Görüş Bildir

GÜVENİRLİĞİNİ YİTİREN DEVLETLERİN AKIBETİ?!! (III)

Evet, sevgili okurlar.
“Güvenirliğini yitiren devletlerin akıbeti” başlıklı yazı serimiz devam ediyor.
Gazete okurları ile televizyon izleyicilerinin dikkatlerine sunulmakta olan bu başlık, gerçekleri derinden derine ifade eden 'anlamlı' bir başlıktır.
Zira her gün güncelliğini koruyan olaylarla karşı karşıya kalan bu yöre insanı, olup bitenlerden dolayı çok ızdıraplıdır.
Hele hele Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da özellikle Diyarbakır’da olup bitenler, gerçekten şayan-ı dikkattir ve oluşmakta olan üzücü olaylara her gün bir yenisi ekleniyor.
İlimizde olsun, bölgemizde olsun, yapılan kirlenmeler, zulümler, baskıcı olaylar, had safhasında.
Kim ne yapıyorsa, yanına kar kalıyor?
***
Ne yazık ki;
Gayrimeşru zeminlerde oluşan kötülükler, devletin göz yummasıyla nerede ise meşruiyet kazanmak üzere.
Fuhuş sektöründen tutun da, uyuşturucu sektörüne kadar…
İhale mafyasından tutun da, hırsızlık sektörüne kadar?
Gayrimeşru sektörler, almış başını gidiyor.
Tabiri caizse; yirmi dört saat ayakta…
Halk; devleti arıyor, polisi arıyor, asayişi arıyor.
Bir türlü netice alamıyor.
Faili meçhul cinayet, evet…
Gece karanlığında büyük iş çevrelerinin iş yerlerinin makine parkları yakılıyor, işyerleri kurşunlanıyor, neredeyse yapılanlar yapanların yanına kar kalıyor.
Vatandaşın şikâyetlerine rağmen bir türlü netice alınamıyor.
Sanki o şikâyetler, derin kuyulara giriyor ve çıkmak nedir bilmiyor.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Dün, Başbakan Ahmet Davutoğlu Diyarbakır’da Seyrantepe Spor Kompleksi’nde çok güzel, tarihi bir konuşma yaptı.
Başbakanın konuşması kelimesi kelimesine can alıcı ve ümit vericiydi.
Başbakanın her şeyden evvel bir ilim adamı sıfatıyla yaptığı konuşmalar, adeta filozofane konuşmalardır.
Halkı çok güzel ikna ediyor.
Amma velâkin bölgede olup bitenler, yapılan kirli oyunlar, karanlık tezgâhlar, adeta birer rant sektörü haline gelmesi nedeniyle,
Siyasilerin, büyük devlet adamlarının bu tür konuşmaları, neredeyse geri tepiyor.
Havada kalıyor, boşta duruyor.
Olayların ardı arkası kesilmiyor, her gün bir yenisi daha ekleniyor.
“Halk, artık neye inansın?” diye kendi kendine soru sormaktan diyecek başka bir şey bulamıyor.
Örneğin; bazı kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesinde yapılan ihale yolsuzlukları, kişisel rant oluşumları, adeta birer ihale mafyası ve rant sektörü haline gelmiş.
Uyuşturucu, fuhuş derken bu kez halkın karşısında hırsızlık ve gasp sektörü aktif rol alıyor.
Bölgede yaşayan hiçbir iş çevresi gerek şahsi ve gerekse iş sektörü ve çevresi hiç de güven ve emniyette değildir.
Sermaye neredeyse bu memleketten kaçmak zorunda bırakılıyor…
İşsizlik had safhada…
Ticaret sektöründe çek ve senetlerin yüzde 70-80’i, protesto damgası yemekte olup, zamanında ödenemeyecek duruma girmiştir.
Tüm bunlar söz konusuyken gerek Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olsun, 12 senelik Başbakanlığından tut günümüze dek, gerekse şimdiki Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu olsun…
12 senedir iktidarda bulunan AK Parti, bu her iki zatın yönetiminde Türkiye’nin güzel bir seviyeye getirmiş olması inkâr edilemez.
Ama bu da bir gerçektir ki “Barış süreci” derken bir türlü gerçekleşmiyor, adeta arapsaçına döndü.
