Annelerin Çığlığı

PKK tarafından kandırılarak dağa kaçırılan çocukların aileleri, çifte bayram yaşamak için ramazan ayında çocuklarının bırakılmasını istedi

Annelerin Çığlığı

Diyarbakır'da aylarca kaçırılan çocukları için eylem yapan aileler, ramazan ayında çifte bayram yaşamak için PKK'ya evlatlarının bırakılması yönünde çağrı yaptı. Hamide Ayhan, biri Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi olan 9 çocuğundan ikisinin kandırılarak dağa götürüldüğünü söyledi.

Hamide Ayhan:

Oğlum ve kızım kandırıldı. Kızım, tıp fakültesi 6. sınıf öğrencisiydi, şeker hastasıydı. Dağ başında insülini nereden bulup kullanacak?

Behiye Eren

Bu mübarek ramazan ayında, indirilen Kur'an-ı Kerim'in hatırına yeter artık diyoruz. Bize ancak çocuklarımız geldiği gün bayram olur. Onsuz bize bayram yok.

Boze Tunç

"Dört bayramdır evimizde bayram yok, ne yemek yapıyoruz ne şeker alıyoruz"

Saadet Ödümlü:

"15 yaşında kaçırılan oğlum farklı ülkelerin topraklarında başkaları için savaştırılıyor"

Diyarbakır, Batman, Mardin ve Siirt'te çocukları dağa kaçırılan aileler, ramazan ayında çocuklarının eve dönmesini istedi.

Diyarbakır'da aylarca kaçırılan çocukları için eylem yapan aileler, ramazan ayında çifte bayram yaşamak için PKK'ya evlatlarının bırakılması yönünde çağrı yaptı.

Hamide Ayhan, biri Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi olan 9 çocuğundan ikisinin kandırılarak dağa götürüldüğünü söyledi.

Çocukları kandırılarak dağa kaçırılan anneler olarak birleşip barışı haykırdıklarını belirten anne Ayhan, şöyle dedi:

"İki çocuğum dağa götürüldü, evimde huzur kalmadı. Her gün, 'acaba müjdeli haberi ne zaman verecekler bize' diye televizyon izliyoruz. Ne asker anneleri ne de çocukları dağda olan anneler artık ağlamak istemiyoruz. Anneler birleştik artık barış istiyoruz."

Evde bayram havası yok

Bir yıl önce kaçırılan kızının diyabet hastası olduğunu anlatan anne Ayhan, şöyle konuştu:

"Kızım, tıp fakültesi 6. sınıf öğrencisiydi, şeker hastasıydı. Günde 4 kez insülin kullanıyordu. Dağ başında insülini nereden bulup kullanacak? Yemek yemediği zaman şekeri düşüyordu. Belki de kızım ölmüştür ama bana söylemiyorlardır. Çocuklarımı göndersinler çifte bayram yaşamak istiyoruz."

"Evde bayram havası yok" diyen anne Ayhan, "Evimizden iki kişi eksik nasıl bayram yapacağız. Benim gibi binlerce anne var, korkudan çıkıp konuşamıyorlar da. Benim gibi barış isteyen binlerce anne var. Çocuklarımız dağ başlarında, elbisesiz, aç, susuz perişan, güneşin altındalar. Kışın yağmur, kar altındalar" ifadesini kullandı.

Çocuğum sınavı kazandı, göndermeye cesaretim yok

Çocuklarından birinin daha üniversite sınavını kazandığını dile getiren Ayhan, ancak onu PKK tarafından kandırılıp dağa götürüleceği korkusuyla üniversiteye göndermeye çekindiğini kaydetti.

"Oğlumun akıbeti de ağabeyi ve ablası gibi olur diye üniversiteye göndermeye korkuyorum" diyen Ayhan, "Çocuğum sınavı kazandı, göndermeye cesaretim yok. Onu da kaybetmeye gücüm yok" diye konuştu.

PKK'ya çağrıda bulunan Ayhan, "Dağdaki tüm çocuklara sesleniyorum, ne olursunuz dönün evlerinize, zaman, barış ve kardeşlik zamanıdır. Artık silah, kan, gözyaşı hiçbir şeyin çaresi değil" dedi.

Oğlumun geleceği gün bizim bayramımız olur

Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisiyken geçen yıl PKK tafafından kandırılarak dağa kaçırılan Fatih Eren'in annesi Behiye Eren de gözü yaşlı bir şekilde evladının yolunu bekliyor.

Oğluna kavuşacağı günü dört gözle beklediğini anlatan anne Eren, "Bu mübarek ramazan ayında, indirilen Kur'an-ı Kerim'in hatırına yeter artık diyoruz. Bize ancak çocuklarımız geldiği gün bayram olur. Onsuz bize bayram yok. Bu çözüm artık gerçekleşsin, barış olsun, dayanamıyoruz" şeklinde konuştu.

Oturduğu sofrada yemeğin boğazından geçmediğini kaydeden acılı anne Eren, "Her kapı çaldığında, oğlum geldi diye umut ediyorum ama yok, her zaman gözüm kapıda bekliyorum. İnşallah bir an evvel bir çözüm olur da bütün çocuklarımız gelirler, sadece benim değil herkesin çocuğu gelsin, artık yeter" dedi.

