JI PARA İKİNCİ…

Vaaayy… Maşallaaaah.

Nazar değmesin!

Diyarbakır.

Sağlık faaliyetlerinde.

Hizmet.

Ve yapı kalitesinde; "Türkiye ikincisi(!) olmuş…

Pardon.

Arkadaşlar uyarıyor...

İkinci olmuş.

Ama ön sıralamada değil.

Arkadan.

Yani, 89 Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri arasında; başarıda "sondan ikinci."

87'inci yani.

Eee.

Ne diyelim boşuna burada yırtınmadık…

Sağlık.

Yönetimsel olarak; Sağlıksız diye.

Keyfiyetin.

Zafiyetin.

Yolsuzluğun, usulsüzlüğün; "ayyuka çıktığı."

Enva-i şaibenin döndüğünü, yazdık-çizdik.

Ama kime dersin.

***

Ne siyasilerimiz.

Ne etkili zevatımız.

Ne de, Bakanlık.

Ne de kurum yetkilileri duymazlıktan gelip, "kulak tıkadı."

Nasıl olsa!

Diyarbakır "sahipsiz", soranı ilgileneni yok.

Siyasileri; "kendiyle" barışık değil.

Birbirlerinin; "kuyusunu kazıyor."

Bürokrat desen.

Aynı zihniyetle; "nasıl iş bitiririm?" fikrinde.

***

Yazıklar olsun.

Hem de.

Bir kere değil binlerce kez yazıklar olsun.

Bize mi?

Kentin yetkililerine mi?

Yoksa sorumlu zevata mı?

Siz karar verin…

Metropol bir kent.

Sözde Ortadoğu'nun sağlık Kampusu olmaya aday.

Koca koca dev hastane binaları.

Ama hizmet kalitesi, faaliyet üstünlüğü; "lağım" çukurundan beter.

***

Dile kolay!

89 Kamu Hastaneleri Genel Sekreterleri içerisinde.

Gel.

Arkadan, ikinci ol.

Jİ para gel.

Yani 87'inci sırada yer al.

Haberi ilk aldığımda doğrusu şaşırmadım; çünkü belliydi.

Odasından dışarıyı görmeyen.

Halkla istişarede bulunmayan.

Medya'dan kaçan.

Sorunların çözümüne yönelik; "yüreklilik ortaya" koyamayan bir anlayış, bir başarı getirir mi?

Ne mümkün?

Getirmediği de şimdi tescillendi.

***

Daha kaç gün önceydi.

Yazmıştım.

Akıllı hastaneyi "akılsızlaştırıp" çöplüğe döndürdüler diye.

Acil servisin önü.

Moloz mu?

Toz dağları mı?

Çöplük alanı mı ne dersen var hepsi mevcut.

Tabi bunların düzeltilmesi için de; 7,5 milyon liralık ihale yapılmıştı.

Peyzaj ihalesi.

***

Gören var mı?

Hastanedeki peyzajı.

Çevresel düzenlemeyi?

Yok.

Biliyorum avazınızın çıktığı kadar; bağırıyorsunuz.

Yooooook diye.

Ama şunu da dediğinizi duyar gibiyim.

Yuh olsun!

Biz de yok dedik ve yuh olsun diyoruz.

Ama kime dinletirsin.

Neyse.

Bakalım bu başarıya ilgililer ne diyecekler.

Zat-ı muhtereme; "madalya mı" takacaklar?

Yoksa aylarca öncesi yapmaları gerekeni mi yapacaklar; "terk et o koltuğu" diye.

Göreceğiz.

***

PARLAMENTO NERDESİN?

Yeter.

Utanın.

Dünya size/bize gülüyor.

Kurtlar ise.

Keyif içerisinde "dökülen-akıtılan" kandan nemalanıyor.

Kaos.

Kaotik ortam; "ha bire" sayenizde körükleniyor.

Yetmedi mi; bu kadar dökülen kan.

Kaybedilen canlar.

Daha kaç, insanın ölmesini istiyorsunuz.

***

Evet.

Deyin bakalım; "daha" kaç terörlü.

Şiddetli.

İşkenceli.

Ölümlü.

İnkâra dayalı asimilasyon yıllarını yaşayacağız.

100 sene mi?

150 senemi gerekli.

Kaç asır deyin.

Deyin ki bilelim; "işkembeniz ne zaman" dolacak?

Ne zaman doyacaksınız akan kandan.

***

Beyler.

Ey siyasiler.

Ülkenin idarecileri.

İktidar. Muhalefet. Yavru, ana muhalefet.

Fark etmez.

Devletin nizamını elinde tutan tüm kurumlaradır zersenişim.

Kısacası.

Yasama. Yürütme ve Yargı...

Sizler.

Demokratik Parlamenter sisteminin uygulayıcıları değil misiniz?

***

Ülke.

Millet çok derin, karanlık bir tünele sürükleniyor.

Akıbeti meçhul.

Herkes silahı, tankı, tüfeği konuşuyor.

Bugün kaç yer bombalandı.

Kaç araç yakıldı.

Kaç kişi gözaltına alındı.

Kaçırılan.

Yaralanan kaç kişi.

Asker. Polis.

PKK'li.

IŞİD'ci ve daha bilmem hangi oluşum.

