SİSTEMİN CEHALET ELİ TÜRKİYE’Yİ KAOSA SOKMUŞTUR!? (III)

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre 16 Nisan Referandum seçiminden bu yana 10 gün geçti.

Her zaman sizinle dertleşip, paylaşmak istediğim konu; yıllardan beri ülkemizin başına bela olan ve ülkeyi kaostan kaosa sokan efsanevi CHP’nin dış orijinli anlayışının var olmasıdır….

Bunu vurgulayarak hep dile getiriyoruz.

CHP anlayışının bu şımarık siyaseti, ülkemizi en ücra köşesine kadar etkilemiştir.

Şuursuz, bukalemun siyaset anlayışı; terörü oluşturmuştur, Türkiye’yi kaostan kaosa sürükleyerek terör çeşitlerinin odağı haline getirmiştir.

Ülke insanımızın en büyük dayanak noktası; medeniyet inancıyla tarih ve kültür gerçeğidir.

Bunlar tamamıyla CHP’nin içi boşaltılmış rejim anlayışı ve mevcut siyaset belası yüzünden erozyona uğratılmıştır…

Tüm o güzel değerlerimize kirli şal çekilmiş, adeta süngerleşmiş, silinip gitmiştir.

***

Bugün uyuşturucu sektörüyle, kumar ve fuhuş sektörüyle karşı karşıya kalmış ve yozlaştırılmış bir gençlik potansiyelinin varlığı, ne yazık ki CHP’nin şımarık siyaset anlayışının bize armağanıdır (!)

Böylece “SİSTEMİN CEHALET ELİ TÜRKİYE’Yİ KAOSA SOKMUŞTUR!?”

Ülkemiz adeta bir cehlistan ülkesi haline getirilmiştir…

Yani cehaletin yoğunlaşmış olduğu bir ülke durumuna sokulmuştur..

Ne yazık ki hem de sözüm ona kültürlü, akademisyen, bürokrat vs. gibi bir potansiyelle, bunu ikmale getirmiştir…

Türkiye; artık öyle bir hal almış ki gelen giden hükümetler, ne kadar muhafazakâr, inançlı bir ümmetin oylarıyla iktidara geliyorsada  gelsin, bir türlü kendini o insan potansiyeli kaosundan kurtaramıyor.

Zira her şeyden evvel, devletleri devlet eden bir Milli Eğitim Camiasıdır, ilim ve irfan yuvalarıdır, üniversitelerdir, akademilerdir vs. vs….

Ama ne yazık ki yetişenin kaçta kaçı ülkenin gelişmesine, ilerlemesine, çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırılmasına katkı sağlayabilmişlerdir?

İşte bozuk ve kaoslu siyasetin faturası, ne yazık ki bu millete hep ağır bedeller ödetmiştir…

***

Bakınız, sevgili okurlar.

Bu rejim, yani CHP’nin anlayışı paralelinde gerçekleşen bir rejim, hem de içi boşaltılmış olan bir rejim ve mevcut sistem, nerdeyse doksan yıldan beri CHP anlayışını meşru kılmış ve TBMM’ne taşıyabilmiştir.

Ve bu meyanda onun da doğurduğu diğer küçük bazı partiler zaman zaman, kendilerine Meclis'te yer bulmuştur…

Maalesef bu da yine mevcut sistemin sayesinde gerçekleşmiştir.

Ve daha sonra değişik isimler…

Alfabeden o kadar değişik harfler alarak kısaltılmış kelimelerle partiler kuruldu ki…

Ama bu partiler de hep bünyesinde terör odaklarını oluşturmuştur…

Batı emperyalizme taşeronluk görevini üstlenmiştir…

Piyon olmuşlardır…

Memleketi kışkırtmışlar, kan dökmeye neden olmuşlardır…

Ülke ekonomisini tamamıyla büyük sıkıntılara sokarak sıfıra indirdikleri anlar olmuştur…

Ki her şeyden önce isyankâr, terörist bir gençlik oluşturup dağa çıkartabilmiştir…

Batının kışkırtıcı bir silahı olarak ülkenin başına musallat edip yıllardan beri masum insanların kanını dökmüşlerdir..

Ve ne hazindir ki, daha da dökmeye devam ediyorlar.

Peki, tüm bunlara rağmen muhafazakâr partiler ne yapmışlardır?

