DEVLET SU İŞLERİ’NDE ZİNCİRLEME SKANDAL!

Evet, kıymetli okurlarımız.

Diyarbakır Söz Gazetesinin yayın politikasının temelinde yatan gerçek; hakka ve hakkaniyete uygun insan temel hak ve özgürlüğü paralelinde yayın yapmaktır.

22 yıldan beri yayın politikasında yörüngesinden çıkmamış, yolunu şaşırmamış, aynı istikamette yoluna devam etmiş ve çok büyük mücadele vermiştir.

Bu mücadele yüzünden ağır bedeller de ödemiş olmakla beraber, sinmemiş, sindirilememiş, susturulmak istenmişse de susturulamamıştır.

Özellikle bölgemizde olup biten olumsuzlukların, dayatmaların, diktanın ve feodal yapının karşısında hak davayı savunmuştur, diklememiştir ve dik durmuştur.

Makam ve mevkiine göre kişisel rant karşısında devletin imkânlarını, kötüye kullananların daima karşısına dikilmiş ve deşifre etmiştir.

Aynı zamanda devletimizin, milletimizin ve ülkemizin yararına çalışan, gerçek manada inanan bürokratların ve akademisyenlerin samimi çalışmalarını desteklemiş, yanlarında yer almış ve gerektiğinde savunucusu olmuştur.

Ama devletin bazı kurum ve kuruluşlarındaki makam ve mevkiini kötüye kullanarak, kişisel rant peşine düşmüş ve karını başkasının zararında arayanları da adeta suçüstü yakalamıştır ve deşifre etmiştir.

Kimseye herhangi bir kastımız, garezimiz yok.

Kinimiz, nefretimiz söz konusu değil.

Ancak samimi, ciddi ve ihlâs yollarından sapmamış bir yayın organıyız.

Tarihi inancımızın temel felsefesi olan “Haksızlığa karşı susan, dilsiz şeytandır” ilkesini kendine düstur etmiştir.

Zira bu memlekette bu ilkeyi kendine düstur etmemek, peşinen davasını kaybetmiş demektir.

Yine aynı paralelde kültürümüze mal olmuş, tarihi ve ilkeli;

“Bir toplumda namussuz insanlar kadar, namuslu ve şerefli insanlar cesaretli bulunmazsa o toplum yok olmaya mahkûmdur”

Yerle gökleri doldurabilecek ağırlığı taşıyan bu söz, tam da günümüzün olaylarını şerh eden (açıklayan) bir ifadedir.

Ve yayınımızın da temel ilke ve felsefesidir.

Tabii ki hırsızların, rüşvetçilerin, mafyanın, çeteciliğin, rantiyeci şebekelerin, işledikleri suçlar karşısında devlet yetersiz kalıyorsa veyahut da günü gelince bu tür eylem ve fiilleri yapanlar, devletin önemli makam ve mevkiinde bulunuyorsa, devletin imkânlarını kötüye kullanıyorsa, devlet de buna suskun kalırsa veya da savunucu bir şekilde o tip insanları korursa, o zaman vay bu milletin haline!

Elbette ki medyanın temel politikası da bunlara karşı susmamak, bunları deşifre etmek, işledikleri yolsuzlukları yüzlerine vurmaktır ve kamuoyuna da yansıtmaktır.

Demokratik hukukun üstünlüğü ve insan temel hak ve özgürlüğü paralelinde düşüncesini ve elde etmiş olduğu istihbari bilgilerini özgürce yazmak, yayınlamak ve anlatmak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ilgili maddeleri net ve açık olarak basın özgürlüğünü anlatmaktadır.

Bu paralelde yıllardan beri çalıştığımız ve yaşattığımız medya grubumuzun yayın politikasını serbestçe sürdürmüşüz ve sürdürmeye de devam ediyoruz.

Zira herhangi kasıt ve garez niyetiyle değildir.

