Görüş Bildir

Acıları hala taze!

Diyarbakır'da dershane önünde gerçekleştirilen 6'sı öğrenci 7 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırıda evlatlarını yitiren ailelerin acısı ilk günkü gibi taze.

Acıları hala taze!

Diyarbakır'da 3 Ocak 2008 günü dershane önünde PKK mensuplarınca gerçekleştirilen bombalı saldırıda evlatlarını yitiren ailelerin acısı dinmiyor.

Merkez Yenişehir ilçesinde bir dershane önünde askeri servis aracının geçişi sırasında bomba yüklü aracın PKK'lı teröristlerce patlatılması sonucu Rıdvan Süer, Eren Şahin Eronat, Ferhat Mutlu, Melek İpek, Mehmet Salih Ekinci ve Engin Taşkaya ile veli Cengiz Kaya'nın hayatını kaybettiği, 73 kişinin yaralandığı saldırı hafızalardan silinmedi.

Aradan geçen on yıla rağmen acıları ilk günkü gibi taze olan aileler, her 3 Ocak'ta bu büyük acıyı derinden yaşıyor.

Ailelerin genç yaşta toprağa verdikleri çocuklarına duydukları özlem her geçen gün artıyor.

- "Sadece bir defa 'anne' dedi"

Saldırıda hayatını kaybeden öğrencilerden Mehmet Salih Ekinci'nin annesi Nesime Ekinci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, evde yemek yaptığı sırada bir patlama sesi duyduğunu, patlamanın oğlunun gittiği dershane önünde meydana geldiğini öğrendiğini söyledi.

O gece kentteki hastanelerde oğlunu aradığı ve en sonunda eşinin çocuklarını dönemin Diyarbakır Asker Hastanesinde bulduğunu ifade eden Ekinci, "Oğlum ameliyat edildi ancak durumu iyi olmadığı için uçakla Ankara'ya sevk edildi. Ankara'ya gitti ama 15 gün sonra cenazesini getirdiler. Onu hiç görmedim. Sadece bir gün telefonla görüştüm. Telefonda, 'Oğlum nasılsın? diye sordum, sadece bir defa 'anne' dedi." şeklinde konuştu.

- "Bu acı kabre kadar bitmez"

Oğlunun çok zeki ve başarılı bir öğrenci olduğunu, doktor olmak istediğini dile getiren Ekinci, "Yaşasaydı iyi bir konuma gelebilecek kapasiteye sahipti fakat kısmet olmadı." dedi.

Yaşadığı acının ilk günkü gibi taze olduğunu belirten Ekinci, duygularını şöyle ifade etti:

"Bu acı kabre kadar bitmez. Acısı aynı, değişen bir şey yok. Her gün ağlıyorum. Kapı çalındığında belki, 'Mehmet Salih geldi.' diyorum ama gelmedi. Telefon çaldığında 'Belki oğlumdur' diyorum. 'Belki bir yerlerdedir, hala beni arıyor.' fakat değil. Mehmet Salih gitti, gelmedi. Bu acı çok ağır, ciğer acısı çok ağır. Kimse evlat acısını görmesin. Evlat acısı çok ağır. Hiçbir acı evlat acısı kadar ağır bir acı değil. İlk birkaç yıl deli gibiydim. Dört duvar üstüme geliyordu. 'Nasıl dayanacağım?' diyordum ve bağırıyordum. Evlat acısı çok ağırdır, kimse görmesin."

"Allah oğlumun ve arkadaşlarının hakkını bırakmasın. Kemiklerine kadar yanmıştı, bunu nasıl unuturum." diyen Ekinci, saldırıya tepkisini dile getirdi.

Ekinci, oğlunun adının yaşatılmasının en büyük istekleri olduğunu anlatarak, "Mehmet Salih" isminin bir okula verilmesi halinde oğlu yaşıyor gibi hissederek, sık sık okula giderek teselli bulacağını aktardı.

