Görüş Bildir

AYTAÇ YALMAN BÖYLE SÖYLÜYOR

Öyle yazmışsam öyledir. Tüm bunlara, bu kadar sıkılmama, yanlış yapmasına rağmen hapishaneden çıkıp eve geldiği vakit iki kere aradım. Telefona çıkmadı. İki kere aradım iki... Yazın bunu. Böyle yanlış işler yaptı, seri yanlışlar yaptı... Bunlara rağmen acı çekmiştir, semboldür, şahıs olarak olmasa bile makamı itibariyle, ‘Bir arayayım, geçmiş olsun dileyeyim” dedim. Telefona çıkmadı. Başbuğ, ‘Suçlamalara Karşı Gerçekler’ diye bir kitap yazdı. O kitapta ‘Aytaç Paşa eğer kuvvet komutanı olmayıp da Edip Paşa olsaydı -tabii benim adım geçmiyor, zımnen söylüyor- ne Balyoz olurdu, ne Ergenekon olurdu...’ diyor. Böyle büyük bir edepsizlik olur mu! Ben bu Balyoz’u, hareketin başından beri engellemeye, durdurmaya çalışmış bir insanım. Hem birinci sene, hem ikinci sene... Askerlerin kafasında daima koruma, kollama içgüdüsü vardır. Kimi bunu dışarı vurur, kimi içinde yaşar. Bizim görevimiz bu tepkiyi ne dışarı vurmaktır ne geri atmaktır. Objektif olarak değerlendirip ilgili makama aktarmaktır. Ben bunları yaptım. Beni itham edecek şekilde konuşunca ‘Haddini aştın sen’ dedim. Bugün bulunduğun, işgal ettiğin makama seni kim getirdi? Seni kim yanına aldı, kim terfi ettirdi? Seni
terfi ettiren insana ‘Bu gelmeseydi’ diyorsun, ‘Falanca gelseydi bunlar olmazdı diyorsun. Bu kadar büyük bir itham altında bırakıyor beni. Ki yanımda çalıştı, beni tanır. Eğitimini çok iyi bilirim, benden de istifade etmiştir.”
ÇETİN DOĞAN BÖYLE SÖYLÜYOR
KUVVET 2010’U GÖNDERMEDİ “Hiçbir zaman, hiçbir şekilde aykırı bir senaryo doğrultusunda bir oyun oynanmamıştır. Balyoz davası boyunca yaptığım açıklamalar ayan beyan ortada. Hepsi yerli yerinde duruyor. Aytaç Yalman bize Kuvvet 2010 oyununu göndereceğini söyledi. Ancak herhalde kendisinin de belirttiği gibi Ankara’nın o dönem yoğun gündeminden dolayı gönderemedi. Biz de o zaman Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarma ihtimaline karşı hazırlanan oyunu oynadık. Yunanistan böyle bir şeye ne zaman cüret eder? Türkiye’nin iç meselelerine yoğunlaşıp dış sorunlarında zayıf düşeceği zamanı kollar. Yoksa biz kara, deniz ve hava
gücü olarak çok güçlü olduğumuz için böyle bir şeye kalkışmaz. Böyle bir senaryo doğrultusunda oynanmış bir oyun. Neden bu oynandı? Kuvvet 2010 bize gelmediği için. Bizim de Genelkurmay’ın belirlediği takvime göre seminerimizi yerine getirmemiz lazım. Bu oyunun oynanacağını hem Genelkurmay Başkanlığı’na ilettik, hem de Kara Kuvvetleri’ne. Böyle bir bildirim yapmadan oyun oynanır mı? Yani onun (Aytaç Yalman’ın) başında olduğu Kuvvet Komutanlığı’nın bilgisi var. Ona Komutanlık’ta birlikte çalıştıkları ilettiler mi, iletmediler mi, onu bilemem. Kendisi (Aytaç Yalman) açıkça yalan söylüyor. Hezeyan içindedir kendisi. Bir kez daha söylüyorum, tüm bu seminerden Genelkurmay’ın ve Kara Kuvvetleri’nin haberi vardır. Öyle bize gelmiş ‘Onu değil, bunu oynayın’ diye bir söz, bir laf yok. İĞRENÇ SÖYLEM Gönderdiği müşahit General Tevfik (o dönem Tuğgeneral rütbesindeki Tevfik Özkılıç) ‘EMASYA’ oynadılar demiş. Ne oynadığımızı anlattım size ki ben tüm oyunu, semineri kayıt altına aldırmışımdır. Neyi, kimden saklayacağım. Bir de benim için demiş ki ‘Çetin Doğan benim baş düşmanımdır’. Çok iğrenç bir söylem bu. Komutanlık yapmış bir insana yakışmaz. HİLMİ PAŞA DÜRÜSTTÜR Yine yazıldığına göre Hilmi Paşa (Özkök) bana telefon açmış ‘Ayağını denk al’ demiş. Nasıl da uyduruyor. Bakın Hilmi Paşa ile fikren uyuşmasak da kendisi dürüst ve namuslu bir adamdır. Aytaç gibi Atatürkçü görünüp de öyle şeyler yapmaz. Neyse; Hilmi Paşa benimle konuşmasında ‘Bazı emekli generaller ile sivillerin bir şeyler yapmak istediğine dair duyumlar aldığını’ söyledi. Ben de kendisine en net şekilde ‘Efendim biz meşru zemindeyiz, şüpheniz olmasın’ dedim. Açın sorun kendisine. UYDURMUŞ, İNSAF YAHU Kendisinin mahkemeye gelmemesini de istemişiz diye uydurmuş. İnsaf yahu. Mahkemede yaptığımız açıklamalar ortada. ‘Gelsinler ve sadece gerçekler nedir onları açıklasınlar’ dedik, yüzlerce kez. Hiçbir şekilde benim tarafımdan gelmesin diye bir mesaj gönderilmiş ve beyanat verilmiş değildir. Daha devam edecekmiş açıklamaları. Hepsini okuyalım, ona göre ben de ayrıntılı yazılı bir açıklama yapacağım. Allahınız aşkına senaryoda Türk-Yunan savaşı ele alınıyor. Bunun neresi suç ben bunu gerçekten anlamıyorum. Bir kez daha söylüyorum. Biz her şeyi bildirdik.
