Görüş Bildir

OLUR MU BÖYLE OLUR MU KARDEŞ KARDEŞİ VURURMU

Korkulan yavaş yavaş başımıza geliyor. Aman dikkat dediğimiz, bir kıvılcımın ortalığı kasıp kavurmasının an meselesi olduğunu ifade ettiğimiz günlere doğru hızla ilerliyoruz.

Suriye ile can ciğer olduğumuz günler geride kaldı.

Baba Esed’den sonra, ki o da Abdullah Öcalan’ı ülkesinden çıkartmış ve ülkesi ile başımızın daha fazla belaya uğranmasına imkan vermemişti, oğul Esed ile büyük birliktelik oluşturulmuş, iki ülke de gidiş gelişler rutin hale dönüşmüş, Liderler bir araya geldiklerinde, aradan uzun zaman geçmiş gibi hasretle biri birlerine sarılmışlardı.

Batılıların Şengeni yerine, biz doğuluların Şam’geni kurulmuş, Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan bu birlikteliğin diğer kardeş ülkelere de açık olduğunu beyan etmişler, ortadoğuda müthiş bir sinerji yakalanmıştı.

Türkiye, Suriye’ye yılda 5 Milyar dolarlık ihracat yapmaya başlamıştı. Bayramlarda yılda iki kez akrabalar arasında yapılan görüşmeler, geçişler vizesiz hale gelince, rutine dönmüş, hasret bitmişti.

Gaziantep, Kahraman Maraş ve Şanlıurfa esnafı adeta bayram ediyordu.

Yeni yatırımlar ardı arkasına gerçekleşiyor, hatta bir kısım yatırımcılarımız taşıma sorununu aşmak için, rotalarını Suriyeye kırıyorlar, Şam, Halep, İdlip yatırımların merkezlerini oluşturuyordu.

Asi nehri üzerinde ortak baraj projesi hayata geçiyor,

Türkiye sınırlardaki mayınların temizlenmesini bu açıdan çok önemsiyor ve adeta sınırların kalkacağı, giriş çıkışların nüfus cüzdanları ile yapıldığı birleşik ülkeler haline geliyorduk.

Ortak bakanlar kurulu toplantıları çok uzakta değil, 2011 yılında yapıldı.

Bir bahar havasıdır gidiyordu. Ne baharmış ama, esmez olaydı.

Sam yelinden beter, kasırgadan kötü, tufana rahmet okutacak bir cehennem rüzgarı esti ve ne yazık ki, iki dost, iki Müslüman ülkeyi düşman hale getirdi.

Biz Suriyeli idarecileri, onlar bizi suçluyor.

Suriye’liler biz sizinle iyi olduğumuz günlerde de aynı rejim ile idare ediliyorduk, ne oldu da birden bire bize düşman kesildiniz. Bizim yönetim biçimimizden size ne. Hem iyi olduğumuz günlerde sizin tek bir kelime ile bizim yönetimimiz hakkında yaptığınız bir itiraz yok. Biz daha önce de yönetim biçimini değiştirmeniz lazım yönündeki beyanınıza ne yüz yüze görüşmelerimizde ve ne de basın yolu ile yapılan açıklamalarda rastlamadık. Ama Arap baharının önemini biz de biliyorduk ve çeşitli değişiklikler yapma aşamasında iken, birden bire kendimizi bir cenderenin içinde bulduk, diyorlar.

Biz ise sizi uyarmıştık, halkın taleplerine kulak asmadınız, halkınıza kurşun sıktınız, bu katliamın hesabını halkınıza karşı vereceksiniz diyorduk, diyoruz.

Suriye’liler aramızda sınır mınır kalmadı, muhaliflere maddi, manevi destek oluyorsunuz, bu sizin savaşınız değil, bizim iç işimiz, siz kardeşlerimizin bizim yardımımıza koşması, aramızı ıslah etmesi gerekirken, yangına körükle gidiyorsunuz, diyorlar.

Biz, ne yapsaydık, zulmünüzden kaçan vatandaşlarınıza kucağımızı açmakla kötü mü ettik, onları geri çevirip, sizin ölüm kusan silahlarınızla baş başa mı bıraksaydık, yaşlı, kadın, genç, çoluk çocuğun ölümüne daha fazla müsaade edemezdik, diyoruz.

Bir biz diyoruz, bir onlar diyor.

Ve

Artık demekle kalmıyoruz, biri birimizi öldürüyoruz.

