Görüş Bildir

AT İZİ, İT İZİ KARIŞIMI! (V)

Evet, sevgili okurlar.

Türkiye’yi bu duruma sokan temel unsurları zaman zaman bugüne kadar bu köşede siz değerli okurlarımızla paylaştık.

Ama ne yazık ki bir türlü "sorumlu beyinlere" anlatamadık.

PKK’nın varlığı ve günümüzde daha fazlasıyla azgınlaşması bize göre 1980’li yıllardan beri başlamıştır.

Yani 12 Eylül olaylarından önce ufak ufak başlayan olay, tıpkı bugünkü gibi değişik isimler adı altında oluşa gelmiştir.

DDKD’den tut, daha nice isimlere kadar…

DHKP-C’sinden tut İran yanlısı Hizbullah örgütüne kadar…

Ve devletin bünyesinde oluşan kontrgerilla biçimlendirilmesi…

Yine derin devletin Siyonizm’e sadakat göstermek üzere oluşturmuş olduğu Gladyo, JİTEM ve daha neler neler?…

Hepsi tek merkezli..

Tüm olayları PKK’ya havale etmek ve bunu da yalnız Kürt sorununa münhasır odaklamak, eskiden olduğu gibi bugün de devletin, iktidarların yanlış politikalarının, yanlış siyasi tespitlerinin birer tekerrürüdür.

Ve ne yazık ki bu yanlışlar “Zararın neresinden dönersen kardır” misali bir türlü yetkililerin uyanmaması, ayıklanmaması oldukça olaylar kabartıla gelmiştir ve daha da devam edecek düşüncesinde ve endişesindeyiz.

Zira olay yüzeysel bir olay değildir.

Olayı sadece PKK’ya teşmil etmekte bize göre safdilliktir.

Olayın biçimlendirilme şekli, gerçekten “Görünen köy kılavuz istemez” misali gün be gün kendini zaten ele vermektedir..

PKK eskiden beri yol kesiyor, araç yakıyor, adamı kaçırıyor.

Yeni değil...

Ama sık sık polisleri, askerleri, faili meçhul cinayetleri işlemeye pek yanaşmaz..

Gladyo denilen meret derin devletin Siyonist ve haçlı anlayışlara terör yollarıyla hizmet vermeye çalışır.

***

Bakın, Batı dünyasında da özellikle İtalya’da bunlar oluştu.

Ama İtalya olayın üstesinden geldi.

Çünkü İtalya’da devletin içerisinde hakim olan düşünce “Millileşme düşüncesiydi, vatanın bölünmez bütünlüğüydü”

Ama Türkiye tam tersine!..

Yeni yeni yetişen nesli, dolaylı yollardan besliyor, büyütüyor, geliştiriyor ve devletin varlığına, milletin bölünmez bütünlüğüne, vatanın varlığına saldırtılıyor.

Bu oluşumlar ne yazık ki sadece köylerde normal halk tabakası arasında oluşmuyor.

Devlet faktörünün bu milletin bütçesiyle oluşturduğu bu tür olumsuzluklar, Kemalist bir anlayışla katil ve galiz CHP’nin hala da şeflik ve dipçik döneminin yaşatılmasıyla oluşmuş olumsuzluklardır.

Gelen giden muhafazakâr iktidarlar, “Ben muhafazakârım, milletin dinine, imanına sahip çıkarım, diyaneti ve sizleri koruma altına alırım” demeleri de bugüne kadar hep fos çıkmıştır, yalan çıkmıştır.

Halk artık bu sloganları atan muhafazakâr iktidarlara pek itibar etmiyor ve yanlışlarını Allah’ın her günü yüzlerine vuruyor.

AK Parti 2002 yıllarında ilk olarak kurulduğunda kurucular arasında bugünkü Cumhurbaşkanımız da vardı.

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve partinin içinde etkili ve yetkili siyasetçiler.

Birinci dönem halkın nabzına şerbet verdiler ise de yapmış olduğu söylem ve eylemler birbirine tezat teşkil etti.

Zıtlaştırıldı.

Dün söylediklerini bugün hatırlamaz oldular.

Halk, ne yazık ki “Bugün ben Ak Partiliyim, caddede rahat yürüyorum” diyemez duruma geldi.

Partinin içinde kozmopolitleşen, partinin anlayışını hiç yaşatmayan nice gizli Gladyolar üremeye başladı?

Nice vurguncu şebekeler oluştu. Ve cirit atıyor.

Öyle ki şebekelerin başında ermeni dönmelerinden tutun da, Yahudi Selanik dönmelerine kadar var oldukça var olmuşlardır.

Biz bunu neredeyse 2005’li yıllardan beridir, bu sütunların içine sığdırarak, bu köşeden partinin büyüklerine anlatmaya çalıştık ve yine de hiç yorulmadan usanmadan anlatmaya da çalışıyoruz.

Ve diyoruz ki;

Beyler lütfen.

Türkiye bugün yeniden acımasız bir terör atmosferine girdi.

Ama konuşulan konuşmalar, uygulamalar, eylemler 1990’lı yıllara dönüştü.

1990’lı yıllardan tutun da, 2000’li yıllara kadar.

10 yıllık bir mesafede teröre  karşı verilen mücadele biçimi ne kadar olmuşsa, o kadar da halkı hayal kırıklığına uğratmıştır.

Dağı, ormanı, tepeleri bombardıman altına almakla devlet bugüne kadar hiçbir şey elde edemedi.

Üç beş tane savaş uçağı Hakkari’nin dağlarını, Kuzey Irak’ın dağlarını vuruyorsa da terörü daha fazla azgınlaştırıyor.

Terör bir veriyor, ne yazık ki on alıyor.

Böyle politika olmaz.

Bu işi radikal olarak kökünden kazımak gerekiyor ki o da dağları, tepeleri, ormanları bombardıman altına almaktan önce devletin kuruluş biçiminin amaçlarını incelemek ve ortaya gerçekleri çıkarıp, halka götürmekle mümkündür.

Bu da mevcut anayasanın değiştirilmesinden geçiyor.

Bu da radikal kanunların, yasaların çıkarılmasından geçiyor.

Kemalist bir rejim ile devletin bütçesini ne kadar harcarsanız harcayın, ne yazık ki başarılamadığı gibi o dehşet saçan operasyonlar, Türkiye insanının taşıdığı milli bir ruh paralelinde değil, faşizan ırkçılığa dayalı Kemalist bir anlayışın paralelinde yapılmaktadır.

Bu da halkı devlete kazandırma yerine tam tersine nefret ettirmeye neden oluyor.

Aradığını bulamayan bir millet daha ne zamana kadar bu tür şeylere dayanabilir.

Tabii ki bilemiyoruz.

Bize göre en dürüst yol din ve inanç yoludur, en ciddi tedbir devlet ricalleri istikametle devleti yönetmelidir ve çoluk çocuğu birer tane danışman olarak alıp meclise taşımakla bir yere gidilemez.

“Denenmiş, denenmiştir.

Bir daha denenmesine gerek yok”

Denenmiş bir olayı tekrar ortaya koyup, aynı versiyonla denemekte hem zaman kaybediliyor, hem halk kaybediliyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar….


Bu Makale 18758 kere okunmuştur.