Görüş Bildir

SİSTEMİN CEHALET ELİ TÜRKİYE’Yİ KAOSA SOKMUŞTUR!?

Evet, sevgili okurlar.

Malumunuz üzere dün akşam ümmetçe, milletçe, gerek Türkiye’de olsun, gerek İslam dünyasında olsun, Miraç Kandilini kutladık.

Yüce Allah’tan niyazımız şudur ki;

Bu Miraç Kandili’nin yüzü suyu hürmetine İslam dünyasının, özellikle Türkiye’mizin yıllardan beri dışarıdan ithal edilmiş bir küfür sisteminin hâkimiyetine son verilsin.

Ülkemiz dahil olmak üzere tüm İslam dünyası ceberut, zorba, batılın ve cehalet elinin hâkimiyetinden kurtulmasını temenni ve niyaz ediyoruz.

Dün akşam, Türkiye’nin çok önemli camilerinde hıncahınç dolup taşan iman misyonunu ibadetleriyle aksiyona çeviren büyük bir ümmet potansiyelini gördük.

Huşu, niyaz ve tederru içerisinde ihlâsla ve samimiyetle semaya kalkan elleri inşallah Rabbimiz geri çevirmez.

Elbette ki o yüce kudret sahibi Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’in “Furkan” suresinin 77. Ayetinde bize mealen şöyle buyuruyor;

“(Ey Muhammed!) De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin ki! (Ey inkârcılar!) Sizler Allah'ın ayetlerini yalanladığınız için azap hiçbir zaman yakanızı bırakmayacaktır.”

Yani duanız olmasa, Allah’a yakarış ve yalvarışlarınızı göstermezseniz, Allah hiçbir zaman size itibar vermez.

Kulun görevi, böylesi kıymetli gecelerde, günlerde Allah’a yalvarmaktır, istiğfar etmektir ve tüm ciddiyetiyle inanarak, dinin vecibelerini yerine getirmeye çalışmaktır.

Ama her şeyin başında gelen şu gerçek vardır ki bir İslam ülkesinde, millet arasında şeair-i İslamiye denilen İslam’ın ana ilke ve kurallarına riayet edilmedikçe ve İslam hukuku millet arasında uygulanmadığı müddetçe, o toplumun amellerinin geçerliliği de tereddüdleşir…

İkilem olur…

Yani nafile namazlar, nafile dualar, nafile oruçlar veya şekli olarak Müslüman’ım demekle yetmez.

İslam’ın ruhu, şah ve can damarı durumunda olan ancak İslam’ın temel ilkelerinden uzak olan bir ülkenin veya bir ümmetin ibadetlerine de kimse kusura bakmasın, tereddüte düşmekten kendini kurtaramaz.

***

Bakınız, sevgili okurlar.

Bir önceki sohbetimize başlık olarak kullandığımız ifade şöyleydi;

“CHP ANLAYIŞININ ŞIMARIK SİYASETİ, ÜLKEYE ZARAR VERMİŞTİR!”

Bugünkü başlıkta her ne kadar kelime değişikliği varsa da mana itibariyle bir önceki başlığımızla yakınlık ve paralellik arz etmektedir.

Zira “CHP anlayışının şımarık siyaseti" bu ülkeyi yıllardan beri hep kaosa sürüklemiştir.

Tıpkı günümüzde Kılıçdaroğlu’nun gaflı hareketi gibi…

Yine bir kışkırtma faalileti içerisine girişmiş durumda.

CHP’nin hiçbir şekilde iktidara gelmeyeceği ve gelemeyeceği anlaşılınca, illaki başka zorbalıklara, kirli anlayışlara dayanarak, bazı vesayetçi güçlere yanaşarak, darbe girişimine girmeyi planlıyorlar.

Zira bu anlayış, öyle bir anlayıştır ki yüzyıl önce Sultan Abdülhamit’e “Kızılsultan” diyen anlayışın bir uzantısıdır.

Osmanlı hilafetini yıkan bir anlayışın uzantısıdır.

Ülkemizi yıllardan beri kaosa götüren bir anlayışın uzantısıdır.

Gizli dış güçler…

Yani haçlı emperyalizm ile Siyonist emperyalizm ittifakıyla içten kiraladıkları taşeronları kahraman göstermeleriyle CHP kurdurulmuştur ve darbe üstüne darbelerin altına imza atmıştır…

Diplomalı cehaletin kirli elinin hâkimiyeti, ne yazık ki ülkemizin üzerinden çekilmiyor.

