Görüş Bildir

Kadınlar kocasız çocuklar babasız

Türkiye'de 18 yaş altı evlilikler "cinsel istismar" kabul edildiğinden kurulmuş aileler dağılmaya, kadınlar kocasız, çocuklar babasız büyümeye mahkum ediliyorlar.

Kadınlar kocasız  çocuklar babasız

Türkiye'de şu anda 18 yaş altı evlilikler tecavüz kabul ediliyor ve evlenenlerin kocaları hapse atılıyor. Helal yolla evlenen bu insanlar, gerçek tecavüzcülerle aynı cezayı alıp aynı koğuşta kalıyor. Böylece kurulmuş aileler devlet eliyle dağılıyor, kadınlar kocasız, çocuklar babasız büyüyor.

18 yaş altı zinayı şikâyet olmayınca görmezden gelen devlet, o yaşta evlenenleri görmezden gelmiyor. Bunu maneviyattan, ahlaktan dem vurduğu bir zamanda yapıyor. Bu nedenle binlerce masum, sadece zina yapmayıp evlendi diye ceza evinde yatıyor.

İslam'da aile

İslam'da aile; meşru dairede bir araya gelmiş iki kişinin nikâh akdiyle kurduğu hayat birlikteliği ve bu birliktelik neticesinde onlardan meydana gelen neslin veya topluluğun adıdır.

İnsanlık tarihinde ilk aileyi, ilk insan Hazreti Âdem (as) ile Hazreti Havva kurmuştur. Onlardan sonra her peygamber döneminde gelişen ve olgunlaşan aile müessesesi, son peygamber Hazreti Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şeriatında mükemmel İslam toplumunun en önemli faktörü olmuştur. Aile, İslami toplum düzenine girişin ilk basamağıdır.

"Allah, kadın ve erkeği, birbirinde huzur ve sükûnet bulacak şekilde yaratmıştır"

İslam'daki aile düzeni ilahi bir lütuf olarak insanın ruhuna yerleştirilen fıtri bir duygudur. Yüce Yaratıcı, kadın ve erkeği, birbirinde huzur ve sükûnet bulacak şekilde yaratmıştır. Böylelikle bir taraftan insan neslinin devamını sağlamak, diğer taraftan da sağlıklı bir insan medeniyetini meydana getirmek suretiyle mükemmel bir düzen kurmuştur.

Hayvan türlerinin aksine insan medeniyetinin ortaya çıkmasını sağlayan asıl özellik, Allah'ın (Celle Celaluhu) her iki cinse, birbirlerine karşı sevgi istek ve arzu yerleştirmiş olmasıdır. Onları birlikte bir yuva kurmaya zorlayan etken, fıtratlarında bulunan bu huzur ve sükûnet arzusudur.

Şüphesiz toplumsal hayatın gelişmesinde insanın zihinsel özellikleri de yardımcı rol oynamıştır. Fakat bunlar asıl itici güç değildir. Toplumsal hayatın oluşmasını sağlayan asıl itici güç, kadın ve erkeğe yerleştirilen ve onları bir yuva kurmaya zorlayan evlilik arzusudur.

"Aile, erkek için yöneticilik, kadın için de mürebbilik okuludur"

Aile; bireyden cemaate, düzensizlikten nizama, günahlardan ibadete geçişin temel aracıdır. İki Müslümanın İslami kaide ve kurallar çerçevesinde nikâh ile bir araya gelerek kuracakları sıcak bir yuva, başta kendileri için bir sükûnet kaynağı ve ilahi rahmetin tecelligahı, çocukları için de bir eğitim müessesi ve terbiye kurumudur. Aile, kişiyi toplum hayatına hazırlayan sevgi, saygı, şefkat, fedakârlık ve birlik ocağıdır. Aile yuvası okuldur, mescittir; huzur evi ve çocuk yuvasıdır. Hammadde halindeki küçük yavruların sağlıklı bir şekilde büyümesini ve gelişmesini sağlayan bir imalathane, bir fabrikadır.

Evlilik, insan hayatını derinden etkileyen bir değişimdir. Bireysel hayattan kurumsallaşmaya, toplumsallaşmaya, cemaatleşmeye ve devletleşmeye geçiş noktasıdır. Ailelerinde İslâm'ı hâkim kılamayanların; sokaklarına, işyerlerine, toplum ve devletlerine İslâm'ı hâkim kılmaları beklenemez. Toplumu İslamileştirmenin veya İslami toplum oluşturmanın küçük örneği ve ilk aşaması evlilikle gerçekleşen ailedir. Aile, erkek için yöneticilik, kadın için de mürebbilik okuludur. Kadınıyla erkeğiyle fedakârlığın, karşılık beklemeden vermenin, merhametin, sabrın, ahlâk güzelliğinin öğrenildiği bir okuldur aile.

