Görüş Bildir

“TEŞKİLATLARIMIZDA CİDDİ BİR METAL YORGUNLUĞU VAR!?”

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, önceki gün Giresun İl Danışma Toplantısı’nda yaptığı tarihi konuşmasında, geçmişe yönelik Türkiye’de olup bitenlerden bahsetti…

16 yıllık bir parti olmakla birlikte, 15 yıllık bir iktidar mücadelesinden söz etti…

Sayın Erdoğan’ın dile getirdiği tarihi gerçeklere harfiyen katılmamak mümkün değildir.

Her zaman bu sohbet köşemizde dile getirmek istediğimiz olup biten olaylardan en önemlisi; Erdoğan’ın geçmişe yönelik tespitleridir ve mücadelesindeki başarılarıdır…

1994’lü yıllarda CHP’li Nurettin Sözen isimli Belediye Başkanını mağlup ederek İstanbul Belediye Başkanlığı koltuğuna oturdu…

Ki o günden itibaren İstanbul'un üzerine bereket yağıdı…

Uğur geldi, refah ve mutluluk kendini idame etmeye başladı.

Hatırlanırsa, dört yıllık CHP’li Belediye Başkanı Sözen'in görev süresince İstanbul Kerbela gibi "bir damla" suyu hasretti..

Çünkü sular kesikti…

Yağmur yağmadığı için, barajlar da kurumuştu…

Musluklardan su yerine çamur akıyordu…

Erdoğan başkan olduktan çok kısa bir süre sonra yağmur yağmaya başladı, barajlar doldu ve artık musluklardan çamur değil, bereketli berrak su akmaya başladı.

O günden bugüne kadar Erdoğan, hangi kulvarda, hangi siyasi mecrada görev aldıysa "bolluk ve bereket" geldi.

Bir devlet adamı olarak siyaset atmosferinde yürüdükçe "başarılar" peşi sıra geldi…

Attığı her adım, başarıyla son bulmuştur…

Engellere, prangalara, tuzaklara rağmen...

Her ne kadar Siirt’te okumuş olduğu bir şiirden dolayı dönemin Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakar’ın hışmına uğradıysa da…

Olağanüstü bir şekilde Belediye Başkanlığından alınarak cezaevine girdiyse de…

O fitret dönemi Erdoğan’ı daha fazlasıyla yüceltti, onun sevgisi halkın gönlünde taht kurdu….

O mağduriyet içerisinde halk ona sahip çıktı ve korudu.

Ona "muhtar bile olamaz" diyenler olduysa da…

Nihayetinde 2001’de kurmuş olduğu AK Parti’nin liderliğine geçti…

Ve girdiği her seçimi peş peşe kazandı…

Bugün devletin zirvesinde bir devlet adamı.

Tabiatıyla şairin dediği gibi; “zulmün topu, tüfeği varsa, hakkın da bükülmez bileği, sarsılmaz rahmeti vardır…”

Bu minvalde düşünülürse, işte tüm gerçekler ortadadır. 

* * *

Erdoğan’ın önceki günkü konuşması, Türkiye’yi 2019’a yönelik yönlendirme cihetidir.

Bir nevi inanan herkese uyarıdır…

Her halükarda bu milletin dik durma gerçeğidir.

Hele hele son günlerde yapmış olduğu konuşmalardaki bazı ifadeleri çok çarpıcı ve çok anlamlıdır.

Özellikle; “Teşkilatlarımızda ciddi metal yorgunluğu vardır”  ifadesi….

Giresun'da bunu biraz daha detaylandırdı Sayın Erdoğan..

Ve şöyle devam etti;

“15 yıldır her girdiğimiz seçimi kazandık ve kesintisiz bir şekilde iktidarda kaldık.

Özellikle bu süreçte teşkilatlarımızda ciddi bir metal yorgunluğuna maalesef şahit olduk.

Bu sadece benim şahsi görüşüm değil aynı zamanda milletimizin görüşü.”

Doğru bir tespit….

Yerden göğe kadar da haklıdır.

Çünkü, Ak Parti "kendini" yenilemeli…

Erdoğan bu değişikliğin, 2019'da yapılacak olan seçimler için "elzem" olduğunu söylüyor...

Evet, tüm bu güzel dikkat edici konuşmaların son cümlesi; 2019’a yönelik vurgulamadır.

“Şayet birlikte yaşadığımız bu seçimlerden gereken dersleri çıkarmazsak 2019'da işimiz gerçekten çok zor.

Şunu unutmayın AK Parti demek Türkiye demektir.

AK Parti zaafa uğrarsa Türkiye zaafa uğrar.

AK Parti diğer partilerden farklı olarak kendisini geliştirmeyi, dönüştürmeyi, ileriye taşıyabilmeyi başaran tek parti.”

***

Kamuoyunun dikkatini çeken Erdoğan'ın bu ifadeleri, AK Parti içindeki bazı olumsuzlukları ve bazı yanlış insanları hatırlatıyor…

Nitekim devamla şöyle diyor;

“Kendi çıkarını partisinin ve ülkesinin önünde tutan hiç kimse AK Parti'de yöneticiliğe talip olamaz.”

Bu ifade de bir yerlere gönderilen bir mesajdır.

Bilen kendini bilir ve bilmelidir de.

