Görüş Bildir

DARBELER İNGİLİZ VE AMERİKAN SİYASETİNİN ÜRÜNÜDÜR!

Evet, sevgili okurlar.

Yıllardan beri bu köşede yazdıklarımızın tümü tarihi tespitlerden ibarettir.

Havadan cıvadan değildir.

Boş konuşma da değildir.

Milletimiz için, insanlarımız için, ümmet için, özellikle mevcut iktidar ve muhalefet için uyarıcı birer tespitlerdir.

Hem de dayanaklı, istinatlı, delilli, ispatlı olaylardır.

Ve diyoruz ki;

“Bu mevcut küresel fitne yıllardan beri İslam dünyasının üzerine oynanan oyunların bir parçasıdır, hatta sonudur”

1840’lı yıllarda “Tanzimat Fermanı” adıyla batılılaşma, “İslam ile bu devlet hedefine ulaşamayacak” gibi kirli yalanlarla ülkeyi, milleti ve devleti tümüyle batının medeniyetini alma bahanesiyle İslam’dan hızla uzaklaştırıldı..

Tarih ve kültüründe mahrum edildi.

Milli Eğitim ithal edilmiş edebiyatlarla eğitim sistemleri oluşturuldu.

Gençliği İslam’ın ana kuralından uzaklaştırdı..

“Ben milli bir eğitim sistemiyle eğitiyorum ve yetiştiriyorum” bahanesiyle gençliği Allah inancından, Peygamber inancından uzaklaştırma ihanetiyle yola çıkan birtakım provokatör komiteci çeteler, Osmanlı hükümetinin sonunu getirdi..

Paşa adını kullanan 3 tane “Maşa” ile bir devlet kuruldu.

Önce Balkan ve nihayetinde I. Dünya Savaşıyla tanışan Osmanlı kökten yok olup giderken, ne yazık ki aynı uzantı bugün devam ediyor.

***

Şöyle bir versiyonla devam ediyor;

Yıllardan beri Türk-Kürt çatışması, Sünni-Alevi çatışması, yerel aşiretler arasındaki çatışmaların hortlamasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı tıpkı Sultan Abdülhamit Han gibi devre dışı bırakıp, yeni bir darbe terörü yaratmakla yola çıkan İngilizler, bu projeyi hazırlamışlar, uygulamasını da ABD’ye bırakmışlardır.

Yani İngiliz plan projesidir.

Deyim yerindeyse “Pişirip Amerika’nın sofrasına koymakla" yemesini Amerika’ya bırakmışlar.

1923’lü, 1924’lü yıllarda İngilizler yerli piyon ve ajanlarla işbirliği yaparak, İttihad-ı İslamiye’yi ortadan kaldırmakla hilafeti dağıtması gerekiyordu.

Nihayetinde İslam hilafetini dağıtmışlardır.

Milletin ruhundan uzak, haçlı İngilizlerin hegemonyası paralelinde kurulan bir vesayetçi anayasayla memleketi ele geçirdiler.

Ve o zamandan itibaren inananıyla, inanmayanıyla hiç kimsenin iki yakası bir araya gelmedi.

Akıtılan kan, dökülen gözyaşlarından nasibini almayan hiçbir aile kalmadı bu memlekette.

Yüz binlerce ulema kesiminin köküne kezzap suyu döküldü.

Millet ilimsiz kaldı, başsız kaldı.

Ve kültürsüz kalınca da çok rahatlıkla anarşi ve terörle tanıştırıldı ve böylece haçlı küfür dünyasının projeleri Türkiye’de hayat bulmaya başladı.

Ama tüm İslam dünyası bu ihanet uygulamalarından zarar görmüş ve bugün yine aynen o zararın bir katı fazlasını görmeye devam etmektedir.

* * *

Evet,

İşte bu noktada hareketle bugünkü yazımıza “DARBELER İNGİLİZ VE AMERİKAN SİYASETİNİN ÜRÜNÜDÜR!” başlığını kullanıyoruz..

Zira yazımızın ana hulasası bu başlığın anlamını taşıyor.

Her zaman olduğu gibi yine bugün de büyük istirhamlarla diyoruz ki;

Sevgili can dostlarımız.

