Görüş Bildir

Nezih Tuncay hastaneye kaldırıldı, bu kez mutsuzluğun başrolünde! Nezih Tuncay'ın durumu kritik, nasıl oldu?

Türk sinemasının efsanelerinden olan usta oyuncu Nezih Tuncay hastaneye kaldırıldı. Müzisyen Onur Akay, ünlü oyuncu Nezih Tuncay için sosyal medya platformu üzerinden dua istedi. Usta oyuncu Nezih Tuncay’ın durumunun kritik olduğu öğrenildi.

Nezih Tuncay hastaneye kaldırıldı, bu kez mutsuzluğun başrolünde! Nezih Tuncay'ın durumu kritik, nasıl oldu?

Türk sinemasının efsanelerinden olan usta oyuncu Nezih Tuncay hastaneye kaldırıldı. Müzisyen Onur Akay, ünlü oyuncu Nezih Tuncay için sosyal medya platformu üzerinden dua istedi. Usta oyuncu Nezih Tuncay’ın durumunun kritik olduğu öğrenildi.

Müzisyen Onur Akay sosyal medya platformu üzerinden usta oyuncu Nezih Tuncay’ın hastaneye kaldırıldığını paylaştı.

Sanatçının hastanede çekilen fotoğrafları ile beraber, 2014 yılında belediye otobüsünde çekilmiş fotoğraflarını da paylaşan ve sanat camiasına sitem eden ünlü ses sanatçısı Onur Akay’ın paylaşımı olay oldu.

Onur Akay’ın paylaşımı şu şekilde…

“Yeşilçam’ın usta oyuncularından Nezih Tuncay, Yalova Devlet Hastanesi’nde yatıyor! Sanatçı dostları nerede? İşte Nezih Tuncay’ın, 2014 yılında bir belediye otobüsünde ve en son hastanede çekilmiş fotoğrafları… Bu kareler, Türkiye'de emektar oyuncuların dramını gözler önüne seriyor! Tuncay, sanki mutsuzluğun başrolünde oynuyor. Sağlık durumu iyi olmayan değerli sanatçımız için dualarınızı eksik etmeyin.” dedi.

Onur Akay Kimdir?

Onur Akay, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Türk Musikisi Nazariyatı bölümününde 6 yıl okudu ve Haliç Üniversitesi Türk Musikisi Ses Eğitimi bölümünü bitirdi. Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça, Süheyla Altmışdört ve Nevin İnam Karındaş gibi dönemim en önemli hocalarından musiki dersleri aldı.

Müzik kariyeri

MESAM üyesi olan Onur Akay, Türk musikisinde birçok nazariyatçının kabul ettiği Müstear'lı Nikriz, Müstear'lı Hicaz, Zirgüle'li Pençgâh isimlerini verdiği 3 bileşik makam buldu, terkib etti ve takım besteledi. Ayrıca bulduğu makamları, bestelediği örnek eserleriyle tanıttı. 1990 yılında, henüz 13 yaşındayken yaptığı 'Gönlümdeki Bahar' adlı ilk bestesinin sözleri Zeki Müren'e ait. Akay, ilk albümünü piyasaya çıkardıktan sonra ise, basında Zeki Müren'in veliahtı olarak anılmaya başladı. Sahnelere 1993 yılında çıkmaya başlayan ve TRT repertuarında çok sayıda eseri yer alan Onur Akay'ın, Semahat Özdenses, Erol Sayan, Suat Sayın, Necdet Tokatlıoğlu, Teoman Önaldı, Amir Ateş, Rüştü Eriç, Necdet Varol, Sadun Aksüt, Erdinç Çelikkol, Zeynettin Maraş, Turhan Taşan, Osman Babuşçu ve İlgün Soysev gibi unutulmayacak bestekarlar tarafından şiirleri bestelendi. Eserleri, TRT sanatçıları ve ünlü isimler tarafından albümlerde ve canlı yayınlarda okundu. Üç şiiri Türk pop müziğinin öncülerinden Erol Büyükburç tarafından bestelendi. Sanat Güneşimiz Zeki Müren'in doğum günü olan 6 Aralık tarihi ise, Onur Akay'ın TRT Müzik'te yaptığı öneri ile, ilk defa 2012 yılında Türk Sanat Müziği Günü olarak kutlandı. Bu Gece Kalıyorum isimli ilk stüdyo albümünü 1997 yılında, "Yaşar Kekeva Plakçılık" etiketiyle yayınladı ve büyük bir başarı elde etti. İstanbul Ağlıyor isimli ikinci stüdyo albümünü ise, 2001 yılında piyasaya sürdü ve bu albümden bir video klip çekti. Klip şarkısı olan İstanbul Ağlıyor listelerde ilk sıraya çıkmayı başardı ve bu şarkısıyla tüm Türkiye tarafından tanındı. Onur Akay'ın çok sayıda ödülü vardır.

Nezih Tuncay Kimdir?

1965 yılında Avni Dilligil Tiyatrosu'nda sanat yaşamına başlayan Nezih Tuncay, Arena Tiyatrosu, Sezer Sezin Tiyatrosu, Mücap Ofluoğlu Tiyatrosu, Lale Oraloğlu Tiyatrosu'nda çalışmasının ardından uzun süre Devekuşu Kabare (1 Nisan 1980) topluluğunda kaldı. Çalışmalarını tiyatro ile sınırlı tutmayan Tuncay, 1984 yılından itibaren kamera karşısına geçerek sinema ve dizi filmnlerde de rol aldı. Aynı zamanda, seslendirme çalışmaları yapan sanatçının bir de senaryosu bulunmaktadır.

