ASRIN FİTNE UNSURLARI!? (II)

Evet, değerli Söz okurları…
Yıllardan beri bu köşede siz değerli okurlarımızla paylaşmak istediğimiz ülke meseleleri yakın tarihimizden geçmişe yönelik olup biten  mevzuular olduğu gibi, ne yazık ki günümüzedek devam etmektedir ve daha da devam edecek gibi görünüyor.
İşte iki günden beri yazımıza başlık olarak kullandığımız “ASRIN FİTNE UNSURLARI!?” ifadesi, bu söylediklerimizin ve tüm olup bitenlerin bir nev-i şifresi durumundadır.
Tabiri caizse, şifreli bir kilit gibi.
Bu şifre nasıl açılır, kim bilir?
O tabi ki meçhulümüzdür.
Zaten bu sorunlar her gün biraz daha su yüzüne çıkmaktadır. Gün gibi aşikâr olduğu gibi, toplumdaki herkes de doğal olarak sorunlardan kendine düşen hisseyi almaktadır.
***
İşte bu fitne unsurlarının varlığı bize göre "derin devletin karanlık tarihinden" gelmektedir..
Ne hazindir ki; bu yapılar yüzünden "ülke ve millet" bir türlü iki yakasını bir araya getiremiyor.
Getirmeye çalışsa da; "çelme ve darbe girişimleriyle" engellenmektedir.
Gelen giden siyasi iktidarlar, muhalefetler ve medya devletin bünyesindeki askeri vesayetin "tahakümü" altına girmiştir.
Hele ki, medyanın bazı kalem ve yayın grupları bu vesayetçiliğin bir yan kuruluşu olma hasebiyle hareket edip, gerçekleri çarpıtarak, olayların yanlış gösterilmesi de, yaşanan mevcut sorunlar karşısında, apayrı bir garabettir, tehlikedir ve gerçekten karanlıktır.
Elbette ki, bu şanssızlık, bu makûs kader, yalnız bugünümüze özgü değil..
Osmanlının son döneminden gelmektedir.
Yani, I. Meşrutiyetten itibaren!
Hatta daha da geri gidersek Tanzimat Fermanı’ndan beri başlamış, cihanşümul muazzam bir devletin yok edilmesi için tüm gayretler sarf edilmiş ve nitekim bu olaydaki karanlık odaklar hedefine ulaşmıştır.
***
İşte bu hakikatler ışığında, bizde yıllar yılıdır "gerçeklerin" ortaya çıkması için yazıp-çiziyoruz.
Ki, yazmaya da devam edeceğiz!
Tüm gerçekleri kamuoyuna yansıtmaya kararlı bir şekilde devam edeceğiz ve siz değerli okurlarımızın nabzını tutarak, akla karayı birbirinden ayırmak için mücadele edeceğiz.
Halkımızı uyarmaya, uyanık olmaya her daim davet edeceğiz.
Tabi ki, gücümüzün yettiği kadar..
***
Lakin, hal-i hazırda kimin eli kimin cebinde belli değil?
Kim dost, kim düşman, meçhul?
Bakınız, bir Edebiyatçı Arap şair bu minvalde neler söylüyor?
Diyor ki;
“Kesinlikle sizin kardeş olarak, dost olarak gördüğünüz, bildiğiniz kimseler var ki siz herhangi bir olayda yenik düştüğünüz zaman onların içine serin su serpilmiş gibi içleri rahatlar”
Aynen de öyle!
Günümüzdeki olup biten meselelerin sonucu gibi!
Evet, güzel bir hava atmosferinde dost gördüğün, yandaş bildiğin kimseler, gün ters dönünce bakıyorsun ki, sırtını döndü ve hemen rakip ve düşman bildiğin insanların yanında yer alıyor.
Dostluk bu mu?
Bir anda, rantın, yalakalığın ve riyakârlığın esiri olup, "karanlığa bürünmüş vicdan" sahibi oluyorlar.
