Yaşamın ikiyüzlülüğünden kesitler!

Bugün için!
Kendimi; güzelliklere kurguladım.
Şiddeti. Öfkeyi.
İnfazı. Cinayetleri.
Kin, nefret ve husumet içerin hadiselerden uzağım!
Kumpas.
Politik.
Anti-demokratik, mevzuları görmeyeceğim!
***
Yolsuzluk.
Usulsüzlük.
Rüşvet. İhale kepazeliği.
Ne 17–25 Aralık'taki "fulü" yapının sene-i devriyesi.
Ne de; "Tahşiyeciler" kurgusuyla, Paralel yapının inine girme gayreti.
Balyoz.
Ergenekon.
Ay ışığı, Sarıkız gibi; "darbe" planlarının "atıl hale" düşürülmesi vahimliğini de!
***
Evet.
Bugün bunları;  "dillendirmeyeceğim".
Yazımı ve düşüncelerimi, "tamamen", Diyarbakır'a!
Duygu içeren.
Vay be; dedirten.
Güzel ve nostalji mevzularla; "harman diyarı" yapacağım!
***
ALİ AKTAŞ DAĞA KAÇIRILIRSA!
 
Ali Aktaş'tan söz edelim.
Bizim mahalli sanatçımız.
Bir dönem.
Evet, bir dönem DGM'lerde yargılandığı şarkılarını şimdi "Barış ve kardeşlik" için söylüyor.
Öyle ya!
Polise konser verince; "faşist" diye damgalanırdı.
Karşı tarafa konser verince de; "o bir terörist" denilirdi.
***
Hele ki, TRT için, Erzurum'a giderken; "kaçırılması" hadisesi var!
Fıkra gibi.
Kendi anlatımına göre;
PKK'lılar onu kaçırıyor.
Ve ona gece boyunca yani sabaha kadar; "Kürtçe karşı" söyletiyorlar.
Sonra sabahtan serbest bırakılıyor.
Dönüşte bu kez Jandarma Karakolunda alı konuluyor.
Karakol Komutanı tepkili bir şekilde kendisine diyor ki;
"Bizi sabaha kadar uyutmayan sendin ha.
Haydi.
Akşama kadar bu kez; İstiklal Marşı okuyacaksın."
***
Gülümsediniz.
Ama ülkenin ve bölgenin; "en acı" gerçeği.
Nerden, nereye geldik!
İşte, Aktaş bu ifadeye de, şu cümleyi kuruyor.
"Kürt kültürüne ne kadar hizmet ediyor isem Türk kültürüne de o kadar hizmet ediyorum.
Osmanlı'yı seviyorum.
Memleketimi, ülkemi, devletimi seven bir insanım. Kesinlikle ayrımcılık yapmıyorum.
Benim için tüm insanlar eşittir"
***
DENGBEJLER VE EYŞE ŞAN!
Eee.
Kürt kültürüne hayat veren; "dengbejliktir."
Ki "dengbejlik" denince!
Çok isim akla gelir ama "en akılda kalanı"
Özellikle Bayan Kürt sanatçılar içerisinde hiç kuşkusuz ki Eyşe Şan'dır.
Unutmadan.
Bugün, ölümünün, 18'inci yıl dönümü!
Büyükşehir Belediyesi "anma" etkinliği yapacak.
Bu gece; saat 19.00 Belediye Tiyatro salonunda.
Geceye konuk sanatçı olarak;
Eyşe Şan’ın kızı Yasemin Şan ile sanatçı Ayfer Düzdaş katılıyor.
***
DİYARBAKIR'IN İSMİ NE OLSUN?
Bu arada!
Bülent Arınç'ın, "Şehir isimleri" değişebilir beyanı var ya!
İşte o minvalde; Diyarbakır'da bir heyecan havası esiyor.
Diyarbakır'ın ismi ne olsun?
Dünkü, Diyarbakır Söz'ün birinci sayfasında, konu edinmişti.
Tarihçilerin.
Ve bazı siyasilerin; "görüşleri" alınarak!
***
Diyarbakır'ın ismi değişirse hangi isim konulmalı?
Özellikle, Kürt siyasal harekâtının dışında kalanlar.
Diyorlar ki;
Diyarbakır'ın adı; "Diyarbekir" olsun.
Ama ekseriyeti; "Amed" üzerine odaklı.
Diyorum ki, "eğer ki" bir değişim niyeti hâsıl olursa.
Farklı mülahazaların yaşanmaması için.
***
Ne tepeden inme olsun?
Ne de hükümet" noktasında karar verilmişlik olsun.
Tamamen halkın tercihi olsun.
Bunun için de "isim" referandumu yapılsın.
Diyarbakırlı, "yaşadığı şehrin ismini" kendisi versin.
Hangi isimde karar kılıyorsa!
***

