Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

Halktan siyasilere "hodri meydan?"

Hep deriz…
Siyaset "bir uzlaşma" sanatıdır..
Ki öyledir..
Peki, bizdeki "sanatsal" faaliyet nasıl?
Maalesef!
Çıkmaz sokağında ötesinde; "uzlaşmaz"
Bozguncu.
Kavgacı.
Hizipçi "kör" taassubun, cenderesinde!
***
En basit hadiseden tutun da.
En Milli meseleye kadar…
Siyaset..
Hele ki, Cumhuriyet'ten, bugüne kadar..
Gelip-giden iktidarlar.
Ve siyasi aktörlerin tümü dahil.
Ne talihsiz bir serüven ki bila istisna "kibir ve gururun" esaretiyle, var olmuşlardır.
***
Ne milli uzlaşma.
Ne milli olmayan bir uzlaşma sağlanabilmiş değil…
Sürekli; "yüksek duvarlar" örülmüş.
Halktan.
Seçmeninden.
Hatta kendi siyasal akımından bile "uzak" durmuşlardır.
Felsefesinin "aksine" manevralarda bulunmuştur..
Kapalı kapılar ardında siyaset..
Kozmik siyaset...
***
Ve hep birilerinin namı hesabına çalışılmış..
Kendi halkı yararına değil..
Küresel güçler adına..
Gelinen çağa bakın..
Ki hala sokaktaki vatandaş ne diyor?
"Ey siyasiler…
Sırça köşklerden inin.. Halkın arasına girin..
Halimizi görün."
Ne yapsın…
Halk seçimden seçime görüyor; "siyasetçinin" yüzünü..
Sonra; ne arayan ne soran var?
***
Evet…
Acı, gözyaşı, gencecik bedenler.
Fidanlar..
Ter-ü taze evlatlar ölüyor/öldürülüyor/öldürüyor…
Tabutlar içinde..
Resmi törenler..
Gayri resmi cenaze merasimleri..
Silah.. Barut.. Şiddet..
Jetler..
90'lı yılların "kirli çatışma" atmosferinde bedenler kurban veriyoruz.
Büyük bir belirsizlik hakim…
Korku.. Endişe.. Kaygı..
Alabildiğine...
***
Vahim bir gidişat…
Karanlık bir tünel.. Uçsuz-bucaksız..
Ne acıdır ki taraflar cephesinde "çözümsüzlük" hakim..
Işık dahi yok..
Özellikle siyasiler..
Ağzı açılan;" imhadan, silahtan, yok etmekten" bahsediyor..
Kökünü kazıyacağız diyor..
Tıpkı, 90'ların konsepti gibi..
Meseleyi 'güvenlik" çemberinde görüyor…
Bu zihniyetin "ne kadar ayrıştırıcı" olduğunu gördük..
Ülkeye ve millete kestiği ağır fatura hala da ödeniyor..
Yaralı sarılmış değil.. 
Bilakis; kangrenleşmiş… En küçük bir kaşımada kan revan oluyor.
***
Kimse düşünmüyor. 
Eee.
Ne yapalım, balık aklına sahip olduk ya ondan!.
Cumhuriyet öncesi ve sonrası var..
Ama; 12 Eylül bu işin "tohumunu" attı..
90'lı yıllar…
İnkar.. Asimilasyon.. İşkence.. Faili meçhul cinayetler..
Toplu katliamlar..
Asma-kesme..
Cezaevindeki nifazlar.
Yaratılan korku imparatorluğuyla; "kök" saldırdı..
Sonra "alan hakimiyetiyle" üç coğrafyayı kapsadı..
Ve bugün "küresel" noktada…
İşte bu görülmüyor, görmezden geliniyor..
***
Eğer aynı akil devam ederse..
Silaha mislisiyle karşılık verilirse..
Tanklar.. Toplar.. Tüfekler dizilirse..
