Geçmiş kongreler

Müdavim okurlarım.
San ki, söz etmişçesine sordukları bir soru var?
AK Parti İl Kongresiyle alakalı.
Diyorlar ki;
Geçmiş kongrelerle, kıyasladığınızda "fark" var mı?
Varsa nelerdir?
***
Hiç kuşkusuz ki…
'Farklar' ölçeğinde, durum hayli kapsamlı.
Ancak…
Özetle ifade etmek gerekirse.
Yani; "Yiğidi öldür ama hakkını ver" babında diyelim..
Mevcut, 5 kongre içerisinde en "halisi ve salihi" bu kongre oldu.
***
Öncelikle!
Ne; yerel bir "siyasi" çekişme vardı.
Ne de, tansiyonu geren mevzuu.
Pek tabi ki muhalif yapıların "itiraz" içeren duruşu da yoktu…
Bir de.
Parti "teşkilatı" içerisinde, "hizipleşme" söz konusu değildi.
Sen-ben kavgası.
***
Hatırlayalım!
Bir önceki, AK Parti kongresini.
Ki son 4 kongre de dâhil olmak üzere.
İl Başkanları.
Hep "görevden" alınmış, yerine atanmış.
Kongre'de "seçimle" gelen, değişen olmamıştı.
***
Kavga.
Gerginlik.
Ve hazımsızlık, hep ön plandaydı.
Vekiller.
Eski-yeni "teşkilat" içerisinde, söz sahibi olma gayretkeşliği.
Kısacası.
Kongre "tansiyonu" yüksel bir atmosferde geçerdi.
***
Yine aynı, minvalde!
Parti, Liderinin "gelişi" ve söylemleri de; gerginlik odaklıydı.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan.
Şu an ki, Cumhurbaşkanımız.
Parti kongrelerine katılımı da.
Seçim mitingleri de; "kavgalı-gürültülü" geçerdi.
***
Elbette ki, etkenleri farklıydı.
BDP.
Yerel Yönetimler.
Ve Bazı STK'lar; "zamanın" konjonktürüne göre, tepki koyardı.
Yerli-yersiz!
Bu istemezliğe karşı.
Siyasetin doğalı olarak; "dilin de" üslubu değişirdi.
***
Yani kısacası!
Pek huzur yaratıcı bir atmosferde; "kongre" geçmezdi.
Ama ilk kez…
Tarihsel bir aktiviteyle; AK Parti 5. Olağan Kongresini gerçekleştirdi.
Kongreyle ilgili yazımda da ifade ettim.
***
Pazar günü!
Malumunuz, hava yazdan bir günü andırıyordu.
Güneş..
Sıcaklık derecesi, 10'ün üzerinde…
Güzel bir atmosferle; "sizi doğaya" özgürleştiriyordu…
İşte bu hava, Seyrantepe spor kompleksine yansıdı…
***
Katkılar dersek;
Çözüm süreci…
Gelinen aşamanın kentte yarattığı "huzur"…
Ve doğal olarak; "beklentilerin" artık sorgulayıcı değil, geliştirici olması.
En önemlisi de, Ahmet Davutoğlu'nun, siyasetin ateşini körüklemekten uzak tuttuğu "barışçıl" dili…
***
İlk kez, ama ilk kez!..
İl Başkanının görevden alınmaması…
Atamayla; "yer" değişikliği yapılmaması…
Doğal seyrinde…
Siyasetin istikrarı için "olmazsa olmazı" olan…
Teşkilatlardaki "bayrak yarışının" tesliminin, vücuda gelmesi…
***
Çünkü İl Başkanı Aydın Altaç.
Partideki görevini;
"Parlamento" çatısı altında yürütme hedefiyle, bıraktı.
Kendi isteğiyle.
Ki bu isteği, salonun hınca hınç dolmasına da etkiydi.
Bayrağı alan.
Şeyh Said’in torunu…
Av. Muhammed Dara Akar'ın da; "herkesin hem fikir" olduğu isim olması.
***
Tüm bunlar!
Alt alta, sıralanıp, toplandığında…
Ortaya…
Pazar günkü, AK Parti açısından "görkemli, ilkleri içeren" kongre çıkmış oldu…
Yani, 13 yıllık "ömre" 5 İl kongresi sığdırıldı…
***
Lakin arıza-i bir durum da var.
