Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

KÂİNAT KATLEDİLDİ

İslam dini.

Müslüman için.

İnsan "insan" olarak hedef alınır.

İnanç.

Din.

Mezhep.

Siyasi fikri dâhil.

Ayrı-gayri de olsa inanç paydasında "İnsan" insan olarak merkeze alınıp, "yaşam hakkının" kutsallığını emir eder.

***

Ve şunu der.

Bir insanı öldüren; "kâinatı" öldürmüş demektir.

Evet.

"İnsan" olarak yaşam hakkı kutsaldır.

Suruç vahşeti.

32 İnsan katledildi.

100'ün üzerinde de yaralı var.

***

Bu kişiler.

Fikri-zikri, farklı olabilir.

Muhalif de olabilir.

Ama siviller.

Bir savaşın "içerisinde" değiller.

Eli silahlı.

Ya da "terörist" bir faaliyetin içerisinde bulunmuş da değil.

***

Masum. Silahsız!

"Sosyal" dayanışma için; Suruç'taydılar.

Kobani'ye geçeceklerdi.

Orada "kütüphane" yapmak.

İnsani yardımda bulunmak üzere; gideceklerdi.

Ve dikkat çekeceklerdi.

Suriye'de. Kobani'de; "İnsanlık" yok ediliyor diye.

***

Ama!

Haince. Kalleşçe.

Sinsice; kurgulu bir "canlı bomba" tarafından; "hedef" alındılar.

Onlar öldü.

Ancak ardlarında; "İnsanlığın" nasıl katledildiğini bıraktılar.

Bir abide gibi.

***

Evet.

Kaybettiklerimize rahmet.

Yaralılara acil şifa.

Ve Türkiye için de; "başsağlığı" diliyorum.

Ve bu saldırı; "bir insanlık suçudur".

Tarihe de bu noktada not düşürülmelidir.

***

HEDEF TÜRKİYE!

Hiç kuşkusuz.

Çünkü.

Saldırı, Sosyalist Gençler hedef alınarak yapılmış ise de.

Ana; "plan" başka.

Kürt siyasetine de değil.

Kobani.

Ya da, Suriye'deki "kaotik" ortamın, alevlenmesine dairde değil.

Saldırı Türkiye'nin bizatihi kendisine yöneliktir.

***

Türkiye!

Şuan için;

Ortadoğu ülkeleri içerisinde "Barış ve Demokrasi" limanı.

Ve İslam ülkeleri için de "ağabey" konumunda.

İşte bu ağabeyliği.

Demokrasi ve Barış limanını; "tarumar" etmek istiyorlar.

Ki, İslam dünyası tamamen "yerle-bir" olsun.

Bunun için de; "böylesi" argümanlar icat ediliyor.

O'nun için yaratılmak istenilen "ateş çemberine" dikkat!

***

Büyük Ortadoğu.

Ve bölgedeki, harita değişimi için!

Düğmeye basan.

Kurgulu planı hayata geçiren "Küresel Güçler"

Ve Emperyalistler.

Ki istedikleri de, uzun süredir Türkiye'yi "ateş çemberinin" içine çekmek.

***

Hem; Ortadoğu'nun alevine.

Hem de, ülkenin kendi "iç savaşına"…

Ne yazık ki.

Bu kurguya, algı operasyonuyla "ülke içerisinde de" ciddi bir, körükleme söz konusu.

Özellikle; "çözüm sürecinin" sekteye uğratılarak.

Kürtleri bu noktada; "argüman" olarak kullanmak.

***

Bu nedenle.

Bölge halkı.

Türkiye halkları.

Herkes.

Provokatif "iç savaşın" fitillini ateşlemek isteyenlerin "hedefinin" ne olduğunu, iyi görmeli.

Aksi takdirde; "bu güçlerin" emellerine ulaşmaları "an meselesi."

***

SİYASİ DEVŞİRME!

En önemlisi!

Ülkenin idaresine soyunanlar.

Halkın iradesini temsil ettiklerine dair yetki alanlar.

Ey siyasiler.

Ve Parti liderleri.

Görüyoruz ki; "vahim bir handikabın" içerisindesiniz.

Akan kandan,

Dökülen gözyaşından,

Oluşan provokatif ortamdan; "siyasi rant" yaratma gayretkeşliği içerisindesiniz.

***

Bir taraftan

Demokrasiden,

İnsan haklarından

Özgürlükten, yeni Türkiye'den dem vuracaksın.

Barış diyeceksin.

***

Teröre. Terörizme!

Vahşete.

İnsanlık suçuna karşı; "dik durmak" yerine!

Bu saldırıyı "kim yaptı, hangi güçler organize" etti.

Hedef nedir?

Türkiye'yi "iç savaşa sürüklemek mi" istiyorlar demek yerine.

Tam aksine; "istikrar" bozucu, söylem ve eylemlere girişmek ne kadar doğru.

***

Deniliyor ki!

Türkiye "IŞİD'i" destekliyor.

Hatta silah imkânı yaratıyor.

Doğrusu.

Buna inanmak, kanmak evet gerçektir demek; "arıza-i bir akıl."

Bunu, Özgür Suriye ya da El Nusra diye "tanımlanırsa" olabilir.

Bu güçler üzerinden; IŞİD nemalandırılmış olunabilir.

***

Ama bugün!

IŞİD salt Irak için, Suriye için, Lübnan…

Ya da, Suudi Arabistan.

