BİR ŞEYTAN ÜÇGENİNE SIKIŞTIRILAN İSLAM DÜNYASI?!

 

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre çağımızın dünya devleti durumuna giren emperyalist Amerika’nın haçlı zihniyeti bütün dünya üzerine hegemonyasını sürdürürken, ne yazık ki en çok hedeflediği coğrafya İslam ülkeleridir.

Ve bu İslam ülkelerinde I. Dünya Savaşından sonra İngiltere, Fransa ve diğer müttefiki olan üç devletin ittifakı ile kurulan devletçikler ve bu devletçiklerin başına getirilen lidercikler; "emir komutalarına" göre hareket ediyorlar.

İşte o lidercikler bugün ne yazık ki İslam dünyasının başına bela olmuş durumdalar…

Kendilerini, sözü geçerli hükümferma sayıyorlar.

Oysaki adeta satılmış birer piyon ve ajan durumuna gelmişler…

Onların nam-ı hesabına karar veriyorlar..

Çağımızın birer yüz karası olan sözde Müslüman liderler vasfını almışlardır.

Bundandır ki bugün dünyamızın yani İslam dünyasının tek umudu Türkiye’dir ve Türkiye’nin lideri olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Tabii Türkiye, büyük bir devlettir.

Devletçik değildir.

Dolayısıyla bu devletin başına geçen de gerçek lider durumundaki inanmış, deneyimli bir devlet büyüğüdür.

O da Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Sayın Erdoğan’ın taşıdığı misyon; inançtır, imandır, tevhit akidesidir ve dürüstlüktür.

Onun için iki gün evvel Ankara’da yapmış olduğu Belediye Başkanları Toplantısı’nda onun heykelini dikmeye çalışan bazı Belediye Başkanlarını eleştirip, uyarmıştı.

Tabir caizse, batırıp çıkarmıştı…

Dün de yazmıştık.

Erdoğan’ın söylediklerini “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az…”

Erdoğan, inancından dolayı bırakın heykelinin dikilmesini tüm heykellerin semtinden bile geçmek istemiyor…

Hatırlarsanız, heykellere ne demişti…

“Ucube” yapılar..

Bu itibarla bazı AK Partili Belediye Başkanlarının "bu işgüzarlıklarını" görüp tespit etmişti…

Elbette ki tebrik ediyor ve dua ediyoruz kendisine.

* * *

Bugünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız “BİR ŞEYTAN ÜÇGENİNE SIKIŞTIRILAN İSLAM DÜNYASI” ifadesinin açılımına gelirsek…

Başta söylediğimiz gibi devletçikler diyoruz.

Türkiye; gerçek manada devletçik değil, devlettir.

Zira onun başında inançlı, imanlı bir devlet büyüğü vardır, o da Recep Tayyip Erdoğan’dır dedik.

Fakat ne yazık ki yıllardan beri bölünmüş, parçalanmış bir memalik-i İslamiye hala da kokuşmuş anlayışların hegemonyası altında inim inim inlemektedir….

Kurtuluş çaresini de ne yazık ki bir türlü bulamıyor.

Ana engel, Amerika’nın, İsrail’in ve BM’nin kirli ittifakıyla oluşturmaya çalıştığı Ortadoğu projesidir…

Büyük İsrail devletini oluşturmak…

Onun içindir ki, "devlekçikler" sürekli sömürü altındadır…

Haçlılar ve Siyonistler onların kanını emiyor..

Ki yıllar yılı kan emmelerine rağmen, hala da iştahları kesilmemiş.

İlla ki daha da kan istiyorlar.

O da İslam ümmetinin kanı.

Ama günümüzdeki mevcut görüntü, bize göre Müslüman olarak geçinen Ortadoğu milletlerinin görüntüsü ise de tamamıyla o görüntü ırkçılığın, İslamsız bir vatanperverliğin asabiyet-i cahiliyenin birer görüntüleridir.

Bu görüntüler ise kokuşmuş, içi boşaltılmış, çürük kabuktan ibarettir.

Bakınız, iki komşu ülkemize…

Irak ve Suriye’nin düşmüş olduğu rezalet.

Hele hele Suudi Arabistan’ın başındaki ırkçı bir Suud kabilesi.

Aynı zamanda bir muavilik mezhebi içerisinde kıvranıp duran Suudi devleti…

Amerika’ya 100 milyon dolar bağışta bulunurken, Myanmar gavurunun saldırısı altında olan Arakan Müslümanlarına da deveden kulak gönderiyor.