Filmleri

Kınalı Kuzular: Üç Kardeş - 2007

Hakkını Helal Et - 2007

Yaprak Dökümü - 2006

Tutkunum Sana - 2006

Naciye'yi Kim Sevmez - 2005

Kayıt Dışı - 2005

Döngel Karhanesi - 2005

Kalbin Zamanı - 2004

Türkmen Düğünü - 2004

Ömerçip - 2003

Şarkılar Seni Söyler - 2003

Peki Olur Şekerim - 2003

Rus Gelin - 2002

Mahallenin Muhtarları - 1992

Portatif Hüseyin - 1991

Kaçamak - 1987

Dikenli Yol - 1986

Patron Duymasın - 1985

Kaptan – 1984

Yaprak Dökümü

Yaprak Dökümü, Kanal D de yayınlanan Reşat Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü adlı eserinden günümüze uyarlanmış dizidir. Daha önce 1988'de TRT 1'de ekranlarında yayınlanmıştır. 2013-2014 yılları arasında tekrarları Beyaz TV'ide verilmiştir.Ve 2014-2015 yılları arasında Tekrarlarını Tv2 vermiştir. 2016 dan itibaren tekrarları yine Tv2de yayımlanmaya başlamıştır.

Konusu

Yaşamını biri erkek olan beş çocuğuna iyi fikirler ve temiz kişilik vermeye adayan "Ali Rıza Bey", yaşadığı bir olayda haksızlığa göz yumması istenince kaymakamlık görevinden istifa eder. Kızı "Necla" da İstanbul'da üniversite eğitimi kazanınca, ailece İstanbul'a, kendilerine ait eski bir konağa taşınırlar. "Leyla"'nın üniversiteye hazırlık kursu, "Necla" ve "Ayşe"'nin ise okul masrafları aileyi sıkıntıya sokar ve "Ali Rıza Bey" yeniden çalışmaya başlar. Yeni işinde de ilkelerinden ödün vermesi istenince yine istifa eder.

Şartlar artık daha zor olduğu için, anne "Hayriye Hanım" eşinin işten çıkma kararını desteklemez ve evde huzursuzluklar başlar. Askerden dönen "Şevket" bir bankada çalışmaya başlayınca Ali Rıza Bey'in yükü hafifler. Ama Şevket gönlünü evli bir kadın; "Ferhunde"'ye kaptırır ve "Ferhunde" kısa zamanda dizginleri ele alır, evin bütün düzenini değiştirir. Oğuz adlı kişinin de aileye sinsice girmesiyle beraber olaylar yavaş yavaş kötüye gider. Yine "Ferhunde"'nin bitmek tükenmek bilmeyen oyunları, "Şevket"'in, karısının isteklerine boyun eğişi, "Leyla" ve "Necla"'nın davranışları, "Hayriye'nin evi idare edemeyişi aileyi zor duruma düşürür. Ali Rıza Bey tüm olanlara direnmeye çalışsa da ömrünün sonuna dek seyretmeye mahkum olduğu "Yaprak Dökümü" artık başlamıştır. Nezih Tuncay hastaneye kaldırıldı, bu kez mutsuzluğun başrolünde! Nezih Tuncay'ın durumu kritik, nasıl oldu?

Reşat Nuri Güntekin kimdir?

Cumhuriyet dönemi yazarlarımızdan. Yazdığı, çevirdiği, kitap biçimine girmiş veya dergi, gazete sayfalarında, tiyatro repertuvarlarında kalmış eserlerinin toplamı yüzü bulan Reşat Nuri Güntekin, Anadolu'daki yaşamı ve toplusal sorunları ele almış, insanı insan çevre ilişkisi içinde yansıtabilmiş bir yazardır. Romanlarında sayısız insan tipi yaratmış, çoğunlukla erkek olan kahramanlarını, dış görünümlerinden çok psikolojik özellikleriyle yansıtabilmiştir. Mizaha daha geniş yer verdiği öykülerinde de aşk, yalnızlık, fedakarlık, dostluk, ihanet gibi temalar kullanmıştır.

Reşat Nuri Güntekin, 27 Kasım 1889'da askeri doktor olan Nuri Bey ile Erzurum valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'ın oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Babasının mesleği nedeniyle çocukluk yılları boyunca birçok il gezdi. İlk öğrenimini Çanakkale'de Mekteb-i İptidai'de yaptı. Daha sonra eğitimine Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) ve İzmir'de bir Frerler okulunda devam etti. 1912 yılında Darülfünun-ı Osmani Ulum-ı Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi.

İlk olarak Bursa'da başlayan öğretmenlik hayatına 1927 yılına kadar birçok okulda devam etti. Bu okullar arasında İstanbul Beşiktaş İttihat ve Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hâmis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi ve Galatasaray Lisesi bulunmaktadır. Türkçe ve Fransızca öğretmenliğinin yanında 1916 ile 1919 yılları arasında Erenköy Kız Lisesi'nde ve Vefa Lisesi'nde müdürlük de yapmıştı.

