Büyüden medet umuyorlar!

Son yıllarda artan ve modern ismi ile gündeme gelen medyumlar, büyücü ve şarlatanlar insanların zafiyetinden yararlanıp onları hem maddi hem de manevi şekilde sömürerek, "büyüden umut" besler hale getirdi.

Büyüden medet umuyorlar!

Son günlerde artan falcılık, medyum, büyücülük ve benzeri şarlatanlardan medet ummak adeta bir gelenek halini aldı. Diyarbakır Dicle nehri üstünde bulunan Üniversite köprüsüne gelen özellikle kadınlar ve genç kızlar, medyum büyücü ve şarlatanlara yaptırdıkları at nalından, gümüş levhadan, kurşun levha, anahtar ve çakı’dan yapılmış birçok büyü çeşitleri ve materyalleri nehre atıyorlar. Bunlardan medet uman kadınlar bu nesneleri nehir atma sebepleri ise yaptırdıkları büyü ve muskaların bulunup bir daha çözülmemesi için yapıyorlar.

SÖZ HABER ARAŞTIRDI

Söz Haber ekibinin yaptığı araştırmada, suların çekilmesiyle gün yüzüne çıkan at nalları, gümüş levhalar, çakı, anahtar ve benzeri materyaller halkımızın bu tür batıl, dinimizce yapılması yasaklanmış ve ayet ile de kesin olarak uzak durulması emredilen falcılık gibi inanç dışı şeylere ne kadar meylettiklerini gösteriyor. Dicle nehrinden çıkan bu nesneler, tüyler ürperten cinsten. Üzerlerinde anlamsız harf ve rakamlar yazılarak çeşitli şekillerle çizilmiş desenler bulunan bu nesneler adeta insanın kanını donduruyor.

Peki, insanlar neden bu tür yollara başvuruyor. Bu konu hakkında hem uzmanlardan hem de ilahiyatçılardan görüş aldık.

İL MÜFTÜSÜ NE DİYOR?

Ortaya çıkan vahim tabloyla ilgili olarak Diyarbakır İl Müftüsü Burhan İşleyen çarpıcı değerlendirmede bulundu. İşleyen, “Sihir ve büyü yapmanın insanı küfre sokabilecek kötü bir yol olduğunu ifade ederek şöyle dedi; “İnsanlar uğur, uğursuzluk yâda bir takım beklentiler ya da birileri hakkında bir takım emellerinin iyi ya da kötü emellerinin gerçekleşmesi maksadıyla sihir, büyü gibi yollara tevessül etmektedirler. Burada hemen şunu söylemek isterim ki, sihir ile büyü ile bir takım etkilerin ortaya çıkabildiği bilinmektedir. Bu sadece İslam inancına has bir şey değildir, diğer din mensupları arasında da Sihir ve Büyü yollarıyla bir takım kötü emellerin gerçekleşmesini arzu eden kötü niyetli kimselerin bulunduğu bilinmektedir. Kuran-ı Kerim bunu Hz Süleyman üzerinde Babil de Harut ve Marut adlı iki meleğin indirilip, insanlara öğrettiklerini anlatmak suretiyle sihir ve büyü ye işaret etmiş. Sihir ve büyünün insanı küfre sokabilecek yani dinden imandan çıkmasına sebep olabilecek tehlikeli bir yol olduğunu da ifade etmiştir."

İHLÂS, FELAK VE NAS SÜRELERİ

“Peygamber efendimiz (S.A.V) İhlâs, Felak ve Nas surelerinin okunmasını tavsiye etmektedirler” diyen İşleyen şöyle dedi;

"Peygamber efendimiz Aleyhisselatu vesselam büyük günahları sayarken sihir yapmanın büyü yapmanın da o büyük günahlar arasında olduğunu ifade etmişlerdir. Öncelikle Sihir ve büyünün insanın imanına mal olabilecek büyük bir günah olduğunu ifade etmek isterim. Hiçbir mümin sihirle büyü ile bir takım maksatları gayeleri gerçekleştirmek için uğraşmamalıdır, uğraşamaz. Başına böyle bir şey gelmiş insan varsa Allah’a sığınmalıdır, Kuran-ı Kerim’e sığınmalıdır. Özellikle Peygamber efendimiz S.A.V) hlâs, Felak ve Nas surelerinin okunmasını tavsiye etmektedirler. Maalesef yer yer yaygın olan Muska yapma kimi işaretlerden, remizlerden, sembollerden olan efendim bir takım kâğıtları üzerinde taşıma bunlarda caiz görülmemektedir”.

İSLAM İNANCINDA CAİZ DEĞİL

“Bunlardan uğur ya da uğursuzluk beklemek, ummak, endişe etmek İslam inancında asla caiz değildir” diyen Müftü İşleyen " Müminlerin bunlarla meşgul olmaması gerekir yine bu cümleden olmak üzere türbe ziyaretleri kabir ziyaretleri efendim türbelerin önünde ki ağaçlara bez bağlama, adak adama, mum yakma, Dilek tutma ve bunlarım tamamı gayrı meşru asla, imanla, İslam la Müslümanlıkla bağdaştırılamayacak uygulamalardır bunlardan şiddetle kaçınmak gerekir." diye konuştu.