Yani Söz Gazetesi okurlar.

Lütfen.

Uyanalım!

Derin uykulara dalmayalım.

Araştıralım.

7’den 70’e kadar yakın geçmişimizi objektif, tarafsız, yabancıların kalemiyle yazılmış son Osmanlı döneminin tarihini okuyalım.

Yakın tarihimizde Türkiye’deki olup bitenlerin gerçeğini öğrenelim, çocuklarımıza öğretelim.

Gelen giden iktidarlar olsun, muhalefet olsun…

İster yasama, ister yürütme, ister yargı olsun…

Bu unsurları tümüyle yepyeni ter-û taze bir çalışmayla hareketlendirelim.

“Artık yeter” diyelim.

Bu tarihi aldatıcı hıyanetle yazılmış, tümüyle batıl ve yanlış bir kültürden vazgeçelim.

Yepyeni ter-û taze bir anayasayla tanışalım.

Bu da meclise düşer.

İster iktidar, ister muhalefet.

Öyle inanıyoruz ki Cumhurbaşkanımızın görüşü de bu yöndedir ve bu yönde olmalıdır.

Yoksa bu tempoyla hiçbir yere gidemeyiz.

Bilakis geri teper.

***

Bakınız.

İngiltere büyükelçisi aylardan beri, hatta yıllardan beri Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu dolaşma planları içerisinde.

Nasıl ki Osmanlının son döneminde İngilizler tarafından Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya büyük miktarda para dağıtarak, fakir aileleri ve bazı aşiret yetkililerini aldatmaya çalıştı..…

Misyonerlerin ve müsteşriklerin talimat ve batıl öğrenimleriyle fakir, yoksul Güneydoğu Anadolu insanını önceden nasıl kandırmaya çalışmışsa ve devlete karşı ayaklandırma gibi aldatmacalar hareketini yapmışsa bugün aynı ihanetliği icra etme gayretindedir.…

Devlet ve millet arasında çıkan kavga-gürültü de bu yöndedir.

O tarihte amaçladıkları hedeflerine de ulaştılar.

Çünkü Osmanlı dağıldı, Hilafet-i İslamiye ortadan kaldırılıp yok edildi.

İslam dünyası başsız kaldı; iç fitneden bir türlü başını kurtaramadı.

Ama ne yazık ki daha iş işten geçmedi.

Bu millet tıpkı 15 Temmuz gibi ayaktadır ve her an için o hıyanet erbapları olan darbecilerle kavga etmeye, tanklara karşı çıkmaya, silahları askerlerin boynundan almaya hazırdır.

Zira o gayrimeşru güç, kuvvetli değil.

Beyt’ül ankebut denilen örümcek ağı gibi hafif bir rüzgârla uçup gitmiştir.

Ama yine de o örümcekler ağ yapmak için gizliden gizliye çalışıyorlar.

Onlar, hiçbir zaman rahat durmazlar.

Geçmişte dünkü planların, projelerin hareketliliği neyse, bugün dik alasını yapmaktadırlar.

***

Biz İslam dünyası olarak, özellikle Türkiye olarak…

Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle yekvücut olmamız gerekir…

Akıl ve izan sahibi devlet tarafından tespit edilmiş insanların temel görevidir.

Şu halde boşa kürek çekmeye gerek yok.

Hedef; tarihi Kur’an kültüründen bizi mahrum bırakıp 70 bin tane yalan dolan ifadelerle "bizi birbirimize" vurdurmaya çalışıyorlar.

Tek kelimeyle dün Sultan Abdülhamit’i yok etme planı uygulandı.

O senaryonun senaristleri İngilizlerdi, sonradan Fransa, daha sonra da Amerika katıldı.

Bugünkü hedef de kesinlikle Cumhurbaşkanımızdır.

Ve o gün rol alan emperyalist ülkeler de bugün yine aynı, o ülkelerdir.

Bu kez FETÖ'yü, DAEŞ'i, PKK'yı ve PYD'yi kullanarak; hedefine ulaşmaya çalışıyor.

Velhasıl uyanık olalım..

En derin saygı ve sevgilerimle.


Bu Makale 4079 kere okunmuştur.