Kim kime ne kadar 'zayiat verdi?

***

Dün de ifade ettim.

Hal-i hazırda döndük 90'lı yıllara.

Kirli.

Karanlık.

Ve kim dost, kim düşman, kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir ortam.

Örgütler.

Gladyolar.

Uluslararası ajanlar.

Cirit atıyor.

Ohal'i öteleyen atmosfer içerisindeyiz.

Halk.

İnsanlar.

Ölmemek, belaya gelmemek, kazaya uğramamak için; "yaşam" gayretinde.

***

Ekonomi durdu.

Esnaf siftahsız kepenk kapatıyor.

İş yok. Güç yok.

Yatırım desen ne gezer.

Var olan.

Ya yakılıyor. Ya rüşvete, hileye kurban ediliyor.

Yani; ülke yolgeçen hanına döndü.

Bilinmezliği yaşıyoruz.

***

Gazete manşetlerine, köşe yorumcularına bakın.

Eski günleri yaşar haldeyiz.

Lügate dâhil olan ama son üç yıldır unutulan cümleler yeniden kuruluyor.

Jetler bombaladı.

20 sorti.

Asker teyakkuzda.

Sınırda kuş uçmuyor.

Şafak baskını.

Askeri birlikler, sınıra kaydırıldı.

Askeri uçak takviyesi.

PKK baskın yaptı. Polise bombalı saldırı.

Tuzak. Kumpas.

Hedefler imha edildi.

Tam isabet.

Ve daha neler diyebileceğimiz; ifadeler.

***

Yani. 90'lı. 2000'l i yılların.

Terör.

Ve Terörle mücadele konsepti.

Yazıklar olsun.

Gelinen aşama.

Ve bu aşamayı yaşatan zihniyete.

Hepsi.

Bila istisna; "demokrasiye" düşman.

Yok edici…

***

Ama sizler.

Sözde demokrasi savunucuları.

Maalesef.

Siyasi gelecek hesabı içerisindesiniz.

Parti menfaati.

Lider beklentisi.

Milletvekillerin gelecek garantisi.

Yani; "siyasi bilek" güreşi içerisindesiniz.

Bakanlık hesapları.

Hangi parti kaç bakanlık.

Hangi parti hangi ekonomik yatırım bakanlığı alır diye; "ayak oyunu" yapılıyor.

***

Yahu aklınızı başınıza alın.

Yuh olsun sizin bu halinize.

Ettiğiniz yemin.

Verdiğiniz sözler.

Seçim dönemindeki vaatleriniz nerde kaldı?

Hani memleket sevdalılığınız?

Nerde kaldı "vatan-millet-sakaryalılığınız"?

Namusum, Şerefim üzerine yemin ederim ki; "Ülkem ve Milletim" için çalışacağıma dair verdiğiniz söz nerede?

Demek ki; hepsi palavra.

***

Yani;

Demokratik Parlamenter Sistemi.

Gün oğlu.

İşine geldiği gibi; "işlev" gören bir sistem mi?

Evet.

Halkın size tevdi ettiği "vekâlete" maalesef ihanet ediyorsunuz.

Hakkını vermiyorsunuz.

Kimse; "kabahat" kimde yani müssebip kim diye arayışa girmesin.

***

Bir suçluluk varsa.

Bir kabahatkar aranıyorsa.

Uzakta değil.

Bilakis sizlersiniz.

Ve işgal ettiğiniz koltukların; "nizamıdır?"

O'nun için…

Biraz insaf,

Biraz insanlık,

Biraz sorumluluk,

Biraz edilen yemindeki şeref ve namus haysiyeti.

***

Göreve.

Önceki günkü Sözün manşeti anlamlıydı.

Halktan.

STK'lardan gelen mesajın muhtevası noktasında.

Eeeey. Meclis Göreve!

Ülkenin her coğrafyası "çayır çayır" yanıyor.

Evlat acıları "kör ateşi" gibi yüreklere iniyor.

Yeter artık...

Siyasi hesapları terk edin; "meselenin çözümüne" hamle yapın.

Ama kime!

***

Hükümet.

Partilileri olup-bitenle ilgili bilgilendirme turunda imiş.

Kime gidiyor.

CHP ve MHP'ye.

Peki, dördüncü parti olan HDP nerde.

O yok.

Niye yok, neden yok sorusuna cevap malum.

İyi güzel de.

Sorunun çözümü için; "parlamento" neden işlev almıyor ki?

Zaten olup-biten ulu orta yerde cereyan ediyor.

Gizli olan ne?

***

Bir okurun ifadesiyle.

Bu ülkede,

Bu parlamentoda.

Bu devletin sisteminde,

Bu anayasada,

Bu milletin benliğinde "sen-ben kavgası" olduğu müddetçe.

Biz ne salih-i selameti görebiliriz.

Ne de, huzuru, güveni, istikrarı, kardeşliği ve barışı yakalayabiliriz?

***

Ve ne de; bizi bin yıldır ayakta tutan "kardeşliği" koruyabiliriz?

Ki bu kardeşlik vahim şekilde; "hizipleşiyor" kutuplaşıyor.

Maazallah.

Durum vahimin de ötesinde vahamet içeriyor.

Kim kimi; tenha yerde yakalarsa!

Vaziyet bu…