Yazı hayatına I. Dünya Savaşı'nın sonlarında başlayan Reşat Nuri Güntekin'nin ilk eseri "Eski Ahbap" isimli uzun öykü, 1917'de "Diken" dergisinde yayınlandı. 1819-1919'da Zaman gazetesinde "Temaşa Haftaları" başlığıyla tiyatro eleştirileri yazdı. Bu dönemde Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci, Diken dergileri ile Dersaadet ve Zaman gazetelerinde yayınlanan öykü, roman ve oyunlarında kendi adının yanısıra "Hayrettin Rüştü, Mehmet Ferit, Cemil Nimet" gibi takma isimler kullanıyordu. Mizah ve magazin yazılarını da "Ateşböceği, Ağustosböceği, Yıldızböceği" gibi isimlerle yayınladı. İlk romanı olan "Çalıkuşu"nu 1923 yılında yazdı. Bu romanı önce "İstanbul Kızı" adıyla oyun olarak yazmıştı. O dönem koşullarında sahneye konulması mümkün olmayınca romana dönüştürdü. Türk edebiyatında gerçekçi romana yönelimin ilk örneklerinden olan Çalıkuşu, dili, anlatımdaki rahatlığı, duygusal yanlarıyla uzun yıllar güncelliğini koruyan bir eser oldu. Sinema ve televizyona da uyarlandı. Ardından 1924'te "Damga" ve "Dudaktan Kalbe" ve 1926'da da "Akşam Güneşi" adlı romanlarını yayımladı.

Reşat Nuri Güntekin, 1927 yılında maarif müfettişi olarak bütün Anadolu'yu dolaştı ve Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalar yürüttü. Yazdığı romanlarda Anadolu'da yaptığı gezilerin izleri bulunmaktadır. Birçok insan tanımış olması ve görevi nedeniyle birçok şehirde bulunması onun daha iyi gözlem yapmasına ve hikayelerindeki karakterlerin daha gerçekçi olmasına zemin hazırlamıştır.1927'den sonraki romanlarında da üslubunun temel yapısını değiştirmeden toplumsal sorunlara değinmiştir. Ayrıca gezilerini kaleme aldığı "Anadolu Notları" adlı kitabını daha sonra 1936 yılında yayımlamıştır. 1928 yılında "Acımak" adlı romanını yazdıktan sonra yaklaşık 10 sene yazmaya ara verdi. Bu dönem politikaya girerek 1939 yılında Çanakkale milletvekili seçildi. Ünlü eseri "Yaprak Dökümü"nü de aynı yıl yazdı. 1946 yılına kadar milletvekilliği yaptıktan sonra 1947 yılında Milli Eğitim Başmüfettişliği'ne getirildi. Aynı yıl Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan "Ulus" adlı gazetesinin İstanbul kolu olan "Memleket" gazetesini çıkardı.

1950 yılında Paris'te Kültür Ateşesi ve UNESCO'da Türkiye temsilcisi olan Güntekin, 1954 yılında emekliye ayrıldı. Bir süre İstanbul Şehir Tiyatroları'nda edebi kurul üyeliği yaptı. Kendisine akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavi için Londra'ya gitti ancak hastalığına yenik düşerek 7 Aralık 1956 tarihinde 67 yaşında vefat etti. 13 Aralık 1956'da Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

ESERLERİ

ROMAN

Çalıkuşu (1923), Gizli El (1924), Damga (1924), Dudaktan Kalbe (1924), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Yeşil Gece (1928), Acımak (1928), Yaprak Dökümü (1939), Kızılcık Dalları (1944), Gökyüzü (1935), Eski Hastalık (1938), Ateş Gecesi (1953), Değirmen (1944), Miskinler Tekkesi (1946), Harabelerin Çiçeği (1953), Kavak Yelleri (ölümünden sonra 1961), Son Sığınak (ölümünden sonra 1961), Kan Davası (ölümünden sonra 1962)

ÖYKÜ

Gençlik ve Güzellik (1919), Roçild Bey (1919), Eski Ahbap (1919), Tanrı Misafiri (1927), Sönmüş Yıldızlar (1928), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan İşler (1930)

OYUNLAR

Hançer (1920), Eski Rüya (1922), Ümidin Güneşi (1924), Gazeteci Düşmanı-Şemsiye Hırsızı-İhtiyar Serseri (Üç oyun birarada, 1925), Taş Parçası (1926), Hülleci (1933), Bir Köy Hocası (1928), Babür Şah’ın Seccadesi (1931), Bir Kır Eğlencesi (1931), Ümit Mektebinde (1931), Felaket Karşısında-Gözdağı-Eski Borç (Üç oyun birarada, 1931), İstiklal (1933), Vergi Hırsızı (1933), Bir Yağmur Gecesi (1943)

Tolga Karel Kimdir?

Asıl Adı Tolga Önce Olan Tolga Karel; 01 Ekim 1978 de İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Tolga Karel, Gösteri Sanatları-Sinematografi-Drama dallarında eğitim almıştır. Paris Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olduktan sonra sinema ve tiyatro eleştirmenliği yapmak için yine Paris‘te Yüksek lisans yapmaya karar verir ve yapar.

