“Hayatın devamı kalbe bağlı”

Kalp-Damar hastalıkları hakkında önemli açıklamalarda bulunan Kalp ve Damar Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Uğur Es, hayatın devamının kalbe bağlı olduğunu belirtti.

“Hayatın devamı kalbe bağlı”

Günümüzde en yaygın hastalıklardan biri olan Kalp-Damar hastalıkları hakkında önemli açıklamalarda bulunan Kalp ve Damar Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Uğur Es, ölümlerin yarısına yakınının kalp ile ilgili nedenlerden kaynaklandığına dikkat çekerek hayatın devamının kalbe bağlı olduğunu söyledi.

25 yıldır Kalp ve Damar Cerrahi Uzmanı olan Op. Dr. Mehmet Uğur Es, bugüne kadar 13 bin kalp ameliyatına girdiğini söyledi.

Diyarbakır’da hizmet veren Op. Dr. Mehmet Uğur Es, il ve ilçe halklarına hayırlı ve güzel hizmetler vermeyi temenni etti.

Günümüzde en çok yaygın olan hastalıklardan birinin Kalp-Damar hastalıkları olduğunu ifade eden Op. Dr. Mehmet Uğur Es, aynı zamanda bu hastalığın en çok işgücü ve ekonomik kayıplara yol açan hastalık olduğunu da ekledi.

“Ölümlerin yarısı kalpten…”

Ölümlerin yarısına yakının kalp hastalıklarına bağlı gelişen nedenlerden kaynaklandığına dikkat çeken Op. Dr. Uğur Es, ölümlerin beyin kanaması, felç ve yüksek tansiyon gibi sebeplerle beraber kalp krizi ile de gerçekleşebildiğinin altını çizdi.

Kalbin 300 grama yakın bir ağırlığı olduğunu ve bir kas pompası olarak göğüs kafesinde çalıştığını açıklayan Op. Dr. Uğur Es, kalbin 2 aydan itibaren anne karnında çarpmaya başladığını söyledi.

“Hayatın devamı kalbe bağlı”

Kalbin çok ağır bir iş yaptığına dikkat çeken Op. Dr. Uğur Es, “Kalp dakikada 5 litre kadar temiz kanı vücudumuza pompalar. Bunun 1 litresini yani yaklaşık yüzde 20 kadarını kendi alıp kullanır. 70 kilo ve üstü ağırlığa oranladığımız zaman kalp ağrıları son derece az olmasına rağmen pompaladığı kanın kullandığı kısmı yüksek olmaktadır. Çünkü çok ağır bir iş yapmaktadır. Hayatın devamı kalbin çalışmasına bağlıdır.” dedi.

“Damarlarımızı etkiliyor”

Zamanla kalbi besleyen damarlarda tıkanıklık oluştuğunu ifade eden Op. Dr. Uğur Es, “Kore’de ve Vietnam’da savaşan Amerikan askerlerinin otopsilerinde bu darlıkların oluştuğu görülmüş. Yine 2’nci dünya savaşından sonra dünyaya gelen bebeklerin anne sütü ile değil de mamalar ile beslenmesi sonucu ileriki yıllarda damar sertliğine daha çok maruz kaldığı görüldü. Anlıyoruz ki damarlarımızın da sağlığını etkileyen olaylar var ve her geçen gün yeni bir keşif yapılıyor.” şeklinde konuştu.

“Tansiyon ve şeker, tetikler”

Damar hastalıklarına en çok neden olan sebeplerin hipertansiyon ve şeker hastalığı olduğunu vurgulayan Op. Dr. Uğur Es, “Yüksek tansiyonun hayatın belli bir evresinde başlayarak özel bir nedeni yoksa 40’lı yaşlardan sonra yoğun bir şekilde görülebiliyor. Fazla tuz tüketimi, hareketsiz yaşamın etkileri, fazla kilolar bu hastalığı tetikler. Şeker hastalığı da aynı şekildedir. Beslenme problemleriyle daha çok alakalıdır. Bir üçüncü ve bölgede çok göze çarpan etken de sebep de sigaradır.” ifadelerini kullandı.

“Sigara ve stres büyük risk!”