"Ateş düştüğü yeri yakıyor" diyen ağabey Erhan Eren de şöyle devam etti:

 "Eğer bugün Türkiye'de anneler ağlıyorsa, hem çocuğu askerde olan hem de çocuğu dağda olan anne ağlıyorsa Türkiye ağlıyor demektir. Türkiye'nin ağlamaması için bu çözümün gerçekleştirilmesi, sorunun giderilmesi gerekiyor. Acının, gözyaşının rengi yoktur, dini, dili, ırkı, politik kimliği yoktur. Acı herkes için aynı acıdır. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bizler acılarımızı yarıştırarak değil, paylaşarak bu sorunu çözebiliriz."

Abla Hatice Eren ise ülkesini vatanını seven herkesin çözümü desteklemesi gerektiğini kaydetti. Kardeş kanının akmasını istemediklerini dile getiren Eren, "Bu kavga bitmediği sürece bu sorun devam edecek. Kimimiz çocuğunu askerde kaybedecek, kimimiz dağda kaybedeceğiz" şeklinde konuştu.

Çözüm Süreci'ne kimse zarar vermesin

Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde okuduğu sırada PKK tarafından kandırılarak dağa götürülen Mazlum Tunç'un annesi Boze Tunç ise Çözüm Süreci'nin önemine değindi.

Oğlunun dağa götürüldüğü haberini aldıktan sonra üzüntüden göğüs kanserine yakalandığını belirten anne Tunç, şunları söyledi:

"Mustafam üniversitede okuyordu, okulunu çok seviyordu ama bir yıl önce dağa götürüldü. Barış istiyoruz, elinden bir şey gelen kim varsa oturup bu sorunu çözsün. Dört bayramdır evimizde bayram yok, ne yemek yapıyoruz ne şeker alıyoruz. Bize huzur yok, bize bayram yok. Allah muhafaza çocuklarımızın başına bir şey gelirse artık bizim için hiçbir şey olmayacak."

Sorunun çözümü için daha fazla gayret gösterilmesi gerektiğini savunan Tunç, şöyle dedi:

"Çözüm Süreci'ne kimse zarar vermesin. Siyasetçilerin artık bir çözüm bulması gerekiyor. Çocuklarımız üniversitelerden alınıp götürüldü, emeklerinden koparıldılar. Çözüm yerine herkes bir şart öne sürüyor artık yeter. Çocuklarımız gencecik, dağlarda, yılanlarla, akreplerle, böceklerle yatıp kalkıyorlar. Yazın güneşinin altında su yok, ekmek yok, yatak yok, yemek yok. Bütün bunları artık televizyonlardan görebiliyoruz yaşadıkları rezaleti."

İftarı beklerken oğlu kaçırıldı

Siirt'in Şirvan ilçesindeki köy korucusu Nurettin Ödümlü de 15 yaşındaki oğlu Yusuf'un geçen yıl iftar saatini bekledikleri sırada evden çıktığını ve PKK'lılar tarafından kaçırıldığını anlattı.

Olaydan yaklaşık 15 gün sonra PKK'nın kendilerine, "Çocuğunuz bizim yanımızda" diye mesaj gönderdiğini belirten acılı baba, yaşı küçük olduğu için çocuğunu bırakacaklarını düşündüklerini ancak yanıldıklarını söyledi.

Oğlu Yusuf'un önce Irak'ın kuzeyine ardından da Kobani'ye gönderildiğini belirten Ödümlü, çocuklarının buradaki çatışmada yaralandığını kaydetti.

Oğlunun annesini telefonla aradığını anlatan Ödümlü, şunları kaydetti:

"Eve gelen bir kişi, elindeki telefonla 'çocuğunuz sizinle görüşecek' dedi. Annesi telefonla konuştu. Oğlum, Kobani'de yaralandığını ve Şanlıurfa'daki hastaneye getirildiğini söyleyerek, 'Anne benim yanıma gel. Babam silahını bıraksın beni de 1 hafta sonra bırakacaklar' demiş. Bizde hemen Şanlıurfa'ya gittik. Onu bizimle görüştürmediler, hastaneden kaçırdılar. Onun can güvenliğinden endişe ediyoruz."

AK Parti'li olduğu için örgüt yandaşları tarafından kendisine 2 kez linç girişiminde bulunulduğunu dile getiren Ödümlü, şöyle devam etti:

" Bana, 'AK Parti'ye yaklaşmayacaksın, onların yanına gitmeyeceksin' dediler. Tek başıma oraya gittiğimde bana saldırdılar, beni linç etmek istediler. Kolumda kırık meydana geldi. AK Parti'li olduğum için bunlar yapıldı. İlçede muhtar adayı olarak seçime girdim. Bana HDP'ye gitmem durumunda beni destekleyeceklerini ve seçileceğimi söylediler ben oraya gitmediğim için kazanamadım."

Komşusunun oğlunun askerde olduğunu kaydeden baba Ödümlü, "Şu an komşumun oğlu askerde benim oğlum ise dağda. Benim oğlumla onun oğlu çatıştığında benim oğlum şehit olmaz ki. Oğluma sesleniyorum eğer ölürsen şehit olmazsın haberin olsun" diye konuştu.

Anne Saadet Ödümlü de "barış" diye Meclise girenlerin anaların ağlamaması için PKK'nın çocukları göndermeleri için girişimde bulunmalarını istedi.

"Çocukların yeri analarının yanıdır" diyen anne Ödümlü, "15 yaşında kaçırılan oğlum farklı ülkelerin topraklarında başkaları için savaştırılıyor" ifadesini kullandı.

Kaynak: Diyarbakır Söz