Tolga Karel ; Ebru Gündeş, Özcan Deniz, Hülya Avşar, Nalan, Ebru Yaşar, Petek Dinçöz, Zeynep Mansur, Hande Yener gibi solistlerin albümlerinde şarkı sözü yazarlığı ve besteciliği yapmıştır. Oyunculuğunun yanı sıra internettte çok popüler olan bir müzik kanalında sinema ve tiyatro hakkında haftalık köşe yazıları yazmaktadır.

Tolga Karel, eşi Günay Musayeva’ya ve oğlu Cihangir'e yeni yıl hediyesi olarak dünyanın uydusu aydan 4 dönümü 159 TL'den 8 dönüm arsa aldı. Amerikalı avukat Dennis Hope'nin kendi adına tescil ettirdiği arsalardan alan Tolga Karel, 8 dönüm arsaya, 318 TL para ödedi.

Tolga Karel Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam dizisinde rol almıştır.

2014 yılında Survivor yarışmasında Ünlüler takımında; Oyuncu Tolga Karel, Futbolcu Ahmet Dursun, Voleybolcu Duygu Bal, Atlet Merve Aydın, Oyuncu İsmail Baki Tuncer,oyuncu Eda Özerkan, Şarkıcı Gökhan Keser, Futbolcu Serenay Aktaş var.

Gönüllüler takımında ise; Model Samanta Mendes, model ve oyuncu Akın Saatçi, Müge Üzel, Sahra Işık ve Berna Canbeldek, Turabi Çamkıran, Yiğit Dikmen, Ekrem Toraman, Ertunga Gemuhluoğlu ve Mert Palavaroğlu var.

Hande Yener Kimdir?

Makbule Hande Özyener ya da sahne adıyla Hande Yener, 12 Ocak 1973 da İstanbul'da doğdu. Bir ablası var. Liseyi İstanbul'da bitirdi. Liseden sonra evlendi ve Çağın adını verdiği bir oğlu oldu. 1994'te boşandı. Evliyken bir giyim mağazasında satış elemanı olarak çalışmaya başladı ve bir gün mağazaya gelen Hülya Avşar'la tanışmış.

Çalışırken 1992 yılında Hülya Avşar’ın yardımı ile Sezen Aksu'yla tanıştı. Yaklaşık 2 yıl Sezen Aksu’nun vokalistliğini ve asistanlığını yaptı. Sezen Aksu'ya "Deli Kızın Türküsü" albümünde vokal yaptı ve daha yaklaşık 40 konserde Sezen Aksu'ya vokal yaptı. İki yıl sonra, 1993'te Sezen Aksu'nun yanından ayrıldı ve Erdem Siyavuşgil'den şan dersleri aldı. Aynı dönemde Cem Özer'in televizyon programında şarkı söyledi. Antalya'da çeşitli barlarda 3 yıl süreyle şarkı söyledi. Daha sonra İstanbul'a döndü sahne almaya başladı. 2 yıl süren repertuar araştırmasından sonra Altan Çetin'le çalışma kararı aldı ve sekiz ay süren stüdyo çalışmaları sonrasında ilk albümü "Senden İbaret" Haziran 2000'de, Ercan Saatçi'nin askere gidişiyle biraz gecikmeli piyasaya çıktı. Albümde Altan Çetin başta olmak üzere Hakan Altun, Ercüment Vural gibi müzisyenlerle çalıştı. Konservatuar eğitimi yok ama Erdem Siyavuşgil'den aldığı özel dersler sayesinde sesini eğitmeyi başarmış.

2000 yılında ilk albümü 'Senden İbaret' ile Türkiye'de Disko Pop akımını başlattı ve çok büyük bir başarı yakaladı. Ardından 2002 yılında 'Sen Yoluna Ben Yoluma' albümü ile Türk Pop Müzik'inde kalıcı olduğunu kanıtladı. 2004 Yılında 'Aşk Kadın Ruhundan Anlamıyor' albümüyle zirveye oturdu.

Dünyaca ünlü yönetmen Luca Tommassini ile bu albümde çalışmaya başladı ve kaliteli şarkılarına birbirinden kaliteli klipler çekmeye devam etti. 2006 yılında tüm popülerliğini ve bir çok parayı hiçe sayarak büyük bir risk altına girdi ve 'Apayrı' isimli albümde karşımıza çıktı. Bu albümle Elektronik Müzik'e hafif bir geçiş yaptı. Ardından 'Hande Maxi' adlı Maxi Single'ı ile bu duruşunda kararlı olduğunu gösterdi. Hiç durmadan çalışan Hande Yener 2007 yılında 'Nasıl Delirdim' adlı albümüyle karşımıza çıktı. Bu albümde Elektronik Müzik'i başarılı bir şekilde uyguladı. 'Romeo' adlı parçası haftalarca listelerde zirvede kaldı ve otoriteler tarafından tam not aldı. Türkiye'ye Elektronik Müzik'i tam olarak kazandırmış oldu. 2008 yılında çıkardığı Hipnoz albümünde özel ses efektleri kullanıldı ve Elektronik Müzikteki başarısına bir yenisini daha ekledi.