6–7–8 Ekim’den bu yana gerçekleşen olaylar, neredeyse 60–70 kişinin hayatına mal oldu.
Suç ve suçlular her gün biraz daha artıyor.
Bizim inancımız gereği, yüce İslam hukukunun ana hükümlerine göre bir semtte, bir mahallede, bir yerde tek bir insan faili meçhul cinayetle öldürülürse, devletin mutlaka onun katilini bulması gerekir.
Bulunmadığı takdirde o semtin sağındaki, solundaki, güneyindeki ve kuzeyindeki kim ise 50 haneye yakın mahalle sakinleri tarafından kanı ödettirilir.
Bırakın bir kişiyi, senede yüzlerce insanımız boş yere hedef oluyor, can güvenliği yok, mal-servet güvenliği yok. 
Yok, yok, yok, hep yok satıyor.
Buna rağmen bölgedeki bürokratların, yetkili makamların kılı kıpırdamıyor.
Somut bir olayın tespit edilip de cezalandırılma yüzdesi kaçta kaç acaba?
Ona da kocaman bir hiç diyebiliriz.
Kuyumcuların dükkânı, güpegündüz uzun namlulu silahlarla soyuluyor, ama failleri yakalanmıyor.
Vatandaş silah da taşıyamıyor.
Zira devlet mağdur olan vatandaşa ruhsatlı silah vermiyor.
Verse de sağ olsun, en azından ruhsatlı silaha harç olarak Valilikçe 10 bin liradan aşağı mal olmuyor.
Vatandaş ona razı olsa dahi, can güvenliğini korumak istediği için silah istenildiği halde binbir dereden bulanık su akıtılıyor, silah verilmediği halde, mal ve can güvenliği de koruma altına alınmıyor.
* * * 
Bakınız, dün saat 16.30 sularında Süleyman Demirel Kampusu yanındaki bir inşaat şantiyesinin akşam görevlilerine soyguncu, saldırgan, gaspçı kişiler tarafından saldırı düzenlendi. 
Hırsızlara, görevliler engel olmak isterken ağır biçimde bıçaklanıyor?
Eli satırlı hırsızlar, ellerini kollarını sallayarak kaçıyorlar.
Kameraların görüntülerine rağmen, şahitlerin ifadelerine rağmen, her nedense bu caniler yakalanmıyor.
Olayların zincirlemesine gidersek, inanın 5–6 ay içerisinde sadece Diyarbakır’da olup biten hırsızlık ve gasp olayların haddi hesabı yok.
Özetlesek bile buraya sığdıramayız.
Değil ki buraya sığdırabilmek, ciltlere dahi sığdıramayız.
Ancak her nedense hiçbirisi hak ettiği ceza-i müeyyidelerle karşı karşıya kalmamış durumda.
Gerçekten, vatandaş çok büyük ızdırap içerisinde, siyasilerimizin de maşallahı var.
Evlere şenlik.
Kimse kusura bakmasın, kendi siyasi hayatiyetlerini idame ettirmek için, oldukça faaliyettedirler.
Ama vatandaşın ızdıraplarına, memleketin, bölgenin, ilimizin, nerdeyse hiçbir olumsuzluğuna sahip çıkılmıyor?
Vatandaş soyuluyor, bıçaklanıyor, işyerleri kurşunlanıyor, gaspa uğruyor, ama bir türlü yanında devlet güçlerini bulamıyor?
***
Biz Diyarbakır Söz Gazetesi olarak her zaman bu köşede yazıyoruz, çiziyoruz, yetkililere kamuoyu adına sesleniyor ve diyoruz ki;
“Halkın derdiyle dertlenen bürokrat ve idarecileri gönderin ve siyasiler de bu bürokratları rahat bıraksınlar, ellerini bürokratların yakalarından çeksinler.
Hiçbir partinin, özellikle iktidar partisinin milletvekilleri veyahut bakanları, bürokrasiyi güdümüne almasınlar.
Bürokratlar da bilmelidirler ki siyasi partilerin değil, devletin görevlileridirler.
Bunu akıllarına nakşetmelidirler."
Evet, biz medya grubu olarak, ileriki safhalarda bölgede ve Diyarbakır’ımızda halkı konuşturmak üzere çarşı pazara muhabirlerimizi göndereceğiz.
Ve “Bırakın vatandaş konuşsun” başlığı altında tüm çıplaklığıyla olup bitenleri, hem de halkın ağzından deşifre etmeye hazırlanıyoruz.
En derin saygı ve sevgilerimle.


Bu Makale 12590 kere okunmuştur.