BİR KINAMA BİLE YAPAMIYORUZ

Eskiden olsaydı Türkiye, en az 10 defa İsrail’i kınayan açıklamalar yapmış, onun bu yaptığının asla yanına kar kalmayacağını ifade etmişti.
İsrail artık askeri tatbikatlarını askerden arındırılmış, silahsız sahalarda değil, doğrudan doğruya Suriye üzerinde yapıyor.
Suriye’de iç savaşın patlak verdiği günden bugüne onlarca kez İsrail Suriye’ye saldırı düzenledi.
Suriye Genelkurmay Başkanlığından yapılan açıklamada, "İsrail saldırısı, Suriye ordusunun Halep, Deyru'z Zor, Dera ve daha başka bölgelerde tekfirci ve terörist örgütlere karşı sağladığı üstün başarılardan sonra geldi" denildi.
Saldırının amacının, El Kaide örgütünün Şam bölgesindeki kolu olan Nusra Cephesi ile IŞİD başta olmak üzere silahlı terör örgütlerinin ordunun ağır darbeleri altında çöken maneviyatlarını yükselmek olduğu savunulan açıklamada, Suriye ordusunun yurdun her karış toprağında teröre karşı savaşını sürdürmekten caymayacağı belirtildi.
Bu arada Dera bölgesindeki aktivistler, İsrail uçaklarının Dera kenti semalarından Şam bölgesine yöneldiğini ifade ettiler.
Suriye Haber Ajansının (SANA) Ordu Komutanlığı'na dayandırılan saldırıya ilişkin haberde de "Bu saldırı, İsrail'in Batılı ve bölge ülkelerinin yanında Suriye'deki terörü desteklediğini gösteriyor" yorumuna yer verildi.
Konuyla ilgili AA muhabirine açıklama yapan İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Emmanuel Nahson ise "İsrail'in Suriye'yi vurduğuna dair yapılan haberleri biliyoruz ancak bir yorum yapmıyoruz" dedi.
Açık olan bir şey var, biz birlikteliğimizi korumadığımız zaman zayıf düşüyor ve o zaman gerek bölgenin ve gerekse İslamın iflah olmaz bir düşmanı olarak karşımıza çıkan İsrail, bölgede istediği biçimde at oynatıyor.
Dün devletin çok üst düzey bir yetkilisi ile bir sohbet ortamında konuya ilişkin görüşlerimizi biri birimize teati ederken, O aynen şunları söyledi. İsrail’in bu son saldırısı hepsinden beterdi. Ama niye ise kimse eskisi kadar üzerinde durmadı deyince, müsaadeniz olur ise, ben bu konuda bir değerlendirme yapmak istiyorum dedim ve şunları söyledim.
Biz biri birimiz ile kavgalı olduğumuz , biri birimizi yediğimiz takdirde, ne ülke içerisinde ve ne de uluslar arası arenada söz sahibi olamayız. Bakın iç siyasette en güçlü olduğumuz günler, biri birimize desteğimizi sonsuza kadar verdiğimiz günlerdi.
Biz Müslümanlar birliğimizi muhafaza etmediğimizde, Allah’ın(c.c) dediği gibi bölünüp parçalanıyoruz, gücümüzü kaybediyoruz ve düşmanın tasallutuna açık hale geliyoruz. 12 Eylül 2010 referandumu ile Askeri vesayetin sona ermesi üzerine, sivil siyasetin her dalı, biri birine daha bir kuvvetle destek olacağına, taktım sepeti koluma, herkes kendi yoluna, yanlışlığı içerisine düştük, yani bölünüp parçalandık ve gücümüzü kaybettik.
Ülke içerisinde güç kaybettiğimizde, oluşan boşluğu hiç kuşkunuz olmasın birileri doldurur. Ve o boşluğa doluşan kişi ve guruplar, sağladıkları yeni güçle, asla bizim gibi düşünmezler, bizim gibi hareket etmezler. Ve biz elimiz mahkum bir şekilde olan biteni seyretmek zorunda kalırız.
Bu durum bölgemiz ve dünya siyasetimiz açısından da zaafımıza neden olur.
Hem unutmayalım, Suriye meselesi gerçekten bizim kanayan bir yaramız oldu. Hiç gereği yok iken, bizim açımızdan makul bir sebep de görünmüyor iken, daha uç bile vermeyen Suriye iç çatışmasının tarafı olacağımızı ifade ettik.
