VAR MISINIZ, YOK MUSUNUZ?

Biraz damdan düşer gibi olacak.
Ama!
Mevzuu ifadeyi zorunlu kılıyor.
Çünkü "tutarsızlık" vaki…
Onun için de; sözün başında ifade etmek istiyorum.
Yahu arkadaş..
Siz.
Abdurrahman Kurt ve Fazıl Hüsnü Erdem.
Siz ikili…
AK Parti'de; Milletvekili aday listesinde "Var mısınız, yok musunuz?"
***
Varsanız!
Çıkın deyin ki, "evet biz varız?"
Yok.. 
Biz yok’uz diyorsanız?
O zaman da, çıkın alenice kamuoyuna "biz bu siyasi kulvarda yok’uz” deyin.
Biz de rahatlayalım.
AK Parti de, seçmen de, Diyarbakır ahalisi de.
İkisini de yapmıyorsunuz.
Yapmadığınız için; "kamuoyunda" bilgi kirliliği oluşuyor.
Kafalar karışıyor.
***
Nitekim dün olduğu gibi…
YSK "geçici" listeleri açıkladı.
AK Parti de Aday tanıtımını yaptı…
İki tarafın listesine baktığınızda; "isimleriniz" zikrediliyor.
Yani varsınız.
Erdem 5'te.
Kurt 6'ıncı sırada bulunuyor…
***
Ama gel gör ki..
Dünkü Arena salonundaki tanıtımda yoktunuz?
Adınız okundu; ama yoktunuz!
Başbakan Davutoğlu ile toplu resim çekimine bile katılmadınız?
Basına yansıyan;
11 Kişilik Milletvekili aday pozunda "yer almadınız?"
Kısacası; "salonda" bulunmadınız/ oraya gitmediniz?
Ciddi bir kafa karışıklığı…
***
 
Dün; bu girift durumu…
İkilinin…
"Kaçak güreşme" modunu, irdeledim…
Kendileriyle "görüşme" imkânı bulamadım.
Onu da niye beceremedim, "anlamış" değilim.
Ama AK Parti kurmayları…
Mesai arkadaşları…
Ve "siyasi" alandaki "bilgelerden" durumu sordum…
***
Aldığım cevaplar..
Yapılan analizler..
Ve hepsinin "harmanlamasıyla" ortaya çıkan, ürün!
Şunu net bir şekilde ortaya koydu...
Karşılıklı "ciddi" bir samimiyet ve güven "zafiyeti" söz konusu.
En hailisi de; 'siyasetin" o ayak oyunları var ya.
Almam… 
Yan cebime koy!...
Hesabı…
***
Deniliyor ki!
"Eronat" konumuna düşmek istemiyoruz.
Yani "bedavadan" Milletvekili olmak!
Malum, Sayın Oya Eronat..
2011'de Hatip Dicle YSK'dan "demokrasiye" yakışmayan bir kararla "veto" almıştı…
Bu vetoyla, Eronat "mevzuat" gereği, "seçilen" olmuştu…
***
Yani…
Siyasi bir başarı olmayacak.
HDP barajı aşmazsa…
"Bedavadan" vekil olmayı içlerine sindirmeyeceklermiş!!!…
Doğrusu!
Bu ifade şekli ve "gerekçe" hal-i hazırda "tutarlı" değil.
Samimi gerekçeden çok uzak…
***
Şöyle ki.
Sormak gerekmez mi?
Beyler…
Kimi "akıl arızasında" görüyorsunuz?
HDP'nin barajı "aşmayacağına" nerden keramet üretiyorsunuz?
Bir de; "bu keramet" sahibiyseniz; "Neden aday adaylığına" başvurdunuz?
Olduğunuz yerde dursaydınız ya…
***
Kimse size baskı kurup zorla getirip; "aday" yapmadı.
Siz kendiniz gelip aday oldunuz…
İlçe teşkilatlarını gezdiniz.
Temayüle katıldınız. 
Mülakata girdiniz.
STK'ların oylamasında "kulis" yaptınız/ hatta danışıklı-dövüş içerisinde bulundunuz!…
***
Şimdi…
Tüm bunları yaptınız mı?
Evet, yaptınız…
209 aday içerisinde, "ilk 11'in 5 ve 6'ıncı sırasına girdiniz!
Ki bu durumunuz!
Sizin sahada "siyasi başarı" aktifliğinizi gösterecek nokta.
***
Ama siz!
Tüm bu evrelerden sonra; "kaçak güreşiyorsunuz?"
Doğru bir siyaset mi?
Bilemiyorum…
Onun takdiri, Ak Parti ve tabi ki Diyarbakır seçmeninin olacak.
Zaten, 7 Haziran "durumun" ipliğini pazara çıkarır.
Ancak!
"Eronat" durumuna düşme, noktasındaki "fikirde" zıtlık var diyorum.
***
Tepki!
Eronat'ın "isminin" onların "önünde" olması…
Yani liste "üstü"
Öncelikle; Eronat'ın "listedeki" yer alışı, "kontenjandır"
Başbakan..  Ve Saray'ın "istemi"
Bunda herkes hem fikir…
Ki benim düşüncem ve kanaatım da bu yöndedir.
