Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

KAOSUN PLANLAYICISI KİM?

Yazar Mehmet Ali Altındağ.

İki gündür Söz Gazetesinde; "At izi, it izi karışımı" başlığıyla, yazıyor.

Terörün.                                    

Devletin derin mekanizması.

Bürokrasi.

Ve Yargı'daki zafiyetin "yarattığı" kaotik ortamı.

Tarihi nitelik taşıyan örnekler de sıralayarak.

***

Benim de; mağdur olduğum.

1996'dan,

2001 yılına kadar, Diyarbakır "eksenli" kişilere, ailelere yönelik kurulan, sinsi kumpasları.

PKK adını kulllanarak.

Hangi makamın,

Hangi yetkilinin "nasıl" bir kurgulama yaparak.

Suç isnat ettiği.

Ve bununla "insanların" yarınlarını nasıl karattığını, anlatıyor…

***

Her ne kadar.

Tarihsel olarak, "O dönemde" hukuk bugünkü gibi katledilmemişti.

Ki vicdanlarını cüzdana kaptırmayan, yargı kahramanları vardı.

Onlar, hakikatleri;

"At izi iz izi karışımı" içerisinden ayıklanıp, ortaya çıkarmıştı.

Hak.

Hukuk ve Adaletin "tecellisi" adına…

***

Dile kolay.

JİTEM.

MİT.

Ve Polisin içerisindeki, "gizli yapılanma"

Pek tabi ki, "Yargı'daki" menfaatperestliğe bulaşmış bir kesim.

Bol gruplu çete yapılar.

İş  çevreleri…

Gündüz gülahlı, gece silahlı zevat.

Koolektif içerisinde; "mafyavari" faaliyet güdülüyordu.

***

Düşünün..

Sizi 25 gün içerisinde; iki farklı fraksiyonun üyesi yapıyorlar.

Fişleme.

Sahte doküman, düzenleyip suç isnat ediyorlar.

Ve tüm bunları da, "resmi kayıttan" geçiriyorlar.

İmza atanlar.

Paşa, Komutan, Bölge Başkanı, Başsavcı.

Ve JİTEM'in "tetikçileri"…

***

İşte.

80'li, 90'lı yıllar böylesi bir "havayı" solduruyordu ülke ahalisine.

O tarihin faili meçhul cinayetlerine,

Katliamlarına,

Suikastlarına,

Eşref Bitlis'ten, Bahtiyar Aydın'a,

Gaffar Okkan'dan, Uğur Mumcu'ya kadar işlenen "siyasi infazlar.."

***

Kimler.

Hangi kumpaslarla "ortadan" kaldırılıp infaz edildi.

Anlayacağınız.

O gün, terör örgütleri dahil.

Devlet.

Ve Terörle mücadele mekanizmasında olanlar.

Bile istisna.

Kim dost, kim düşman belli değildi.

Çünkü hepsi; "birbirine" hizmet ediyordu.

***

Ne yazık ki.

Hal-i hazırdaki hava da, şuan için bu tablo içerisinde.

Büyükler.

Ki Altındağ hayat tecrübesiyle,

Kendisine yönelik komploların muhtevasıyla, boşuna tarihi ifadeye kullanmıyor.

"At izi it izine karışmış" diye.

Aynen de öyle.

***

Malum böylesi devrelerde.

Tüm şer güçler.

Kişisel, husumetler.

İntikam duyguları.

Yani envai kötülüklerin tüm hücreleri harekete geçer.

Severler böylesi ortamları.

Ve kim vurdu, kim vuruldu saati başlar/başlatılır.

***

Ne devlet,

Ne örgütler,

Ne toplum olup biteni takip edemez duruma gelir.

İşte; Suruç'taki vahşet.

IŞİD deniliyor.

Ama canlı bombanın "varlığı" hakkındaki bilgiler.

Ortaya çıkan, "kayıp, aranır, teknik takibi" gibi soruşturma..

Ve itirafçıların beyanları haliyle, birden "ibreyi" değiştiriyor.

***

Yani.

IŞİD yapısından çıkıyor.

Birden karşınıza acaba dedirten bir tabloyla; "Derin bir organizasyon?" dedirtiyor.

Meçhul.

Hemen akabinde, Ceylanpınar'da "iki polisin" öldürülmesi.

Allah rahmet eylesin.

***

Bekâr evinde kalıyorlarmış.

Evde zorlama yok.

Kapı kırılmış değil.

Dağınıklık yok..

Susturucu silahla vurulmuşlar.

Ve saldırıdan, PKK sorumlu tutuldu.

Her ne kadar.

Örgüt "üstlendiyse de" doğrusu inanmıyorum.

Mevzu olsa olsa; "taşeronlaşmadır."

Yoksa.

İnfaz usulü PKK'ye ait değil.