Babaanne Zarife Ekinci, Kürtçe yaptığı açıklamada, torununun kendi halinde, terbiyeli ve akıllı bir çocuk olduğunu, torunuyla çok vakit geçirdiğini belirtti.

Ekinci, "Onu çok seviyordum, o da beni çok seviyordu. Din konusunda da bilgi sahibiydi. İyiliği, kötülüğü bana anlatırdı. Bana çok bağlıydı." ifadelerini kullandı.

- "Fotoğrafına bakınca ayakta duramıyorum"

Ferhat Mutlu'nun annesi Şefike Mutlu da oğlunun sevgi dolu, şakacı bir çocuk olduğunu vurgulayarak, öğretmenleri tarafından da çok sevildiğini anlattı.

"Oğlum sabah dershaneye gitti, bir daha gelmedi. Acım büyük, acım bitmiyor." diyen Mutlu, oğlunun fotoğrafına yıllarca bakamadığını belirtti.

Mutlu, şöyle devam etti:

 "Kız kardeşleri ve ben üzüldüğümüz için asamadım. Fotoğrafını daha geçen yıl eve astım. Oğlumun fotoğrafına bakınca ayakta duramıyorum. 'Nasıl yaşayacağım?' diyorum. Acısını unutamıyorum. Allah kimseye bu acıyı vermesin. Biz gördük, kimse görmesin. Oğlum öğretmen olmak istiyordu. Çok güzel resim yapıyordu. Yaptığı resmin çerçevesi kırılmıştı, babasından tekrar çerçeve yaptırmasını istedim. Resme bakıyorum sanki Ferhat'ı görüyorum çünkü kendi eliyle yaptı."

- "Bunca yıl geçti, bu acı geçmedi"

Baba Mehmet Mutlu ise oğlunun paylaşımcı biri olduğunu, arkadaşları tarafından da çok sevildiğini söyledi.

Patlama sırasında iş yerinde olduğunu anlatan Mutlu, iş yerinin dershaneye yakın olmasından hem patlama sesini hem de ambulans seslerini duyduğunu aktardı.

Oğullarını aramaya başladıklarını, hastanelere baktıklarını belirten Mutlu, son olarak gittikleri Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde oğullarının cenazesiyle karşılaştıklarını dile getirdi.

Patlama günü oğluyla yaşadıklarını anlatan baba Mutlu, şöyle devam etti:

"O sabah onu uyandırdım, 'Oğlum ben iş yerine gidiyorum, sen de kalk dershaneye git.' dedim. Bana 'Baba ben bu gece hiç yatmadım, uykum gelmedi, ben yatayım' dedi. Ben de 'Kalk dershaneye git.' dedim. Keşke ben o gün onu hiç kaldırmasaydım. Yatsaydı böyle olmayacaktı. O benim çok ağrıma gidiyor, unutamıyorum. Kalktı, o dershaneye, ben iş yerine gittim. Ondan sonra da görmedim. Bunca yıl geçti, bu acı geçmedi. Evlat acısını gören zaten görmüş, görmeyen de inşallah yaşamaz. 10 yıldır her hafta mezarını ziyaret ediyoruz."

O dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendilerine taziye ziyaretinde bulunduğunu anımsatan Mutlu, "Cumhurbaşkanı ve bakanlar hepsi geldi, sahip çıktılar. Allah razı olsun." diye konuştu.

- Ağabeyini fotoğraflarından tanımaya çalışıyor

Ağabeyini kaybettiğinde 3 yaşında olan Ayşe Mutlu (13) da ağabeyinin yazdığı şiiri okurken gözyaşlarını tutamadı.

Mutlu, ağabeyini hatırlayamadığını anlatarak, "Onu fotoğraflarda gördüm, şiirleri ve yaptığı resimlerle tanıyabildim. Ağabeyimi tanıma fırsatım olmadı. Hiç görmedim ama çok merak ediyorum." şeklinde konuştu.

Kaynak: Diyarbakır Söz

Etiketler:

Editor Hakkında

Haber Merkezi