GEZİ PARKI MASUMİYETTEN ÇIKTI

Sıcak mevzuu; "Gezi Parkı".

Dün itibariyle, vahimliği 12'inci gününü devirdi.

Peki sonuç.

Derler ya; hal-i alet meydanda.

İfadeye gerek var mı?

3 Ölü, binlerce, yaralı.

Yakılan, yıkılan, tahrip edilen,

Kundaklanan, iş yerleri ve devlet malı.

Pek tabi ki, manevi tahribatı da ayrı travma!

***

Olayın vuku bulduğu gün…

Hatırlarsanız!

Buradan ilk olarak şunu ifade etmiştim.

Özellikle;

Gezi Parkı'nın "dokusuyla" alakalı.

Ortaya konulan; Çevre duyarlılığına ilişkin "demokratik" tepkinin arkasındayım!

Bunu derken Eylemin sınırını da şu çerçevede çizmiştim.

Tepkiyi koyanlar.

Öncelikle, başkalarının, hak ve huzurunu,

Güvenini, özgürlük alanını ve toplumsal bütünlüğü "korumalı-kollamalı".

***

Tabi ki.

Polisin de,

Diğer güvenlik birimlerinin de,

Vali ve Emniyet müdürlerinin de toplumsal demokratik taleplere ilişkin hassas olmalı.

Böylesi eylemlerde daha profesyonel, daha sağduyulu ve insanı öne çıkaran bir tavır içerisinde olmaları gerekir.

Şiddeti benimseyen,

Orantısız güç kullanarak, değil.

***

Ama ne var ki.

İki yanlış bir doğru etmediği gibi.

Demokratik eylem, "demokrasi dışı" yapıya yöneldi.

Polis de aynı çizgide, "sınır dışı tavır" ortaya koydu.

En önemlisi de; pusuda, yatan, hükümete "diş bileyen" şer yapılar marjinal kimlikleriyle, "kontrolü" ele geçirdiler.

Hadise şiddet ve öfke ekseninde ha bire körüklendi.

***

Ve bu gelinen noktaya bakın.

Rejimin değişimine.

Halkın yüzde 51'inin desteğini alan, iktidarın düşürülmesine.

Daha da ilerisi;

Demokrasinin "kesintiye" uğratılmasına kadar gelindi…

Artık, "asker göre" diye slogan atan, "bunak zihniyet" dahi kendini meydanda görüyor.

Ve sahibi kesiliyor.

***

Tıpkı.

27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat gibi!

Tarihin karanlık günlerini andıran hal-i vaziyete zemin yaratma gayretkeşliği.

Marjinal gruplar.

Hele ki, cezaevindeki "ulusalcı" güruhtaki Ergenekon yapı.

Mal bulmuş mağribi gibi; "organizasyonu" eline geçirdi.

Diş biliyor.

***

Velhasıl!

Ortaya çıkan tablo.

"Ağaç bahane",

Gaye ülke nizamında "huzursuzluk" yaratmak şahane!

İşte burada.

Hassasiyet önemli olduğu kadar geri planları iyi okuyup, tavır koymak gerekir.

***

Diyorlar ki.

Erdoğan bir "Diktatör".

Neye hikmet?

Kararları "tek başına" alıyor.

Boyun eğmiyor, "Kasımpaşa" kültürünü okuyor.

Aslında, Başbakan Erdoğan'ın bazı çıkışlarına ben de tepkiliyim.

***

Özellikle;

Kürt sorunun çözümü noktasında!

Atılan adımlara; zaman içerisinde, sergilediği "çözümsüzlük" kokan söylemleri.

Ama bu değildir ki; fikrine katılmıyorum diye "diktatör" oluyor?

Neyse!

Diyelim ki, "Diktatördür".

Kılıçdaroğlu’nun, Bahçeli'nin ifade şekliyle.

***

Peki.

Sormazlar mı?

Demokrasi diyorsunuz.