Ama devletin imkanlarını kötüye kullanarak, makam ve mevkiini üniformasını, diplomasını, kişisel rant uğruna kullanıp zulmedenler de hiçbir zaman Allah’ın kanunun da bile affedilmez.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Sözün kısası; DSİ 10. Bölge Müdürlüğü’ne bağlı Devegeçidi Sulama Kanalından akıtılan suların eski, yanlış mevzuat ve yönetmeliklerle adeta bünyesinde çifte standart uygulamalarıyla, Sulama Birliği adı altında kurulan bir birliğe sözde emanet etmiştir.

Yani, bölgede bulunan bazı çiftçilerin, tarımcıların bir araya gelip, birlik kurarak DSİ kanalına akıtılan suyu eşit bir şekilde arazilere dağıtmak ve vatandaşlara bir hizmet götürmektir.

Ana çizgi, temel felsefe, demokratik uygulama bu olmalıdır.

Ancak ne var ki yıllardan beri bu sulama kanalını elinde tutan sulama birliği yetkilileri, 6172 sayılı Sulama Birliği Kanununu kötüye kullanarak, yanlış ve keyfi yöntem uygulamalarıyla büyük çapta rant temin etmektedir.

DSİ, adeta danışıklı dövüş felsefesiyle bunlara göz yumuyor, hatta gerektiğinde yol gösteriyor ve onların gayri ahlaki uygulamalarına deyim yerindeyse müştereken hareket ediyor.

* * *

Biz bu meyanda yıllardan beri yazıyoruz, çiziyoruz.

Nuh deyip, Peygamber demezcesine, DSİ bu birliği himayesine almış ve yaptıklarına bırakın karşı çıkmayı, bilakis göz kırparcasına yasa dışı uygulamaları onaylıyor.

Birlik üyeliğine kaydı olan çiftçiler her sene olduğu gibi işlerine gelmeyen insanları ya üyeliğe kabul etmiyorlar, ya da üyelikten çıkarıyorlar.

Mafya tipi bir çalışma stili ile devletin akıtılan suyunu kendi yakın çevrelerine veriyorlar, peşkeşçe harcanan bu suyu bazı vatandaşlar kullanmak istiyorsa da Sulama Birliği buna engel oluyor.

Gerek fiili olsun ve gerek de kayıt dışı, makbuzsuz ve faturasız, ezbere para tahsili cihetine gidiliyor.

Tabii defalarca bu tür antidemokratik, hukuk dışı uygulamaları çiftçiler bize şikayet ediyorlardı.

Hatta konuşup, dertlerini anlatıyorlar ise de DSİ deyim yerindeyse adeta deve kuşu misali ya görmezlikten geliyor veya da görüp de başka pozisyon gösteriyor.

Kültürümüze mal olmuş, inandırıcı bir masal var;

Deve Kuşundan soruyorlar, “Sen deve misin kuş musun” diye.

“Ben kuşum” diye cevap veriyor.

Diyorlar ki “Madem kuşsun, uçman lazım niye uçmuyorsun” sorusuna ise , bu kez boynunu uzatarak “Ben deveyim” diyor.

* * *

Evet, 08.05.2014 tarihli bir şikâyet dilekçesi.

Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu’na anlattıklarımızın birebir aynısı yazılmış ve gönderilmiş.

O yazıdan bir iki bölümü burada sizlere aktaralım;

“Sayın Bakan Veysel Eroğlu,

Sulama Birliğinin su kanalları, vatandaşın tarlalarının ortasından geçtiği halde, tarlalara su akıtmak için herhangi bir uygulama söz konusu değildir.

Sulama Birliği tarafından kanal ve kanaletler yapılmamış ve kanaldaki çatlak ve patlaklar yüzünden su akıtılıyor ve o su arazilerimizi erozyona uğratıyor” denilmiştir.

Vatandaş kendi imkânları ile kanaldan su almak istediğinde ise vatandaşın bu temel hakları Sulama Birliği tarafından engellenmektedir.