Burada birilerini deşifre etmeye hakkımız yok.

Görevimiz de değil.

* * *

Ancak şunu diyebiliyoruz ki;

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya yönelik AK Partinin 15 yıl içerisinde sürdürdüğü politika, ne derseniz deyin çok yanlış bir siyaset güdülmüştür.

Ve Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde etrafına dolaşan, kendini hep ailenin içinden sayan, birçok rantiyeci, vurguncu, ruhen, kalben ve karakteristik olarak da kanı hep PKK’ya yönelik insanlar, çok yanaştılar AK Partiye.

Bu bir gerçektir.

Ki Sayın Erdoğan’ın özellikle Başbakanlığı döneminde, HDP’nin ileri sürmüş olduğu “Barış Süreci” çok yanlış ve yanıltıcı bilgiler Erdoğan’a verildi.

Hatta Erdoğan’a kendini çok yakın gösteren Güneydoğu Anadolulu eski bir parlamenterin, Leyla Zana’yı HDP’nin baş temsilcisi olarak gösterip, Beşir Atalay’la birlikte Başbakanlığa götürüp Erdoğan’la görüştürmesi bize göre apayrı bir garabet oldu.

Bize göre Erdoğan’a karşı çok büyük bir nezaketsizlik oldu ve aldatıcı bir hareketti.

Keza Dolmabahçe’deki “Barış Süreci” toplantısı yapan, dönemin parti sözcülüsü Yalçın Akdoğan’ın da HDP’lilerle yapmış olduğu toplantıda da başrol oynayan dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da Diyarbakırlı eski bir parlamenterin güdümünde olup o direktifle yola çıkmış olması, yine AK Parti’yi zor duruma soktu.

AK Parti’ye gönül bağıyla bağlı olan Güneydoğulu aklıselim olan, gerçek inanan, muhfazakâr, dinine ve inancına sahip, camiye ve cemaatine bağlı birçok insanı hayal kırıklığına uğrattı.

Bu tür olumsuzluklar, tümüyle AK Partiye yönelik kasıtlı bir hareket olmakla beraber, AK Partiye gönül vermiş, inanan bir kesim insanları ruhen rahatsız etme ciheti unutulmaz tarihi bir gerçektir.

Ama kime ne anlatırsın?

Bu halk, sesini bir türlü dönemin Başbakanı Erdoğan’a yetiştiremiyordu.

Çok engel teşkil ediliyordu…

Adeta Erdoğan’a ulaşmamak için kendilerini siper eden, kişisel rantını ön planda tutan ve bütün devlet ihalelerini kendi firmalarına kazandıran böylesi insanlar ne yazık ki bugün artık metal yorgunluğu içerisindedirler…

“Bencillik batağında çırpınan defolu kişilerle böyle zorlu bir mücadeleyi yürütemeyiz.”

Bunu söyleyen yine Erdoğan’dır.

Demek ki olup-bitenleri teşhis etmiştir…

Kişisel rantını ön planda tutup, “Rabbena hep bana” düşüncesiyle yola çıkıp nerdeyse AK Parti’yi istila etmiş bir kirli ruh, bir yanlış anlayış söz konusu olduğu içindir ki; 15 yıl içerisinde gözle görülen, elle tutulan bir oy potansiyeli Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da elde edilemedi.

* * *

Bunu da yazmadan geçemiyoruz.

İnanın, sevgili okurlar.

15 yıllık AK Partinin iktidar dönemi içerisinde Güneydoğu Anadolu ve özellikle Diyarbakır’ımıza yönelik AK Partinin bünyesinde hareket eden ve ön saflarda yer alanların hiçbirisi gerçek manada parti misyonuna sahip değildir.

Muhafazakâr görünenler, illa ki FETÖ ruhuyla yaşıyorlardı.

Bir yanı muhafazakâr, diğer bir yanı da liberal olarak görünen rantiyecilerin büyük bir bölümü de hem FETÖ, hem de PKK ruhunu taşımaktadır.

Hala da aynı anlayışa sahip bazı kişiler parti içerisinde faaliyet göstermektedir.

İster il ve ilçe teşkilatları olsun, ister parlamento olsun, ister eski parlamenterler olsun…

İllaki ama illaki FETÖ, PKK ve AKP karışımı ile mevcudiyetleri söz konusudur…

Ki bu kimyevi karışım, birilerinin ruhunda, kronikleşmiştir…

Ve Erdoğan da bunu artık tespit etmiştir.

Hem de çok güzel tespit etmiştir.

Buna binaen diyor ki;

“Bencillik batağında çırpınan defolu kişilerle böyle zorlu bir mücadeleyi yürütemeyiz.”

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın bu tespitlerine katılmamak mümkün değil.

İnanmamayan varsa, bana göre akli dengesinde bir arıza vardır…

Tek kelimeyle bu millete düşen görev, bize göre Erdoğan’ı yalnız bırakmamaktır.

Ve bu misyona sahip çıkmaktır.

Tespitlerine de inanarak bağlı kalınmalıdır..

İnşallah öyle ümit ediyoruz ki artık o eskiye yönelik aldatanlar, kimseyi aldatamayacaklardır.

Ve parti bünyesinde yer almayacaktır...

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar…

 


Bu Makale 3732 kere okunmuştur.