Eylül’ün 20 sinde Mardin Ağır Ceza Mahkemesinde duruşmam vardı.

Mardini çok iyi bilen eski Baro Başkanı arkadaşım Cemal Artuk beyle konuyu konuştuk.

Cemal bey aynen şunları söyledi.

Esed kendi ülkesinde hala çok güçlü.

Muhalifleri sınıra doğru kovalıyorlar, bu esnada bombalar atılıyor ve bu bombaların şarapnel parçaları Türkiye içerisine düşüyor.

Yani Cemal bey gerçekten muhalifler sınıra mı yığıldı, ülkeyi terk mi ediyorlar dedim.

 

Cemal bey durum onu gösteriyor dedi.

Aradan 15 gün geçmeden Akçakaleye bomba düştü ve 5 vatandaşımızı kaybettik. 9 yaralımız var.

Türkiye buna derhal cevap verdi. Meğer 23.Eylülden beri zaten bu şarapnel parçalarına bombalı cevaplar veriliyormuş. 5 vatandaşımız hayatını kaybedince, biz de onların askeri hedeflerini tank ateşine tuttuk. 40 civarında ölüleri var.

ABD nin Tink Tenk kuruluşlarında oynanan oyunlar aynı ile sahneye konuluyor.

Türkiye 5 vatandaşını kaybedince, hemen TBMM sine gerektiğinde Suriye’ye müdahale etmek için, tezkere getirdi.

Ve bu tezkere 320 oy ile kabul edildi.

Yani onlar bizi öldürdü, biz onları öldürdük, dahası için ordumuz artık tam yetkili vaziyette bekliyor.

Kime karşı.

Pek tabii Müslüman kardeşlerine karşı.

İsrail 10 vatandaşımızı göz göre göre şehit etmiş, alınan bir karar yok.

CİA Başkanı başımıza çuval geçirmiş, Türkiye’de cirit atıp duruyor.

Sırf bu meseleden ötürü, hem İran, hem Irak ve hem de Suriye ile aramız çok kötü.

Enflasyonda yükselme var.

Suriye’ye yapılan ihracat sıfıra müncer hale geldi.

İsrail ve ABD’in gelişmelerden ötürü bir zil takıp oynamadıkları kaldı.

Suriye’nin bizden 5 kişiyi öldürmesine karşılık, bizim onlardan 40 kişiyi öldürmemiz egomuzu tatmin etmiş gözüküyor.

Herkes çok rahatlamış.

Ama kazın ayağı öyle değil.

Bu son olaylar münasebetlerimizi daha da kötüleştirecek.

Her geçen gün işin içinden çıkmamız daha zor hale gelecek.

Suriye rejiminin arkasında Rusya taviz vermeksizin duruyor.

Batılı ülkeler Türkiye’nin Suriye içlerinde tampon bölge oluşturulması isteğine bile sıcak bakmadılar.

Suriye tam bir cadı kazanında kaynayıp duruyor.

Biz her ne kadar inkar etsek de, dünya alem Suriye’li muhaliflere yardım ettiğimizi biliyor ve söylüyorlar.

Peki nereye kadar bu iş devam edecek.

BM ler Güvenlik konseyinden Suriye’ye Uluslar arası bir gücün müdahale etmesine artık izin çıkmayacağı kesinleşmiş gibi.

Yani Rusya ve Çin Esed’iz bir çözümü kabul etmiyorlar.

Esed’in içerisinde olduğu bir çözümü de dünya alem kabul etse, biz kabul etmiyoruz.

Hakikaten ne olacak?

Sür git devam eden savaşı bizim finanse etmemiz mümkün mü?

Muhaliflerden elimizi çekmemiz, kanlı katliamı ne hale getirir?

Gün gelir de Esed’in de içerisinde olduğu bir çözümü ABD ve Rusya dayatırlarsa, bizim halimiz ne olacak?

Ve her gün yüzlerce Müslüman ölümünü vicdanlarımızda, hamulemize nasıl sığdıracağız, o yeni deyimi ile nasıl absorve edeceğiz?

Ben kaygılı adamım, siz bana bakmayın, olur mu böyle olur mu kardeş kardeşi vurur mu dememe aldırış etmeyin, tezkere geçti ya,  herkes bu gece rahat uyuyabilir.

Ya yarın?

Kaygım ondan.


Bu Makale 2280 kere okunmuştur.