GÜRE, "YARGI’DAKİ BÜYÜK SINAV!"

Önceki akşam veda yemeği vardı…

Biz de davetliydik…

Katılım gösterdik…

Veda yemeği;

Diyarbakır'da görev yapan; "Hakim ve Savcılardan" tayini çıkanlar için verildi.

Radisson oteli…

Diyarbakır'ın yeni bir yüzü…

Kent için kazanım!

Zenginliğin, gelişimin ve turizmin bereketine "işarettir!

***

Başsavcı Kamil Erkut Gürel…

Ev sahibi olması münasebetiyle "yemeği" veren isim…

Samimi ve sıcakkanlı biri…

Beşeri…

Ve İnsani duygulara önem verenlerden…

Bölgenin, örf, adet, gelenek ve göreneklerine de, yakın…

9 aylık görev süresi içerisinde, Diyarbakır'a kısa sürede adapte oldu…

Tam bir devlet adamı…

***

Karşılamada…

Konuklarını yardımcılarıyla birlikte; "kapıda" karşılayıp ağırlaması dikkat çekiciydi…

Mütevazı…

Kendisine teşekkür ediyoruz…

Salon dolu…

Ama konuklar, genel itibariyle "yargı" mensupları…

Hâkimler…

Savcılar…

Adliye çalışanı…

Ve bir kaç; "tanıdık" isim!

Genel itibariyle ortam sade bir dizayn içinde…

Veda yemekleri hep hüzünlü, duygu dolu olur…

Konuşmaların muhtevası da öyle…

Nitekim de öyle oldu…

***

Gecenin atmosferine pek girmeyeceğim…

Çünkü Başsavcı Güre'nin konuşması, anlamlıydı…

Ki basın adına, bizim için geceye damga vurdu…

9 aydan bu yana, Diyarbakır'da görev yapıyor…

Ki makamına oturduğu günün gecesi 15 Temmuz Darbe girişimiyle karşı karşıya gelendi…

O gece…

Ve sonrasındaki geceleri; "Adliye'de" sabahladığını bilirim…

Yoğun görüşme trafiği içerisinde de olduk…

Haber amaçlı…

***

Hiç kuşkusuz ki…

Türkiye bu "darbe" girişimiyle "kritik" bir süreç serüvenine girdi…

Ki evveliyatı da var…

Çok farklı "aksiyonlar" icra edilmek istenildi, hala da pusu da bekleyen var…

Ki, OHAL'in varlığı, "bu riskli" durumun faturası…

Ama önem arz edici olan…

Pek tabi ki, "kritik" süreçte "kurumların" üstlendikleri misyonu yerine getirebilmeleridir…

Sorumluluk icrası…

Halkın, devletin yanında yer alabilmek…

***

 

İşte bu akımın ana mekanizmasını da hiç tartışmasız Yargı teşkil etmektedir…

Ki ortaya koyduğu sınav hayati öneme haiz…

İşte bu sınavla ilgili Güre'nin şu tespiti oldu…

Özelde Diyarbakır…

Genelde, Türkiye'deki yargı mekanizmasının işleyişine dikkat çekerek…

Dedi ki...

"Yargı tarihinde,

İlk defa darbe karşıtı,

Demokrasinin,

İnsan hakları,

Halkın ve milletinin yanında olan bir yargı olarak "büyük bir sınavı başarıyla" verdiğini düşünüyorum…"

***

Pek tabi ki, eğer Yargı…

Demokrasiyi,

Hukuk devletini,

Bireysel hak ve özgürlükleri,

Anayasal düzeni,

Kamu vicdanını "koruma ve kollama" görevini yerine getirmezse!

Kişiye…

Üstünlerin sınıfına…

Ya da bir zümrenin kontrolüne geçerse…

Veyahut siyasi kimliğe dönüşürse…

İdeolojik, "saplantıyla" bağımlılık arz ederse…

Ki geçtiğini gördük…

***

Nitekim...

