTEN UZAK İFADELER

Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşmeden çekinen bir devlet olmadığına işaret eden Aksoy, "Siyasi olarak konulara yaklaştığımızda bilimsellikten uzak bir şekilde konuları ifade etmeye çalışırız ki bu da bir takım yanılgılara bizi götürebilir. Türkiye Cumhuriyeti, geçmişiyle yüzleşmekten çekinen bir devlet değildir. Yüzleşmesi gerektiğinde de bunu yüzleşecek güce sahiptir. Bu anlamda var olan bir takım iddiaları gerçek gibi kamuoyuna sunmakta kabul edilebilir değildir" ifadelerini kullandı.

ERMENİ-MÜSLÜMAN MESELESİ

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü ve Osmanlı Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmed Akgündüz de Ermeni meselesinin Türk Ermeni meselesi olmadığını, tam tersine Ermeni Müslüman meselesi olduğunu savundu. "Çünkü, 800 bine yakın Müslüman öldürüldüğü iddia ediliyor. Bunlar içerisinde Kürt, Türk ve Araplar vardır. Bu da meselenin Ermeni Müslüman meselesi olduğunu ortaya koyuyor" diyen Akgündüz, bu konudaki en büyük hatanın meselenin Türk Ermeni meselesi olarak kabul edilmesi olduğunu kaydetti.

OSMANLI DÖNEMİNDEKİ SÜRGÜNLER

Osmanlı Devleti'nde değişik dönemlerde sürgünler yaşandığını ama hiçbir zaman soykırım yapılmadığını bildiren Akgündüz, şöyle dedi: "Ermenilerin Van isyanında Ruslara yardımda bulunarak Doğu ve Güneydoğu'daki Müslümanları öldürdükten sonra Osmanlı Devleti'nin güvenliği için tehcir kararnamesinde, tehcir kararı alınmıştır. Ermeniler, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde her türlü refahın sağlanması, maddi, manevi olanakların temin edilmesi ve canların korunması koşuluyla bu karar uygulanmıştır."

SEMPOZYUM SÜRESİNCE

Sempozyumda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mesajı da okundu. "1915 tarihli Tehcir Kararnamesi, Fransız İhtilali'nin Osmanlı Devletine yansımaları, Balkanlarda Osmanlı'ya Karşı İsyanlar, Azınlık Okullarının Ermeni Milliyetçiliğine Etkisi, Çıkan İsyanlara Karşı Osmanlı Devleti’nin İzlediği Politika, Sason Ermeni İsyanında Halil Yaşar ve Antranik Paşa Mücadelesi, Antep'te Ermeni İsyanı ve Protestan Misyonerler, Osmanlının Son Döneminde Kürt-Ermeni İlişkileri, Lise Ders Kitaplarında Ermeni Tehciri, Sırp İsyanı, Karadağ İsyanı, Rum İsyanlarını hazırlayan itici güçler, Avrupa Devletlerinin Osmanlı Politikaları ve Yunan İsyanı, Musa Dağında Kırık Gün Romanı ve Ermeni Tehciri" konularının ele alınacağı sempozyum, 20 Aralık'a kadar sürecek. Sempozyumun açılışına, DÜ Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci de katıldı.

Kaynak: Diyarbakır Söz