Diyarbakır’da sigara tüketiminin çok yaygın olduğuna işaret eden Op. Dr. Uğur Es,”Maalesef Diyarbakır’ımızda sigara tüketiminin çok fazla olduğunu görüyoruz. Erkek popülasyonunda sigara içmemek eksiklik olarak algılanabiliyor. Ancak sigaranın damarlarımız için iyi bir şey olmadığını açık bir şekilde ifade etmem gerekiyor. Bunun dışında stres ve beslenme problemleri gibi sebeplerle bu damar hastalıkları çok uzun süreçler içinde meydana geliyor.” diye konuştu.

Diş ağrısı kalp krizi olabilir!

Damardaki tıkanıklığının yüzde 70 ve üzerine ulaştıktan sonra bir takım belirtilerin ortaya çıktığına değinen Op. Dr. Uğur Es, “Bu belirtilerin başında göğüs ağrısı görülüyor. Şahıs hareket edip bir şeyler yediğinde göğsünde baskı yanma sıkışma gibi şikayetler oluşabiliyor. Bu belirtiler kola, sırta, boyna, omza 3 dakika gibi bölgelerde kısa süreliğine etki edebiliyor.  Diş hekimine ağrı için gidip kalp krizi geçirdiği öğrenilen hastaların olduğunu biliyoruz. Serçe parmağında ağrı gibi nadir ve ilginç durumlar ortaya çıkabiliyor. Bu şekilde de kalp krizi ile karşılaşılabiliyor.” şeklinde sıraladı.

Acil müdahale önemli!

Belirtilerin uzayarak yarım saati bulması halinde bu durumun kalp krizine dönüştüğünü belirten Op. Dr. Uğur Es, “Aynı zamanda bulantı, kusma ve terleme de bu belirtilere eşlik edebiliyor. Ardından ölüm korkusu yaşanıyor. Bu aşamada kalp krizi söz konusudur ve acilen müdahale edilmesi gerekiyor. Bu tür insanların acil servislere başvurup bir an önce günümüzün sunduğu tıbbi imkanlarla damarların açılması gibi işlemlerle zarar görmeden kalp krizinden en az zararla kurtulmalarını sağlamak söz konusudur.” şeklinde açıkladı.

Tanı ve tedavi yöntemleri

Op. Dr. Uğur Es, “Hastanın teşhisinde poliklinik ortamlarda kullandığımız kalp ultrasonu ve koşu testi gibi testlerle birlikte bugün altın standart tetkik anjiyodur. Yani kalpteki damarların filminin çekilmesi yöntemidir. Bu şekilde yüzde 100 teşhis konur. 1960’lardan bu yana cihazlar geliştirilmiş ve günümüzde mükemmel hale getirilmiştir.” ifadelerini kullandı.

Tanı konulduktan sonra birçok tedavi yönteminin mümkün olduğunu dile getiren Op. Dr. Uğur Es, “Bunlardan birincisi ilaç tedavisi, yaşam tarzı değişikliğini sağlamak gibi basit tedavi yöntemleri vardır. Bunun yanında kritik darlıklarda anjiyografi olarak damarların açılmasını sağlıyoruz. Bu yöntemin de yetmediği ve hayatı tehdit eden durumlarda Baypass ameliyatına başvuruyoruz. Günümüzde ülkemizin her yerinde başarılı bir şekilde icra edilen bir ameliyat türüdür. Vücuttaki yedek parça sayılan damarlar kullanılarak köprüleme işlemi gerçekleştiriyor. Bu şekilde kan akımı sağlanarak kalp adalesinin selameti sağlanıyor.” diye açıkladı.

“En güzel tedavi yöntemi sağlık bilinci”

Hastalık oluşmadan koruyucu hekimlik ile hastalığı önlemeye çalışmak gerektiğini belirten Op. Dr. Uğur Es, “Bu amaçla aileler çocuğun eğitiminden başlamalıdır. Bir sağlık bilinci oluşturulmalıdır. Bu şekilde hayat boyu sürecek sağlıklı bir yaşam bilincinin yerleştirilmesi en güzel tedavi yöntemidir. 2 bin sene önce yeryüzünde bazı hastalıklar yoktu çünkü asansör yoktu, otomobil yoktu insanlar ihtiyaçlarını kas gücüyle sağlıyor ve doğal şartlarda yaşıyorlardı. Daha fazla spor ile daha ölçülü beslenme tavsiye ediyoruz.” dedi.

Kaynak: Diyarbakır Söz