Ape Musa Davası da; "göçebe" oluyor!

Anlamış değilim.

Keyfiyet mi?       

Yasal mı?

Gelenek mi?

Her ne ise!

Hayli tuhaf bir durum, ki kafa karıştırıcı.

Aynı zamanda güvensizlik yaratıcı!

***

Evet, Yargı'da moda haline geldi diyebiliriz önemli davaların "göç" ettiriliyor olması.

Yani "başka" illere nakil edilmesi.

Peki, gerekçesi nedir derseniz?

Denilen odur ki; bilaistisna hepsi için geçerli; "güvenlik?"

***

İşte en son örnek!

Musa Anter suikastı.

Nam-ı diğer Ape Musa!

O'nun öldürülme davası.

Malum, 1992'de, Cumhuriyet mahallesinde "kumpasa" getirilerek katledildi.

Ki o cinayet sonrası, üç meslektaşımız kaçırılmıştı.

Söz'ün üç elemanı. Bilahare; bırakılmıştı.

***

Failler ve "katledilme" emri dönemin "JİTEM'ine" aitti.

Tetiği çeken de!

Kumpasa getiren de!

Gazetecileri kaçıran da; aynı ekip!

Evet, hal-i hazırda davası 2. Ağır ceza mahkemesinde görülüyor.

Ki bu dava; "zaman aşımına" sayılı günler kala açıldı.

***

Davada şuan tek tutuklu sanık var.

O da; Hamit Yıldırım!

Birçok failde; "firar" bulunuyor.

Mahmut Yıldırım, Abdulkadir Aygan gibi.

Ekseriyeti; Yurt dışında!

Tabi, tutuksuz yargılanan da var.

Dün, davanın duruşması vardı.

***

Dava iki yıldır yürütülüyor.

Ama hala bir arpa boyu kadar yol alınmış değil.

Tabi bu Mahkemeden kaynaklı değil.

Görevli yargıç ve hakimlerin inisiyatifiyle değil.

Tamamen; "Mahkemenin" taleplerinin resmi kurumlarca, yerine getirilmeyişinden kaynaklı…

Çünkü MİT, Emniyet, Adalet Bakanlığı ve TSK "istenilen" belgeler vermede imtina ediyor.

Göndermiyor!

***

Ki yaşanan tablo karşısında oluşan genel kanı şu.

Nitekim müdahil avukatlar da ifade ediyor..

Dava "zaman aşımına" oynuyor.

Ki zaman; "tükensin" dava düşsün diye!

Hakim de, savcı da; "zorunlu" olarak bu minvalde karar versin.

Eee.

Örnekleri çok.

Birçok "önemli" faili meçhul dava bu akıbeti yaşamadı mı?

Yaşadı.

Ki arşivler bu davalardan çok var.

***

Peki, "davanın" göç ettirilme gayreti nedendir?

Garip bir hal!

Davanın, tutuksuz sanığı Emekli Albay Savaş Gevrekçi.

O da "güvenlik gerekçesinin" arkasına sığınanlardan...

Diyor ki 'güvenliğim"' yok; "dava" başka bir İle alınsın.

Görünen odur ki, muhtemelen de dava Ankara'ya alınacak.

Ama mahkeme, henüz karar vermiş değil.

Önümüzdeki günlerde görüşüp kararını verecek!

***

Düşünüyorum!

İyi de; "ölenin" hakları.

Yakınlarının hakları.

Ve onların; "güvenliği".

Ölen canlıyken; "güvenliği" sağlanmıyor.

Hiçe sayılıyor.

Ama öldürenin.

Failin, şüphelinin, katilinkine gelince, durum değişiyor?

Ne hikmetse; "güvenliğinde" titiz bir hassasiyet vaki oluyor?

Bilinmez bir denklem gibi.

İnsan hayatı açısından en vahim çifte standart uygulama bu olsa gerek!

***

Diyeceğim o ki;

Yargı vahim bir "takıntıyla" göçebeleşiyor.

Daha net ifadeyle; göçebeleştiriliyor.

Baksanıza!

Kulp Davası da.

Lice katliamı da.

Bahtiyar Aydın Suikastı da.

Şimdi de, Musa Anter davası.

Yani birçok önemli ceza davaları; kural halinde "başka" illere nakil ediliyor.

Ve hapsinin de gerekçesi aynı; "güvenlik?".

Bilaistisna sanıkların iddiası; "can güvenliğimiz yok!"

***

1990'lardan gelirsek.

2000'e.

2000'den, 2014 yılına kadar.

Nerdeyse; 24 yıl!

Sıkıyönetim. DGM…  Ve Özel Yetkili Mahkemeler dâhil.

