Görüş Bildir

Yetert artık, Ana ciğeri yanmasın!

Başbakan Davutoğlu'nun Diyarbakır'da elini öpmek" istediği, PKK'lılarca yakılan Fatih Paşa Camisi'ni görünce gözyaşı döken anne Öner Başbakan'a "Allah uzun ömürler versin" derken, "Yeter artık kimse ölmesin. Anaların, babaların ciğerleri yandı" dedi.

Yetert artık, Ana ciğeri yanmasın!

Örgüt militanlarınca ateşe verilen Fatih Paşa Camisi'ni görünce gözyaşı döken Gülseher Öner, önceki gün Diyarbakır ziyaretinde yaptığı konuşmada kendisine yer veren Başbakan Ahmet Davutoğlu'na teşekkür etti.

Başbakan Davutoğlu, önceki gün Ulu Cami'de kıldığı cuma namazı çıkışında kendisini bekleyen vatandaşlara hitaben yaptığı konuşmasında, 65 yaşındaki Öner'den bahsederek "Keşke bulabilsem ve o mübarek elini öpebilsem. Fatih Paşa'nın yanık halini görünce ağlayan bir Kürt anne var ya bir Kürt nine, işte o hepimize tercüman olmuştu. 'Biz bunun için mi buralarda yaşadık?' diye ağlayan ve televizyon ekranlarına yansıyan, yüreği yanan, yüreği parçalanan o Diyarbakırlı yiğit annenin hıçkırarak baktığı Fatih Paşa'nın emin olun her taşını ince işçilikle tekrar ihya ve inşa edeceğiz." demişti.

Öner, Davutoğlu'nun Diyarbakır'ı ziyaret edeceğini duyduğunda çok heyecanlandığını ancak rahatsız olduğu için görmeye gidemediğini söyledi.

Çocukluğunun Sur ilçesinde geçtiği için her mahallede bir anısının olduğunu anlatan Öner, Sur'da evlendiğini, 7 çocuk sahibi olduğunu ve bütün çocuklarını da Sur'da büyüttüğünü belirtti.

İlçedeki anılarını gözyaşlarıyla anlatan Öner, şöyle konuştu:

"Sokaklara çıkar komşularımızla çay içer, el işleri yapardık. Mükemmel komşularımız vardı. Sur'daki komşuluğumuz o kadar güzeldi ki birbirimiz için her türlü fedakarlığı yapardık. Evde sıkıldığımda Kurşunlu Camisi'nden Hazreti Süleyman Camisi'ne kadar dolaşırdım. Maddi durumumuz iyi değildi ama yine de çok mutluyduk. Çok güzel bir yaşantımız vardı ama onu da bizim elimizden aldılar."

ÖRGÜT ONU DA EVİNDEN ETTİ

PKK mensuplarının çukur kazarak barikat kurmasına tepki gösteren Öner, evinde çok rahat olduğunu ancak örgüt mensupları yüzünden evini terk etmek zorunda kaldığını dile getirdi.

Örgüt mensuplarının ilçede ilk defa çukur kazıp barikat kurmasının ardından güvenlik güçlerince yapılan operasyonla çukurların kapatıldığını anımsatan Öner, şöyle devam etti:

"Çocuklarım evimizi dayayıp döşemişlerdi. Evimizi terk etmek istemiyorduk. Bunlar yine geldiler, çukur kazıp mahalleyi çok kötü ettiler. Eşyalarımızı çıkaramadık. Oğlum ve kızımı alıp evimi terk etmek zorunda kaldım. Evli olan çocuğumun evine geldim."

Teröristlerce yakılan tarihi Fatih Paşa Camisi'ni çok sevdiğini ve orada anıları olduğunu aktaran Öner, camide sürekli namaz kıldığını, sohbetlere gittiğini ve orada Kuran dersi aldığını aktardı.

Caminin yakılmış halini gördüğünde gözyaşlarını tutamadığını söyleyen Öner, o anki duygularını şöyle anlattı:

"Sur'da 9 günlük sokağa çıkma yasağının ardından yasağın kaldırıldığını öğrenince mutlu oldum. Aşağıda kalabalık olduğunu görünce merak ettim ve gidip baktım. 2 komşumla birlikte camiye doğru gittik. Camiyi gördüğümde kendimi kaybettim 'Aman Allah'ım ne yapmışlar bu camiye?' dedim. Ağladım, ağladım. Sonra Kur'an-ı Kerimleri yanmış dediler. Komşuma, 'Bak, bu camiyi ne hale sokmuşlar?' dedim. 'Cami yanacağına evim yansaydı. Allah'ın evi neden yandı?' dedim."

BAŞBAKAN DAVUTOĞLU'NUN SÖZLERİ DUYGULANDIRDI

Örgüt mensuplarının camileri yakmasının kabul edilemez olduğuna işaret eden Öner, "Çok yanlış yaptılar, iki gözümüzü çıkardılar. Allah'ın evini bak ne hale soktular? Birçok cami yaktılar. Allah'ın kitaplarını yaktılar, biz Müslümanız o kitaplar bize gelmiş." dedi.

Başbakan Davutoğlu'nun kendisi hakkında söylediği sözleri duyduğunda duygulandığını belirten Öner, Davutoğlu'na teşekkür etti.

Öner, şunları kaydetti:

"Allah, ondan razı olsun. Allah, uzun ömürler versin, iyi ki varlar, iyi ki bu milletin başındalar. Bu polisler ve askerler ölmesin. Yeter artık anaların, babaların ciğerleri yandı. Benim bir kitaplığım vardı içinde Hazreti Muhammed'in hayatını anlatıldığı kitaplar, diğer dini kitaplar ve Kur'an-ı Kerimlerim vardı ama hepsi toprağın altında kaldı. Kur'an-ı Kerimleri oradan çıkarmayı çok istiyordum ama çıkaramadım. Sur'un içinde evimizi tekrar yapsınlar, bize geri versinler. Tekrar kendi mahallemizde kalalım ve oraların havasını soluyalım. Bizim başka yerlerde işimiz yok."

Kaynak: Diyarbakır Söz

Etiketler:

Editor Hakkında

Haber Merkezi