Albümleri

2000 yılında Senden İbaret

2001 yılında Extra

2002 yılında Sen Yoluna Ben Yoluma

2004 yılında Aşk Kadın Ruhundan Anlamıyor

2006 yılında Apayrı

2006 yılında Hande Maxi

2007 yılında Nasıl Delirdim

2008 yılında Hipnoz

2009 yılında Hayrola

2010 yılında Hande'ye neler oluyor

2010 yılında Hande'yle Yaz Bitmez

2011 yılında Teşekkürler

Ödülleri

2000 : 28.Altın Kelebek Ödülü En İyi Çıkış Yapan Sanatçı

2000 : 28.Altın Kelebek Ödülü En İyi Klip (Yalanın Batsın)

2000 : Akademik Bakış Dergisi Ödülleri En İyi Çıkış Yapan Sanatçı

2001 : Kral TV Video Müzik Ödülleri En İyi Çıkış Yapan Sanatçı

2001 : Magazin Gazetecileri Derneği 8. Altın Objektif Ödülleri    Umut Veren Kadın Şarkıcı

2002 : Magazin Gazetecileri Derneği Meslek Başarı Ödülleri        Yılın Şarkısı (Balon)

2002 : Kral TV Video Müzik Ödülleri En Çok Satan Albüm (Sen Yoluna... Ben Yoluma...)

2002 : Kral TV Video Müzik Ödülleri En İyi Pop Kadın Sanatçı

2003 : MÜYAP Türkiye Müzik Endüstrisi Ödülleri              Platin Albüm (Sen Yoluna... Ben Yoluma...)

2004 : İstanbul FM Türkiye Altın Ödül

2004 : MÜYAP Türkiye Müzik Endüstrisi Ödülleri Altın Albüm (Aşk Kadın Ruhundan Anlamıyor)

2006 : MÜYAP Türkiye Müzik Endüstrisi Ödülleri Altın Albüm (Apayrı)

2007 : Powertürk TV 2007 Müzik Ödülleri             En İyi Albüm (Apayrı)

2007 : Siyaset Dergisi     Yılın Şarkıcısı Ödülü

2007 : 11. İstanbul FM Altın Ödülleri (İFA) En İyi Pop Kadın

2007 : 11. İstanbul FM Altın Ödülleri (İFA) En iyi Pop Kadın Albüm (Nasıl Delirdim?)

2008 : İmedya Ödülleri  En İyi Kadın Şarkıcı

2008 : İmedya Ödülleri  En İyi Şarkı (Romeo)

2008 : 35.Altın Kelebek Ödülü    En İyi Pop Kadın Sanatçı

2008 : Müzikram Dergisi 2007 Yılının Yıldızları      En İyi Pop Kadın Sanatçı

2008 : Radyo Boğaziçi Müzik Ödülleri En İyi Pop Kadın Sanatçı

2008 : Radyo Boğaziçi Müzik Ödülleri En İyi Şarkı (Romeo)

2009 : Avrupa Birliği Kalite Ödülleri Onur Ödülü

2010 : 1.Geleneksel Anket Şöleni En Sevilen Kadın Sanatçı

2010 : Quality Of Magazine Dergisi Ödülleri En Quality Ses Sanatçısı

2011 : Siyaset Dergisi     Yılın Türk Pop Müzik Kadın Sanatçısı

2011 : Avrupa Gazeteciler Derneği Ödülleri         En İyi Pop Kadın

2011 : Türkiye Engelliler Derneği Yılın En İyileri   En İyi Albüm (Hande'ye Neler Oluyor ? )

2011 : 38. Altın Kelebek Ödülü   En İyi Türk Pop Müziği Kadın Solist

2011 : High Quality Ödülleri         En Quality Kadın Sanatçı

2011 : İstanbul Taksiciler Odası  En İyi Pop Kadın

Cem Özer Kimdir?

Cem Özer , 5 Ekim 1959 tarihinde doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirmeden ayrıldı. Dostlar Tiyatrosu’nda çalıştı. Güçlü bir hitabet yeteneği ile tek adam şovları yaptı.

Zaten de böyle ünlendi. Sinema ve tiyatro oyunculuğu bir yana, esas alametifarikası Laf Lafı Açıyor’du. 1991 eylülünde yayımlanmaya başlayan bu talk show, televizyon tarihimizin demirbaşlarından sayıldı. “Ben sizin yerinizde olsam yalnız bu programı seyrederdim,” sloganlı Cem Özer, özel televizyonların yarattığı ilk yıldızlardan.

Televizyonda Laf Lafı Açıyor adlı programın sunuculuğuyla tanındı. Şansını Dene yarışmasında yarışmacı olarak görev aldı. Çeşitli sinema filmlerinde rol aldı.

20 Eylül 1991’de Star TV’de Laf Lafı Açıyor programını yapmaya başladı. İlk programa Hülya Avşar, Cenk Koray ve Müjdat Gezen konuk oldu.

Türkiye'nin güldüğü bu adam, sivri diliyle dikkat çekti. Medya, sanat ve siyaset dünyasına yönelik eleştirileri, zaman içinde söylediklerinin etkisizleşmesine neden oldu.

Sinan Çetin’in Berlin in Berlin’inde, Ezel Akay’ın Neredesin Firuze’sinde, Barış Pirhasan’ın Ademin Trenleri’nde oynadı.

Evlilikleri

1. Evliliği; ünlü müzisyen Erol Pekcan’nın kızı Sebla Pekcan ile 1984’te evleniyor ve Cemre (d.1990) adında bir kızı var bu evlilikten. 1989’da boşanıyorlar.