Müşahidini oraya göndermiş. Müşahidi ona durumu nasıl bildirdi onu bilemem.”
BİZİM DE BİR ÇİFT LAFIMIZ VAR
Ülkenin en önemli makamlarını işgal etmiş olan iki komutanın açıklamaları ardı arkasına geldi. Hani biliyorsunuz komutanların konuşmalarının esasını Balyoz davası teşkil ediyor. Bu dava Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü ve sanıkların bir çoğuna ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası verildi. Kararı Yargıtay 9.Ceza dairesi birçok sanık bakımından tasdik etti. Kimi sanıklar bakımından ise bozma kararı verildi.
Daha sonra “KUMPAS” söyleminin iyice yer tutması üzerine, sanıklar uzun tutukluluk süresi ve kimi tanıkların Mahkemede dinlenmemiş olmaları sebebiyle, adil yargılama haklarının ihlal edilmesini gerekçe gösterip, Anayasa Mahkemesine başvurdular. Anayasa Mahkemesinin yaptığı tespit sonucu dava yeniden görülüyor. Bu hengamde olayın en önemli sanığı Çetin Doğan ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman arasında yukarıda aynı ile yazdığım tartışmalar yaşanıyor.
Aytaç Yalman 2003 yılında İstanbul 1.Ordu Komutanlığında oynanan Plan Seminerinde, irtiaci unsurlara yönelik bir oyunun oynanması gerektiğini yazılı olarak bildirdim, fakat oradan oyunun oynanacağı yolunda 1.Ordu Komutanlığı tarafından bir talep gelmiş. Bu talep bana ulaştırılmadı. Bunun müsebbibi daha sonra Genelkurmay Başkanlığına kadar yükselen İlker Başbuğdur derken, Çetin Doğan hala böyle bir oyunun sanki oynanmadığı gibi saçma sapan tevil yollu inkara yöneliyor. Oysa seminerde oynanan oyunun şu beş aşaması bize her şeyi gayet güzel anlatıyor. Birinci aşama istihbarat faaliyetlerinin yer aldığı ve tamamlanmış olan aşamadır.
İkinci aşama askeri müdahale için zemin hazırlama sürecidir.
"Yapılanma içerisinde yer alan bazı jandarma görevlileri tarafından hazırlanan 'Sakal' ve 'Çarşaf' isimli eylem planlarıyla kargaşa yaratma planlandığı, 'Oraj' ve 'Suga' isimli planlarla hava sahası ve kıta sahanlığı konularında Yunanistan'ın taciz edilerek iki ülke ilişkilerinin gerilmesinin öngörüldüğü, böylece öncelikle 1'inci Ordu merkezli İstanbul ve çevre illerde sıkıyönetim ilan edilmesini amaçladığı (...) tespit edilmiştir.
Üçüncü aşama askeri müdahalenin fiilen ilan edildiği aşamadır.
Dördüncü aşama yürütme görevinin 'Milli Mutabakat Hükümeti'ne tarafından devralmasıdır.
Beşinci ve son aşama ise yürütmenin tekrar sivil yönetime devredilmesi için 'seçime' gidilmesidir.
Son bir söz, 2003 yılında İstanbul 1.Orduda Çetin Doğan’ın yönetiminde oynanan plan seminerinde amaç, sadece Yunanistan ile çıkabilecek muhtemel anlaşmazlıkta alınacak tedbirler ön görülmüş ise, ÜLKE İÇERİSİNDE KARGAŞA NİÇİN YARATILACAKTI, YUNANİSTAN İLE ANLAŞMAZLIKTA ÜLKE İÇERİSİNDE ÇIKARILACAK ANLAŞMAZLIĞIN NE FAYDASI OLACAKTI, HÜKÜMETİN GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILMASI NEDEN GEREKECEKTİ, YÖNETİME NİÇİN EL KONULACAKTI, MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİ NE DEMEKTİR, İSTANBUL STADYUMLARININ CEZAEVİ MAHİYETLİ TOPLANMA KAMPI OLARAK İLAN EDİLMESİ NE ANLAMA GELİYORDU, İSTANBUL BEYAZIT CAMİSİNE, FATİH CAMİSİNE BOMBA ATMA, HIRKAİ ŞERİF CAMİSİNİN YİNE BOMBALANMASI, ARDINDAN ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİNE SALDIRI PLANLARI, YUNANİSTAN İLE OLAN ANLAŞMAZLIĞIN NERESİNDEYATIYOR.
Bu hengamda dava sümenaltı yapılır ise, bundan en çok mütedeyyin insanların telafi kabul etmez biçimde zarar görecekleri aşikardır. Bindiğimiz dal kopmak üzere.
Bu Makale 2330 kere okunmuştur.