'21 BANA UĞUR GETİRDİ'

'21 BANA UĞUR GETİRDİ'

'21 BANA UĞUR GETİRDİ'

Orta sahadaki başarılı futbolu ile göz dolduran İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un Diyarbakırlı futbolcusu Mahmut Tekdemir, Diyarbakır’ın plakası olan 21’in kendisine uğur getirdiğine inanıyor. Genç yıldız,”1999’dan sonra Diyarbakır’a hiç gitmedim ancak 21’i taşımaktan gurur duyuyorum.” diyor.

SÜPER LİG’DE 97 MAÇ

Tekdemir ailesi maddi imkansızlıklardan dolayı yıllar önce Çermik’ten Diyarbakır’a göç etti. İstanbul’da doğup büyüyen Mahmut,futbola ilk adımını amatör takımlardan Eroğluspor’da attı. Daha sonra Damlaspor’a geçti ve buradan da İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un alt yapısına seçildi.

16 yaşında başladığı İstanbul Büyükşehir Belediyespor’daki 8.sezonunu yaşarken,başarılı performansı ile milli takımlara kadar yükselip, 8 kez Ay-yıldızlı formayı giydi. Futbola savunma oyuncusu olarak başladı ancak sonradan geçtiği ön liberoda şu anda Süper Lig’in en istikrarlı oyuncuları arasında.

20’si bu sezon olmak üzere 97 Süper Lig maçına çıkan Mahmut, tam bir istikrar abidesi. Toplamda 118 resmi maçta oynama başarısını gösteren 1988 doğumlu futbolcu, efendiliği ile alkış alıyor. Futbol hayatında gördüğü 3 kırmızı kartı da pozisyon gereği görmesi bunun göstergesi.

İLK GÜNDEN BERİ 21 NUMARA

5 sezondur oynadığı Süper Lig’de ilk günden bu yana hep 21 numarayı giyiyor. 21’in kendisine uğur getirdiğine inanıyor. Uzun yıllardan beri Diyarbakır’a gelmediğini belirtiyor ve “Son olarak 1999’daki Marmara depreminden sonra geldik. Köyümüzün Ergani ile Çermik arasındadır.Bize Erganili diyenler de var ama nüfüsta Çermik yazıyor. Çok önemli değil zaten. Sonuçta Diyarbakırlıyız. Bu kimliği taşımaktan ve 21’i giymekten gurur duyuyorum. Profesyonel futbol hayatımda hep 21’i giydim. Herkes beni Diyarbakırlı olarak bilsin istedim. Bu konuda bir sıkıntı yaşamıyorum. İnsan kendi memleketini özünü nasıl inkar edebilir ki?. Diyarbakır’da fazla akrabamız kalmadı. Bu nedenle fazla bağımız da yok. Ama yine de günün birinde Diyarbakır’a geleceğim.” diyor.

‘FUTBOLA MAHALLE ARASINDA BAŞLADIM’

11-12 yaşlarında her çocuk gibi mahalle aralarında futbol oynuyordum. Yakın bir arkadaşım da amatör kümeden Damlaspor'un oyuncusuydu. Beni teşvik ederek takıma götürdü. Orada başladım futbola. O dönemdeki başkanımız Ali Işıloğlu'nun üzerimde çok büyük emeği vardır. Bugün bir noktaya geldiysem onun sayesinde olduğunu söyleyebilirim.

Ali hoca, futbolculuktan önce ahlâklı bir insan olmayı öğretti bana sağ olsun. Futbola gelince, önceleri sadece sağ ayağımı kullanıyordum. Şimdi dikkat ederseniz iki ayağımı da iyi kullanabiliyorum. Yeni başladığım dönemlerde beni hep sol bek olarak oynattı. Sol ayağımı geliştirebilmem için bana sürekli özel antrenmanlar yaptırırdı.

 “HEM ÇALIŞTIM HEM FUTBOL OYNADIM”

Futbola ilk başladığım dönemde pek bir sıkıntım yoktu. Daha sonraları İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un alt yapısına transfer olduğumda maddi olarak biraz sıkıntı yaşadık. Ama sağ olsun babam ve annem her zaman arkamda durdu. Bir de büyük ablam Ayşe ve eniştem bana çok yardımcı oldu. Onlar futbol hayatımı sürdürmemi çok istedi. O dönemde bir yandan çalışıyor, bir yandan da takımla antrenmanlara katılıyordum. Okula da devam ediyordum. Liseye başlamıştım ama derslerim pek de iyi değildi. Ben de okulda başarılı olamayacağımı düşünerek kendimi tamamen futbola verdim.

Babam ve dayım Veliefendi Hipodromu'nda çalışıyordu. Dayım da sağ olsun bana maddi destek oluyordu. Ben de ona yardım ediyordum. Atların yem ihtiyaçlarını karşılamada dayıma yardımcı oluyordum. Çalışırken izin alıp antrenmanlara katılıyordum.