2. Evliliği; 1989’da ünlü oyuncu Selin Dilmen’le evleniyor. Bu evlilik de kısa sürüyor. Çift aynı yıl boşandı.

3. Evliliği; 17 ağustos 1994’de Modacı Esin Maraşlıoğlu ile evlendi , 1999 yılında boşandı.

4. Evliliği; Cem Özer dördüncü evliğinde 26 Ekim 2004 de Nurgül Yeşilçay ile evlendi 6 yıl sonra 24 aralık 2010 da boşandı. Osman Nejat (D.2005) adında bir oğulları var.

Kitapları

Yastıkaltı Hikayeleri, Neden Kitap Yayınları

A! Cem'i Yazılar, Parantez Yayınları, Mart 1997

Yirmidört Saat (Film senaryosu), 1976

Filmleri

2012 - Acayip Hikayeler

2008 - Sıcak

2007 - Adem'in Trenleri

2006 - Bir İhtimal Daha Var

2005 - Sen Ne Dilersen

2005 - Masum Değiliz

2004 - 3. Tür

2004 - Melekler Adası

2003 - Neredesin Firuze

2003 - Şıh Senem

2001 - 90-60-90

2000 - Ölüm Peşimizde

1999 - Aşkın Dağlarda Gezer

1999 - Asansör

1998 - Karışık Pizza

1996 - Usta Beni Öldürsene

1993 - Berlin in Berlin

1991 - Varyemez

1989 - Anılar

1989 - Zirvenin Bedeli

1988 - Hanım

1988 - Umutların Ötesi

1987 - Vurmayın

1987 - Menekşeler Mavidir

1986 - Güldürme Beni

1986 - Dayak Cennetten Çıkma

1981 - Hababam Sınıfı Güle Güle

1976 - Yirmidört Saat

Tiyatro

2013 - Buyur Burdan Kaç - İSTANBUL SAHNE TİYATROSU "yönetmen"

2005 - Sen Olmasaydın

Zeki Müren Kimdir?

Klasik Türk Müziği ses sanatçısı, söz yazarı ve besteci. Türk Sanat Musikisi'nin unutulmaz seslerinden biri olan Zeki Müren, duygulu sesi, farklı yorum tarzı ve feminen görüntüsüyle, Türkiye'de birçok toplumsal tabuyu aşmıştır. Sanatını icra ederken takındığı efendi ve kibar tavrıyla ülkenin ilk sivil "paşa"sı olmuş; güçlü sesi, müzik kariyerindeki başarısı ve sahnedeki görkemiyle "san'at güneşi" ünvanına layık görülmüştür.

6 Aralık 1931'de, Bursa'nın Tophane semtinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Bursa'da tamamladı. İnşaat mühendisi olan babası Kaya Müren, oğlunun musiki yeteneğinin ve hevesinin farkına vardı. Zeki Müren, Tamburi İzzet Gerçeker'in hocalığında solfej ve sanat müziği usül dersleri almaya başlayarak, kişisel yetilerini edindiği bilgilerle geliştirdi.

1946'da, ilk bestelerini yapmaya başlayan Müren, eğitim hayatına İstanbul'da devam etmeye karar verdi. Büyük musiki üstadlarından ders almak, onları birebir dinlemek istiyordu. Bu hevesi kırmayan baba Müren, oğlunu İstanbul Boğaziçi Lisesi'ne yatılı olarak gönderdi.

1949'da, lise eğitimine devam ederken, sinema yönetmeni ve senaryo yazarı Arşavir Alyanak'ın babası ve ünlü bir musiki üstadı olan Agopos Efendi ile udi Kirkor Efendi'den dersler almaya başladı. Sonraki yıllarda, Refik Fersan ve Şerif İçli hocalardan fasıl musikisi, Klasik Türk müziği makamları, usül ve kuramları üzerine öğretiler aldı; Şükrü Tunar'la besteleme çalışmaları yaptı. Yine 1949'da, ilk şarkısı ve akrostişi "Zehretme bana hayatı cananım"ı besteledi. Bu şarkı İstanbul Radyosu'nda Suzan Güven tarafından "Bursalı Zeki Müren'in acemkürdi şarkısı..."anonsuyla okunduğunda, 17 yaşında bir lise öğrencisiydi.

1950 yılına gelindiğinde Müren, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi (Şimdiki adıyla Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi) 'nin Yüksek Süsleme Bölümü, Sabiha Gözen Atölyesi'nde yüksek tahsiline başladı. Aynı yıl, açılan bir sınavda, 186 kişi arasından birinci seçilerek İstanbul Radyosu sanatçıları arasına katıldı. Ancak Müren'in hayatını asıl değiştiren olayın tarihi, 1 Ocak 1951'di. O gün, İstanbul Radyosu sanatçılarından Perihan Altındağ Sözeri'nin aniden rahatsızlanması üzerine, onun yerine konser vermek için radyodan çağrılmıştı. Programda, 45 dakikalık muhteşem bir canlı performans sergileyen Müren'in musiki kariyeri, bu konserden sonra yükselişe geçti.

Sanatçının ilk profesyonel plak çalışması, aslında bu konserden önce, 1950 yılındaydı ve plağa Şükrü Tunar'ın güftesini yaptığı "Bir Muhabbet Kuşu" şarkısını okumuştu. Radyo programlarında seslendirdiği parçalarla yeteneğini sergileyen ve geniş bir dinleyici kitlesi edinen Müren'in ismi artık büyük harflerle yazılıyordu.

