AT İZİ, İT İZİ KARIŞIMI! (VI)

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre bu seri yazımıza başlık olarak kullandığımız “AT İZİ, İT İZİ KARIŞIMI” yarından itibaren yeni bir başlık kullanmak üzere bu başlığa artık son vermek istiyoruz.

Zira Türkiye öylesine yeni gündemleri ihdas ediyor ki o gündemlerin güncelliğine binaen başlıklar altında devam etmek zorundayız.

Bir bakalım, yarından itibaren şansımıza ne düşer?

“AT İZİ, İT İZİ KARIŞIMI” başlığı gerçekten çok önemli mana taşıyan bir başlık.

Belirsizlikler içerisinde yürüyen Türk demokrasisi, yıllardan beri İslam dünyasını bölük pörçük eden batı emperyalizminin paralelinde varlık göstermektedir.

Dün olduğu gibi bugün de..

Ne yazık ki, bu güçler gizliden gizliye günümüze dek içimize sızarak, varlıklarını idame ettikleri gibi toplumsal erozyona da neden olmaktadırlar.

Fitne ve fesat bozgunculuğuyla; "milletin" dengesini bozmaktadır.

Onun için acizane tavsiyemiz şudur ki hiç kimse sakın "gaflet uykusuna" dalmasın.

Hiç kimse olayları “Oldu-bitti”ye getirmesin.

Hiç kimse Demirel'in dediği gibi “Dün dündü, bugün bugündür” demesin.

Aslında dün ne ise bugün de aynıdır.

Dünkü Türkiye’nin başına ne oyunlar geldiyse, aynı oyunlar tazeliğini koruyarak bir fazlasıyla bugün yine sahneye konuluyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

İnsan, yabancı tarihçilerin tespitlerine baktığında, dünyanın nereden nereye ve nasıl bu zamana kadar hala da ayakta durarak bugüne geldiğini derinden düşünmelidir.

Özellikle Türkiye.

Çok önemli badireleri geçirmiştir.

Hem de dost geçinen düşman piyonlar tarafından…

Kimse kusura bakmasın!

Yemin ediyoruz ki hala aynı uzantı devam etmektedir.

O gün devletin bünyesine sızdırılmış, köhne beyinli, satılmış piyon ajanlar birer kahraman kurtarıcı (!) olarak kendini göstermiş ve kocaman bir İmparatorluğu yokluğa sürüklemiştır..

Ki hali hazırda mevcut bazı siyasi partilerin başındakiler de aynı zihniyetin uzantısı ve piyonudur..

Hilafet-i İslamiyeyi olduğu gibi paramparça ettiler.

İslam dünyası virane bir dünya haline geldi..

Ki buna şahit göstermek de gerekmez.

Zaten kendi kendini gösteriyor, mevcut olan hal-i perişanlık..

Bundan yüz sene evvel nasıl ki devletin en önemli kurum ve kuruluşlarının altından çıkan nice sahte kurtarıcı Yahudi Selanik dönmeleri vardı..

Devletin kilit noktalarını ele geçirmişlerdi.

Ve ne yazık ki cumhursuz bir cumhuriyeti biçimlendirmişse de, ama heyhat o cumhuriyet tamamıyla emperyalist, maceracı batı dünyasının İtilaf güçleri tavsiyeleri üzerine kuruldu..

Günü geldikçe ihtilaf güçlerinin o vasiyetleri geride bıraktıkları ajan piyonları sayesinde bir bir yerine getirildi ve icra edildi.

Zaman dilimi içerisinde dost görüntüsü veren o tür ajanlar, ne yazık ki devleti milletiyle, ülkesiyle, taşıyla, toprağıyla bu hale getirmeye neden oldu.

***

Evet.

Gerçekten bugünkü mevcut Türkiye’nin içine girmiş olduğu girdap ve bir daha çıkamayacak hale düşürülmesi, hiç unutulmasın ki 1918’lerin uzantılarıdır ve vesayetçi “Keferet’ül Fecerelerin” plan ve projesidir.

O gün nasıl ki İngilizlerle gizliden anlaşma yapıp İstanbul’u İstanbulluktan çıkarmış ve Osmanlı ordusuna terk-i silah ettirmiş ve silahsız olarak İngilizlere “bila kaydu şart” uymak zorunda bırakmış anlayışların bugün aynı uzantısı devam ediyor.

Bu nedenle ülke “ha bölünüyor, ha bölündü” esprisi ile çok büyük tehlike ve badirelerin kıyısından-kenarından geçiyor.

Yanlış belirsiz politikalarla, güdümlü bir siyaset anlayışıyla hiçbir zaman bu ülke kendini terörün pençesinden kurtaramaz.

Yetkililerin forta atmasına hiç de lüzum yok.

Ne yapıyorlarsa, her gün biraz daha azgınlaşan terör odakları ne yazık ki dev adımlarla ilerleme kaydediyor.