MEVLANAYI ANARKEN?
Ve;
Hz. Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî!
741'inci "Vuslat" yıl dönümündeyiz.
Evet, Diyarbakır unutmadı.
741. "Vuslat" yıl dönümü, etkinliklerle anıldı.
Dicle Üniversitesi de katılım gösterdi.
Eee Mevlâna der ki; Allah'a giden yolda; "Dört kapı, kırk da makam" var.
***
Yaşıyor muyuz?
Mırıldandığınızı hisseder gibiyim.
Kırk makam'a ulaştıran, o dört kapı nedir diye.
Evet; O dört kapı sırasıyla şöyle.
Şeriat,
Tarikat,
Marifet ve hakikattir”
Tabi ki, bunları "hayata" bütünleşmiş edebilmenin becerikliliği önemli.
Yaşatırsan, yaşarsın!
***

KALEMİN KALBİ
Dün; "sergisi" açılışı vardı.
Hem de; Tarihi Keçi Burcu'nda!
Nihayet diyorum!
Tabi ki, Keçi Burcu için.
Bir etkinliğe açılması.
Ne diyeyim; "maşallah" demekten başka.
Çünkü aylardır-yıllardır, "atıl bir vaziyetteydi."
***
Neyse!
Güzelim; "Kalemin Kalbi" sergisine bu arıza-i durum gölge indirmesin.
Serginin sahibi; Ahmet Sula!
Sanatsal alanı, Söz, Resim ve Yazı!
Üçünü; "birleştirerek" sergiye verdiği ismin yaratıcılığıyla; "Kalemin Kalbini" konuşturmuş.
26 eser yer alıyor, sergide.
***
Sula!
Sanatsal faaliyetleri "ustalık" içeriyorsa da.
Bu yönü; "mesleki" nedeniyle hobi kalıyor.
Çünkü, Terörle Mücadele Daire Başkan Yardımcısı.
Diyarbakır'a ilişkin güzel ifadeleri var.
"Mukaddes bir şehir, 7 Peygamber Kabri, 3 Makam, Ve 541 Sahabe var."
Sözüne bir de şu ifadeyi ekliyor; "kıymetini" bilmek lazım.
Evet.
Kadim şehrin kıymetini bilebilmek!
Ama! Nerdeeee?
***
 
Sula’nın sergisi; 25 Aralık'a kadar Keçi Burcunda olacak.
Daha sonra.
Aynı sergiyi bu kez; Yenişehir'deki Cahit Sıtkı Tarancı Kültür merkezi'nde sergileyecek.
25 ila 31 Aralık tarihleri arasında.
Gezip-görmenizi tavsiye ederim.
***

ÇAKMAK'A DÖRT KURŞUN?
Velhasıl!
Harman diyarında, kadim şehirdeki "kültürel" hareketliliği böyle kurguladık.
Amma velâkin;
Sur içinden; "gelen ölüm" haberi…
17 Yaşındaki Abdulkadir Çakmak'ın vurulması, şehri sarstı.
Acı bir olay.
Öncelikle Çakmak ailesine baş sağlığı diliyorum.
***
Olay anı görüntüleri.
Otopsi raporunun muhtevası.
Bir de Çakmak'ın vücudundan çıkan "dördüncü" kurşun.
Ki diğer üç kurşun "polise" ait!
Ailenin, gözü yaşlı Babanın anlattıkları...
İl Valiliğinin yaptığı yazılı açıklama!
Hepsi yekûnuyla; bölgenin "karanlık" dehlizini bir kez daha "tokat" gibi yüzümüze indirdi.

***
Basına dağıtılan görüntülerin muhtevası.
Ve Sur içindeki gerginliklerin süre gelmesi.
Bir dizi "kuşkuları" inşa etmiyor değil?
Onun için de birçok yönüyle olay "sorgulanması" gerekir.
Yoksa oldu-bitti denilirse.
Elinde silah vardı; "gül mü atılmalıydı? Elbette ki, polis ateş açacak"
Ya da, sigara almaya gitmişti de polis vurdu?
Karşılıklı; suçlayıcı iddialar devam ederse!
***
Ki taraflar şu an için bu minvalde konuşuyor.
İşte bu noktada olay manipüle olmaktadır.
Der demez olay yeni şiddet ve gerilime dair "hamuruna çok su" aldırır.
Bu nedenle, göz ardı edilmemeli.
Hele ki, çözüm sürecine ilişkin "seyirde" böylesi "ölümlerin yaşatılması kabul edilemez!
Soruşturma yapılmalı.
Ve kamuoyunu tatmin edici; bir sonucun ortaya konulması gerekir.