15 Temmuz…

Bu minvalde; "birçok kurum" gibi Yargı'daki "şalı da" kaldırdı…

Yargı kendi ekseninde; "otoriter" bir yönetim haline gelmişti…

Mekanizma hep birilerinin nam-ı hesabına işliyordu…

Bağımsız değil, "bağımlı" bir yargı kimliğini almıştı…

Ki darbe evresinde, "yargı" bir hayli tahribatların ana müsebbibi olarak karşımıza çıktı…

Hep ifade ettik…

"Yargı'da adaletin tecellisi artık, acıtıyor" diye…

***

Sonuç itibariyle!

Güre'nin konuşmasının muhtevası…

Zaman içerisindeki, diyalogları…

9 aylık görev, süresinden bize yansıyan haliyle…

Ana düşüncesi…

Ki kritik süreçte "yargının" sınavdan yüz akıyla çıkması için üstün görev üstlendiğini biliyorum…

***

Yargı mensupları…

Özellikle, 15 Temmuz'a dair…

Buradan bir çok kez dile getirdik… Ki bir kez daha, aktarırsak...

Hiç bir şekilde;

Siyasi hırs ve öfkeye kapılmamalı…

Güç ve iktidar çekişmesine girmemeli…

İntikam ve rövanş hesabı gütmemeli…

Hele ki, "kurunun yanında yaşın da yanmasına fırsat" vermemelidir…

Çünkü tüm bunlar; "kamu vicdanını" yaralar…

Haklı mücadeleye "gölge" düşürür…

Birçok hakikati de "sulandırmış" olur...

***

Velhasıl kelam...

Kritik süreçte, "adalet" mekanizması, "sarsılmamalı!

Terazinin kefelerinde; "arıza-i duruma" yer verilmemeli…

Ülkenin…

Milletin…

Kısacası Türkiye'nin geleceği açısından; "yargının ortaya koyacağı sınav" her haliyle hayat-memat meselesini içermektedir…

Ne diyoruz; "liyakat" ve hakikat!

Aman ha olmasın, "şikak!”

***

19 MAYIS MI?

19 Mayıs'ı kutlamak..

Tabi ki, anma da var…

Atatürk ne demişti?

Yurtta Sulh…

Cihanda Sulh…

Var mı?

Var diyen bir adım öne çıksın…

Çünkü…

Sulh'a "her yönüyle" fitneyi sokmuş durumdayız…

***

Terörün…

Şiddetin…

Suçun…

Enva-i ahlaksızlığın bini bir para…

Bugün değil…

90 yıllık serüvenin neticesiyle, "geldik" bu noktaya…

Şimdi iyileştirmeye çalışıyoruz..

Ama ne yazık ki, Sulh'u "sulh-suzlaştırdık"…

***

Cihan deseniz!

Emperyalizmin "boyunduruğu" altında…

Ezilen ezilene…

Yurttaki "Sulh'tan" beter bir harap!

***

Ya Gençlik…

Ya Spor…

Ha keza; "tarumar" edilmiş bir ruha sahip!

Gençlik…

Enva-i "uçukların" ağında, bağımlı…

Örfünden…

Geleneğinden…

Hatta inancından bile; "uzak!"

Sevgi, saygı "hak" getire…

Batılılaşma…

Batıllaşma…

Elden kayan bir nesil ve gençlik…

***

Spor deseniz!

Hilenin, hurdanın, üçkâğıdın…

Şikenin…

Yani tüm iğrençlerin "oyun" alanı!

Peki, ülke ve millet olarak; "bunlara" layık mıyız?

Verin cevabı…

***

Yine de…

Yaşasın Gençlik ve Spor Bayramı…

Ama!

Hayalimizdeki; " o bayram" şekli ve ruhuyla!

Atatürk ne diyordu?

"Ben sporcunun zeki, çevik, aynı zamanda ahlâklı olanını severim"!