Herkes kendisine mevzi kazarsa...
Ölümler çoğalırsa.. 
Cenazeler peş peşe; baba ocaklarına kör ateşi gibi düşerse..
Dünden daha vahim.
Daha dehşetli bir noktaya gelinir ki; "iç savaşı" bırakın yaşamayı..
Ötesi bir hale geliriz ki "maazallah.."
Türkiye işte o zaman "kan gölüne" döner...
***
Hiç mi ders-i ibret alınmıyor.
Hiç mi, komşu ülkelerdeki "yanan ateş" görülmüyor..
Hiç mi tarihin sayfalarına bakılmıyor..
Ne yazık ki?
Deve kuşu misali.. 
Kafalar kuma gömülmüş, gövde dışarıda.
İşte, Suriye..
İşte Irak.. İşte Mısır..
İşte Afganistan.. Afrika..
Belki "etkin kimliğe" dayalı bir durum ağırlıkta değilse de var olan; "bir akımın" siyasal iktidara karşı duruşudur.
Şiddet şiddeti..
Kan ölüm ve gözyaşını doğurur, artırır…
***
Şu an.. 
Gelinen nokta itibariyle..
Kim ne derse desin..
Hangi gerekçenin arkasına sığınırsa sığınsın…
Suruç'taki katliam mı?
Ceylanpınar'da uykuda şehit edilen iki polis mi?
Yoksa sonrasındaki "vahşice ölümler mi?"
Daha ötesi, 5 Haziran'daki bomba mı?
9 Haziran'daki infaz ve ardından, öldürmeler mi?
Arkasına sığınılmasın… 
Kendine de kimse; "kalkan" inşa etmesin..
Etki-tepki misali…
 
***
Ülkenin ve bölgenin "kan revan" haline gelmesi.
Ellerin tetikte..
Gözlerin "ölüm ve intikam aradığı" atmosfere girmemizde tek bir sorumlu var..
O da; "mevcut siyasi" mekanizmadır..
Salt iktidar için demiyorum..
Tüm siyasi akımlar için; "aynı suç ve sorumluluk" söz konusu..
Çünkü bir türlü; "Siyasetin" o "uzlaşma sanatını" hayata geçiremediler.
***
Varsa yoksa "kibir ve gurur!"… 
Kendini üstün görme.. 
Ötesi yok…
Olup bitenin üzerinden siyasi devşirme.
Rant elde etme.
Peki, sokak bu gidişata, siyasilerin vurdumduymazlığına, sorumsuzca hareketine ne diyor? 
Yani halk bu konuda ne diyor?
Doğrusu.
Halk derken "radikalleri" çıkarırsak..
Öfkeli..Hem de isyan eder noktada öfkeli..
"Biraz huzur" diyor..
***
Siyasetçilere...
Ayrı-gayrı etmeden; "Parlamentonun" yani 550 milletvekilinin tümüne..
Veryansın ediyor…
Haklı….
"Yerden göğe kadar haklıyım" diyerek söze giriyor..
Biz mesajımızı verdik 7 Haziran'da..
Ey siyasiler; "uzlaşın"..
Yeter artık, "siyasetin uzlaşma" sanatını icra edin..
Biz bunu istiyoruz..
Ve sizde dediklerimizi "aldığınız vekaletle" yerine getirmeniz gerekir..
Mızmızlık, kibir ve gurur yapmayın..
***
Biz size!..
Milli meselemizin çözülmesi için de "tam destek" verdik..
Dedik ki..
Yeter artık; "analar ağlamasın.. evlatlar ölmesin.?"
Bu işi; "mutabakatla, diyalogla" çözün..
Silahı değil..
Siyaseti konuşturup; "gençleri dağdan" indirin..
Ve biz bu yolda; "sizlerle birlikte baş koyuyoruz" dedik..
***
2 yıl.. Hatta 2.5 yıl iyi gittiniz…
Sevindik..
