CUMHURİYETÇİLİK VE BOLŞEVİZM!?

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde de değindiğimiz gibi yıllardan beri ülkemizi doğusuyla, batısıyla, Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla, Acemiyle, Lazıyla, Çerkeziyle, adeta “Cumhuriyetçilik” adı altında, aldatmışlardır…

Aldatmacaları oynatmak istemişlerdir.

Ve her gün biraz daha İslam’ından, inancından, tarihinden, kültüründen uzaklaştırılmak istenen bir Türkiye olmuştur…

Ne yazık ki iki yakasını bir araya getirememiş ve aynı zamanda terörün odaklandığı ülke durumuna gelmiştir.

Ki devletle halkın arası hep açılmıştır.

Yani ortalık karıştırılmış, buraya kadar gelinmiş.

Cihanşümul Osmanlı Devletini dünya devletler tescilinden sildirmişlerdir…

Bunu da, İttihat Terakki Partisinin emperyalizme taşeronluğuyla yapılmıştır..

Yıkılan bir cihan devleti…

Der akat kurulan bir Cumhuriyet.

O Cumhuriyetin kuruluşundan hemen bir sene sonra, yani 1924’te kaldırılan “İslam Hilafeti” ve bundan sonraki Cumhuriyetçi geçinen CHP’nin altı oklu "anlayışı" yürürlüğe girmiştir.

Hem de İsmet Paşa’nın Başbakanlığı altında.

Cumhuriyetçiliğe, Laikliğe, Kemalizm’e sahip çıkarak İngilizlerin projelerini harfi harfine tatbikine yani uygulamasına geçmiş ve özbeöz kendi halkıyla kavgaya girmiştir.

Eften püften, havadan cıvadan bahanelerle ülkenin en yetkili ve etkili ulema kesimlerine tırpan atmıştır…

Uyduruk “isyan” bahaneleri üreterek, halkın devlete karşı ayaklanmasına neden olmuştur…

Ki o günden bugüne dek Türkiye’nin bu hale düşmesine rağmen, batının ve Amerika’nın gözü hep Türkiye'de olmuştur…

Kana doymamıştır..

Geçmişindeki dökülen kanlara doyamayan batı dünyasının kirli anlayışı bu kez AK Parti’nin 14 yıllık iktidarına göz dikmiştir.

Devletin başında bulunan inançlı bir Cumhurbaşkanını bir türlü içine sindirememiş ve hala da sindiremiyorlar..

Vampir gibi; kandan besleniyorlar.

Bu anlayış, ne yazık ki bugün hala da ülkeler arasında piyasada revaç görmektedir.

Her gün biraz daha geçerliliğini sağlıyor ve Türkiye’yi köşeye sıkıştırıyor.

Zaman zaman vesayetçi darbecileri demoklesin kılıcı gibi kullanarak birer tehdit unsuru haline getirmek istemişlerdir.

Bununla da yetinmemişlerdir.

Bu kez ABD'nin Pensilvanya’sında bulunan ve adeta kendini “Müslümanlığın yüz karası” durumuna sokan ve dünya düşmanlarının da maskarası haline gelen FETÖ denilen kirli bir örgütle işbirliği yaparak yola çıkmış sinsi bir teşebbüs, inşallah hiç de emellerine kavuşamayacaklardır…

Başaramayacaklardır..

Yıllardan beri CHP’nin kullandığı sloganlar ve o sloganların gölgesinde yürüyen batıl bir anlayış, nerdeyse 90 yıllık geçmişimizi hep darbelerle geçirmişiz.

Şimdi de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu meclis kürsülerinde parti grup toplantılarında bas bas bağırarak “Cumhuriyet elden gidiyor, Devrim ve İnkılaplar ortadan kaldırılıyor, devlet tek bir kişinin eline geçiyor” diyerek bu kez Meclisi karıştırmaya çalışıyor.

Hem de FETÖ terör örgütünü kullanarak yola çıkıyor.

Hem de 27 Mayıs darbesinin, 12 Mart Muhtırasının, 12 Eylül darbesinin ve 28 Şubat post modernci Batı Çalışma Grubu vesayetlerinin arkasına sığınarak ortalığı karıştırmaya çalışıyor.

Ama bu memleketin insanı kesinlikle artık uyanmıştır, hedefine ulaşmış durumda.

Türkiye Allah’ın izniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devlet başkanlığında 2023 hedefine ulaşacaktır…

Biz görmesek dahi aynı hedef 2050’li hatta 2070’li yıllara kadar devam edecektir..

Türkiye yeryüzünde asrımızın yeni bir cihanşümul devleti durumuna gelecektir.

Ki Osmanlının doğurduğu torun ve ahfatları sayesinde bu olacaktır.

Nitekim Başbakan Binali Yıldırım’ın da ifade ettiği gibi;

“Marmaray projesi, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim köprüsü ve Osmangazi köprüsü gibi birçoğu denizaltından geçen büyük projeler Abdülhamid’in hayaliydi.

Torunları olan bizler tarafından gerçekleştirilmiş durumda”

Hatta Ulu Hakan Abdülhamid’in İstanbul-Medine Devlet Demir Yolu’nun yapılması için bir Cuma gününde 20 milyon altını biriktirebilmiş ve o harcamayı yapmak üzere yola çıkmıştı.

Ama ne yazık ki İngiltere, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin kirli ittifakıyla ırkçı Araplar kullanılarak engel olunmaya çalışıldı.

