TARİH TEKERRÜR ETMESİN

Bir okurum sormuş..
HDP…
Eş Başkanları..
Ve Milletvekilleri size göre "hukuki" açıdan partinin kapatılması için; "gerekli şartlara" neden olmuş mudur?
Olmuşsa; HDP'nin kapatılması gerekmez mi?
Bir de son iki yıllık…
Özellikle de, seçim dönemi ve sonrasındaki "siyasi açıklamalardan" bir demet alıntıyla soruyor.
Figen Üstündağ'ın beyanı. 
"Sırtımızı, PYD'ye, YPG'ye" dayıyoruz.
Demirtaş'ın "silahlanma çağrısı"
Sarıyıldız'ın Milletvekili dokunulmazlığıyla silahlı kurye işbirliği..
Ve daha birçok alıntı...
***
Tabi bir de sorgulama yapıyor..
Ve kendini bir Kürt olarak da ifade ediyor..
Cevabım şu..
Elbette ki..
"Hukuki şartlar" açısından, önemli döneler bunlar. 
İnkâr da edilemez.
Parti tüzüğü..
Ve Partilerin Anayasal çerçevedeki yapısıyla alakalı; "aykırılık" söz konusu diyebiliriz.
Şartlar kısm-i de olsa olmuştur..
Ama!
Benim savunduğum şu..
Her ne kadar evrensel hukuk şiddet halinde "Partinin" kapatılabileceğini" söylüyorsa da…
Kapatın demiyor?…
HDP, Parti özelinde "kapatmak" hukuka uygun olsa dahi şartlar oluşmuş diye, "dava açılsa" bile…
"Siyaseten çok yanlış"
***
Şöyle Türkiye'nin siyasi tarihine bakın.
Cumhuriyet kuruluşuyla...
Özellikle, Çoğulcu Parlamenter sisteme geçişten bu yana…
Kaç parti kapandı?
Maalesef, parti kapatmalar açısından; "enkaz" istatistik var.
Onlarca partiden söz edebiliriz.
Ben partilerin "kapatılmasını" şöyle gözlemliyorum..
Budanmış ağaç misali.
Kestikçe.
Budandıkça daha bir gürleşiyor/büyüyor müdahaleden "hasada kalmış" tarla gibi, gelişiyor...
Eee.
HDP'nin geldiği siyasi geleneğine bakılırsa; "böylesi bir işlemin" sonuç vermediğini görürüz..
***
Boşuna söylenen bir söz değil..
Suç kişiseldir..
Kişisel suç da, "genele" rücu edilemez..
Bir kişinin işlediği suçtan dolayı tüm cemaati yakmak olur mu?
Ya da bir pire yüzünden, yorgan yakılır mı?
Olmaz.
Hukukta bunun yeri de yoktur, hükmü de!..
O'nun için.
Parti kapatılmasına karşıyım.
Varsa bir suç kişiye özgü olmalı, kişi bunun cezasını çekmeli.
Parti ve seçmeni değil.
***
Ve şu hakikati de herkes görmeli.
Bila istisna; "idrak" etmelidir.
Dikkat edin!
Siz ne HDP'yi PKK'dan, ne de, PKK'yı HDP'den ayıramazsınız..
İkisi de; "etle-tırnak" misali..
Tabi bir de Kürtler açısından PKK ve HDP de örtüşür noktada..
Birbirini tamamlıyor.
O'nun için resme bu pencereden bakmak lazım..
***
PKK'nın 40 yıllık varlığı..
İşte bu noktaya dayanıyor..
Yerelde desteği var.. 
Güneydoğu insanı ekseriyetiyle; "onu" bir terör örgütü olarak görmüyor.
Böyle görülmesine de karşı tepki veriyor.
Hele ki, DAİŞ'in hortlaması. 
Kobani, Rojava bölgesindeki Kürtlere saldırı sonrası tam bir "dayanışma", kenetlenmeye sebep oldu.
İşte resmi kayıtlar..
DAİŞ'in varlığıyla "örgüte katılım" önceki yılların kat be kat fazlası.
***
Bir de şunu görelim.
PKK var iken. 
Silahlı faaliyet içerisinde iken..
Yani, 1980'li, 1990'lı yılların başı diyebileceğimiz dönemde..
Herhangi bir "siyasi" faaliyet yoktu..
Parti de.
Ama sonra; HEP kuruldu ve bugünlere gelindi.
Yani HDP'nin geleneği değil PKK'yı oluşturan, PKK HDP'yi bu evreye getirdi.
***
Özetle. Demem o ki.
“HDP PKK'yla arasına mesafe koymalı..
O'nu terör örgütü olarak inal etmeli..
Karşı çıkmalı.
Reddetmeli” gibi "söylemler" HDP için de, PKK için de pek anlam içermez..
Ki bu tarz yaklaşım; "yıllardır" yaşatılıyor..
Ama söylemden öteye, mana taşımıyor..
***
Dönersek, HDP'nin siyasi tavrına….
HDP..
Şu ilkeyi acil ve ivedi olarak hayata geçirmeli..
Ki temsili demokrasiye inanıyorsa..
Ve "çözümün" parlamentoda olduğuna..