Umutlandık; "barış geliyor" diye..
Batı'ya "cenazeler" gitmedi...
Doğu'da "çatışma" yaşanmadı; "hiç bir ana yüreği" korku dolu kabuslar görmedi
Huzur.. Güven.. İstikrar hakimdi..
Sosyal.. Ekonomik.. Kültürel refah oluşmaya başladı.
Daimi nokta için hangi adımı attınız..
Kim kimle görüştü; "ne karşı çıktık, ne de bunu yapın dedik.."
Siz bilirsiniz.. Siz yaparsınız dedik..
Ama yapın yeter ki huzur gelsin!…
***
Evet…
Arada bir yol kazalarınız oldu.. 
Olmadı değil..
Biz bunları da; "görmezden" geldik..
Barış kolay inşa edilmez diyerek; "sineye çektik.."
Yeter ki; "kalıcı barış" olsun..
Yeter ki, Türkiye "demokratikleşsin.."
Yeter ki, halkların kardeşliği "özgür yaşam" alanı bulsun..
Bunun için de yüzde 80, yüzde 90 davanın arkasında durduk..
***
Bir dizi maddeler sıraladınız; mutabakata vardık diye..
Dava artık, "hükümetin değil, devlet politikası" dediniz.
Dolmabahçe sarayında resim çektiniz.
10 maddelik mutabakat imzaladınız..
Kandil kongre kararı alıp silah bırakacak..
Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit kaldırılacak harekat alanı genişleyecek?
PKK'nın hiç bir silahlı unsuru ülkede kalmayacak..
Saldırılar olmayacak..
Molotofkokteyli atılmayacak..
Sokaklar terörize edilmeyecek..
Yollar kesilmeyecek.. İnsanlar kaçırılmayacak..
Kısacası; herkes "ovaya" inip, siyasi kulvarda kendini idame edecek..
***
Ama siz ne yaptınız?…
İşi "çözmek" yerine gevşek davrandınız… 
Oyalama taktiğine gittiniz..
Ne mutabakatınız,
Ne uzlaşmanız,
Ne de sorunu çözme noktasındaki "iradeniz" hepsi bizlerin deyimiyle; "fasa-fiso" çıktı..
Şimdi yeniden eller tetikte, yeniden ölümler, yeniden kaos üretiyorsunuz..
***
Evet..
Biz size "bu işi başarın" diye oy verdik..
Ama görünen o ki; "siz kibir ve gururunuzdan" dönmüyorsunuz..
Ülkeyi ve milleti düşündüğünüz yok..
Varsa yoksa kendi siyasi geleceğiniz.
Ama! 
Siz ne yapsanız da..
İnadınıza..
Size rağmen halklar olarak; "barışa" sımsıkı sarılacağız..
Kimse; "bizi birbirimize" kırdıramayacak.
Yüz yıldır bunu beceremediler, beceremediniz?
Bir yüzyıl daha, uğraşacaklar/uğraşacaksınız? 
Sonrası; Allah kerim..
Elbet bir gün; "Siyasetin bir uzlaşma sanatı" olduğunu bilen çıkar?
***
Ancak sizlerle hesabımız var..
Erken seçim diyorsunuz..
Düne kadar "uzlaşın diyorduk, ama artık demiyoruz.."
Size "hodri meydan' diyoruz.
Getirin sandığı görürsünüz; "ense traşınızı"
El mi yaman..  Bey mi yaman..
Evet, işte sokağın çığlık çığlığa, söylediği bunlar..
Çünkü o da; bıçak kemiğe dayandı diyor..
Eee..
Siyasiler artık düşünsünler; "uzlaşma sanatının" ne kadar önem arz ettiğini..
Kendileri bilir..
Sille-i milletin tokadı fenadır.
Bir vurdu mu, felek şaşırtır…
Doğrusu….
 


Bu Makale 5178 kere okunmuştur.