İşte bu çevreler yüzünden gerçekler, ne yazık ki "bile bile örtbas ediliyor" ve olaylar tersyüz ediliyor.
* * *
Evet, “Tarihin derin karanlığı” dedik.
Gerçekten yakın tarihimizin içinde bulunduğu atmosfer, çok değişik pozisyonlarla toplumu aldatmaktadır.
Tarih hiçbir zaman yalan söylememesi gerekirken, ne yazık ki hep yalan, uydurma ve aldatmadan ibaret olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yıllardan beri yani cumhuriyetin kuruluşundan 1950’lere kadar…
Cumhuriyet Halk Partinin altı okundan ibaret olan bir rejim; tek parti, dipçik ve şeflik dönemi Demokrat partinin kuruluşuna kadar ülke insanına hep kan kusturmuştur.
Özellikle bu coğrafyamızdaki olup bitenler, inanın ki yer yüzünde tarih bunu yazmamıştır.
Faili meçhul cinayetler ve katliamlar.
Milleti; maneviyatından, dininden, Kur’anından, kültüründen, tarihi alfabesinden uzaklaştırmak, dinsizleştirmek maksadıyla, bu ülke insanı çok derin tuzaklara düşürülmüştür.
Ve ne hazindir ki büyük derin devlet baskısıyla; adeta bu ülke, bu coğrafya üzerine "ölü toprağı serilmiş diri kabristanına" çevrilmiştir.
Her ne kadar, Türkiye’nin demokrasiyle tanışmasıyla halka biraz ümit verilmiş ise de on senelik bir yaşam, yarım yamalak bir siyasi atmosfer yaşanmışsa da nihayet yine CHP’nin despotizmiyle bir Başbakan iki Bakan asılarak idam edilmiştir.
* * *
Evet, bu karanlık vesayet bugün ne yazık ki AK Partiyle, Gülen cemaatine kadar uzanmış durumda ve neredeyse birer kardeş cenah olarak yola çıkılmıştı.
On sene kadar yan yana, büyük ittifak ve sevgi içerisinde ittihat ve ittifak yoluna girmişler ise de her nedense, ansızın, iki yıldan beri tabiri caizse “aralarına sanki kara kedi girdi” gibi büyük bir düşmanlık havasına sokuldu ve Türkiye bugün dünya kamuoyu nezdinde bir "ibretlik levha" durumuna düşürüldü.
Evet.
“Paralel Yapı”, “Hükümet” ve “Derin Devlet”.
Bu üç başlı anlayış, bir türlü bir araya gelip birbiriyle kaynaşmadı ve zararı çeken de bu millettir, bu ülkenin demokrasisidir, ekonomisidir ve ahlakıdır.
Gerek hükümetin nezdindeki medya olsun, gerek “Paralel medya” dedikleri medya olsun, birbirine acımasızca saldırırken, neticede yürütme ve yargı organları devreye girmiş, dün “Paralel Yapı” dedikleri Zaman Gazetesiyle Samanyolu TV’nin Genel Yayın Yönetmenleri gözaltına alınmıştır..
Doğrusu, “bu hamur çok su çekecek” gibi!
Türkiye çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıya getirildi..
Diyebiliriz ki yabancıların parmağıyla Türkiye yeniden "iç karışıklığın" eşiğine geldi.
* * *
6-7 Ekim HDP’nin Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın ağzından çıkan iki kelimeyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu, büyük bir sarsıntıyla karşılaştı, 50’ye yakın insan hayatını kaybetti.
Daha bu yaralar sarılmazken, bu kez “İktidarla” “Paralel Yapı” birbiriyle çarpıştı.
Bakalım sonuç ne olacak?
Allah bu ülkeye acısın.
Allah, bu ülkenin birlik, beraberlik ve kardeşliğini muhafaza eylesin, diye dua etmekten başka bir şey diyemeyiz.
Ancak şunu da sizinle paylaşmadan geçmek istemiyorum.
Evet.
Derin Tarih.