Tıpkı günümüzdeki PKK’nın kullanıldığı gibi…

O proje gerçekleştirilmemiştir.

Ama öyle ümit ediyoruz ki Allah uzun ömür verirse aynı proje, Devlet Başkanlığına geçen Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın plan ve projesi dâhiline girerek, bitirilecektir diye düşünüyoruz.

Halkın beklentisi ve desteklemesi de bu yöndedir.

* * *

Sevgili okurlar.

İnandığımız ve intisabıyla gurur duyduğumuz ilahi kelam olan yüce Kur’an-ı Kerimde açıkça geçen hile ve tuzakçılık manasını taşıyan “mekir” kelimesi 43 yerde geçiyor.

Başta “Âli İmran” suresinin 54. ayeti ve en çok çarpıcısı da “İbrahim” suresinin 46. ayeti olmak üzere bunların hilelerinin ne kadar tehlikeli olduğunu zaten Kur’an vurguluyor.

Hem de 43 değişik yerde vurguluyor dedik.

İşte “İbrahim” suresinin 46. ayetinin yüce meali aynen şöyle;

“Onlar gerçekten tuzaklarını kurmuşlardı. Tuzakları yüzünden dağlar yerinden oynayacak olsa bile, tuzakları Allah katındadır (Allah, onu bilir).”

Evet.

Başaramayacaklar.

Velev ki hayatları darbeci vesayetçilerle, post modernci, e-muhtıralarla iktidarı tehdit edenlerin gölgesinde geçse bile…

ABD’li CIA’nın kullandığı FETÖ’yü dahi kullansalar, tüm emellerinin kursaklarında kalacağına inanıyoruz ve Allah’ın yüceliğine sığınarak güveniyoruz.

Ama tüm bunlara rağmen bu da bir gerçektir ki bir millet daima geçmişini iyi okumalıdır, tarihini net görmelidir.

Geçmişini iyi okumayan ve ders-i ibret almayan bir millet, kendini böylesine badirelerden, darbeciliğin habasetinden, FETÖ’nün rezaletinden kurtaramaz.

Berrak ve parlak nutuklar atarak, hatta kelimelerin dışını makyajlayarak milleti kandırmak üzere yola çıkan içimizdeki böylesine kirli  ajan ve piyon taşeronların, İngiltere ve Fransa’nın “Cumhuriyetçilik” projesini uygulasalar bile geç de olsa millet bunların hile ve tuzaklarını fark eder ve onların o hile ve tuzaklarını başlarına yıkar...

Nitekim bugünkü Türkiye’mizin görüntüsü bize bunu gösteriyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Dün de aynı noktaya değinmiştim.

Osmanlıyı yıkan, başta İngiltere dâhil olmak üzere Haçlı emperyalist ülkelerin tavsiyeleri üzerine kurulan Cumhursuz bir Cumhuriyetin adı “Devrim ve İnkılaplar” Kanunları diye yola çıkılmış..

Ama kullanılan ana başlık “Laikçilik, Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik, Hukukun Üstünlüğü” gibi içi boşaltılmış, sadece makyajdan ibaret kavramlar anayasaya konulmuş.

Ve bunların hiçbiri hayat boyu değiştirilmez.

“Bırakın değiştirilmesini, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.” imiş...

İnsanlık dışı, demokrasi dışı, adeta mutlak bir istibdat ve tahakkümden ibaret kavramlar “Anayasa”ya konulmuş.

Nihayetinde 94 yıldan beri bu tahakküm, istibdat, bu millete istemeye istemeye uygulanmıştır.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Yabancı bir tarihçi olan Dr. Ali Muhammed Sallabi’nin “Osmanlı Devletinin Değişik Tarihi Safhaları” adlı kitabının 528. sayfasında aynen şöyle yazıyor;

“Cumhuriyeti kurduran İngiliz ve Fransızlar, Osmanlının yıkılışıyla adına “Leyse li Türkiye-l cerideti alakatü bid-din”…

“Kurulan Yeni Türkiye’nin dinle uzaktan yakından hiç alakası yoktur” manasını taşıyan bir ibare…

Devamla şöyle diyor;

“Mustafa Kemal Cumhuriyeti kurduktan sonra bir gün Kur’an-ı Kerim’i elinde tutarak şöyle konuşuyor;

‘Milletler, kavimler artık geçmişe yönelik Arap Yarımadasından gelen bu kanunlarla yönetilemez.

Eski Ortaçağdan gelen ve tüm geçmişe yönelik olan emir ve yasakları artık bize buyuramaz’ demekle halkın anlayışıyla ters düşmüş bir durumda”

Evet, sevgili okurlar.

Cumhursuz olarak kurulan “Laikçi Kemalist” anlayışına bağlı bir “Cumhuriyet” halkla bir türlü pekiştirilememiş, barış sağlayamamıştır.

Tüm bunlara rağmen, İngilizlerin projesi tatbik edilmişse de netice itibariyle ne İngilizlerin, ne de Fransızların “Laiklik” uygulaması gibi “Laiklik” uygulanmamıştır.

Bilakis “Cumhuriyetçi laik” olmaktan daha fazla Çarlıktan Bolşevizm’e dönüşen Rusya’nın Bolşevizm’i uygulanmak istenmiştir.

Bu tespitler, bizim tespitlerimiz değildir.

Yabancı tarihçilerin tespitleridir.

Bu tespitlerin asıl ve orijinal küpürlerini siz değerli okurlarımıza sunmak üzere yazıma son veriyorum.

En derin saygı ve sevgilerimle.