"İslâm, akıllı ve buluğ yaşını aşmış bütün Müslümanları aile yuvasını kurmaya çağırır"

İslâm, akıllı ve buluğ yaşını aşmış bütün Müslümanları aile yuvasını kurmaya çağırdığı gibi, evliliği ve aile hayatını da bir ibadet olarak değerlendirir. Kur'anı Kerim, sosyal birliğin en üstün ve sağlam şekliyle sevgi, saygı, bağlılık, merhamet, iyilik, müsamaha, yardımlaşma, doğruluk, insaf ve Allah (Celle Celaluhu) korkusunu gözeterek aile kurumuyla ayakta tutulmasını hedef alır. Huzur, barış, sevgi ve mutluluk evde yaşanmayınca, toplumda hiç yaşanmaz.

Güçlü ve sağlam toplumlar ancak fertleri inanç, fikir ve gaye birliği içinde kaynaşmış mutlu ailelerden oluşabilir. Bunun içindir ki Kuran'ı Kerim, aile kurumunu kutsal bir olgu olarak yüceltmiş ve dokunulmazlığını hükme bağlamıştır. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "Nikâh, benim sünnetimdir. Sünnetimi terk eden benden değildir. Evlenin, çocuk sahibi olun; zira ben, kıyamet gününde ümmetimin çokluğu ile iftihar edeceğim." (Ahmed bin Hanbel)

"İslam, evliliği övmekte, bekârlıkta ısrarı yermektedir"

İslam, şer'i bir mazeret olmaksızın evlenmekten kaçınmayı ve yuva kurma işini zorlaştırmayı büyük bir vebal, bir günah saymakta, evliliği övmekte ve bekârlıkta ısrarı yermektedir. Çünkü İslam, kadınerkek ilişkilerinin meşru olmayan ortamlarda ve ahlâkî olmayan bir şekilde gerçekleştirilmesini büyük bir fitne, bir şer olarak telaki eder. İslâm'ın, bir yandan zinayı kesin olarak yasaklaması diğer yandan evlenmeyi teşvik etmesinin sebebi budur. Nitekim her konuda olduğu gibi aile konusunda da yegâne örneğimiz olan Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gençlere şu tavsiyede bulunuyor: "Evlilik külfetinin altından kalkabileceğine güvenenleriniz evlensin. Çünkü evlilik, gözü ve cinsel arzuları haramdan korur. Buna gücü yetmeyenler ise korunmak için oruç tutsun." (Buhari, Savm 10)

Bugün Batıda, tarihe karışmak üzere olan evlilik kurumunun, çoğunlukla otuz yaşın üzerinde oluştuğunu görüyoruz. Batıyı tüm olumsuz konularda örnek almaya çalışan toplumlarda, artık gençler 20 yaş civarını bile evlenme yaşı olarak görmüyorlar. Genç yaşta evlenmek isteyen bazı Müslüman gençler de her türlü israf ve zorluklarla kaplı engelleri aşıp kolay yolla yuva kuramıyorlar. Dolayısıyla ahlâksızlığın, gayri meşruluğun da önüne geçilemiyor.

Toplumda bekâr bireylerin fazlalığı fitneyi, zinayı ve ifsadı çoğaltır

İslâm dini, evliliği tavsiye ettiği gibi, evlilik çağında olanların evlenmesine yardımcı olunmasını da öğütlemiştir. Bu tür yardımı, anne ve babaların görevleri arasında saymıştır. Şu halde, buluğ çağına erip yeterli olgunluğa erişmiş, evlenme konusunda dinin hükümlerini öğrenmiş olan kız olsun erkek olsun gençlerin yuva kurmaları gerekir. Ancak bu şekilde gençliğin istek ve arzuları, kontrol altına alınır ve helâl yoldan tatmini sağlanabilir.

İslam, bekârlığı acilen çözülmesi gereken bir sorun olarak algılar ve evliliği teşvik eder. Toplumda bekâr bireylerin olmamasını emreder. Çünkü bir toplumda bekâr insanların sayısının fazlalığı veya günümüzde olduğu gibi evlilik yaşının gençlik döneminin sonuna kadar sarkmasını doğru bulmaz. Bunu o toplum için sağlıklı bir gelişim olarak görmez. Çünkü böyle bir durum fitneyi, zinayı ve ifsadı çoğaltır. Bu durum insan fıtratına da aykırıdır.

Günümüz insanlarının en büyük sorunu fuhuş ve cinselliktir

Günümüz insanlarının en büyük sorunu maalesef artan fuhuş ve cinselliktir. Bunun temel nedeni de insanların evlenme sürelerinin gittikçe ilerlemesidir. Bir insanın cinsel açıdan en güçlü olduğu döneminde bekâr olması, toplumda cinsel suçlara yol açtığı gibi fuhşiyatı da artırmaktadır. Bu yaşam tarzı aslında batının bize dayattığı bir yaşam tarzıdır. Gençler erken evlendiğinde, vaktini karşı cinsin peşinde koşma, cinsel içerikli materyalleri takip etme stresinden kurtulacaktır. Çünkü insanda en baskın duygulardan birisi de cinsel dürtülerdir. Bu dürtüler helal yoldan tatmin edildiğinde insanın beynindeki yani bilinçaltındaki bir yük ortadan kaybolacak, gençler hedefe daha iyi konsantre olacaklardır.