Kuveyt için tehlike arz etmiyor.

En büyük tehlike, Türkiye için. Vahşi ve insanlık dışı bir terör örgütüyle; "yüz yüze".

Ve bu örgüt; Ülkede "iç savaşı" yaratma noktasında; hedef saldırılar yapıyor.

***

Böylesi bir yapıya destek.

Ya da bel çıkmak.

Ayağına değil. Beynine silah dayayıp; sıkmaktır.

İntihardır.

IŞİD'in bir, El Kaide, Taliban.

Gibi bir örgüt olduğu ve bunu kurgulayanların da; "emperyalist ve siyan" güçler olduğunu sağır sultan biliyor.

***

Ki hal-i hazırda.

IŞİD'in varlığı.

Yarattığı vahşi katliamlar; "Dünya içerisinde" İslamifobi yarattığı gibi.

Müslümanları.

İslamiyeti "vahşi, barbar, kafa kesici, insanlık düşmanı" olarak gösterip algı geliştiriyor.

***

Bir taraftan mezhep savaşı.

Bir taraftan, din çatışması yaratmak gayesiyle; "ayaklanan" bir tecall konumunda.

Tüm bunlar aleni iken!

Türkiye böylesi bir gaflet ve delalet içerisinde; "IŞİD'e" bel çıkarsa, çıkma niyetindeyse, "kaybı büyük" olur.

Ki bu desteğe inanmayanlardanım.

***

NE YAPILMASI GEREKİR?

Evet.

Büyüklerimiz ne der?

Bir musibet, bin nasihatten iyidir?

İşte.

Suruç'taki "kalleşçe saldırı da" bir musibet olarak görülmeli.

Ve bundan sonra ne yapılması gerektiğine dair; "beyin eforu" harcanmalı.

***

Yapılması gereken basit.

Nedir o.

Türkiye'yi; kimle çatıştırmak istiyorlar.

Kürtlerle.

Araplarla.

Kendi iç, siyasi muhalif yapılarla. Yani "etnik bir çatışma" yaratılmasını isteniyor.

***

O zaman!

Türkiye "etkin çatışma" yaratıcılığına karşı.

Hedefleri; "belirleyerek", bin yıllık "kardeşlik" bağlarıyla; yeni bir uzlaşı zemini yaratmalıdır.

Ne PKK'yı,

Ne PYD'yi,

Ne Arapları ne de, diğer oluşumları "göz ardı" etmemeli..

Siyasi dizaynda; "katılımcı" olmalı.

Ustalık manevrasıyla; kendini Ortadoğu'nun "ağabeyi, demokrasi limanı" olarak, tescil etmeli.

Yoksa!

İran bu noktada; "iyi hamleler" yaptığı için; Roller değişebilir.

Bu yoldan başka yol yok!

HERŞEYİ ANLATAN RESİM…

Acı büyük.

Sözün bittiği yerdeyiz.

Aslında.

Şu fotoğraf, "iki gencin" ölürken bile, el ele tutuşmuş olmaları; tüm sözcükleri, cümleleri "anlamsız" kıldığı gibi.

İşte; ülke ve milletin "hakikati" bu.

Ölümler bile; "kardeşliği bozamaz."

Diyarbakır Söz olarak; dün bu resmi öne çıkarıp, ana manşeti de; "Ölümler bile kardeşliği bozmaz" diye kullandık.

Evet, Terörü kınamaktan.

Hepimize başsağlığı dilemekten.

Geride kalanlara sabır dilemekten başka hiçbir şey yapamıyoruz!

Ama şunu elden bırakmamız gerekir.

Dayanışmanın, kardeşliğin, el ele olmanın yekvücut, dik duruş sergilememizin de ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlayarak.

GÜVENLİK ZAFİYETİ

Umut ederim ki.

Suruç'ta,

Reyhanlı'da olduğu gibi,

6–8 Ekim'de olduğu gibi,

5 Haziran'daki HDP'nin Diyarbakır mitinginde olduğu gibi,

9 Hazirandaki Aytaç Baran suikastı, ardından 3 HDP'linin öldürülmesinde olduğu gibi ir "güvenlik" zafiyeti olmasın.

Pis kokular gelmesin.

***

Ama!

Görünen o ki; "zafiyet" söz konusu.

Çünkü O gençlerin Suruç'a gelişi. Faaliyetleri.

Kobani'ye geçiş hesapları.

Tüm bunlar "günler öncesi" bilinen ve duyulanlardı.

Ki, istihbaratın bilgisi dâhilinde.

***

Canlı bomba IŞİD militanı da olabilir?

Ya da bir başka örgütün üyesi de olabilir?

Arap. Kürt. Türk.

Ya da, başka bir etkin kimliğe de sahip olabilir.

Fark etmez.

Ama asıl soru; "o canlı bomba" bu gençlerin arasına nasıl sızdı.

Basın açıklaması esnasında; "nasıl" ortalarında yer aldı?

İşte cevap istenilen soru; "zafiyet kimden kaynaklı?".

TARİHE NOT…

Tarihe düşülecek not.

O da şu olmalı.

Savaşın ve barbarlığın kara kurtları "özgür kanatları" yakamasaydı.

Dünya; "kan ve gözyaşı, şiddet ve terörle" yâd edilir miydi?

Sizce.


Bu Makale 9141 kere okunmuştur.