‘SEÇMELERE KATILDIM VE BAŞARDIM’

Damlaspor'daki Ali Hocam beni İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un seçmelerine göndermişti. O dönemde takıma yeni bir hoca gelmişti ve bütün yaş kategorilerinde seçmeler yapıyorlardı. Halen başımızda olan Zafer Turan Hocamız beni o seçmelerde beğendi ve sonrasında takıma alınmamı sağladı.

Futbola savunma oyuncusu olarak başladım. Daha sonra ön libero oldum. Ön libero oynamak stoper oynamaktan daha zor. Çünkü hem ileride hem de geride olmak zorundasın. Oysa stoper mevkii öyle değil. Görev bölgen sınırlı. Ön libero pozisyonu daha güçlü ve daha teknik olmayı gerektiriyor. Rakip takım ataklarında hata yaptığın zaman pozisyona girme ihtimalleri artıyor. Yapılan her hata, kaçırılan her top kalende tehlike yaşanması anlamına geliyor. Her kademeye girmek zorundasın.

‘ANTRENMANDAN EVE EVDEN ANTRENMANA’

Ben antrenmanlardan eve, evden antrenmanlara giden bir oyuncuyum. Ara sıra arkadaşlarımla dışarı çıkarım ama genel anlamda futbol için yaşadığımı söyleyebilirim. Çünkü benim mesleğim bu. Kendime ne kadar iyi bakarsam bu işi hakkıyla ve uzun yıllar yapabileceğimi düşünüyorum. Başka şeylerle uğraşırsam asıl işimi kaybedeceğimi biliyorum.

Seyircili oynamayı kim istemez ki. Ama seyircimiz çok az. Artık alıştığımız için herhangi bir olumsuzluk hissetmiyoruz. İçeride oynadığımız maçlarda bile rakip takım taraftarları daha fazla oluyor. Ama biz her türlü olumsuz şartta bile motive olabiliyoruz.

‘YABANCILAR BİZDEN ÜSTÜN DEĞİL’

Ligimizdeki yabancı oyuncuların büyük bir bölümünün Türk oyunculardan pek bir farkı yok. Elbette ki çok yetenekli, her şeyiyle örnek teşkil eden büyük oyuncular var ama bunların sayısı sınırlı. Bizim altyapılarımızda o kadar fazla yetenekli genç oyuncu var ki, transfer edilen çoğu yabancıdan daha iyiler. Özellikle büyük takımlar bence altyapılara yeterli derecede önem vermiyor. Altyapıdan gelen oyuncu kendisine verilen ilk şansı iyi değerlendiremezse ikinci bir şans çok zor geliyor. Ancak yabancı oyunculara çok daha fazla tolerans gösteriliyor. Ama biz bu konuda biraz şanslıyız. Abdullah Hoca gençlere gerçekten şans tanıyan bir teknik adam. Bunu kendimden, Zeki Korkmaz'dan, Gökhan Süzen'den, Tevfik Köse'den biliyorum.

‘ÖNEMLİ HEDEFLERİM VAR; MESELA İTALYA’

Aslında çok uzun vadeli plan yapmaya gerek yok. Öncelikle oynadığım takımda başarılı olmak istiyorum ve bunun için var gücümle çalışıyorum. Zaten uzun vadede bir başarı hedefleniyorsa, bu senin bulunduğun konumda ortaya koyduğun emek ve kazandığın başarıyla alâkalı. Bulunduğun konumda başarılı olursan zaten önünde kapılar açılır. Ama hedef olarak sorarsanız, en büyük hedefim A Millî Takım oyuncusu olmak.

Avrupa futbolunu mümkün olduğunca takip ediyorum. Açıkçası İtalya'da oynamayı isterim. Çünkü oradan futbol biraz sert oynanıyor ve ben de sert futbolu seviyorum.

 ‘KAZANDIKLARIMI DEĞERLENDİRİYORUM’

Kazandıklarımla iki ev aldım. Açıkçası para kazanmaya daha yeni başladım. Altyapıdan çıkan oyuncunun para kazanması biraz daha zaman alıyor. Aileme bir daire almıştım ama halen Zeytinburnu'nda oturuyorlar. Annem bir türlü taşınmak istemiyor. Mesele "Topkapı'da evler var, alalım" diyorum. Annem "Orası çok uzak, ben orada oturmam" diyor. Şu anki mahallesinden ayrılmak istemiyor. Bizim çevremiz orada olduğu için oradan uzaklaşmak istemiyor. Ben de ailemle birlikte yaşıyorum ama genelde takımın tesislerinde kalıyorum.

Kitap okumaya çalışıyorum. Son çıkan kitapları takip ediyorum. Kulağıma hoş gelen her türlü müziği dinlerim ama türküleri biraz daha çok seviyorum. Arada söylerim de. Takımdaki en iyi arkadaşım Zeki’dir. O da Bingöllüdür. Zeki'yle çok iyi anlaşıyoruz. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez.

Zeki ile yan yana oynamamız avantajı oluyor. Birbirimizi iyi motive ediyoruz. Mesela büyük ağabeylerimizle oynadığımızda Zeki'ye söylediğim gibi, "Şuraya koş, buraya git" diye bağıramıyorum.

Kaynak: Diyarbakır Söz