Bir hafta evvel “Derin Tarih” isimli bir dergi elime geçti.
Üst kapağında “Atatürk ve Kürtler” başlıklı bir yazıyla, ofset baskı olarak yayınlanmış durumda.
Kapağın üzerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün Osmanlı Dönemindeki kalpaklı resmi ve Dersim’li Seyit Rıza’nın resmi yan yana.
Derginin üst başlığında genç ve güzel bir bayan resmi ilk kez sansürsüz olarak yayınlanmış bir resim.
Resmin üzerine Mustafa Kemal’in Madam Corinne’e mektubu.
Evet, “Atatürk ve Kürtler” başlıklı bu yazı, Andrew Mango’nun yazısı.
İlk kez Türkçeye çevrilmiş ve yayınlanmış.
“Asırlık dava, veliaht Yusuf İzzettin öldürüldü mü” başlığıyla basılan bu dergi meşhur yazar Yavuz Bahadıroğlu’nun “Derin Tarih” yazısı yer alıyor.
Madam Corinne kimdir?
İlginçtir ki Madam Corinne’e yazılan bu mektup 1914’te Latin harfleriyle, hem de Mustafa Kemal Paşa’nın el yazısıyla yazılmış durumdadır.
Bu yazı ilk kez yayınlanmış gibidir.
Derginin kaydına göre meşhur yazar Peyami Safa’nın tahrifatına uğramış bir mektup.
Daha da bazı gizlilikleri deşifre etmemek için Peyami Safa bunu 1954’te tahrif etmiş ise de mektup tahrife uğramadan sağlam, orijinal olarak günümüzde ortaya çıkmış durumda.
Mustafa Kemal’in bütün bir ruh ve inanç dünyasını ortaya koyan mektup ise alakalı kısmı gerçekten Peyami Safa tarafından sansür edilen, İnönü tarafından da kısmen tahrif edilen 20 Temmuz 1915 tarihli ve 19. Fırka kumandanı Mir Alay Mustafa Kemal imzasıyla kaleme aldığı mektuptur.
Mektubun tam manasıyla volterien (ironi volterienne) üslubu ile kaleme alınmış, alakalı pasajın Fransızca aslından bir kısmı derginin ikinci sayfasında klişede görülmektedir.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu İslam ülkeleri çok büyük üzücü hadiselerle karşı karşıyadır.
Ama bunun uzantısı günümüze özgü değil, asrın fitne unsurlarının, devletlerin bünyesinde yeşerdiği günden beri bu fitneler ülkemizi de İslam dünyasını da rahat bırakmamış, bırakmıyor ve bırakacağı gibi de değil.
Evet, gerçekten ilk kez “Derin Tarih” isimli bu ofset baskılı dergide yayımlanan Mustafa Kemal Paşa ile Seyit Rıza’nın fotoğrafı biz de bu köşemize taşıyarak, bir ibret levhası olarak size takdim ediyoruz.
Kapak dosyası şöyle yazıyor;
“Atatürk ve Kürtler” Andrew Mango.
***
Evet, hulasa ve netice itibariyle siz değerli okurlarımızın başını ağrıtmadan yakın tarihimizi ilgilendiren peyderpey saklı kalmış, gizli kalmış, örtbas edilmiş çok önemli hadiseleri ve olayları dilimizin döndüğü kadar, kalemimizin yazabildiği kadar, sizlerle paylaşacağız.
Sizlere bir hizmet vesilesi olarak, çok aydınlatıcı tarihi meseleleri sunacağız.
Sabırla bizi takip edin ve Diyarbakır Söz Gazetesi’ni mutlaka okuyun, abone olun, bundan sonraki sayılarımızda her gün yeni zenginliklerle karşınızda olacaktır.
Aynı zengin konuyu gazeteyle beraber www.gazeteuzay.com sitesiyle birer kardeş yayın kuruluşu olarak size hizmet vermeye devam edecektir.
En derin saygı ve sevgilerimle.