Onu da zikretmek gerekir.
Şöyle ki, 13 yıllık dönem içerisinde, kaç il başkanı "geldi geçti?"
Görüntü; "İl Başkanı" yontan bir tablo çiziyor.
Çünkü 13 yılda gelip-giden başkan sayısı 8.
***
Velhasıl.
Sevgili müdavim okurlar…
AK Parti kongresi…
Ve önceki kongrelerin kıyaslamasıyla ortaya çıkan; "fark" bunlar…
Gördüğüm bu…
* * *
HSYK tabuyu yıktı?
Lice katliamı.
Bahtiyar Aydın suikastı.
Tek dava.
Yıllar sonra ki, "zaman aşımına" bir gün kala..
O günün savcısı.
Cesaretle; "soruşturmayı" tamamlayıp iddianame hazırlamıştı.
Devlet içerisinde; devlet kumpası!
Dönemin.
İl Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu.
Ve Üsteğmen Tünay Yanardağ, "kendi paşalarına" suikast planlamıştı.
Lice'yi de ateşe vermeleri, "suikastı" hasıraltı etmek.
***
İlk dava Diyarbakır'da açıldı.
Sonra.
Sanık Hatipoğlu "can güvenliği" gerekçe gösterdi.
Ki ilk; "davayı" kamufle etme hamlesiydi.
Dosya!
İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesine gitti.
***
Daha ilk duruşmada.
Mahkeme karar verdi;
Yargılanan kişiler "üst düzey" yetkili oldukları için.
Dosya, "dondurucuya" alındı.
Yani rafa.
Sonra, itiraz. Yargı'daki hayıflanma durumu derken.
***
Nihayet!
HSYK karar verdi.
Yargılama "izniyle" dava dondurucudan çıkarıldı.
Kaldığı yerden; İzmir 1. Ağır ceza mahkemesinde görülecek.
Sonuç ne olur bilmem.
***
Kendi paşasını öldürecek kadar gözü dönmüş.
Sonra Lice'yi yakıp-yıkan.
16 sivil insanı, "katledebilen" zihniyet.
Ve o zihniyetin uygulayıcıları; "mahkûm olur mu, olmaz mı?"
Göreceğiz!
***
Ama!
Davanın daha yargının ilk basamaklarında.
Böylesi; "muameleye" tabi olması.
Pek tabi ki.
Ciddi ve vahim bir derecede; "güven" zedelemesine neden olduğunu söyleyebilirim.
***
Ki.
Son dönemlerde yaygın olan; "dava göçleri?" başladı.
Özellikle; Faili meçhul cinayetlere ilişkin.
Ki son olarak, KCK davaları da.
Tabiri caizse; "yangından" mal kaçırırcasına, davalar batı illerin gönderiliyor.
Hepsindeki gerekçe aynı; "güvenlik!"
***
İyi de; güvenlik kimin yönünde.
Mağdurlar için mi?
Sanıklar için mi?
Davanın müdahalesiz seyri için mi?
Bilemiyorum.
Kafam pek almıyor şuan ki, mevzuat durum!
***
Tenzili rütbeli savcımız!
Durdu Kavak.
Bir dönem, Diyarbakır'da başsavcı olarak görev yaptı.
Dönemin, HSYK himayesinde.
Sonra, İzmir'e terfi etti.
Bilahare, HSYK’daki değişimle, "kendisi" için kep düştü kel göründü misali.
İlk tenzil-i rütbeyi aldı; İzmir'den Manisa'ya atandı... 
Son olarak geçtiğimiz haftaki HSYK kararnamesiyle ikinci bir tenzil-i rütbeyle düz savcı olarak Uşak'a atandı..
***
Dün bir beyanat vermiş.
HSYK'ya gönderme yaparak.
Diyor ki;
"Değişim ve dönüşüm rüzgârı yaşıyor?"
Eee. 
Sormak lazım gerekmez mi?
HSYK'da eskiden; "vesayet" vardı?
Paralel yapı ikmali vardı?
Yeni yeni değişim ve dönüşümle kısmi de olsa; "birilerini koruma ve kollama kalkanı" kalktı.
Ne demişler; "Gün olur devran döner?
Hayırlı Cumalar…