Hatipoğlu'na suç duyurusu

Diyarbakır Barosu, İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu ve ATV yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu.

Hatipoğlu'na suç duyurusu

İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu’nun sunumu ile 12 Mayıs’ta ATV ekranında canlı yayınlanan iftar programında, 13 yaşındaki Ermeni bir çocuğun Müslüman olmasını sağlamasına tepki gösterenlerin başında gelen HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Irçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonundan sonra, Diyarbakır Barosu da tepki gösterdi.  Baronun Çocuk Hakları Merkezi de, konuyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunması dikkat çekti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmek üzere Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan suç duyurusunda; “TCK 115/3 maddesinin ihlali” suç gerekçesi olarak ileri sürüldü. Baro Çocuk Hakları Merkezi adına avukatlar Berçem Sancar ve M. Emin Çoban imzalı dilekçede şunlar kaydedildi:

"Dini değiştirilmeye çalışan bireyin 13 yaşında bir çocuk olması, çocuğun böyle bir şovun aracı haline getirilmesi açık bir çocuk hak ihlali ve çocuğun psikososyal ve kültürel istismarıdır. Çocuğun dininin değiştirilmesi esnasında ırkının sorulması, adının değiştirilmesi gerektiğinin empoze edilmesi şeklinde sorulan sorulara çocuğun verdiği cevaplar, hal ve hareketlerindeki heyecan, içinde bulunduğu durumun farkında olmadığını göstermektedir.

‘ÇOCUK BEDENİ VE RUHUNUN ARAÇSALLAŞTIRILDI’

Bizler çocuk hakları savunucuları olarak ‘çocuk bedeninin ve ruhunun araçsallaştığı’ her durum ve fiili çocuk istismarı olarak değerlendirmekteyiz. Ulusal bir yayın kuruluşunda çocuğun rayting kaygısı güden bir şovun aracı haline getirilmesi ve şov esnasında çocuğa, üstün ırk ve ayrıcalıklı din dayatılması çocuğun bundan sonraki yaşamı ve ruhsal gelişimi üzerinde çok ciddi olumsuz etkiler yaratacaktır.

Anayasa ‘Din ve Vicdan Hürriyeti’ başlıklı 24. maddesi ‘Herkes vicdan,dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz’ demektedir.

‘TOPLUMSAL BASKI ALTINA ALMANIN DİĞER BİR ŞEKLİ’

Her ne kadar yayın esnasında çocuğun velisinin arandığına dair söylemlerde bulunulmuş ise de bu hususun hukuki delillerle ortaya konulması gerekmektedir. Yine ifade etmek isteriz ki; yayın esnasında mağdur çocuğun velisinin aranmış olması, toplumsal baskı altına almanın diğer bir şekli olarak kabul edilerek, yaratılmak istenen algının suçtan kurtulmaya dönük olduğunu, şayet bu yol denenmiş ise de çocuğun magduriyetinin giderilmesi olarak düşünülemeyeceği ve vuku bulan eylemi suç vasfından çıkarmayacağı açıktır.

‘ÇOCUĞUN YÜKSEK YARARI İLKESİNE AYKIRI’

AİHS, '’Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü'’ başlıklı 9.madde 1.fıkrada ‘'Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir'’.

Ayrıca söz konusu durum, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Kanunu tarafından güvence altına alınan ‘Çocuğun Yüksek Yararı’ ilkesi ve 6112 sayılı Kanunun 8.madesine belirtilen yayın hizmetleri ilkelerine de aykırılık teşkil etmektedir.”

Dilekçede sonuç olarak şu ifadeler yer aldı: “Ayrıntılı izah ettiğimiz ulusal mevzuatımız ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere açıkça aykırılık teşkil edecek şekilde, çocuğun din ve vicdan özgürlüğüne müdahale etmek suretiyle istismar eden kişiler ve bunun basın yolu ile yapılmasına müsaade eden yayın kuruluşu hakkında cezai işlemlerin başlatılmasını talep ediyoruz.”

Kaynak: Diyarbakır Söz