Bizim bu açıklamamız Suriye muhalefetini harekete geçirdi. Hele Suriye rejimine biçilen 3 veya azami 6 aylık süre, gerçekten siyaset tarihine geçecek değerlendirmelerdi. Şöyle düşündük aslında. Madem Mısır rejimi üç ayda sökülüp atıldı ve bizimle iyi diyalog içerisinde olan İhvanı Müslümin yönetime geldi. Suriye rejimi hem kemiyet ve hem de keyfiyet açısından Mısır Rejiminden daha zayıftır, o da kısa süre içerisinde gider ve bölgede ipler tamamı ile İslam Kardeşliğini öne çıkaran rejimler iş başında olur. İşte bu andan sonra da İslam ülkeleri gerek doğuya ve gerekse batıya karşı büyük bir güç haline gelir diye varsaydık.
Bizim bu girişimimize olayı daha başından planlayan ve sonucunu daha değişik biçimlerde organize eden ABD açıktan destek verdi. Biz atlarımızı rahvan bir şekilde Suriye içlerine sürdük. Ancak geçen gün de yazdım, kısa yorgunluk döneminde bindiğimiz Truva atının tahtadan olduğunun farkına vardık. ABD Truva atımızı iteklemiş, bir noktaya kadar götürmüş, sonra birden cascavlak ortada bırakmıştı.
Onun da hesabı şuydu. İhvan benzeri rejimlerin orta doğunun üç önemli ülkesi olan Türkiye, Suriye ve Mısır da hakim olması, diğer ülkelerin de bu mihvere katılması anlamına gelir. Türkiye, Mısır ve Suriye’nin oluşturduğu birliktelik, pek doğal olarak Ürdün, Lübnan, Irak, hatta Suudi Arabistanı bile içine alır ki, bu 250 Milyona ulaşan bir güç demektir. Böyle bir güç birliği batı için tehlikelidir, o halde bu gücün bir şekilde dağıtılması gerekir.
Suriye meselesi bu şekilde başımıza sarıldı. Korkunç bir iç savaş başladı. Ve Türkiye’nin batılı müttefikleri , bizim hiçbir talebimize sıcak bakmadı. Açık söyleyelim, Türkiye şu son Suriye meselesinde fena halde aldatılmış, hatta kandırılmıştır. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, ABD nin iki numaralı adamı Joe Biden Türkiye’ye yaptığı on gün önceki ziyaret sonrasında ülkesine döner dönmez, bu ülkeden açıklamalar gelmiş, dış işleri sözcüsü Catherina Ashley, Işid ile mücadelede, Esed rejiminin hedefleri arasında olmadığını ifade etmiştir.
Mevzudan kopmamak için belirtelim,Suriye rejiminin çökmeyeceğinin anlaşılması üzerine Mısır’da ihvan rejiminin üzerine gidildi. Rejim çöktü. İhvanı Müslümin örgütü yasa dışı ilan edildi. Mensupları tutuklandı. Cezaevine konuldu. İlk demokratik seçimle iş başına gelmiş olan Mursi yönetimden uzaklaştırıldı. Şimdi hapiste idamla yargılanıyor. Genelkurmay Başkanı Sisi iş başına geçti. 5 binden fazla insan olaylar sırasında hayatını kaybetti. Bu sırada Demokrasi havarisi olan batıdan tek bir kelime ile kınama bile gelmedi. (Hani Mısırdan sonra Suriyeye de demokrasi götürülecek ti ya. Anlayın artık.) Bırakın Suriye’ye demokrasinin gelmesini, Mısır demokrasisini kaybetti. İdamla yargılanan eski Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek önce cezaevinden çıkartıldı, sonra da hakkında beraat kararı verildi. Halkın seçtiği ilk devlet başkanı Muhammed Mursi cezaevinde.
İşte böyle bir ortamda İsrail, Suriye’yi vurdukça vuruyor ve biz tek kelime ile olsun kınama bile yapamıyoruz. Çünkü Suriye rejimi bu hali ile bizim hasmımız durumunda. İsrail’in bu saldırılarını kınayacak olsak, Suriye rejimini savunmuş olacağız, yerimizde dursak ülkemiz insanının canı yanıyor. İçerisine düştüğümüz açmazı görüyor musunuz?