HUKUK DEVLETİ NASIL OLMALI? (II)

Evet, sevgili okurlar. 
Bilindiği üzere bir önceki yazımızın ana başlığı “HUKUK DEVLETİ NASIL OLMALI?” ifadesiyle ülkemizde hatta coğrafyamızda ve özellikle Diyarbakır’ımızda olup biten önemli konuları bu perspektifte sizinle paylaşmıştık.
Yani bölgemizde ve özellikle Diyarbakır’ımızda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde “Tarım Reformu” adı altında “Toplulaştırma” yasasının uygulanmasından bahsetmiştik.
Yöredeki önemli bazı köylerde “Tarım Reformu" adı altında yapılan bu "Toplulaştırmanın" önemli çapta birçok kesimi mağdur ettiğini dile getirmiştik.
Gerek “Toplulaştırma” olsun, gerek “Mera vasfının değiştirilip hazineye çevrilmesi ve bazı iş çevrelerine adeta peşkeş çekilmesi" olsun, birçok arazi sahiplerinin hak ve hukukunun gasp edilmesine neden olduğundan söz etmiştik.
***
Yaşanan ve yaşatılan bu despot durumu, bir hikâyeyle aktarmıştık.
Bir önceki yazımızda;
“Hz. Süleyman ile Karınca arasındaki adaletin ve hukukun inceliğini” dile getirirken, “Fil’in de karıncayı hiçe sayıp zulüm ettiği” öyküyü de bugüne bırakmıştık.
Malumunuz üzre yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in, İsrailoğulları’nın içinden çıkan bazı önemli Peygamberlerin yaşam tarzlarını değişik versiyonlarla anlatmaktadır.
Nitekim “Hz. Süleyman ile Karınca” arasında olup biten tarihi bir gerçeği Kur’an-ı Kerim’in “Neml” suresinin 18. ve 19. ayetleri bize anlatmaktadır.
18. ayet; 
“Nihayet (Süleyman ve ordusu Şam yöresindeki karıncası bol) Karınca Vadisine vardıkları zaman, (karıncaların beyi olan) bir karınca şöyle dedi: “-Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu sizi fark etmeyerek kırıp ezmesin.”
19. ayet;
“Süleyman, karıncanın sesini duyunca gülümseyerek dedi ki: “Ya Rabbi gerek bana ve gerekse ana babama bağışladığın nimetlere olanca gücümle şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi işler yapmamı nasip eyle! Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!”
* * *
Evet, sevgili okurlar.
İnsanların, cinlerin ve hayvanların tümünün yönetimi eline verilen Peygamberin, güçsüz, masum, yeteneksiz bir karınca ile arasında adilane bir diyalogun inceliği ve bir hukukun nasıl korunacağını yüce kitabımız Kur’an bize bildirmektedir.
18. ayetin bize mealen özetlediği anlam şöyle;
Hz. Süleyman ve orduları Karınca vadisine yaklaşınca bazı tefsirlerin söylediklerine göre, uzaklık mesafesi üç-dört kilometre.
Bu tehlikeyi hisseden, ister karıncaların reisi olsun veya sıradan herhangi bir karınca olsun; kendi hemcinslerine seslenerek şöyle diyor.
“Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları farkına varmadan sakın sizi ezmesin”
***
Tüm mahlûkların hal dilinden anlayan o yüce Peygamber, karıncanın bu haykırışını duyuyor, hissediyor veya Allah tarafından ona bildiriliyor.
Hz. Süleyman, karıncanın bu sözü üzerine gülerek tebessüm eder ve der ki:
“Ya Rabbim! Bana, anama ve babama verdiğin nimete şükürler olsun.
Ya Rabbi bana memnuniyet veren ve varlıklara eziyet etmemem için bana muvaffakiyet nasip eyle ve rahmetinle beni salih kullarının arasına koy."
İşte bir Peygamber’in tevazuuna bakın.
Alçakgönüllülüğüne bakın.
Bir de bugünkü devletleri yöneten rejimlerin zorbalığına bakın.
Karıncanın zafiyetini, güçsüzlüğünü hisseden o yüce insan; karıncanın dilinden hoşnut olmuştur.
Karınca da ne kadar usta, akıllı ve zeki bir yaratık olduğunu da görmüştür.