1954 yılında, müzikal başarılarının yanı sıra, o zamanların sinema ilahesi Cahide Sonku'yla başrolünü paylaştığı ilk beyaz perde çalışması olan "Beklenen Şarkı" filmini çevirdi. O dönemde halen öğrenci olan Müren, akademide üçüncü sınıftaydı. Henüz sahneye çıkmadığı için radyo programları vesilesiyle sesi tanınıyordu, ama insanlar sanatçının yüzünü merak ediyordu. On güzel bestesinin de yer aldığı müzikal niteliğindeki bu film, Zeki Müren'i görmek isteyenlerin akınıyla gişe rekorları kırdı. 17 filmde daha başrol oynayan unutulmaz sanatçı, sinema oyuncusu olarak da büyük beğeni topladı ve o dönemler telaffuz edilen en yüksek rakamlı sözleşmelere imza attı. 1955 yılında, Arena Tiyatrosu'nun "Çay ve Sempati" adlı oyununda da başrol oynadı. Filmlere kendi bestelediği şarkıların isimlerini verdi: Berduş, Hayat Bazen Tatlıdır, Altın Kafes, Bir Yaz Yağmuru, vs. Bundan sonrası için ünlü sanatçı, sahne ve plak çalışmalarına ağırlık vermeye başladı.

1955 yılında, müzik kariyerinde önemli bir noktaya gelen Müren, "Manolyam" adlı kürdilihicazkar makamındaki parçasıyla, Türkiye'de ilk defa verilmeye başlanılan "Altın Plak Ödülü"nün ilk sahibi olmayı başardı. Sanatını bu ödülle taçlandıran şarkıcı, dönemin en popüler ve aranılan yüzü haline geldi. Öyle ki, ünlü gazinolar sanatçıyla çalışmak için birbirleriyle kıyasıya rekabete girişti; sahne aldığı mekanlar cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ağırladı. Vurgulu ve ince yorumuyla, ahenkli sesiyle kulağa; tasarımı kendine ait gösterişli ve ilgi uyandıran kostümleriyle de göze hitap eder hale gelmişti (Bir gazino çalışmasında o zamana kadarki en uzun ökçeli ayakkabıyı giymişti: 20cm). Türkiye'de ilk defa saz ekibini de standart kıyafetlerle birörnek giydiren Müren, sahnede bütünlük oluşturarak, müziğine neredeyse tiyatral bir görkem katıyordu. Bu vesileyle kendisine, sadece ömrü boyunca değil, ölümünden sonra da adıyla birlikte telaffuz edilmeye devam edecek olan "sanat güneşi" betimlemesi atfedildi.

Birçok sanatsal yeteneğe sahip olduğunu, ortaya koyduğu başarılı yapıtlarla kanıtlayan Müren, 1965 yılında, farklı zamanlarda yazdığı şiirlerini biraraya getirerek "Bıldırcın Yağmuru" adıyla yayınladı. Amatör olarak resimle ve desen tasarımıyla da ilgilendi ve birkaç sergi açarak bu alandaki yeteneğini gözler önüne serdi. 70'li yıllar boyunca birçok kaset çalışması yayınlayan sanatçı, televizyonun gündelik hayattaki payını arttırmasıyla birlikte, sahnelerden ekranlara doğru geçiş yapmaya başladı. Sayısız kurum ve kuruluş tarafından birçok ödüle layık görüldü ve sanatını aynı saygın çizgiden kopmaksızın sürdürdü. Sert ifadesine rağmen, duygusal besteleri ve nezaketiyle, Türkiye'nin ilk sivil "paşa"sı oldu. 70'li yılların sonuna doğru, kalp yetmezliği, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı nedeniyle, sanatsal çalışmalarında perde arkasında kalmayı tercih etti. Sahnelerden uzaklaşarak, varlığını, dönemin müzikal modası olan video kliplerde hissettirdi.

1980'de Kuşadası'nda ve 1983'de Paris'te kalp krizi geçirdikten sonra, Bodrum'daki evinde istirahate çekildi. 1984'de, oldukça uzun bir zamandan sonra geliri antik tiyatronun restorasyonuna harcanmak üzere, Bodrum kalesinde son konserini verdi. Aldığı ilaçlar yüzünden artan kilosu ve yıpranmış görüntüsüyle değil de, parıltılı kostümler içindeki görkemli haliyle hafızalarda kalmak isteyen Müren, evine kapanarak insanlardan uzaklaştı. 24 Eylül 1996 tarihinde, TRT tarafından adına düzenlenmiş bir ödül töreninin TV çekimleri için İzmir Stüdyosuna gelen sanatçı, Ajda Pekkan ve Muazzez Ersoy'un da bulunduğu program esnasında kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Üç yıldan aradan sonra çıkarmayı planladığı, Ajda Pekkan, Muazzez Abacı ve Muazzez Ersoy'la düetlerin yer alacağı yedi şarkıdan oluşan yeni kasetini tamamlayamamıştı.

