YENİ TÜRKİYE SÖZLEŞMESİNDEKİ YENİ ANAYASA!? (III)

Evet, sevgili okurlar.
Yeni Türkiye’de yeniliklerin ana başlığı sizce neler olmalıdır?
Eğer ki, Türkiye, gerçekten yenileniyorsa..
AK Parti, bu merhalede kendisine has hedef belirlemiş..
Diyor ki;
Yeni anayasayla,
Yeni bir unvanla, 
Yeni bir versiyonla, 
Yeni bir kimlikle "Yeni Türkiye" inşa edilecek.. 
Halkın huzuruna bu sloganla çıkmak isteyen AK Partinin bize göre hedeflediği strateji; kelime ve kavram itibariyle çok güzel…
Fakat 13 sene gibi geçen bir iktidar süreci var…
Neredeyse çeyrek asrın yarısı kadar…
Devletin imkânlarını elinde tutmuş.
Anayasasıyla, kanunlarıyla, devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla yönetimi elinde bulundurmuş…
Ama velakin, Türkiye’de hala da “Eski tas eski hamam” yaşanıyor…
Sormak gerekmez mi; "inanılır mı?" 
Bırakın Türkiye’yi, AK Parti bünyesinde dahi herhangi bir yenileme söz konusu olmamıştır ve olmamaya da direniyor.
Zincirleme, eski anlayıştan daha fazlasıyla gittikçe kimlik adresini kaybetmeye devam ediyor.
Her gün biraz daha ANAP’ın ve Doğru Yol’un son dönemine kendini dönüştürerek, oldukça kozmopolitleşiyor..
Gerçekten yeni bir tanımlamayla halkın karşısında kendini tanımlamıyor.
Eski anlayışlar, bayat simalar, yorgun kafalarla Genel Merkezdeki birilerinin kumandasıyla yönetiliyorsa demek ki bu halkın bir türlü nabzını alamamıştır.
Yakın tarihimize göz atarlarsa, tüm bu söylediklerimizi onaylayacaklar.
Ama her zaman söylediğimiz gibi… 
Siyaset; 
Milli irade mefkûresi bünyesinde kendini biçimlendirmesi gerekirken, ne yazık ki milli irade kavramı yeni bir Türkiye’de acaba ne kadar gerçekleşebiliyor?
Merak ediyoruz.
***
Dünkü Diyarbakır Söz Gazetesi’nde “Start aldılar” başlığı altındaki haber doğrusu merak konusu.
Haber şöyle devam ediyor;
“AK Parti Milletvekili adayları tanıtıldı.
Abdurrahman Kurt yine tanıtıma katılmazken, mevcut milletvekilleri de hazır bulunmadı”
Yani eski Türkiye’nin eski milletvekilleri(!) bulunmadı.
Ancak Bakan Cevdet Yılmaz Diyarbakır için 3 hedefinin olduğunu söyledi.
Bakan Yılmaz Diyarbakır için 3 temel önceliklerinin bulunduklarını dile getirerek, bunların çözüm süreci, kentin kültürel ve tarihsel dokusunun yeniden inşa edilmesi ile istihdam olduğunu söyledi.
Adayların tanıtımı yakınlarının alkış ve sözlü tezahüratlarına sahne oldu”
Dikkat çeken durum bu…
Yani halkın karşılamaya gitmesi gerekirken, ancak adayların yakın potansiyeliyle karşılama yapılmış ve sloganlar atılmış.
Bu manzara, gerçekten ilginç bir manzara…
Zira Diyarbakır halkı karşılamaya gitmemiş.
Belirli bir kesim, belirli bazı adaylara yakın kesim gitmiş.
Ancak Diyarbakır, Mardin, Batman, Şanlıurfa, Güneydoğu illerindeki AK Partinin herhangi sadra şifa verebilecek, elle tutulur, gözle görülür bir ilerleme kaydedilmemiştir.
Bunlar objektif ve tarafsız olarak tespitlerimizdir.
Halktan aldığımız duyumlar çok endişeli…
Bu versiyonla, bu tarzla, bu halle, yola çıkılırsa “Eski tas eski hamam” demekten kendimizi alıkoyamayız.
***
Zira AK Parti Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Mehdi Eker’in 8 yıllık bakanlığındaki uygulamanın en ağır darbesi “Tarım Reformu” adı altında yaptığı toplulaştırmanın halka kesilen ağır faturaları olmuştur.
Her zaman söylüyoruz ve kaydediyoruz.
Sanki hukuk yokmuş, adalet, demokrasi yokmuş, halk hiçe sayılmış.
Ne idügü belirsiz bir yasa ile bu “Tarım Reformu” adı altında yapılan toplulaştırma, köylülerin birçok merası hazineye dönüştürülmüş.
Ve yeri gelince yapılan itirazlara karşı “Kusura bakmayın, sehven olmuş yanlışlık olmuş, düzeltiyoruz” denilmiş.
Zaman zaman düzeltilmeye gidilse de açtığı yaralar bir türlü iyileşmiyor.
Ve o yaralar kokuşmaya başlıyor.
Şimdiden baş gösteren fitne unsurları orta yerde…
Yeni Türkiye projesi yeni insan faktörüyle değil de eski kalıntılarla yola çıkıyor..
Türkiye daha çok olaylara hamiledir.
Bize göre bu “Tarım Reformu” adı altında yapılan arazi toplulaştırmasının yaraları oldukça derinleşiyor ve üç beş sene içerisinde aşiretler arasında, köylüler arasında çok büyük katliamlar ve düşmanlıklar, kan davaları meydana gelebilir.
Bizden söylemesi...