Vatandaşın çalışma hürriyeti elinden alınmış ve su başka yönlere peşkeş ediliyor.

Bu belirsizlik sebebiyle çaresiz kalan vatandaş, DSİ Bölge Müdürlüğü’ne yazılı müracaatta bulunduğunda da, Müdürlük inisiyatifin tamamen Sulama Birliğine ait olduğunu ileri sürerek işin içinden sıyrılmaktadır.

Buna rağmen uzun uzadıya yazılan bir dilekçe muhtevası.

Bakanlık DSİ 10. Bölge Müdürlüğü’nden soruyor, bu Müdürlük ise İşletme ve Bakım Şube Müdürü olan Mehmet Yaşar Ceylan’ı görevlendiriyor.

Bu zat da adeta Birliğin avukatı durumuna geçercesine, yanlış yamalak bakanlığa bilgi veriyor ve bakanlık yerinde oturuyor.

Mesela Sayın Ceylan şöyle diyor;

“1- Proje dahilindeki alanlar ister sulama kanallarından, ister başka kaynaklardan (sondaj, pompaj vs.) sulansın, Birliğe Su Kullanım Hizmet Bedeli ödemekle yükümlüdür.

2- Dilekçede yer alan proje harici alanlar için idaremizden herhangi bir su talebinde bulunulmamıştır. Mahalinde yapmış olduğumuz incelemeler neticesinde Devegeçidi deresi içerisinde sedde yapmak suretiyle göl oluşturulduğu, burada toplanan ve sulama kanalından da buraya akan suyun, traktörün kuyruk mili ile çalışan pompalar vasıtasıyla bahse konu alandaki arazilerin sulandığı ancak sulama tesisinin kullanılmadığı görülmüştür.

3- Sulama Birliği’nin iş ve işleyişi ile ilgili olarak yine aynı gazetede yer alan iddialar haricinde DSİ’ye herhangi bir şikâyet gelmemiştir.

4- Sulama tesisinin maksadına uygun olarak işletilmesi ve bakım onarım işlerinin yapılmasında kurumumuz tarafından hazırlanan rehber ve talimatların DSİ tesislerinde görülen müdahale ve kirlenmeler ile bunların önlenmesine dair rehber, DSİ Sulama Tesisleri İşletme talimatı, DSİ Sulama Tesisleri Bakım Onarım Talimatı ve Bakım Onarım yönergesi kullanılması gerekmektedir.

5- Biriken borçların SSK, Vergi ödenebilirliğinin sağlanabilmesi için birlik bütçesinde gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

6- Su iletim tesislerinin ana kanal ve kanaletlerin büyük bir kısmının tahrif olması ve kullanılamaz durumda olması sebebiyle sulama tesisinin DSİ Rehabilitasyon ve iyileştirme projeleri kapsamına alınarak, yenilenmesi gerekmekte olup, bu iş için birlik bütçesinde gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

7- Konu yargıya taşınmış olup, hukuki süreç devam etmektedir.

Devegeçidi Sulama Birliğinin işletme ve bakım faaliyetinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasına yönelik olarak, mutlak surette tahsilât oranının yükseltilmesi, planlı su dağıtım çalışmalarının titizlikle uygulanması ve tarla içi hizmetlere yönelik olarak, ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte üyelerine yönelik ortak eğitim faaliyetlerinin düzenlenmesi gerekmektedir.

Bilgilerinize arz ederim”

Bu yazının altına imza atan Sayın Mehmet Yaşar Ceylan, DSİ 10. Bölge Müdürlüğü İşletme ve Bakım Şube Müdürü.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.                                                  

Bakanlığa verilen dilekçenin muhtevası ile uzaktan, yakından alakası olmayan bu yazı, sadece ve sadece Birliğin yapmış olduğu hukuk dışı, antidemokratik, keyfilik muamelesini örtbas etmesinden başka hiçbir şey yoktur.