Hemen hemen her albümü büyük başarılara imza atan Zeki Müren, Türk toplum yapısıyla tezat düşen görüntüsüne rağmen, farklı kesimlerden insanların sevgisini kazanabilmiş nadir sanatçılardandır. 45 yıllık sanat hayatında, yüzün üzerinde besteye imza atan sanat güneşi, ikiyüzün üzerinde plak ve albüm çalışması yayınlamıştır. Almanya, Amerika, Yunanistan gibi ülkelerde de kasetleri satılmıştır. İngiltere'nin dünyaca ünlü şarkıcılarından Morrissey ve Marc Almond, Zeki Müren'i en sevdikleri ses sanatçıları arasında baş sırada göstermektedirler.

Müren'in radyolarda başlayan canlı performans geçmişi artarak devam etmiş ve Türkiye'nin en çok konser veren sanatçısı haline gelmiştir. Öyle ki, bir yıl içinde yaklaşık yüz konsere çıktığı olmuştur. Çok sevdiği Bodrum'da evinin bulunduğu koy bugün, kendi adıyla anılmaktadır. Aynı zamanda sanatçının evi, müzeye dönüştürülmüştür ve sahne kostümlerinden resim çalışmalarına kadar birçok yapıtı burada sergilenmektedir. Müren'in cenazesi, binlerce kişinin katılımıyla, görkemli bir törenle kaldırılmıştır. Kabri Bursa Emirsultan mezarlığında bulunmaktadır ve mirasının büyük bir bölümünü Mehmetçik Vakfı'na bağışlamıştır.

ALBÜMLERİ:SENEDE BİR GÜN (1970); PIRLANTA 1 (1973); PIRLANTA 2 (1973); PIRLANTA 3 (1973); PIRLANTA 4 (1973); HATIRA(1973); ANILARIM (1974); MÜCEVHER (1975); GÜNEŞİN OĞLU (1976); NAZAR BONCUĞU (1977); SÜKSE (1978); KAHIR MEKTUBU (1981); ESKİMEYEN DOST (1982); HAYAT ÖPÜCÜĞÜ (1984); MASAL (1985); HELAL OLSUN (1986); AŞK KURBANI (1987); GÖZLERİN DOĞUYOR GECELERİME (1988); AYRILDIK İŞTE (1989); KARANLIKLAR GÜNEŞİ (1989); ZİRVEDEKİ ŞARKILAR (1989); DİLEK ÇEŞMESİ (1989); BİR TATLI TEBESSÜM (1990); DORUKTAKİ NAĞMELER (1991); SORMA (1992)

Ölümünden Sonra Yayınlanan Albümler

MUAZZEZ ABACI & ZEKİ MÜREN DÜET (2000); SELAHATTİN PINAR ŞARKILARI (2005); SADETTİN KAYNAK ŞARKILARI (2005); ZEKİ MÜREN: 1955-1963 KAYITLARI (2005); BATMAYAN GÜNEŞ (2006)       

Muazzez Ersoy Kimdir?

Gerçek ismi Hatice Yıldız Levent olan Muazzez Ersoy, 9 Ağustos 1958 tarihinde İstanbul’un Kasımpaşa semtinde Şirket Sokak'ta doğmuştur. Çocukluğu ve gençlik yılları Kasımpaşa'da geçti. Babası Yaşar Levent, dolmuş şoförüydü. Annesi Fatma Hanım ise Cibali Tekel Tütün Fabrikası'nda çalışırdı.

Ortaokulu bitirdikten sonra öğrenimimi müzik dersleri alarak sürdürdü. İrfan Özbakır ve Baki Duyarlar gibi değerli hocalardan musiki dersleri aldı. Bir yandan da Beyoğlu'nda tezgahtarlık yaptı.

İlk olarak 1982 yılında İstanbul Pembe Köşk Gazinosu'nda assolist olarak sahneye çıktı. 1985 yılında TRT Ankara Radyosu'nun açmış olduğu sınava katıldı fakat kazanamadı. 1989 yılında TRT Ankara Radyosu Şeflerinden Cahit Ünyaylar ile çalışmaya başladı. T.C. Kültür Bakanlığı Devlet Korosu Solisti olarak üç yıl görev yaptı.

1991 yılında “Seven Olmaz ki” adındaki ilk albümünü yaptı.

1995 yılında Nostalji Serisi albümlerinden birincisi "Nostalji 1" piyasaya çıktı. Gördüğü büyük ilgi üzerine 1996 yılında "Nostalji 2", 1997 yılında ise "Nostalji 3" albümlerini çıkarttı. 1998 yılında bir ilke imza attı, "Nostalji 4-5-6" aynı anda piyasaya çıktı. Ve böyle devam etti.

1995 yılında kurduğu “Levent Müzik” Şirketi'nde dünya starlarının yaptığı gibi, menajerlik, basın ve promosyon, müzik yönetmenliği, moda editörlüğü bölümlerini aynı çatı altında toplayarak bu konuda da öncü olmuştur.

1998 yılında Devlet sanatçısı oldu.2005 yılında da Birleşmiş Milletler mülteciler yüksek komiserliği tarafından iyi niyet elçisi ünvanı alan 9 kişiden biri olmuştur.

1974 yılında küçük yaşta evlendi ve iki yıl evli kaldı. Bu evlilikten Ender Diril isminde bir oğlu oldu. Daha sonra boşandı.

Muazzez Ersoy, İsmet Özhan ile 18 haziran 2001 tarihinde evlendi. 4 ay sonra boşandı.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Etiketler:

Editor Hakkında

Haber Merkezi