GECE YARISI İFADE

Sıkıyönetim zamanında da öyleydi, olağanüstü hal zamanında da ve normal zamanlarda da. Özellikle terör kapsamında değerlendirilen suçlamalar bakımından sanıkların ifadeleri hep gece yarıları alınır. Daha doğrusu gecenin geç bir saatinde ifade alamı başlar, sabahlara kadar devam eder. Niye?
Gündüzler torbaya mı girmiş.
Zahir emniyetçiler gündüz uyur, gece mi yaşamaya başlarlar. Kural haline gelen bu uygulama neden, niçin başlatılmış, benim aklım şimdiye kadar çözmüş değil bu muammayı.
Muamma diyorum ama, öyle büsbütün de olaydan habersiz değilim.
Bir zamanlar üç beş kuruş paramız vardı, bir yakınımızın isteği üzerine ticaret yapsın diye bir arkadaşa verdik. Uzunca bir süre hiç yanına uğramadım. Sonra bir gün ya ne oluyor, ne bitiyor diye bir sorayım dedim. O sırada bir başkası aynı kişiye 2 bin mark para getirdi. Bu arkadaş o parayı aldı, yüzüne sürdü, gözüne sürdü. Olan bitenden midem bulandı. Kutsal bir meta gibi para niye yüze, göze sürülür diye. Şahsa benim verdiğim paraya ihtiyacım var, iadesini istiyorum dedim. Uzun hikaye, 2 ay içerisinde paramı yüzde otuz eksiği ile aldım. O arkadaş hakkında da dolandırıcılık suçlamasından soruşturma başlatıldı. Meğer birçok arkadaşın bu şekilde parasını almış, tabir caiz ise bir saadet zinciri oluşturmuş, birileri parayı almış götürmüş, bizimde verdiğimizin yüzde otuzu gitmiş böylece. Sağlık olsun, gelen paranın başına gelsin dedik. Zaten çalışıyorum, hem de çok güzel. İşim de iyi. Rabbim sadakamıza saysın dedik.
Aradan 10/15 gün geçti. Bir gece yarısına doğru Emniyetten aradılar, bir ifadeniz var, buraya kadar gelmeniz gerekiyor diye. Sabah gelsem olmaz mı? Hayır olmaz dediler. Gelmez iseniz, biz gelip sizi alacağız. Sağa sola haber saldık gittik.
Bir odada oturuyoruz. Saatler geçti. Gelen giden yok. Asabım bozuldu. Gece yarısını biraz geçe birileri geldi. Falankesin eylemine katılmanızdan ötürü sanık olarak ifadenizi alacağız dediler. Ölüm mölüm yok ya, Allah’tan bütün cesaretimi topladım, bakın burada bana istediğinizi yapabilirsiniz, ama benim sanık olarak ifademi alamazsınız, istikbalimi karartmak istiyorsunuz, buna izin vermeyeceğim, bildiğinizi yapmakta serbestsiniz dedim. Gittiler geldiler, Savcı Nihat Çakar böyle istiyor dediler. Olabilir, gelsin kendisi ifademi alsın dedim. 28 Şubat döneminin acılı günleri. Anlıyorsunuz değil mi? Pazarlıklar sonucu beyanda bulunan olarak, yani sanık sıfatı ile değil, ifademi verdim. Dışarı çıktığımda, hava iyice soğumuş, adeta ortam buz kesmiş. Ama benim en güzel nefes aldığım anlardan birisidir, o saniyeler, dakikalar.
Demek ki, insanların psikolojisi bu saatlerde alınan ifadeler ile iyice bozuluyor.
Rabbim fıtratımızı öyle yaratmış, gündüz çalışacağız, sonra yiyip içip, birazcık da olsa gönül eğlendireceğiz, sonra yatıp uyuyacağız. Bu dünyanın her tarafında böyle. Sadece insanlar değil, kurtlar, kuşlar, kuzular, koyunlar, inekler, kediler, itler, atlar, katırlar, eşekler böyle yapıyor. İnsanlar gündüz de bazen uyuyabilirler. Ama bunu adet haline getirdiklerinde sıhhatli bir yaşam sürmeleri mümkün olmaz. En kaliteli uyku geceleri gerçekleşir.
Hımım şimdi biraz daha iyi anladım. Yazdıkça zihnim açılıyor. En kaliteli uyku madem geceleri gerçekleşiyor, elimizdeki kişinin bu en kaliteli yaşam koşulunu elinden alır isek, meramımıza o zaman daha iyi kavuşuruz diyorlar ve bunu kural haline getiriyorlar.
Uykusuz kalan kişi gecenin geç saatlerinde çözülür, inkarı falan bırakır, istediğimiz biçimde beyanda bulunur.
Ben bu durumu temel insan haklarına aykırı buluyorum. Çünkü bizleri yaratan Rabbimiz, bizim konumumuzu en iyi bilendir. Bakın Allah(c.c) Nebe Suresinde “Biz yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık olarak yapmadık mı? Sizleri dişili erkekli/eşler/ halinde yarattık. Uykunuzu bir dinlenme sebebi kıldık. Geceyi sizi örten bir elbise yaptık. Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık” diyor.
Hal böyle olunca, gece ifade alma işinin artık bu ülkenin gündeminden çıkarılması lazım. Zira gece hem ifade alma ve hem de ifade vermenin insanlara bir zulüm olduğunu düşünüyorum. Uykusuz, yorgun bir şekilde suçlamalara cevap vermeye çalışan kişinin hali ortadadır. İfade almaya çalışan görevlinin de uykusuzluk sebebiyle giderek direncinin yitimi, onun sinirlenmesine ve karşısındakine baskı uygulamasına sebebiyet verdiği bir sır değildir herhalde.
Kim olur ise olsun, fıtraten istirahate, bunun da ötesinde uyumaya ihtiyacı olduğu bir zamanda sanık sıfatı ile ifadeye alınması, zulümdür, işkencedir. Bu uygulamaya derhal son verilmelidir.
SON OLAYLAR
Ne diyeyim, neresinden tutayım, bilmiyorum. Sadece asgari 2 yıldan beri yazmakla kalmıyor, her fırsat bulduğumda ilgililerine, bu yaptıklarınızdan en çok “İSLAM” zarar görür diyorum. Aman Müslümanlar olarak biri birinize düşmeyin, zayıflarsınız, gücünüz kaybolur. Ona buna muhtaç hale gelirsiniz. Düşmanlarınız bu ortamdan çok güzel istifade eder, kah onlara, kah bunlara müzahir görünür, işlerin iyice karışmasına sebep olurlar, darman duman hale gelirsiniz-geliriz. Ardından bir pençe ile hepimizi yerle yeksan ederler.
Zaten Yüce Rabbimiz de öyle söylemiyor mu? Ali imran 103. “Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O’nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı.Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız”.
Şimdilerde doğruyu, güzeli bıraktık, kar topu gibi yuvarlanıp gidiyoruz. Yuvarlanmaya başlayan hiçbir kar topunun encamı iyi olmamıştır.
Bizi Ortadoğuda değil, ülkemizde de bölüp parçalamanın planları aynıyla işliyor. Farkında mısınız?