BAKALIM BU İŞ NEREYE VARACAK?

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, ABD lideri Trump’ın görüşmesinden sonra yurda dönmüş bulunmaktadır.

Beraberinde götürdüklerini oraya bırakıp, karşılığını alıp geri dönmüştür…

Ki yüz hatlarından da anlaşıldığı gibi; "görüşme" istenilen şekilde sonuçlanmıştır..

Çünkü, Sayın Erdoğan büyük mutluluklar içerisinde yurda dönmüştür..

Cumhurbaşkanının tebessümlü bir yüzle dönmüş olması, "tuttuğunu" koparmış, istediğini almış, hedefine ulaşmıştır demektir…

Görüntü ve yarattığı intiba bu!…

Hiç kuşkusuz ki, inanmış bir ümmetin mensubu olarak inancımız gereği, bizlerin de ümit var olması gerekiyor.

Bu itibarla biz de gerçekten ümit varız.

Zira bugüne kadar Sayın Erdoğan’ın siyasetinde yenilgi, mağlubiyet söz konusu olmamıştır.

Daima galip gelmiştir..

Kazanan bir lider olma hasebiyle, biz de ona inanıyoruz…

Ve tüm milletin de ona bağlılık içerisinde olduğuna inanıyoruz.

Her zaman söylediğimiz gibi Erdoğan, bugüne kadar "neyi hedeflemişse" tuttuğunu koparmıştır.

Trump ile yapmış olduğu konuşma şekli, bir önceki Amerika’ya gidip Obama ile yapmış olduğu görüşmelerden daha elverişli, daha ümitli, daha samimi bir havada, gerçekleştiğini görüyoruz…

Ki, tüm dünya buna şahit oldu…

Nitekim, Beyaz Saray'daki görüşmeye, dünya "pür dikkat" kesilmişti..

Bu itibarla diyoruz ki sonuç; tabi milli değerler paralelinde işlerin gerçekleşeceğine ve o çizgiden hiçbir zaman sapmayacağına ümit varız.

Zira biz inanmış ümmetin bir parçası olarak, her ne kadar zaman zaman aramızda anlaşmazlık söz konusu oluyorsa da, ihtilaflar gerçekleşiyorsa da, siyasi particiliğin bu milletin inancına yönelik bölünmesine, ihtilafına hatta kin ve nefret unsurlarının içimize sokulmasına dair var ola gelmişse de; "millet" olarak efsunluyuz!…

Alışığız…

Ama milli mutabakat her daim galip gelmiştir…

İhtilaflara, muhalefetlere rağmen, değişik görüş ve fikirlere rağmen, tevhit inancımız gereği; siyasi inanç değişikliği söz konusuysa da biz millet olarak kendimizi bir cesedin, bir vücudun, bir uzvu gibi görmekteyiz!...

Eğer bu vücudun herhangi bir yerine bir hastalık veyahut bir huzursuzluk söz konusuysa, geçici de olsa, her ne kadar muhalefet yaptıysak da illaki düşmanlığımızı da bilmişiz, tövbe etmişiz, vazgeçmişiz.

Kin ve nefret yerine, birlik, beraberlik ve kardeşlik gerçekleştirilmiştir.

Bu itibarla Efendimiz (S.A.V), bir Hadis-i Şerif’te şöyle buyurmuştur;

“Biz firuzat-ı İslamiye altında kendimizi saff-ı vahit olan tek bir safta, tek bir cesette görüyoruz.”

Bölünmeye, parçalanmaya sebebiyet vermemişiz, vermeyiz de.

Zira devletin başındaki insan da aynı o inançtadır, ona tabidir.

* * *

Bu itibarladır ki Cenab-ı Allah, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Enfâl” Suresinin 46. Ayetinde buyuruyor ki;

“Allah'a ve Resulü'ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, yoksa yılgınlığa düşersiniz ve cesaretiniz sönüverir.”

Diğer bir ayet-i celilede ise;

“Eğer davanızda sadıksanız, siz üstünsünüz demektir.”

Yani bir toplumun, diğer toplumlar üzerindeki üstünlüğünün sağlanabilmesi için, kendi iç politikamızda, milletin iç dünyasında sadık ve dürüst olunması gerekir.

Sadık ve dürüst olmayan bir toplum, bırakın üstün olmayı tem tersine çökmeye ve bölünmeye mahkûmdur.

Tabiatıyle üstün olabilmemizin temel unsuru, kendimize istikamet olarak, "dürüstlüğü" parola etmemiz lazım…

Ameller dâhil olmak üzere…

Zira Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmuş;

“Deyin ki ben Allah’a inandım, ondan sonra istikametimi sağladım.”

Allah’a inanmayan bir toplum, hiçbir zaman istikamet sağlayamaz.

Bu üstünlük ve istikametin yolu da güzellikleri toplumsal gerçekler paralelinde  yayabilmektir….

İyiliklerin yaşatılması, yaşanılması, kötülüklerin de yasaklanması gerekmektedir…

Zaten, temel ve ana unsur bunlardır..

En derin saygı ve sevgilerimle.