Görüş Bildir

Batı Şeria'yı bekleyen 'ilhak' tehlikesi

ABD'nin İsrail Büyükelçisi Friedman'ın "İsrail'in Batı Şeria'nın bazı bölümlerini kendi sınırlarına katma hakkı var" sözleri İsrail'e yakılan bir "yeşil ışık" olarak görülüyor.

Batı Şeria'yı bekleyen 'ilhak' tehlikesi

Filistinli siyasi uzmanlar, ABD'nin İsrail Büyükelçisi David Friedman'ın bu sözleri "Yüzyılın Anlaşması" olarak bilinen ABD'nin Orta Doğu'daki barış planının uygulanması bağlamında söylediğinin altını çizerek, Batı Şeria'ya yönelik "ilhak" tehlikesine dikkati çekti.

ABD'li Büyükelçi Friedman, geçen günlerde New York Times gazetesine verdiği söyleşide, belirli koşullar altında, "İsrail'in Batı Şeria'nın tamamı olmaz ama bazı bölümlerini kendi sınırlarına katma hakkı var." demişti.

Filistin hükümeti, Friedman'ın açıklamalarını kınarken, Filistinli gruplar bu sözlerin Donald Trump yönetiminin sömürge zihniyetini yansıttığını ve "Yüzyılın Anlaşması"nın Arap ülkelerinin yardımı ile Filistinlilere saldırmak ve İsrail için haksız tavizler elde etme esası üzerine kurulduğunu belirtti.

ABD'den yeşil ışık

Siyasi analist Talal Avkel, Friedman'ın açıklamalarını ABD'nin İsrail'e açık bir şekilde yeşil ışık yakması olarak nitelendirdi.

Avkel, "ABD'nin Filistin'in hakları konusunda ortaya koydukları İsrail'i ve planlarını desteklemeye hazır olduğunu gösteriyor. Friedman'ın açıklamaları İsrail'in adımları için bir başlangıç. İlerleyen günlerde ABD'deki Yahudi lobisi aracılığıyla bu karara destek toplamak için bir İsrail baskısına şahitlik edeceğiz." diye konuştu.

ABD ve İsrail'in bu planı dayatmak için adım atmaya devam ettiğini aktaran Avkel, "Yüzyılın Anlaşması yok, gerçeklerin dayatılması planı var. Filistinliler, planı başarısızlığı uğratmadılar ve plan günden güne uygulanıyor." ifadelerini kullandı.

Avkel, planın başlangıcının ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıması ve Manama Konferansı'ndaki mülteciler ve ekonomik barış meselesi olduğunu dile getirdi.

Filistinlilerin iç sorunlarını çözerek ABD ve İsrail'in planları ile mücadele etmek için belirli bir stratejiye göre çalışmaları gerektiğini ifade eden Avkel, "Filistin'de iç uzlaşı olmadığı sürece Filistinliler bu planla mücadele etmek için hazırlanamazlar." görüşünü paylaştı.

Amaç Filistin'in taleplerini minimize etmek

Batı Şeria'daki El-Halil Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Bilal Şubeki de Friedman'ın söz konusu açıklamalarıyla ABD'nin Batı Şeria'nın bazı bölgelerinin İsrail'e dahil edilmesini kabul etmesi için bir atmosfer yaratmayı hedeflediğini söyledi.

Friedman'ın sözlerinin ABD'nin Filistin meselesinin çözümüne ilişkin bakış açısını ortaya koyduğunu belirten Şubeki, "Mesele, Batı Şeria'nın İsrail'e dahil edilmesi değil Filistin tarafının taleplerini düşürerek, isteklerini başkenti Doğu Kudüs'te bağımsız devlet kurmaktan Batı Şeria'nın İsrail'e verilmemesine indirgemek." yorumunu yaptı.

Şubeki, Batı Şeria'nın İsrail'e dahil edilmesinin Kudüs'ün "İsrail'in başkenti" olarak tanınması ya da ABD büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınmasından daha tehlikeli olabileceğini, bu durumun insanların hayatını doğrudan etkileyeceğini kaydetti.

İsrail'in Batı Şeria'daki askeri hakimiyetini aktifleştirerek Batı Şeria'yı fiili bir şekilde ilhak etmek için hazırlık yaptığını söyleyen Şubeki, Filistin tarafına bekle-gör siyasetiyle yetinmeyerek, siyasi donukluğu harekete geçirmek için Filistin'in taleplerinin çıtasını yüksekte tutacak alternatif tezler hazırlaması çağrısı yaptı.

Friedman ABD'nin gerçek politikasını açık etti

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, dün düzenlendiği basın toplantısında, "Batı Şeria'daki politikamızda değişiklik yok. ABD, Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini tanımıyor ve söz konusu yerleşimleri, iki devletli çözüm sürecine aykırı görüyor." ifadelerini kullanmıştı.

Nablus'taki En-Necah Milli Üniversitesi İletişim Bölümü Öğretim Üyesi Ferid Ebu Duheyr ise Ortagus'un açıklamasına karşın Friedman'ın sözlerinin ABD'nin gerçek politikasını yansıtabileceğini söyledi.

Filistin tarafının Washington yönetiminin izlediği politikaya karşı ABD ile aynı bakış açısına sahip olmayan devletlere dayanmak dışında fazla bir kozunun kalmadığını ifade eden Ebu Duheyr, "Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine gitmek medyaya oynamaktan başka bir şey değil. ABD'ye karşı bir karar alınması pek olası değil, alınırsa da kağıt üzerinde kalır." değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Etiketler:

Editor Hakkında

Haber Merkezi