Vatandaş, bakanlığa yapmış olduğu dilekçelerde diyor ki “Bu sulama birliği, 6172 sayılı yasanın paralelinde hareket etmiyor”

Kanal, cazibeli su ile tarlaların arasından geçtiği halde ve birliğe üye oldukları halde ve defalarca gerek şifalı, gerek yazılı, hem birliğe hem DSİ’ne maruzatlarını (şikâyetlerini) bildirdikleri halde vatandaşların şikayetlerine adeta kulağını tıkamış, işbirliği içinde hareketle vatandaşın tarlalarına su vermemekte direnmektedirler.

Ancak bu mecburiyet karşısında vatandaş kendi imkanlarıyla suyu kullandığında, o çiftçiye kaçakçılık ithamında bulunuyorlar.

Oysaki birliğin bazı üyeleri elini kolunu sallayarak, tarlalara gelip, vatandaştan kayıt dışı, makbuzsuz, faturasız para tahsil etmekle beraber, ne yazık ki DSİ yetkilileri bunu görmezlikten geliyorlar.

Devegeçidi Sulama Birliği, anılan sulama kanunu gereğince hazırlanan birlik ana statüsünün semtinden bile geçmiyor.

DSİ 10. Bölge Müdürlüğü, hem bu Sulama Birliği bizi ilgilendirmiyor diyor, hem de onların defter ve yıllık bütçesini onaylıyor.

Kanalın onarımına ayrılan bütçenin değil yüzde 30 miktarını harcamak, tek bir metelik harcamayarak, birliğin bütçesini kabarık göstermek suretiyle sahte faturayla DSİ’ne gidiyor, yanlış yamalak, göz bağlayıcı evrakları tanzim edip, yüksek bütçeyi DSİ Bölge Müdürünün onayından geçirebiliyor.

Ve geçirilen harcama bütçesi de “nasıl harcandı, neye harcandı ve ne kadar tamirat onarım yapıldı” diye denetlememektedir.

Hem onaylıyor, hem denetlemiyor, hem de denetleme bize ait değil, Valiliğe aittir diyerek, böylece topu Valiliğe atıyor.

Zımnen Valiliği de denetim görevini yapmamakla suçluyor.

Sormazlar mı “Bu ne lahana bu ne perhiz turşusu”

* * *

Evet, burada gerek Bakanlık olsun, gerek Valilik olsun.

Herkesi uyarıyor ve diyoruz ki bizim medya olarak tespitlerimiz yerli yerindedir.

Biz kimseye iftira atmıyoruz, yanlış iddialarla da kamuoyunu yanıltmıyoruz.

Ancak ne var ki Sayın Bakan adına vatandaşın dilekçesine verilen cevabi yazıdaki imza Daire Başkanı Bayram Tiryaki’ye aittir.

Sayın Bakan’dan sorduğumuz gibi Bayram Tiryaki’den de soruyoruz.

Gerçekten, eğer samimiyseniz ve gerçekten sizin Bölge Müdürlüğünüz de dürüstçe çalışıyor ise gelsinler, beraber aynı bölgeye gidelim, birliğin ne kadar sakatlığı varsa tüm kamuoyuna deşifre edelim.

2010 yılına ait ne kadar tahakkuk evrakları varsa, bütçeye ne kadar ve nereye harcanmışsa ve alınan kesilen makbuzlar ve faturalar kimin adına tanzim edilmişse ve ne kadar para tahsil edilmişse, onları ortaya koyalım, mertçe, erkekçe kamuoyuna gerçekleri yansıtalım.

Aksi takdirde bu birliğin yapmış olduğu gayriresmi ve kayıt dışı tahsilâtlarda DSİ de Bakanlık da müştereken ve müteselsilen suçludur.

Saygılarımızla.

DİYARBAKIR SÖZ GAZETESİ