İşleyen “Türbelerin, kabirlerin yanında, başına dilek dilenilerek bez bağlanan, ip bağlanan, çaput bağlanan ağaçlar varsa o ağaçlar kesilmelidir” diyerek şu çağrıyı yaptı. 'Türbelerin, kabirlerin yanında, başına Dilek dilenilerek bez bağlanan, ip bağlanan, çaput bağlanan ağaçlar varsa o ağaçlar kesilmelidir. O ağaçları kesmek ve insanları bu gibi yanlışlardan kurtarmak hakikaten güzel bir davranış olarak değerlendirilebilir. Ama onun aksi mezar ziyaretlerinde mezarın taşlarını öpmek,  mezarların önünde tabiri caiz ise secdeye kapanır şekilde kabirlerin ve türbelerin önünde secdeye kapanır şekilde boynunuzu eğerek arka arka ya çıkarak, kabir’in mezarın toprağını alıp ta yanımızda götürmek. Bunlardan bir ümit bekleme, bir hayır bekleme medet umma İslam inancıyla Tevhit inancıyla Lailaheillallah Muhammed ün Resulullah’la özetleyeceğimiz Tevhit inancıyla bağdaşabilecek hususlar değildir. Bütün mümin kardeşlerimize fevkalade bu gibi yanlışlardan uzak durmalarını Peygamber efendimizi Aleyhisselatu vesselamın tavsiye ettiği çerçevede kalmak suretiyle elbette insan sadece maddi, fiziki hayatla hayattan ibaret bir Dünya da yaşamıyoruz. Bir takım olağanüstülüklerle karşı karşıya kalıyoruz. Metafizik âlemi var. Ama dua ya sığınacağız dua ile Rabbimize sığınacağız. Efendimizin okumamızı tavsiye ettiği sureler ve dualarla Rabbimize iltica edeceğiz Rabbimize sığınacağız ve bileceğiz ki Rabbimiz izin vermedikçe Dünya bir araya gelse bize bize zarar da veremez Rabbimiz izin vermedikçe Dünya bir araya gelse bize bir yarar da sağlayamaz menfaatte sağlayamaz dedi.

PSKİLOJİK YIKIMA UĞRAMIŞTIR

Dicle Nehrinde ortaya çıkan tabloyla ilgili Psikolog Filiz Aküzüm ise, bu kişilerin fiziksel ve psikolojik açıdan yıkıma uğramış kişiler olduğunu ifade ederek, şu tehlikeye dikkat çekti. “Dicle nehrinin sularının çekilmesiyle o beraber son dönemlerde de aldığımız duyumlara göre suda çok sayıda nal’ın levhanın ortaya çıktığı söylenmektedir. Buda durumun aslında vahametini ortaya koymaktadır. İnsanlar, batıl bir takım hurafelere sarılmış durumda ve böyle yanlış bir arayışın içerisine girmektedirler. Kendince bir çözüm olarak bunu görüyorlar ama son derece yanlış bir şeydir. Bu insanların ruhsal bilinçaltlarında geliştirdikleri ya da bir şeyleri inanma ihtiyacından doğan bir sıkıntıdır. Bu nedenle bu büyü, nal olaylarını ele aldığımızda onları tuzağa düşüren insanlar maddi anlamda da büyük bir faturada çıkarmaktadırlar onlara. Bu çözüm müdür? Tabi ki de değildir, yani bunu çözmeleri gereken bu sıkıntıları aile danışmanlarımız var psikiyatri uzmanlarımız var, psikologlarımız var, sosyal hizmetler uzmanlarımız var yani sıkıntıları bilimsel yönden tıbbi yönden çözmeleri gereken yerde maalesef bu tip batıl ve hurafe dediğimiz inançlara saplanmış durumdadırlar. Bu onlara bence psikolojik rahatlıktan ziyade onlara bir, daha doğrusu onlara fiziksel ve psikolojik açıdan onları yıkıma uğratmaktadırlar. Yani şöyle bir şey aslında Depresif durumdadırlar, çaresizdirler, kendilerini mutsuz hissetmektedirler artık problemlerin arasına sıkışmış çözüm üretemeyen çözüm üretemedikleri için böyle bir arayış içerisine girmektedirler yani, tepkileri de zaten bu Depresif durumdan kaynaklı olarak ta agresif oluyorlar agresif olmakla beraber çevre ile olan ilişkileri ister istemez bozuluyor, aile ilişkileri bozuluyor, bunun dışında da yine bir takım sorunlarda beraberinde geliyor yani, bu psikolojik rahatsızlık onların aslında fiziksel olarak ta çöküşüne neden olmaktadır."

MAJÖR DEPRESYON BUNALIMLAR

Aküzüm şöyle dedi;  "Ani iştahta bir gerileme oluyor, ondan sonra kilo kaybına neden oluyor. Hangi konuda sıkıntıları varsa o yönde yani dertleri ne ise psikiyatri uzmanına, psikologa, giderler ona göre bir takım ön testler yapılır onların sorunları dinlenir, sorunun ana kaynağı belirlenir, sorunun ana kaynağı belirlendikten sonra onlara uygun bir reçete sunulur. İlaç tedavisi gerekiyorsa ilaç tedavisi, terapi gerekiyorsa bilinçsel anlamda onlara bilinçsel bir terapi önerilir. Fakat yaptıkları şey son derece onların açısından yarardan çok maalesef zarar getiriyor ve bunun bilincinde de değiller. Hatta bu muska ve büyü olayından istedikleri sonucu alamadıkları zamanda daha kötü olup hem sabırsızlanıyor bir an önce olması için, hem öfke krizleri patlamaları yaşıyorlar neden bir an önce dileğimiz gerçekleşmiyor diye öyle bir beklenti içerisine girmeleri de onları gerçekten psikolojik açıdan tamamı ile gerçekten çöküntüye uğratıyor. Ve bunun boyutu zaman içerisinde majör depresyon dediğimiz büyük çaplı bunalımlara da sebebiyet verebiliyor”

Kaynak: Diyarbakır Söz