Görüş Bildir

GERÇEK DIŞI İNŞA EDİLEN HİLELİ SİYASET BATILDIR!? (III)

 

Evet, sevgili okurlar.

Her zaman bu köşede siz değerli okurlarımızla paylaşmak istediğimiz ülkemizdeki sorunlar ve milli meselelerdir.

Gerçekten ülkemiz yüzyıldan beri çok büyük badirelerle karşı karşıyadır.

Terör sıkıntıları, ekonomiksel sıkıntılar, toplumsal ahlaki çöküntüler, kültür emperyalizmi gibi tüm bunlar, sorunlar yumağı durumuna gelmiş ülkemizin gerçek yüzüdür.

Hele hele ülkemizde her gün biraz daha ucuzlayan insan kanı ve dökülen gözyaşlarının varlığı…

Hiç kimse bunları inkâr edemez.

AK Parti iktidarı süresince ülke, zaman zaman rahat bir nefes almış ise de yine menfaatçi gruplar, kişisel rant peşinde koşan siyaset bezirgânları, hep bunlara engel teşkil etmişlerdir.

Gerek partilerin içinden olsun, gerek dışarıdan muhalefet olsun, hele hele Allah korusun, o muhalefet ki başında Kemal Kılıçdaroğlu var.

Ki ana muhalefet partisi.

Milletin hiçbir zaman bu partiye iktidar şansı vermediği halde, zihniyeti, temel felsefesi, kuruluş amacı paralelindeki mevcut sistem ve bu sistemin iktidara gelen diğer sağ ve muhafazakâr olarak bilinen partilerde de aynı CHP’nin Kemalist, laikçi geçinen jakoben anlayışı hakim.

Toplumun üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanıp duruyor.

CHP anlayışı, cumhuriyetin kuruluşundan sonra ülke çapında hâkimiyetini sürdürmüş ve anılan bu partinin kuruluş amacı da kesinlikle müstevli, işgalci İngiliz devletinin kumandası altında kurulmuş ve İsviçre’deki “Lozan Antlaşması”nın ana çizgileri çerçevesinde kuruluşuna devam etmiştir.

Ve 1924 anayasasından sonra da milli mücadele ruhu paralelinde dışarıdan gelen müstevlilerle savaşması ve mücadele etmesi gerekirken, tam tersine halkına dönmüş halkıyla mücadele etmiş, kavga yapmış ve kan dökmüştür.

Özellikle “Milli Mücadele” hareketini gerçekleştiren o kahraman Anadolu mücahitlerini bir bir ayıklamış, ya idam etmiş, ya sürgüne tabi tutmuş veya da sakıncalı görerek dışarıya tehcir etmişlerdir.

Bu anlayışa göre Türkiye’nin hala da ne yaptığı inanın belli değil.

15 seneden beri devletin başında bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm çabalarına rağmen samimi, sadakatli inancına rağmen, dış orijinli jakoben kefereler ile içteki faşizan, ulusalcı, ırkçı bir anlayışın hegemonyasının tehlikesinden bir türlü kendini kurtaramıyor.

Gâh Taksim tehlikesi çıkıyor karşımıza.

Gâh 17-25 Aralık kepazeliği çıkıyor karşımıza.

Ve en iğrenci de son olarak bir yıl önce 15 Temmuz gecesindeki iğrenç başarısız darbe teşebbüsü.

Tüm bunlar rasgele havadan cıvadan gelen olaylar değildir.

* * *

İnanın, sevgili dostlar.

Bunlar; Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlam bir iman düşünürü olması hasebiyle, inançlı bir Müslüman devlet büyüğü olma gerçeğini içine sindiremiyorlar.

Onun için bırakmıyorlar bu ülkenin iki yakası bir araya gelsin.

Ama milletin hakkını da inkâr edemeyeceğiz.

Millet, sapasağlam dosdoğru ayaktadır, liderini yalnız bırakmıyor.

Bize göre bu da yetersiz.

Milletin bu cazibeli, heyecanlı, istikametli duruşunu yalnız bırakmayalım.

Millet; inancına dayalı olarak ayaktadır.

Eğer camilerde sala okunuyorsa ve o salayı okuyan müezzine saldırılıyorsa, saldırganın yaptığı da yanına kar kalıyorsa, demek ki burada biraz durup düşünelim.

Bu hangi hain ellerdir ki “Salât u selam” diyen cami müezzinine saldırı yapılıyor, rahatsız ediliyor ve “salayı” okutmamaya çalışıyor?

Bize göre millet hala da çok önemli bir gür sedayı bekliyor.

O ses de İslam’ın yüce sesi olmalıdır.

İ’lâ-yı kelimetullah için bu ülke ayaktadır.

Bediüzzaman diyor ki;

“Eskiden beri i’lâ-yı kelimetullahı (Allah’ın kelime-i şahadetini) yücelerde tutmayı ve istiklalimizin ve devletimizin bekası için ve İslam için farz-ı kifaye durumunda olan cihadı der’uhde ile kendini yekvücut olan âlem-i İslam’a fedaya vazifedar ve hilafete bayraktar görmüş olan bu Devlet-i Âliye-yi İslamiyenin felaketi, âlem-i İslam’ın saadet (mutluluk) ve hürriyet müstakbelesi ile telafi edilecektir.

Zira şu musibet maye-i hayatımız olan uhuvvet-i İslamiye’nin inkişafını harikulade tacil etti (öne aldı).

Ve İslam dünyası uyandı.

Hıristiyanlığın malı olmayan İslam’ın tüm medeniyet güzellikleri ne yazık ki tüm Hıristiyanlığa ve Avrupa’ya mal edilmek istendi.

Ve İslamiyet’in düşmanı olan tedenni (gerileme, alçalış ve çöküş) Avrupa’ya dost görünmek için yalaka hainler tarafından hep İslamiyet’e mal edildi.

Tüm bunlar kalenin içten yıkılıp tersyüz edilmesinin başlıca nedenleridir.

Oysaki olayların gerçek yüzü şu olmalıdır.

Paslanmış emsalsiz bir elmasın değeri, daima parlayan cam şişelerinden daha kıymetlidir ve daha tercih edilmelidir.

En derin saygı ve sevgilerimle. 


Bu Makale 3141 kere okunmuştur.