Hak, hukuk, adalet,

Haklı taleplerimiz diye çığlıklar atıyorsunuz?

Yeşile dokundurmayız!

Ama bunu yaparken;

Şiddeti, yakmayı, yıkmayı, yağmayı, benimseyerek icra ediyorsunuz.

***

Sahi.

Bu hal-i vaziyetle sizin zihniyetiniz neye hizmet ediyor?

Yağma Ahmet’in böreğine mi?

Yoksa "despotizmin, terörizmin, diktatörlüğün" dik alasına mı hizmet ediyor.

Diyeceğim;

Ülkede demokrasi yok diyerek terör estirenler…

Yarın demokrasiyi ve özgürlüğü savunuyoruz diyerek, ortaya çıkarlarsa kim inanır?

***

Gezi Park.

Vaka olarak, "mecrasından" çıkmıştır.

Ne demokratik bir tepki,

Ne demokratik bir talep olmaktan.

Tamamen;

Ulusalcı "yapıya" hizmet eden.

Başbakan Erdoğan'ın ifade ettiği gibi; "Faizci lobi"nin ekmeğine yağ süren bir kimliğe dönüştü.

***

Batının.

Hele ki,

Türkiye'nin büyümesini istemeyen "şer güçler".

İç ve dıştaki; "bedbahtlar".

Yekvücut vaziyette; Türkiye'nin gelişmesine, büyümesine karşılar.

***

Özelliklen de;

Kürt siyasal hareketi ekseninde yürütülen "çözüm süreci"

Bunun kesintiye uğratılması.

Yeniden, "silahın, çatışmanın, terörün" prim yapması gibi hainine bir düşünce var...

En barizi de;

Toplum içerisinde "mezhep" çatışmasını, körüklemek.

***

Buarada; BDP bir fireyle, dün 6'ıncı kez İmralı'ya gitti.

"Fire" dedim!

Çünkü sadece Selahattin Demirtaş ve Pervin Buldan İmralı'ya gitti.

"Sırrı Sureya Önder" yoktu.

Güldan Kışanak da.

Denilene göre;

Gezi Park'ın kıvılcımını yaktığı için Önder, "çizik" almış.

***

Hükümetten mi,

İmralı'dan mi, geldi bilemiyorum..

Demirtaş'a göre, "hükümet müdahalesi" varmış!

Tabi birde.

Güldan Kışanak'ın adından söz ediliyordu.

Heyete katılacak diye; O da katılmadı.

***

Nedeni?

Annesinin vefatı.

75 yaşındaki Melek Özer dün vefat etti.

Bugün; Elazığ'daki Yıldızbağları Cemevi’nde düzenlenecek törenle toprağa verilecek.

Malum, Kışanak Alevi!

Evet, Kışanak ve ailesine baş sağlı diliyoruz.

***

Gelirsek;

BDP'nin Öcalan'dan getirdiği mesaja.

Öcalan, Gezi Park olaylarını anlamlı bulmuş.

Tabi ki ciddi bir de uyarısı var.

Özellikle; Kürt siyasal hareketine yönelik.

Demirtaş'ın ifadesine göre, demiş ki:

"Hiç kimse ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere de kendini kullandırmamalı.

Bu hareketin onların denetimine girmesine Türkiyeli demokrat, devrimci, yurtsever ve ilerici çevreler izin vermelidir."

***

Velhasıl.

Gezi Parkı, "siyasi bir kırılmaya" vesile olmuşsa da.

Ana hizmeti;

Tamamen Türkiye'ye "diş ve ihanet besleyen" şer güçlere olmuştur.

Mevzuunun ateşi bu!

 

***

Pazar sohbeti.

Haberiniz olsun.

Bu haftaki konuğum;

Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş.

Pazar günü,

Saat 13.00'te Uzay tv'de canlı olarak, "Sur içini" konuşacağız.

Sizleri de,

GSM, E-mail ve telefonlarınızla, programa bekliyorum.