Toplumdaki cinsel sapkınlığı önlemenin tek yolu erken evliliktir. İslam da evlilik sadece neslin devamı için istenmez. Gençlerin ıslahı ve bir an önce hayata atılarak toplumsallaşması için de istenir. Yarım olan insan evlilikle tam bir insan olmuş olur. Bilinçaltının baskısından ve nefsin tazyikinden kurtulur. Evlenen bir insan yaşı ne kadar genç olursa olsun olgunlaşır. Evlenen bir insan dinini korur. Dünyasını korur. Çünkü hayata bakışı değişir. Ayakları yere basar.

"Batılı ülkelerde de evlilik yaşı 16’ya kadar düştü"

Batıda evlilik öncesi cinsel ilişkiler normal karşılandığından orada ahlâksızlığın ve gayri meşruluğun da önüne geçilemiyor. Toplum her geçen gün daha da yozlaşıyor. Aile kurumu diye bir şey kalmadı. Bu nedenle bazı ülkelerde evlilik yaşı 16’ya kadar düşürüldü. İngiltere, Kanada, Portekiz ve İspanya’nın başını çektiği ülkelerde 16 yaşında evliliğe izin veriliyor. 50 eyaleti bulunan ABD’nin ise 27 eyaletinde evlilik için herhangi bir alt yaş sınırlaması bulunmuyor. Yapılan bir araştırmaya göre 2000 ile 2010 yılları arasında yaklaşık 248 bin evliliğin 18’den küçük yaşta yapıldığı ortaya çıktı. Bu yıllar arasında yapılan evliliklerden, resmi kayıtlara geçen 167 bin evliliğin neredeyse hepsinin kız çocuğu olduğu ve büyük bir oranının 18 yaş ve üzeri erkeklerle evlendirildiği belirtildi.

16 yaşındaki evliliklere şu anda Avustralya, Avusturya, Belarus, Bolivya, Brezilya, Bulgaristan, Kanada, Şili, Küba, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Fiji, İrlanda, İtalya, Macaristan, Kosova, Makedonya, Malta, Meksika, Hollanda, Norveç, Peru, Rusya, Sırbistan, Portekiz ve İngiltere'de izin veriliyor.

"Avrupa’da cinsel rüşt yaşı ülkeden ülkeye farklılık arz ediyor"

Avrupa’da cinsel rüşt yaşı ise ülkeden ülkeye farklılık arz ediyor. Avusturya, Bulgaristan, Estonya, Almanya, Macaristan, İtalya ve Portekiz’de cinsel rüşt yaşı 14 olarak belirlenirken Fransa, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Yunanistan, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya ve İsveç‘te ise cinsel rüşt yaşı mevcut yasalara göre 15.

Belçika, Litvanya, Letonya, Hollanda, İngiltere, İspanya, Finlandiya ve Lüksemburg 16 yaş kategorisinde olan ülkeler. Avrupa’da cinsel rüşt yaşının 17 olduğu ülke sayısı ise üç; Güney Kıbrıs, İrlanda ve Malta. Söz konusu ülkelerde belirlenen yaşa gelen çocuklar cinsel rüşt anlamında "özgür" sayılıyor.

Türkiye'de erken evlendiği için kocaları hapiste olan kadınların sayısı 4 bin

TÜİK verilerine göre Türkiye'de son 10 yılda 482 bin 908 kız evlenmiş. 2015 yılında 18 yaş altı evlenenlerin 31 bin 337’si kız, 1483’ü erkek. Bu sayı, 2015’teki toplam evlilik oranında kızlarda yüzde 5,2’ye, erkeklerde yüzde 0,2’ye denk geliyor. Yine TÜİK rakamlarına göre 2015’te 1517 yaş arası tam 17 bin 789 genç kadın doğum yapmış. 15 yaş altı doğum yapanların sayısı ise aynı yıl 244 olmuş.

Bizde çok büyük rakamlarmış gibi verilen rakamlar, Batı’ya göre çok az. Çünkü İngiltere ve ABD'de 1417 yaş arası ergen doğumlar, neredeyse toplam doğumların yarısını teşkil ediyor.

Türkiye ve Malta’dan başka 18 yaşını hem evlilik hem reşit yaşı kabul eden Avrupa ülkesi yok. Sırf erken evlilikler bitsin diye Türkiye'de şu anda 18 yaş altı evlilikler tecavüz kabul ediliyor ve evlenenlerin kocaları hapse atılıyor. Helal yolla evlenen bu insanlar, gerçek tecavüzcülerle aynı cezayı alıp aynı koğuşta kalıyor. Böylece kurulmuş aileler devlet eliyle dağılıyor, kadınlar kocasız, çocuklar babasız büyüyor.

18 yaş altı zinayı şikâyet olmayınca görmezden gelen devlet, o yaşta evlenenleri görmezden gelmiyor. Bunu maneviyattan, ahlaktan dem vurduğu bir zamanda yapıyor. Bu nedenle binlerce masum, sadece zina yapmayıp evlendi diye ceza evinde yatıyor.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Etiketler:

Editor Hakkında

Haber Merkezi