*  * *
Dün yine Diyarbakır Söz Gazetesinin sür manşetinde “Mera Katliamı” başlıklı şöyle bir haber yayınladı;
“Mazıdağı ilçesinin Balpınar ile Derik’in Sakız mahalleleri arasındaki merada çobanlar arasında hayvan otlatılması nedeniyle başlayan tartışma, kısa sürede kavgaya dönüştü.
Mahalle sakinlerinin dahil olmasıyla büyüyen ve uzun namlulu silahların kullanıldığı kavgada Nezir ve Süleyman Kaya ile ismi henüz öğrenilmeyen bir kişi öldü, 6 kişi de yaralandı”
Bu haber söylediklerimizin kanıtlayıcı bir delilidir.
Bu ülke nereye gidiyor?
Bu coğrafya, Güneydoğu Anadolu insanları hep kanla, gözyaşıyla, yoksullukla baş başa mı bırakılıyor?
Politikanın, siyasetin aldatıcı makyajlarıyla bu memleket daha nereye kadar böyle devam edecektir acaba?
Kişisel rant, çıkar, rüşvet…
Devletin bazı önemli kurumlarında oldukça açık…
Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü’ndeki olup bitenler, yapılan skandal atamalar ve tayinler.
Ve yüksek tenzilatla yapılan ihalelerin sonucunda kalitesiz asfaltlama orta yerde.
Karayolları 9. Bölge Müdürü Şamil Gülen’in yerinden alınıp Ankara’ya tayin edilmesi ile acaba Karayolları bünyesinde neler değişti?
Meşhur bir Batman grubu var.
Kurum içerisinde böyle adlandırılıyor...
Yıllardan beri Karayolları Bölge Müdürlüğü’nde çöreklenmiş, neredeyse ihale mafyası kılığına bürünmüş gibi o kurumu büyük bir şaibe altına sokmaya neden olduğu halde hala yerlerini koruyorlar.
Bu kurum nerede ise bir ayda, iki ayda bir müfettişlerin denetimi altındadır.
Yanlış değilsem, yine de müfettişler burada…
Hem de bu kez Doğrudan Temin ihaleleri nedeniyle yapılan şikâyetler araştırılacak…
Sosyal İşler Müdürünün yaptığı bazı skandal uygulamaların varlığından söz ediliyor.
Deveye demişler ki; “Senin boynun neden eğridir?
Deve de “Arkadaş benim nerem doğru ki” demiş.
Bir de DSİ 10. Bölge Müdürlüğüne ait misafirhane..
Lüks ve bol yıldızlı bir misafirhane..
Ama; gelen giden iktidar partisinin bölge simaları orada misafir olarak konaklıyor. 
Ucuz ve lüks.
Neden olmasın?
Ama 1970’li yıllardan devam ede gelen bir Devegeçidi Sulama kanalı vardır.
Her tarafı delik deşik, yıkık dökük…
Ve bu Sulama Kanalından Sulama Daire Başkanlıkları’nca alınan büyük rant olduğu halde, nereye gittiği çok büyük belirsizlikler içerisinde apayrı muammayı bünyesinde taşıyor.
Vatandaşın arazileri içerisinde geçen bu sulama kanalı çok büyük belirsizlikler içerisinde para kazanıyor.
Vatandaşın kaç dönüm arazisini suluyor ve fiyatı ne kadardır?
Herhangi resmi bir evrak veya sulama faturası gösterilmeden, hayali ve ezbere para alınıyor.
Diyarbakır Söz Gazetesinin halkın şikâyetlerini defalarca kaleme alarak kamuoyu aydınlatılmış ise de gelen giden müfettişler adeta büyük bir belirsizlikler içerisinde gizliden rapor hazırlıyorlar.
Fakat halka hiçbir şey bildirilmiyor.
Ve Devegeçidi Sulama Birliği aynı versiyonla, aynı stratejisine devam ediyor.
Vatandaş arazilerini sulamak için, resmi yazı yazıyorsa da bir türlü cevap alamıyor.
DSİ Bölge Müdürlüğü yıllardan beri topu tümüyle birliğe havale ediyor.
Suçlamayı hiç kabul etmiyor.
Oysaki yasalar çerçevesinde "sorumludur" ama sulama işlerini bu Sulama Birliğine devretmiş.
Akla durgunluk veriyor.
Gerçekten bu tür antidemokratik işlenen anayasa suçuna karşı vatandaş ne kadar yetkilileri basın yoluyla uyarıyor ise de…
Ne yazık ki hep dört ayak üzerine düşen bu anlayış, aynen devam ediyor.
Diyarbakır’ın civar köylerine gidildiğinde herkes şikâyetçi…
“İktidar partinin milletvekilleri ancak seçimlerden seçimlere bize geliyorlar.
Seçim bittikten sonra unutuluyoruz”
Ancak yeni kanuna göre köylerin mahalleye dönüştürülüp Belediyeye bağlandıktan sonra Belediyeler yolları yapıyor, kanalizasyonları yapıyor, cami ve taziye yerleri yapıyor.
Ve HDP’ye bağlı belediyeler böylece halkın teveccühünü kazanmış durumda.
Böyle olunca bize göre artık “Eski tas eski hamam” değil.
Halkın yeni uyanışıyla “Yeni tas yeni hamam” olacak.
Ve HDP tüm Türkiye’de barajı aşabilecek durumda.
Şimdiden görüntü bu yönde…
Ancak Selahattin Demirtaş’ın biraz daha dilini düzelterek, nefret dilini sevgi diline çevirmesi gerekir.
En derin saygı ve sevgilerimle.