Keza Katar…

ABD lideri Donald Trump’a 30 milyon dolar bağışta bulunurken, Arakan Müslümanlarına 100 bin dolar gönderiyor.

Bunlara Müslüman ülkeler mi diyeceğiz?

Tüm bunlar bize göre İsrail’in “Büyük Ortadoğu” projesidir ve “Ard-ı mevud” denilen vaat edilmiş topraktır.

O da Türkiye dahil olmak üzere İslam coğrafyasıdır.

Bakınız, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani…

25 Eylül’deki Kürt istiklaliyeti için aldığı referandum kararı…

Ki bu karar da, bu zihniyete hizmet etmektedir…

Yani İsrail’in, Amerika’nın “Büyük Ortadoğu” projesinin Türkiye içinde gerçekleştirilmesidir ve Türkiye’nin de diğer devletçikler gibi ortadan böldürüp, devlet vasfı anılma değil, bir devletçik haline getirme şekavetine yönelik çabadır.

Bu projenin mahiyetinde öyle inanıyoruz ki Barzani’nin haberi olmakla beraber, dolaylı yollarla da büyük kasıt vardır.

Zaten kendisi de itiraf ediyor.

Barzani diyor ki;

“Kuzey Irak Kürdistan Bölgesine İsrail’den 200 bin Kürt Yahudisini getiriyoruz ve buraya yerleştiriyoruz.”

Gerçekten bu söz eğer Barzani’nin niyetinden çıkmışsa, bize göre Barzani çok yanılıyor.

Zira 200 bin Yahudi asıllı Kürtleri bu ülkenin içine getirmek, yeni bir Filistin dramını yaratmak olur.

Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri ehl-i salat ehl-i kıble, namaz, niyaz sahibi olduğu halde, böyle bir düşünceyi benimsemesi bize göre tarihi bir talihsizliktir ve yanlıştır.

Ve bir Müslüman’ın taşıması gereken "feraset" değildir.

Hiçbir zaman Yahudi, ister Türk kökenli, ister Kürt kökenli, ister Arap kökenli, her ne olursa olsun İslam’la dost olmamıştır, olamaz da.

Eğer Barzani, Kuzey Irak’ı da Filistin toprakları gibi Yahudileri oraya yerleştirmek istiyorsa…

Mektep açıp, Siyonistleri yetiştirmek istiyorsa…

Kesinlikle  bu yapılanma, "asil Kürt milletine" ihanet olur..

Hiçbir zaman Yahudi, ister Kürdü olsun, ister Arap’ı olsun, ister Acemi olsun Müslüman’la dost olamaz.

Dost edinmek isteyen varsa da kesinlikle küfre girer, inkâra girer ve İslam dışı kalır.

İnanan bir toplum için Hz. Muhammed (S.A.V)’in yolu tek kelimeyle kurtuluş yoludur.

Herhangi bir dava o yoldan geçmiyorsa, o dava batıldır, yanlıştır ve başarısızlıktır…

Sonucu küfre ve küfür sistemlerine köleliktir.

***

Zira Sa’di Şirazi’nin dediği gibi;

"MUHÂLEST-İ SA'Dİ BE-RÂH-I SAFÂ.

ZAFER BÜRDEN CÜZ DER-PEY-İ MUSTAFÂ"

Zafer ve başarı; Hz. Muhammed Mustafa’nın yolundan başka söz konusu olamaz.

Yine İmam-ı Rabbani de mealen diyor ki;

“Hz. Muhammed (S.A.V)’in minhac-ı mübininden başka yol aramak, abesle iştigal etmektir.

Zira tüm yollar tıkanıktır”

Eğer Barzani bu kavramları bilerek kullanıyorsa, bize göre artık yapılacak bir şey kalmamıştır.

Öyle inanıyoruz ki Kuzey Irak’taki inanan Müslüman Kürtler, kesinlikle bunu içlerine sindiremez.

Yoksa Barzani’nin sarf ettiği bu cümlelerle Irak’ın Alevi, Şii liderlerine karşı veya İran’a karşı bir kaçamak yolu mu arıyor?.

Oysaki bu da yanlıştır.

Zira sivrisineğin ısırmasından kaçıp, kocaman ejderhanın ağzına düşmek, var…

Şuan ki durum bu minvalde…

Hani demişler ya;

“Müslüman’ın dostu yine Müslüman’dır.”

Bu, ırkçılık değildir.

Yahudi büyük ajan Kürtlerin Kuzey Irak’a yerleşmesi kabullenecek bir durum değildir.

En derin saygı ve sevgilerimle...

Hayırlı cumalar…