GERÇEK DIŞI İNŞA EDİLEN HİLELİ SİYASET BATILDIR!? (IV)

 

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbet yazımızda; memleketin önemli bazı meselelerini sizlerle paylaşmıştık.

Ki ifade etmeye çalıştığımız ana gerçekte; "kurtuluş çaremizin ne olduğunu, nasıl bir projeyle" hareket edilmesiyle ilgiliydi..

Nitekim, dünkü yazımızın son bölümünde şöyle demiştik…

“Paslanmış emsalsiz bir elmasın değeri, daima parlayan cam şişelerinden daha kıymetlidir…”

Hakikatte işte böyle bir şey...

Evet, sevgili dostlar.

Gerçekten bu ifade çok derin bir İslam allamesinin ifadesidir.

Bilen bilir, bilmeyen zaten savsaklanır.

Paslanmış bir emsalsiz elmas, parlayan cam şişeden daha kıymetlidir.

Gerçekten de bu böyledir.

Zira nerdeyse 1440 yıla dayalı yeryüzünü medeniyetler üstü ilahi nurla parlatan bir İslam zihniyeti daima toplumların arasına "iyiliği" emretmiştir…

Kötülüğü yasaklamıştır…

Ki O nuraniyet ve o aydınlık tarih boyu üst seviyelere tırmanmıştır…

Kendini yükseklerde tutmayı daima muhafaza etmiştir; yüce İslam dini…

Ona karşı duran, ona inanmayan, Allah’a dahi inanmayan bir toplum, mutlaka hak ettiği cezayı bulur..

Kendini hak ettiği cezadan kurtaramaz..

Çünkü, onun makyajlı, değersiz işleri şişe parçaları gibi aldatıcıdır…

Dünya emtialarıyla uğraşmaları da bir planın sonucudur.

Nerden gidersek gidelim, illa ki yüce İslam Peygamberi (S.A.V) bize bunları emrediyor.

Zira o yüce Peygamber (S.A.V), tüm bunları Kur’andan alıyor…

Nitekim, Kur’anın vahyi olarak kalbi üzerine gelmesi başta Arap yarımadası olmak üzere dünyanın üçte birinde hakimiyetini sürdürmesi de kurtuluşun başlıca ana çizgilerindendir.

Bu olmazsa olmazıdır.

Onun içindir ki yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’in “Nisa” suresinin 65. Ayeti bizi şöyle uyarıyor ve diyor ki;

“Ama hayır, Rabbine andolsun ki onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem kılmadıkları müddetçe ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tabi olmadıkça, gerçekten iman etmiş olmazlar.”

***

Evet, sevgili dostlar.

Bu ayet, Hz. Peygamber (S.A.V)’in Allahtan aldığı vahiy ile Kur’an mesajını yaşanılır kılmak ve inananların onu yaşayabilmelerini sağlamak amacıyla verdiği emirdir…

Her Müslüman’ın kayıtsız şartsız uyması zorunluluğunu ortaya koymaktadır.

Dolayısıyla her mümin Hz. Peygamber (S.A.V)’in getirdiği hükümlere koyduğu prensiplere inanmakla mükelleftir.

Bu itibarla diyoruz ki;

Evet, milyon defa evet…

Bu ayetin bu hükmünü kendi aralarında icra etmeyen bir İslam dünyasının gerçek yüzünün nerelerde olduğu zaten kendini ele veriyor.

Ki hal-i alem meydanda...

Kur’an bize diyor ki;

“Hayır, senin Rabbine yemin ediyorum ki senin kendi getirmiş olduğun Kur’an hükümlerini icra etmedikleri müddetçe, iman etmiş sayılamazlar. "

İslam’ı arka plana itip sadece görüntüyle, makyajlıkla yaşamak veya yaşatma şansı bulamaz.

Yani bu görüntü İslam’ın makyajı değil, gerçek yüzünü kesinlikle aralarında yakalayamazlar.

Yakalayamadıkları gibi de millet, milliyetçilikten çıkar, fıtrat kanunlarıyla ters düşer, terör, kavga, gözyaşları kaçınılmaz hale gelir.

Bakınız, “Nur” suresinin 63. Ayeti, ne diyor;

“Onun emrini çiğneyenler, ya başlarına bir bela gelmesinden ya da acıklı bir azaba uğramasından korkmalıdırlar.”

Yani kendini sağlıklı bir varlık olarak hissetmemelidir.

Keza “Taha” suresinin 124. Ayeti de hemen hemen aynı paralellikte bize gerçekleri ifade ediyor.

“Taha” suresinin, 124 ayeti diyor ki;

““Kim de benim zikrimden (Kur'andan) yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır.”

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Biz bu konuları tüm detaylarıyla sizlere sunarak, bırakın gazetenin sayfa ve köşelerini, ciltlerle kitap buna dayanmaz.

Evet, bu paralelde Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor;

“Hayır, kesinlikle öyle değil.

Vallahi yemin ediyorum ki siz toplumsal olarak, ya emr-i marufu emredeceksiniz veyahut de nehy-i münkeri terk edeceksiniz.”

Bunu da bir Hadis-i Şerif olarak o yüce Peygamber (S.A.V) bize bildiriyor.

“Siz kendiniz dosdoğru bir nizam, intizam içinde yürüyemediğiniz takdirde, vurulmaya, terör yaratmaya, kan dökmeye, böyle daimi olarak hazırlıklı kılacağına hiç kimsenin şüphesi yok.”

En derin saygı ve sevgilerimle.