Meçhul.

***

 

Ve önceki gün; Diyarbakır.

Bir polis şehit.

Bir poliste, ağır yaralı.

Şehit polise Allah'tan rahmet, yaralıya da acil şifalar.

Vakaya bakın.

155'e ihbar geliyor 'Trafik kazası var' diye?

***

Ekip gidiyor.

Polisler araçtan iner iner "maskeli iki kişinin" silahlı saldırısına uğruyor.

Garip bir hal.

Kaza mı, kumpas mı?

İhbar mı, kumpas mı?

Hangisi?

***

Dedik ya!

At izi, it izi karışmış.

Güneydoğu'da "ajanlar" cirit atıyor…

İran mı?

Irak mı, Suriye mı, MOSAD mı, CIA mı?

Kim dersen var?

Hepsi kendine göre "maşalı" bir örgüt işbirliğiyle, faaliyet yürütüyor.

***

Suriye'den.

Irak'tan gelen 2 milyon mülteciden söz ediyoruz.

Peki bunların hepsi; "iç savaştan" kaçıp gelenler mi?

Yoksa aralarına sızan, "taşeron" tipli örgütler yok mu?

Var.

Bir okurum bu meyanda şöyle bir mail atmıştı.

6–8 Ekim olaylarıyla alakalı; "Gelin. Suriyeliler burada, binayı yakıyorlar diye"

***

Sonuç itibariyle!

Terör hücreleri.

Şu veya bu demiyorum.

Şuan ki tüm faaliyetleri şu noktaya, hizmet ediyor.

Esed'e.

Ve o'nun gibi, Türkiye üzerinde "cerrahi" müdahale heveslisi güçlere hizmet ediyorlar.

Ekmeklerine yağ sürüyorlar.

Tabiri caizse; 80 misali.

Postalları çağrıyorlar.

***

İşte böylesi ortamlar.

Şu sorguyu ikmale getiriyor.

Aman ha. Aman.

Gaflete. Dalalete. Zafiyete; "gelinmesin."

Yoksa!

Yekvücut vaziyette, bu gemi batar.

Önceki günkü Söz Gazetesinin manşetini şöyle atmıştık;

"Kurt dumanlı havayı sever."

Bu ifade aslında; "olup-bitenlerin" tek cümlelik analiz olmaya yeter de artar.

 

* * *

 

TEHLİKELİ GELİŞMELER?

Ne yazık ki.

Kaotik ortam vahim tehlikeleri de körüklüyor.

İşte Adana'da yaşananlar.

33 yaşındaki Ethem Türkben.

İddiaya göre.

IŞİD'e benzetildiği için "tehdit" edilmiş.

Önceki gün de korkunç bir şekilde, hamile eşi ve üç çocuğuyla "akşam yemeği" yerken vuruluyor.

Hem de, ailesinin gözü önünde.

Saldıran iki maskeli kişi.

***

Yakınlarının iddiası.

Diyorlar ki, Türkben'i PKK'liler öldürdü.

Türkben, Siverekli.

Cenazesi ilçede toprağa verildi.

HÜDA-PAR'a yakın bir isim olacak ki, cenazesine parti üyeleri katıldı...

Ne var ki, bir gün sonra.

Aynı mahallede 44 yaşındaki Hamit Demli silahlı saldırıya uğruyor.

Demli'nin HDP'li olduğu söyleniyor.

Yani PKK yanlısı.

Esnaf.

Şuan için, Demli hastanede tedavi ediliyor.

Saldırının İntikam, amaçlı olduğu söyleniyor.

Yine aynı saatlerde, HDP'nin mahalle temsilciliğine ses bombası atılıyor.

***

 

Dikkat edin.

Kumpasın, nasıl bir plan içerdiğini.

Yeniden, 90'lı yıllardaki gibi; PKK-Hizbullah çatışmasını körüklemek.

Aslında bu "sinsi plan", son iki yıldır Güneydoğu'da yaygın bir şekilde icra edilmiyor değil.

Ediliyor.

Ki son olarak, Aytaç Baran'a yönelik suikast.

Ve ardından, Üç HDP'linin infaz edilmesi.

Hepsi işte böylesi bir "vahim tehlikeyi" ikmale getirmeye yöneliktir.

Bunun üzerinden de; "Türkiye’yi Suriyeleştirme. İç Savaş yaratmak."

 ***

O'nun için.

Gerçekleri görmeli.

Kulakları tıkamamalı.

Bu memleket düzlüğe, barışa ve demokrasiye kavuşacaksa bu "hakikatleri" duygularla değil, akıl havsalasıyla, görüp, tavır koymak gerekir.

Aksi halde, bizim de akıbetimiz, Suriye ve Irak'tan geri kalmaz.

Sizce!…


Bu Makale 9423 kere okunmuştur.