Romaya giden köprü harap!

ROMA İmparatorluğu'nun Hindistan'a kadar süren seferi sırasında fethettiği ve hüküm sürdüğü Diyarbakır'da yaptırdığı, yaklaşık 2 bin yıllık Roma Yolu ve Köprüsü ilgi bekliyor.

Romaya giden köprü harap!

ROMA İmparatorluğu'nun Hindistan'a kadar süren seferi sırasında fethettiği ve hüküm sürdüğü Diyarbakır'da yaptırdığı, yaklaşık 2 bin yıllık Roma Yolu ve Köprüsü ilgi bekliyor.

Diyarbakır-Elazığ Karayolu yakınında, kent merkezine 20 kilometre uzaklıkta bulunan Roma İmparatorluğu döneminden kalma Roma Yolu ve Köprüsü tescilli bir tarihi yapı olmasına rağmen pek bilenmiyor.

TARİHİ KÖPRÜ ONADIM İSTİYOR

Tarihi köprü onarılırken, tonlarca ağırlığındaki bazalt taşlardan yapılan yol ise kaybolmaya yüz tuttu. Yolun her iki tarafında olduğu belirtilen sütunlar zamanla yıkılırken, yol için döşenen tonlarca ağırlığındaki taşlar da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Sanat, edebiyat, tarih ve kültürel alanlarda Diyarbakır'la ilgili çok sayıda eseri bulunan araştırmacı-yazar Şeyhmus Diken, bir piknik sırasında tesadüfen gördüğü Roma Yolu'nun ve o dönemde yaptırılan köprünün koruma altına alınması gerektiğini söyledi. Roma İmparatorluğu'nun Hindistan seferi sırasında ele geçirdiği şehirleri, bağlantı yollarıyla şekillendirdiğini anlatan Diken, şöyle konuştu:

2 BİN YILLIK ÖMRE SAHİP

"Roma İmparatorluğu fetihçi bir toplum. Avrupa'dan başlayıp Hindistan'a kadar 80 bin kilometre katetmişler. Kattetikleri yolları, fethettikleri şehirleri de bağlantı yollarıyla birbirine bağlamışlar. Burası da o kadim Roma bağlantı yollarından biri. Roma kayıtlarında şehrin adı öyle geçer; kadim Amida şehrinin ya da şimdiki adıyla Diyarbakır, Diyarbekir, Amed'in, Amid'in bağlantı yollarından biri. Şehre 20 kilometre uzaklıkta, Elazığ yolu üzeri sağında, unutulmaya yüz tutmuş bir yol. Roma bağlantı yolu buradan başlayıp, şimdiki Diyarbakır'ın Dağkapı bölgesine kadar uzanıp bağlanıyor. Oradan da Mardinkapı'dan çıkıştaki Ongözlü Köprü üzerinden devam ediyor. 3 yıldır kazı yapılan Diyarbakır-Mardin şosesisinin orta yerine denk düşen Zerzevan Kalesi dediğimiz 6'ncı yüzyılda Roma Garnizonu olarak işlev gören, çok muhkem, hâkim bir tepenin üzerine kadar uzanıyor. Oradan devam ederek Mardin şehrinden geçiyor. Mardin'i geçtikten sonra da Mardin-Nusaybin arasında olan yine Roma'nın kadim şehirlerinden olan Dara'ya kadar uzanıyor. Böylesi kadim bir yol güzergâhından sözediyoruz."

'ROMA YOLU AYRI, İPEK YOLU AYRI'

Tarih Surlar, Suriçi ve Hevsel Bahçeleri'nin UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne eklendiğini hatırlatan Şeyhmus Diken, Roma Yolu'nun da bu listeye eklenmesi gerektiğini söyledi. Diken, yolun, Marco Polo'nun seyahatlerinde de sıkça bahsedilen İpek Yolu olarak bir dönem kullanılmış olabileceğini ancak Roma Yolu'nun İpek Yolu'ndan ayrı tutulması gerektiğini kaydetti. Şeyhmus Diken, "İpek Yolu çok daha farklı bir mantıktır. Çin'e kadar uzanan, Marco Polo'nun seyahatlerinde adı geçen, başka tarihi kayıtlarda da adı geçen bir yoldur. Ama Roma Yolu'nu, o yol ile aynı kategoride bir tutmamak lazım. Biliyorsunuz Roma toplumu asker bir toplumdur. Fethettiği mekânları ana mekânına, yani Roma'ya bağlantı yolları ile şekillendiren bir mantıktır. Bunu o kategori içerisinde değerlendirmek lazım. Burası da İpek Yolu olarak kullanılmış olabilir ama ayrı tutmak lazım" dedi.

'KÖPRÜ ANTİK YOL İLE KENTE BAĞLANIYOR'

Karaköprü olarak da bilinen Roma Köprüsü'nün onarımında görev alan Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatma Meral Halifeoğlu ise köprünün taşlardan yapılma antik yol ile kente bağlandığını belirtti. Yrd. Doç. Dr. Halifeoğlu, şunları kaydetti:

"Ergani yolunun sağındaki eski Eğil yolu üzerindeki Karaköprü, Devegeçidi suyu üzerinde yer almaktadır. Antik bir yolla Diyarbakır'a bağlanan altı gözlü köprünün ana yapım malzemesi bazalttır. Köprülerin mimari özellikleri incelendiğinde çok sayıda sınıflandırma yapmak mümkündür. Tarihi Diyarbakır köprüleri üzerinde yer aldığı suyun genişlik ve derinliğinin etkilediği biçimselliklerine göre incelendiğinde, çok gözlü ve tek ana gözlü köprüler olarak sınıflandırılabilir. Karaköprü de bazalt taşından inşa edilmiştir. Karasu köprüsü olarak da bilinen köprü üzerinde yapım yılını, yaptıranını veren bir yazıt bulunmamaktadır. Sultan 4'üncü Murad Köprüsü adıyla anılan yapının bir Osmanlı Dönemi eseri olduğu belirtilse de sanat tarihi uzmanı Prof. Dr. Hakkı Acun ise köprüde yaptığı incelemede kemer biçimlerine dayanarak yapının bir Roma Dönemi eseri olduğunu söylemektedir. Bazalt taşın hâkim olduğu yapının uzunluğu 94, genişliği 7 metredir. Köprünün memba tarafındaki selyaranları üçgen gövdeli ve külahlıdır. Ancak günümüze selyarana tam olarak ulaşan yoktur. Altı gözden oluşan köprünün kemerleri yarım daire formundadır. Memba yüzünün en sağındaki kemer diğerlerine göre daha küçük yapılmıştır, Özgün üst döşemesinin büyük bölümü günümüze ulaşan köprü, güneyden antik bir yolla kent merkezine bağlanmaktadır."

Kaynak: Diyarbakır Söz