Siyasetin konuşup; "iradeyi eline" geçirmesi gerektiğine kanaat getiriyorsa…
Siyasi üstünlük elde etmeli…
***
Her çeşit… 
Hiç bir gerekçenin arkasına da sığınmadan…
Yaşanan ve yaşatılan;
Terörü…
Şiddeti…
Güneydoğu'da olup-biten kaotik ortamı hiç bir şekilde; "mazur" göstermemeli…
Görmemeli…
Muaflık oluşturmamalı.
Gösterme; "siyasetinden de" uzak durmalı..
***
Ki bunu yaparsa…
Karşı refleks geliştirirse…
Bölge halkından "yükselen" kaygıları da görürse…
Sosyal…
Ekonomik…
Kültürel "kayıpları" göz önüne alırsa…
Yaşamın hızla "zehirlendiğini" kabul ederek "kazanımların" elden gittiği gerçeğiyle, "Kandil'e saldırıları durdur" derse…
Ki demeli…
***
Bugün eğer bir operasyon oluyorsa…
Ve herkes…
Karşı çıkmak üzere; "canlı kalkan" olabilmek için hamle yapıyorsa…
Aynı adımı…
Olası saldırılara karşı da gösterilmeli…
Kimseyi vurmayacaksın denilmeli…
Barışın, kardeşliğin, hakların yaşamına inanılıyorsa…
***
Ölen bir askerin…
Ölen bir polisin cenazesine katılıp; "acıyı" paylaşırsa…
Kör ateşin düştüğü aileyle kucaklaşırsa…
Ölümlerin acıları hepimizin diyebilirse…
Silah.
Kurşun.
Kimden gelirse gelsin; "esefle kınıyoruz" duruşuyla karşı durursa..
Ve bunu "samimiyet" içerisinde icra etse işte o zaman; "bir karşılık" bulur.
***
Ve söyleyecek sözü olur..
HDP.
Ve HDP'liler..
Rahatlıkla demokratik siyasetin gücüyle; "Hükümeti, Cumhurbaşkanını" eleştirebilir..
Çözüm masasını devirdi diyebilir..
Onlar hal-i hazırdaki kaotik ortamın müsebbibi oldular..
Onların yüzünde; ölümler oluyor.
Polis vuruluyor.
Asker pusuya düşürülüyor.
Yollar kesiliyor.
Bunları da… 
Ama biz buna rağmen; "ölümleri, öldürmeleri, saldırıları kabul etmiyoruz. Kınıyoruz" dediğinde bir haklılık söz konusu olabilir.
***
Sonuç itibariyle…
HDP kadar…
CHP de,
AK Parti de, MHP'de..
Yani 550 milletvekilinin hepsi..
"Silahın değil, demokratik siyasetin" kılıcına sarılmalılar…
Yoksa 90'lı yılların "atmosferinden" çıkmamız mümkün değil…
Zaten birileri de; "dönüş" için gayret sarf ediyor…
Onun için "denenmişi, denemekten" vazgeçmeliyiz…
İnkârcı olmayın…
Hakikatlere de göz kapamayın…
***
Bugün; PKK'nın yaptığı da,
Hükümetin gerçekleştirdiği reflekste,
Tamamen karşılıklı "çatışmayı" körükleyen adımlardır.
Hiçbiri…
Ne Kürtlerin, ne Türklerin lehine değildir…
Bilakis; aleyhinedir…
Makasın giderek açılmasına neden olmaktır…
***
İşte burada…
Toplumsal refleks geliştirmek gerekir…
Özellikle biz Kürtler…
Elbette ki, Türklerin de yapması gerekir. 
Ama ekseriyetiyle bizler…
Var gücümüzle, "toplumsal baskı" geliştirerek, " çatışma alanını" daraltıp minimize etmemiz lazım.
Bilmeliyiz ki…
Barış bizlerin lehinedir.
Savaş ise tüm hakların aleyhinedir..
***
Dün Meclis "terör gündemiyle" toplandı.
Olağanüstü toplantı.
Kürsü'de Osman Baydemir.
Şanlıurfa Milletvekili.
İki dönem Diyarbakır Belediye Başkanlığını yapan isim.
Yakından tanıdığım ve dost biri..
Konuşuyor.
Muhtevası az önceki sıraladığım hakikat.
Ve ülkenin aydınlık yarınlar için; "Meclisin" alması gerektiği sorumluluğu anlattı.
***
İşte o konuşmadan iki satırlık bölüm.
"Tek bir kardeşimizin hayatını yitirmesini istemiyorsak irade Meclis'tir. 
Milletin iradesi burada tecelli etti. 
Her birimiz bu zeminde bu gidişe dur demeliyiz.
Çatışmasızlık ortamının kıymetinin ne kadar değerli olduğunu bugün daha iyi idrak edebiliyoruz.
Ceylanpınar'da uykusunda katledilen polisler kardeşimizdir."
***
Görünen köy kılavuz istemez misali…
Türkiye’nin ateş çemberine girmesini…
İçte ve dışta; "savaşarak" virane olmasını isteyenler var.
İşte hal-i vaziyet…
Şuan için bunların ekmeğine yağ ve bal gibi…
Onun için birbirimizi aldatmayı terk edelim; resmin bütününe bakalım..
Yarınlar için geç olabilir…