Şimdi, özellikle, Diyarbakır "adliyesinde" hangi sanık, ya da hangi; "önemli davada" arıza-i bir durum yaşanmış.

***

Veyahut!

Hangi, davanın "kamu görevlisi" sanığı saldırıya uğramış.

Öldürülmüş.

Yaralanmış veya kaçırılmış.

Yakınına; "bir zarar" verilmiş.

Yok, yine de yok!

Ki görülmüş vaki de değil.

Buarada, Savcılığın da, Emniyetin de, Jandarmanın da.

Ki valiliğin de; "güvenlik sağlanamıyor" diyebileceğini sanmıyorum.

***

Ama ne hikmetse!

Davalar peş peşe; "göçebeleştiriliyor?"

Elbette; "yasa" bu noktada cevaz vermiyor değil.

Veriyor.

Güvenlik gerekçesiyle; bir dava başka bir ile nakil edilebilinir?

Engel yok.

Eğer ki; "kurallar" uygun ise!

Şimdi; "güvenlik" gerekçesine bakalım.

Nedir bu?

Öncelikle sanığın, yakınlarının, sanık müdafililerinin güvenliğİ.

Güzel!

***

Amma velâkin!

Bahse konu davalara baktığımızda.

Şüpheliler de.

Yakınları da.

Müdafilileri de.

Fiilin işlendiği "yerde" olmadıkları gibi davanın görüldüğü ilde de değiller.

Ama güvenlik gerekçesiyle talep ettikleri "illere" bakıldığında, "onların" ikamet yeri.

Çoğu vakada sanıklar da tutuksuz.

Duruşmaya gelip gittikleri bile yok.

O halde neyin ve kimin güvenliği?

Bu durumda, çelişki söz konusu değil mi?

***

Hele ki, mağdur yakınları "hukuki" haklarını kullanmada zorluk yaşamaları.

Eğer ki, etkili soruşturma/kavuşturma ilkesinden bahsedersek.

Davaya müdahil olanların hukuki ve fiziki imkânlardan mahrum edilmesi kaçınılmaz!

Bu durumda, adil bir; "istem ve uygulama" olarak görülebilinir mi?

Bilemiyorum!

***

Böylesi bir uygulama!

Hem, "öldürülenin" ailesi için.

Hem yakınları için.

Hem de davanın, "hukuki" işleyişi açısından çarpıklık arz etmez mi?

Hele ki, "aile fertlerine" ikinci bir ceza niteliği olmaz mı?

Mesela, olay Diyarbakır'da olmuş.

Aile fertleri de, Diyarbakır'da yaşıyor.

Şimdi, "her dava duruşması" gelince aile ekonomik kayıplarla, davanın nakil edildiği ile gidip-gelecek!

Maddi ve manevi bir kayıpları olmaz mı?

Mümkün mü?

Demek ki, Adil bir uygulama bu durumda vücuda gelmez!

***

Basit bir kural var.

Özellikle Ceza davası için.

Denir ki, fiilin işlendiği yerde "yargılama" yapılır.

Nedeni de, "idari bir karışıklık" yaşanmasın.

Yanılgı olmasın.

Davanın hukuku işleyişinde; "aksamalar" meydana gelmesin.

Ve kişiye özel yargılama mahkemesi kurulmasın.

Pek tabi ki, yargılama yapılmasın.

Ama gel gör ki; "tam aksi" bir işleyişle, toplum içerisinde ciddi bir güvensizlik hâsıl oluyor?

Adalete de, adaleti icra eden mekanizmaya da güven kalmaz!

***

Sonuç itibariyle;

Adil yargılamaya "halel" getirilmemeli.

Yaşam hakkı!

Temel insan hakları!

Hukukun üstünlüğü!

Ve yargı bağımsızlığıyla; "etkili kavuşturmaya?" gölge düşürülmemelidir.

***

Velhasıl!

Hepsi yekûnuyla; "güvence" altına alınmalı ki, "adalet tecilli" etsin.

Herkes de; "adaletin kestiği parmak acımaz" diyebilsin.

Ama ne diyeyim "Görünen köy kılavuz istemez?" misali.

Hal-i hazırdaki mevzuuya; "parmak acımaz" denilemez.

Çünkü dava nakletme, ‘cezasızlık’ hedefini elde etme yollarından biri haline geldi deniliyor?

***

Eee.

Mevzu der demez insana şu sözü söyletmiyor değil.

"Taşıma davalarla adalet ne kadar tecelli eder?

Bilemiyorum.

Ama şu söz önemli.

Bir devlet, hâkim olduğu topraklarda ‘güvenliği sağlayamadığını’ öne sürerse.

Gerisini düşünün!

Sizce!

Bu sorunun cevabı hep faili meçhul kalır.