Devletin bir çok kurum ve kuruluşunun bünyesinde varlığını sürdürüyor.

Yetişen gençlik nerdeyse tamamı "uyuşturucu" batağında…

Çünkü batıl anlayış hüküm sürüyor.

Keza fuhuş..

Onun için, nurlu, inançlı, ilmi gerçeklere dayanan elin varlığı gerekiyor.

Yoksa bu cehaletin kirli eli; "bizi perü-perişan" eder…

Hakla batılın çarpışması söz konusuysa ki gerçekten günümüzde de aynıdır.

İşte buna karşı ilmi ve hakkı temsil eden ellerin hâkimiyetleri gerekiyor.

Yoksa eskiden olduğu gibi, gözümüzün önünde bu kirli eller, kendilerini her daim kurtarıcı olarak göstermeye devam ederler..

Bir toplum ne kadar Müslüman olursa olsun, ne kadar “inançlıyım” derse desin, bir sistemin boyunduruğu altında hayatını sürdürmeye çalışıyorsa, kimse kusura bakmasın o hiç mümkün değildir.

Zira Allah’ın olmazsa olmazı olan gerçek odur ki bir ülke bilimsel olarak ilim ve inanç paralelinde yaşamını sürdürüyorsa, orada ülke bütünlüğü söz konusudur.

Aksi takdirde batılın, küfrün, inadın, emperyalizmin zorba cehalet eli, devlet eliyle meşruiyet kazanıyorsa ki halimiz bugün öyledir…

O toplum, iflah olamamakla beraber, her zaman badireli tehlikelerden de kendini kurtaramaz.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

“SİSTEMİN CEHALET ELİ TÜRKİYE’Yİ KAOSA SÜRÜKLEMİŞTİR!?” ifadesi, yerli yerinde bir ifadedir.

Bakınız, bir önceki gün bölgesel yayın yapan Diyarbakır Söz Gazetesinin sürmanşetine baktım, daha sonra manşetine baktım, çok ibretnüma bazı haberleri gördüm.

Gerçekten, milletçe yaramızı deşip derine indiren çok önemli olaylar haber konusu edilmiş...

Mesela; sürmanşette yer alan “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun” ifadesi elbette ki çok güzel.

Bu bir millet için müjdeleyicidir.

Ama hangi ulusun, hangi çocuğun, hangi bayramın kutlu olabilme şansına sahibiz?

Zira “Görünen köy kılavuz istemez” örneğiyle yola çıkarsak; sadece şekli olarak egemenlik söz konusu olur ki o da yetmez.

***

Eğer gerçekten milli egemenliğimiz söz konusu olsaydı, CHP’nin varlığı bu ülkede söz konusu olamazdı ve olmaması da gerekiyor.

Zira CHP anlayışı, dolaylı yollardan terör odaklarıyla işbirliği içerisindedir.

Kendini zaman zaman suret-i haktan gösteriyorsa da memleketin, ülkenin yıkılması için, derinden dış mihraklarla işbirliği içinde olup, memleket aleyhinde çalışan bir parti olduğundan, hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Keza kurucularına kadar...

Hindistan’daki “Sağır Sultan” dahi bunu biliyor.

Bakın, gazetenin manşetinin sol köşesinde şöyle bir haber var;

“Bağlarda evlerin altı tünel dolu”

Aynı haberin hemen altında “Şırnak’ta sıcak temas” haberi var.

Birinci haber şöyle devam ediyor;

“Diyarbakır’ın Emniyet Müdürlüğü ek binasına tünel kazıp bombalı saldırılar düzenleyenlerden şüpheli M.O. ifadesinde çarpıcı detaylar ortaya çıktı. Bağlar'da yapılan incelemede, çok sayıda evin bodrum katının altında küçük çaplı tüneller olduğu de tespit edildi. Bu tünellerin olası operasyonlarda aranan veya güvenlik güçleriyle çatışmaya giren teröristlerin saklanması için önceki yıllarda kazıldığı ifade edildi.”

Buyurun sevgili okurlar.

Ayıkla bakalım pirincin taşını.

Nereden nereye?

Bir ülke olarak, bir millet olarak içten vuruluyorsak, içimizdeki hainler yer altı faaliyetlerini gösterebiliyorsa, ben daha hangi haktan, hukuktan, adaletten, demokrasiden bahsedebilirim ki?

En derin saygı ve sevgilerimle…

 

 


Bu Makale 3525 kere okunmuştur.