CHP’NİN ADALET YÜRÜYÜŞÜ ŞOVU?!

 

Evet, sevgili okurlar.

Bundan önceki yazımızda da ifade etmeye çalıştığım memleket meselelerinden en önemlisi CHP’nin tarih boyu sergilediği sinsi oyunlar, şovlar ve hilebazlığıdır.

Zaten kuruluş amacı da, milli bir amaç taşımamaktadır.

Müstevli, işgalci İngilizlerin talimat ve direktifleri doğrultusunda kurulmuştur…

Memleketimize, Milli mücadele ruhuna ters bir ruh yaşatmıştır.

Zira görünen odur ki milli mücadelenin sarıklı kahramanları cumhuriyetin kuruluşundan sonra özellikle CHP’nin partileşme resmiyetini kazandıktan itibaren, müstevli, işgalci devletlerle herhangi bir mücadeleleri olmamıştır.

Savaş hali kesilmiştir.

CHP tek merkezli olarak, dönüp o milli mücadelede savaşan sarıklı kahramanlarla savaşmıştır, onları sakıncalı görmüştür.

Özellikle ulema kesiminin birçoğunu sürgün etmiştir veya idam etmiştir…

Veyahut da bir çok Ulema sakıncalı görüldüğü için Mısır’a ve diğer İslam ülkelerine kaçmak zorunda kalmışlardır.

Hiç kimse bunu inkâr edemez.

Bunu görmeyen ve inkâr eden tarih de tarih değildir…

Olsa olsa, safsatadır, hikâyedir, uydurmadır.

Bu itibarla son kaç yıldan beri, yani Erdoğan’ın Başbakanlığından tutun da Cumhurbaşkanlığına ve günümüze kadar dolaylı yollardan hep darbecilikle, postmodern Batı Çalışma Grubu ile yatıp kalkmıştır.

Ulusalcılarla işbirliği yapmıştır.

PKK’yı savunan, Avukatlığını yapan kimseleri bünyesine taşımıştır.

Hatta parti genel başkan yardımcılığına kadar getirmiştir.

Şimdi de “Casusluk” davasından yakalanmış, tutuklanmış, cezaevine konulmuş CHP’li bir milletvekili için yollara düşmüş.

Tıpkı Taksim Gezi Parkı numaraları gibi..

Bu kez İstanbul-Ankara arası yaya yürüyüşü şovunu yapıyor.

Tabi millet bunu görüyor, tespit ediyor ve bir türlü vicdanına sığdıramıyor.

Ama millet ne yapsın, elden bu geliyor?

Zira kanunlar, yasalar ortadadır.

CHP lehinde oluşa gelmiş kanunlarla, yasalarla ancak bu kadar olabilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ana muhalefet partisi görevini yapan bu partiye karşı ne yazık ki resmi diller, diğer partiler, ancak itiraz edebiliyorlar…

Zahiri şekilde itiraz ediyor, ama kınamıyor.

Eleştiriyor, ama suçüstü yapamıyor.

Oysaki HDP’nin milletvekilleri nasıl içeri alındıysa, sorgulandıysa, kesinlikle başta Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP’li bazı milletvekillerini çok aşırıcılıkları yüzünden tutuklayıp adalete teslim etmeleri gerekiyor.

Zira memleket meseleleri yerine memlekete sorun olmuşlardır, sorun yaratmaktadırlar…

Adeta zararlı bir ur durumuna gelen Kılıçdaroğlu anlayışı, bilemiyoruz Türkiye’yi nereye götürecek acaba?

Tüm bunlara rağmen, bize göre AK Partinin de son zamanlarda elle tutulup gözle görünen çok büyük hataları vardır.

Zira Başbakan Sayın Binali Yıldırım Bey’in CHP’ye karşı sanki iktidarı suçlu görüyor gibi davranışları dikkat çekiyor.

Dahası bu bölgemizle ilgili olan, yapılan siyaset, nerdeyse AK Partinin “Yeni Türkiye” felsefesiyle değil, eski, bayatlamış bir ruhla kalkıp oturuyor.

Gerek Cumhurbaşkanının Diyarbakır’a teşrifleri olsun, gerek sonradan, yani Ramazan ayı içerisinde Başbakan Binali Yıldırım’ın Diyarbakır’a gelip “Şehit ve Gazi aileleriyle” yaptığı iftar olsun, elbette ki çok güzel bir şeydir.

Halkın seviyesine kendini indiren bir Cumhurbaşkanı olsun veyahut Başbakan olsun.

Sevgi ve saygılarını elbette ki milletin kalbine yerleştiriyor olmaları, kaçınılmaz bir memnuniyettir.

Zaten bölge halkı da bunu istiyor.

Ama ne yazık ki;

Her zaman burada yazdığımız gibi bayatlaşmış, köhneleşmiş bazı eski Diyarbakır milletvekilleri olsun, Bakan olsun…

Özellikle, bunlar Cumhurbaşkanının gösterimlerinde kendini halka göstermek için kameralara girmek için ön saflarda yer almaları, ondan sonra Cumhurbaşkanı olsun, Başbakan olsun, onların yanında poz vermeleri, halka gözdağı vermeleri gibi yanlışlıklar keşke AK Partinin döneminde olmamış olsaydı.

Diyarbakır'ın eski bir milletvekili olsun, onun mahiyet ve hegemonyasından çıkamayan eski Bakan olsun, bunların Diyarbakır’a yapmış olduğu zarar, ANAP döneminde bile böyle rezaletler olmamıştır.

Halkın nezdinde bu her iki insanın kıymet-i harbiyesi olmamakla beraber, sanki bölgede devletin herhangi bir fonksiyonu kalmamış, ancak devletle halk arasında aracılık yapabilecek özel şahsiyete sahipmiş gibi bu iki insanı göstermeleri AK Partinin yanlışlığıdır, Başbakanın yanlışlığıdır.

Bu yanlış tez elden bertaraf edilmesi lazım..

En azından bu her iki insanın bayatlamış anlayışına paydos demeleri gerekir…

Geri plana atılmalıdır..

Zira şüyuu vukuundan beter olan şaibeleri ortadan kaldırmak gerekir.

En derin saygı ve sevgilerimle.