Saray istedi!
***
Bence asıl sebep şu hakikattir.
Kurt da Erdem de "şunu gördüler?"
HDP.
Anti-demokratik olan yüzde 10 barajını "tar-ü mar" edecek.
Barajı aşacak.
Diyarbakır'da "silmeye" yakın bir vekil çıkaracak…
***
Haliyle…
AK Parti Diyarbakır'da ancak; "3 milletvekili" çıkarabilir.
Yani, ilk üç meclise gider…
Geride kalanlar; "sandıkta" kalacağı için…
Kim ne derse desin…
Hangi gerekçe gösterilirse gösterilsin; "bu kaçış" tamamen "sıralamaya" yöneliktir…
"Seçilebilinecek" bir yerde olmamanın hali.
***
Zaten!
Kulislerden geçen bir başka ifade var.
Eğitim.
Ve Akademik "konumlarına" ilişkin…
Yüksek eğitimli…
Az eğitimli.
Ki bu da, "siyasi mücadelede" tutarsızlık içeriyor…
***
Sonuç itibariyle!
Gönül isterdi ki.
AK Parti'de bir dönem "milletvekilliği "yapmış" biri olarak, Abdurrahman Kurt.
Yine AK Parti'nin istemiyle, "Akil İnsanlar Heyetine" dâhil olmuş.
Ve yine, "Parti istemiyle" istifa eden Fazıl Hüsnü Erdem…
Kaçak güreşmeyle…
Köşe-bucak saklanmakla…
Belki; "farklı bir hesap" ikmale gelir, beklentisi içerisinde olmanın yerine…
Onlar da…
Mehmet Emin Ekmen gibi, "net tavır' ortaya koysaydı?…
***
Çıkıp, dilekçenizi verseydi..
Meramlarını da, dillendirseydi.
Ve son cümlelerinde;
Partimizin önüne açmak üzere "çekiliyoruz" deseydiler?
Daha çok yönlü "makbul" bir durum olmaz mıydı?
Sizce!
***
AĞRI HADİSESİ HALA KARIŞIK?
Ağrı..
Hadise "kimi" hançerledi?
Önceki Akşam..
Büyüktimur'la gündem programında "bu meseleye" odaklandık..
Av. Muharrem Erbey..
Av. Ercan Ezgin..
Taraflar "AK Parti ve HDP" cephesinde olaya bakış attılar.
DTSO Başkanı Ahmet Sayar!
O ise "mevzuuda ortak payda yakalayıp köprü" olmada durdu!
***
Lakin!
Kafalarda "netleşmeyen" ve cevap isteyen sorular var.
Karışık bir durum…
Ki dün konuklar da aynı takıntı içerisinde kaldılar.
Şöyle ki.
AK Parti'ye "yönelik" suçlamadaki sorulara bakalım.
Yani bu provokasyonu "hükümet yapmış" ithamına ilişkin…
***
Bu tanım belki tekrar olacak.
Ama hakikat bu…
Bu hükümet değil mi ki..
Çözüm sürecini başlatan,
Daha fazla demokrasiyi hayata geçiren,
Silahlar sussun,
Gençler ölmesin, 
Analar ağlamasın diye gayret gösteren..
Kandille…
İmralı ile
HDP'yi de "siyasi" muhatap görerek, "barış sürecini" hayata geçiren…
Şimdi bu akım; "niye" ibreyi tersine çevirsin.
12 yıl içerisinde.
İcra ettiği "demokratik" gelişmeyi, "tarumar" etsin.
Sanmam…
***
Öte taraf…
Silahlar sussun,
Gençler dağdan insin,
Barış, kardeşlik gelsin,
Daha çok demokratik kazanım,
Daha özgürce yönetim,
Halklar ve hakların "güvence" altına alınması diye gayret gösterirken…
Hele ki, seçime odaklanmış ve seçim arifesindeyken…
Bütünleştirici…
Barışın dilini kullanarak; "halktan" teveccüh görürken…
Neden,
Yüzde 10 barajı gibi artık kendisi için; "anlam" ifade etmeyen bir durumda.
Her şeyi terk edip; "silaha ve şiddete" sarmal göstersin?
***
Ama!
Şuna eminim ki..
İki tarafı "hançerleyen"..
Süreç içerisinde "kan kaybettirmek" isteyen,
Ülkeyi…
Ve Coğrafyayı "eski günlere" döndürme gayesinde bulunan şer yapıların "icraatıdır" Ağrı hadisesi…
***
Aktörler de…
Tüm tarafların içine sızmış "paralel" mekanizmadır…
Bu işin "ötesi" ve müsebbibi yok…
Onun için…
Taraflar "karşılıklı" suçlama üreten akla ziyan "kapışmayı" bırakıp…
Onları "birbirine" düşüren fitne yapıyı "gün ışığına" çıkarmalı…
Aksi takdirde; "kumpas içerisinde oluşacak" kumpas, vahim sonuçları doğurur.
Ki maazallah..
Dünden beter oluruz.
Bu nedenle; Demokrasi.. 
Evet demokrasiyi elden bırakmalayım, yalnızlığa itmeleyim..
Sarılacak; sığınacak tek dal ve ağaç!