Gerçekten, 1960’da kurulan Adalet Partisi’nden tut, Doğru Yol Partisi’ne dönüştürülmüş olup başındaki lider Süleyman Demirel 6 defa gelip 7 defa gitmiş olmasına rağmen, aynı o anlayışla zaman zaman iktidarı ele geçirmiş ise de hiçbir şey yapamamıştır.

Tam tersine aynı CHP’nin kaoslu anlayışının değirmenine su taşımıştır.

Keza ANAP, Refah, Selamet vs. gibi partiler…

Ta ki günümüzdeki AK Parti’ye kadar.

Hiçbirisi bir mesafe kaydetmemiş ve bir yarar sağlamamıştır.

Çünkü bürokratik engeller aynen devam ediyor?

Bürokrasi içinde yetişen bürokratlar da aynı anlayışla devam edip "sistemi" koruma altına almıştır…

Yani rant, çıkar, adam kayırma, faizcilik vs. vs. ne dersen de…

Ama yine Allah’a şükürler olsun ki tüm bu ağır badirelere rağmen, işin başında Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığı söz konusu olmuştur ki bu şans yakalanmıştır.

***

Bunu da üzülerek belirtmeden geçmek istemiyoruz;

Zaman zaman kendilerinin de dile getirdiği bir sözü var;  “Ben her şeyi yapıyorum, düşünüyorum, ama yalnız kalıyorum.”

Bu örnekle yola çıkarsak, tüm söylediklerimiz bizi kanıtlıyor.

CHP ve HDP’nin devletin birçok kurum ve kuruluşlarına karşı bıraktığı yanlışlıklar, ne yazık ki AK Partili geçinen bazı AKP’li kimliksizlikler tarafından da aynen yapılıyor.

Bakınız, biraz Doğu ve Güneydoğu Anadolu üzerine de konuşalım.

Siyasetin iyi işlemediği bir Türkiye’de ister muhafazakârı olsun, ister liberali olsun, netice itibariyle kozmopolittik bir siyaset üretiliyor…

Ve o siyasetin bünyesinde HDP meydana geliyor…

Ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun tüm belediyelerini ele geçirebiliyor..

Ama bu arada hiç unutmayalım ki devletin büyük çaptaki bütçeleri onlara yasal olarak aktarılıyor ise de onlar da gizliden gizliye devletin bu imkânlarını PKK’ya aktarıyorlardı.

Ancak “kim kime, dum duma?” misaliyle yola çıkarsak, tespitimiz aynen doğrudur.

Zira hiç kimse, devletin jandarması olsun, emniyeti olsun, milli istihbaratı olsun, gerçekten hiç kimse bunları görmüyor ya da görmezlikten geliyor.

Ama yıllardan beri bu bölgede belediyeler bunlara teslim edildi.

Halka bıkkınlık ve gına getirilmiş olmasıyla beraber, AK Parti yine son yapmış olduğu kayyum atama görevini üstlenmiş durumda.

Halkı gerçekten büyük çapta sevindirmiş ve ümitlendirmiş olması, ülke için, içinde bulunmuş olduğumuz coğrafya için çok güzel bir adım olmuştur…

Amma velâkin atanan bazı kayyumlar, özellikle Büyükşehirlere atanan bazı simalar, bir türlü gerçek kimliklerini ortaya koymayıp HDP belediyelerinden daha fazla işi aksatıyor ve istihdamı engelliyorlar…

İşleri güçleri çiçekçilikçe uğraşmak oluyor.

***

İşsizliği ortadan kaldırabilme amacıyla yola çıkan istihdam yaratan nice iş adamları aylarca belediyelere projeleri sundukları halde, ne yazık ki kendini dev aynasında gören bazı Büyükşehirlerin kayyumları, özellikle Diyarbakır’ımızda hiçbir hareketlilikleri yok…

Kendilerini çok beğenmişlik içerisinde görüyorlar ve istihdama geçit vermiyorlar.

Hindistan’daki Sağır Sultan bunu bildiği halde, ne yazık ki İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu Bey, ya farkında değil veyahut da sabırla bekliyor.

Sonradan farkına varacak olan Sayın Soylu, gerekeni yapacak düşüncesindeyim.

Özellikle Diyarbakır halkı olsun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun diğer bazı illerindeki halk olsun, sabır ve merakla beklemektedir.

AK Parti’nin Mayıs ayındaki kongresinden sonra Haziran ayı içerisinde Diyarbakır ve bölgesinde çok önemli bazı değişikliklerin yapılacağına inanıyoruz.

Devamı yarın.

En derin saygı ve sevgilerimle.