Ve karınca orduları kendini koruma altına alırken, öbür yanda da istek ve arzularını Hz. Süleyman’a duyurmak üzere hal lisanıyla bildirmiştir.
***
Bu olay, güçlülerle güçsüzler arasında hukuksal olarak olup bitenlerin bir alâmetifarikası olsa gerek. 
Zamanımızdaki insanlara da ders-i ibret olmalıdır ki insan temel hak ve özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, dört bin sene evvel Hz. Süleyman ile karınca arasında icra edilmiştir.
Hani kültürümüze mal olmuş bir deyim var.
"Filanca adam o kadar iyi biri ki, karıncayı bile incitmez…"
Karınca yuvası arının yuvaları gibi, düzenli ve son derece muntazam bir biçimde yapılır...
Orada herkesin vazifesi ayrıdır.
Her karınca akıl almaz bir nizam ve intizam içerisinde kendi görevini ifa eder ki böylesi ustalığı insan aklı idrak edemez.
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
Dört bin sene evvel yeryüzünü elinde tutan bir Peygamber’in hukuk inceliği.
O'nun bu inceliğine bakalım…
Ve Karınca'nın, üstün vasfına bakalım.
Bir de kabalığına güvenen, gücüne güvenen, hiç önünü görmeyen, her şeye kuş bakışıyla bakan Fil yaratığına bakalım.
Eski İran Sasani yöneticilerinden ve adaletiyle bilinen Nevşi Revani adil zamanlarında  (Adaletiyle meşhur olan Nevşi Revan) olsa gerek.
“Kelile ve Dimne” isimli bir kitapta bu hikâye yazılmış.
Diyor ki;
Fil’in birisi yolda yürürken karınca yuvasını basar, yavrularını ve yumurtalarını ezer geçer.
Ana karınca gelip bakıyor ki yuvası yıkılmış…
Yavruları tümüyle telef olmuş.
Hayretler içerisinde kalan karınca derdini anlatmak üzere her yere başvurur.
Birçok yönüyle kulağını tıkayan diğer güçlü varlıklar, karıncayı dinlemeyince umudu kargaya kalır.
Gider kargaya der ki;
“Karga kardeş benim başıma gelen kimsenin başına gelmesin”
Karga: “Hayrola nedir?”
Karınca: “Vallahi fil, gücüne güvenerek yolda yürürken benim yuvamı basmış, ilkbaharda çıkarabileceğim yumurta ve yavrularımı ezmiş gitmiş, ben de intikam peşindeyim”
Karga: “Bana ne görev düşerse, söyle ben yapacağım”
Karınca: “Filin kafasının üzerine konacaksın ve sağ gözüne bir gaga vuracaksın, sol gözüne de bir gaga vuracaksın, her iki gözünü çıkaracaksın, o yolunu görmeyince gider bir uçuruma kendini yuvarlar, ben de o zaman hakkından gelirim”
Karga: “Bu ise kolaydır, ben hemen yaparım”
Karga gider Filin başına o işlemi gerçekleştirir. 
Fil önünü görmez hale gelince karınca yine durmaz, gider şikâyetini kurbağaya anlatır.
Kurbağa: “Ben ne yapayım”
Karınca: “Sen de bana yardımcı olmak için tüm kurbağa ordusunu çağır, bir bataklıkta koro halinde vak vak vak ses çıkar.
Uzaktan bu sesi duyan kör gözlü susayan fil, suyun orada olduğunu zanneder, o size doğru gelir, kendini bataklığın içine daldırır.
Çırpındıkça batar. Yorgun düşer, orada yatarken ben de tüm karıncaları çağırırım onun o yaralı gözüne girsinler, oradan beynine doğru yürüsünler, beynini yesinler ve o da böylece ölmüş olur”
İşte Hz. Süleyman ile karınca arasında adaletin inceliği.
Adaleti uygulayan Hz. Süleyman nasıl Allah tarafından mükâfatlanır.
Filin karıncaya yaptığı zulmün sonu da berbat olur ve nihayet hak ettiği tokadı yer.
Bu da elbette ki Allah’ın değişmeyen kanunlarının gereğidir.
En derin saygı ve sevgilerimle.