Devlet, hükümet sanki birilerine göz kırparcasına böyle gür seda ile değil, cılız sesler çıkarıyor ise de bu kâfi gelmez bize göre…

Çünkü ha bire azgınlaşan terör odakları ne yazık ki önlenemiyor.

Zira dünkü Selanik Yahudi ve ermeni dönmelerinin Müslüman geçinip, devletin en odak noktalarına yerleşip ve emperyalizme hizmet eden hıyanet erbapları ne ise bugün de aynı biçimde, bir fazlasıyla, “particilik” adı altında yapılıyor…

Ak Parti olsun, CHP olsun, HDP olsun, MHP olsun…

Her kim olursa olsun, nerede olursa olsun.

Milli hedefi şaşırtırcasına, yanlış ve güdümlü politikalarla ülkeyi bu hale düşürmüşlerdir.

Hala da 90–100 yıl önceki bayat, eski maceraperest politikalar, Kemalizm’i kutsayarak, büyük bir dokunulmazlık sevdasıyla o anlayışı koruma altına alan siyaset ve düzenin düzenbazları ne yazık ki olduğu gibi yerinde sayıyor.

***

Dün kütüphanemi araştırırken gerçek tarih yazan kalın ciltli bir kitap elime ilişti...

Kitabın adı; “Tarih’ud-Devleti’l Aliye’til Osmaniye”

Yani, “Devlet-i Aliye’yi Osmaniye’nin Tarihi”ni yazan bir kitap.

Mısırlı Üstad Muhammed Ferid Bey…

İyi bir katip ve aynı zamanda avukat..

Muhammed Ferid Bey kitabının mukaddimesinde (önsözünde) şöyle yazıyor;

“Bunlar öyle insanlardı ki seneden seneye onları hatırlamakla yeniden uyanıyoruz.

Seneden seneye hatırladığımız hain emperyalist kölelerinin milletlerine yapmış olduğu ihanetleri hatırladıkça, onları lanetlememek mümkün değildir.

Zira onlar İngilizlere yanaştılar.

20. yüzyılın birinci çeyreğinde İngilizlerle anlaşmışlar ve emperyalist sultaları altında hıyanetliğe dayalı öylesine anlaşma olmuş ki tüm Arap dünyasını, Müslüman Osmanlı dünyasından ayırma başarısını elde edebilmişlerdir.

Ve bu anlaşmayı sağlayan sözüm ona kurtarıcı devlet temsilcileri..?

Ne yazık ki kökenleri araştırıldığında Selanik dönmeleri ve Yahudi Siyonizm’in birer amil denilen ajanları durumunda…

İslam devletini bölük pörçük ederek, müstevli İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların ve hatta Amerika’nın büyük bir ittifakları altında adeta birer güdümlü köle olarak İslam dünyasını bu hale sokmuşlardır.”

Bu kitabın yazdıklarını biz burada bazı yasaklayıcı, antidemokratik yasalar yüzünden, net ve açık olarak yazamıyoruz.

Ama birer satırlık alantıyla sizlere aktardık…

Önsözde, I. Dünya Savaşının ve hala da içinde bulunulan bir mezalim hegemonyasını uzunca anlatıyor..

***

Üstat Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri..

İşte bu girift yapı ve siyasi ahlaksızları gördüğü için; "siyasetten" uzak durmuştur..

Kızmıştır....

Ve tepkisini de şöyle ifade etmiştir..

“Euzu Billahi Mine Şeytani ves’siyaseti”

“Ben şeytanın şerrinden Allah’a sığındığım gibi, güdümlü batı emperyalizmi adına işlenen siyasetten de uzak durmak üzere Allah’a sığınırım”

Yine o büyük Üstat diyor ki;

“Emperyalizme hizmet eden güdümlü bir siyaset, canavar misalidir.

Önce yırtar parçalar yutar.

Ondan sonra döner diş ve tırnaklarının kirasını ister.

* * *

Bakınız sevgili okurlar.

Türkiye başta olmak üzere özellikle komşumuz olan devletler Suriye, Irak, Kuzey Afrika dost ve yakın tarihi kardeşlerimizle beraber, elimiz yetişemiyor.

Küfrün, sosyalizm ve komünizmin kirli mezhepçilik dayatmasının altında inim inim inleyen bu milletler, ne yazık ki düne kadar bizim el ve ayaklarımız durumundaydılar.

Ama ne yazık ki bugün artık onlara da sahip çıkamıyoruz.

Bakın Suriye ve Irak'tan rahatlıkla gelip, değişik yöntem ve değişik terör odaklarıyla bizi vuruyorlar.

Ve hükümet sadece “Dostlar alışverişte görsün” diye politik görüntü veriyor.

Elinden bir şey de gelmiyor ve hatta yapamıyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.