***

BUNLARIN TANIMI NE?

Vay be!

Ne de, ülke "sevenimiz!"

Ne de millet âşıklığımız varmış bizim!

Baksanıza…

ABD zirvesiyle alakalı; "kimler" pusu da değilmiş ki?

Büyük bir iştahla…

Büyük bir şehvetle bekliyorlarmış?

***

Ki bunlar da…

Sözde halkın bir adım önündeki zevat…

Siyasetçiler…

Parti yöneticileri…

Gazeteciler…

Aydınlar…

Akademisyenler, hatta STK temsilcileri bile!

Muhalif…

Ama öyle böyle muhalif değiller…

Ülke ve millet "hak" getire yeter ki; "iktidar" alabora olsun…

***

İstedikleri…

Cumhurbaşkanı Erdoğan…

Pek tabi ki beraberindeki Türkiye heyeti…

Hepsi, zirveden; "başarısızlıkla" dönsün…

İstenilen; “sağlanmasın!”

Özellikle…

Trump'ın, Erdoğan'a karşı…

Türkiye heyetine yönelik; "bir salvo" yapsın, alay etsin, itibar düşürsün…

***

Vücut diliyle…

Ağzından çıkan sözcüklerle..

Beklentilere dair…

Yekûn bir "yerme, alt etme" gibi bir tavır ortaya koysun…

Ki onlar da; "zil takıp" oynayabilsin…

İşte gördünüz mü?

ABD bize "zil takıp" geri gönderdi?

Biz diyorduk diyerek; "avuç ovanların" bekleyişi!

***

Ama zılgıt aldılar..

Bilemiyorum…

Ki diyecek söz de bulamıyorum böylesi zihniyetin sahiplerine!

Akla ziyan...

Kendi hükümetine…

Kendi ülkesine…

Bu kadar "vahşi" bir hasımlık içerisinde olmak…

Hazzetmeme hali…

Sanmıyorum ki yer küresindeki bir başka ülkede olsun…

***

Düşünün…

Elin gâvuru karşısında,

Elin Siyonist’i karşısında,

Elin emperyalisti karşısında,

Ülkesini,

Milletini temsil eden iktidarının "yenilgi almasını-başarısız olmasını" isteyenlerimiz var...

Bunu alkışlamak için; bekleyenler!

Yazıklar olsun…

Elin gâvuru bunlardan daha iyi…

Bari biliyoruz ki o "elin gâvuru"…

Ama içimizdekiler!

İşte onlara "kim, nasıl tanım" getirilmeli deyin bakalım!

Baksanıza, "yemeğe" oturma şekline bile eleştiri getiren var?

Niye böyle diye?

***

YPG ÇEKİNCESİ!

Acaba diyorum!

Suriye'deki Kürtlere…

Yani silahlı unsur olan YPG'ye yönelik…

İstemezlik…

Karşı çıkış…

Kırmızıçizgi duruşumuzda bir; "arıza-i durum" yok mu?

Aceleci…

Peşin hükümlü…

Tez bir karar vermişliğimiz yok mu?

***

Çünkü…

Biz hiddetlendikçe..

Biz karşı refleks geliştirdikçe…

YPG…

Birçok küresel güç tarafından; "korunup-kollanmakta!"

ABD bir tarafta…

Rusya bir tarafta…

AB bir tarafta…

İran beri yanda; "sahiplenerek", güçlendiriyor…

***

Vaziyet!

80'li-90'lı yıllardaki, Kuzey Irak'ı hatırlatıyor…

“Tarih tekerrürden ibaret” derler ya…

Süreç aynı "işliyor" gibi geliyor bana…

O dönemde de…

Kuzey Irak Türkiye açısından; "kırmızı" çizgiydi…

***

Bırakın, bugün konuşulan bağımsız bir devleti…

Kantona…

Eyalete…

Federal bir yönetimin ikmale gelmesini…

Aşiret "bile" kabul edilmez, haleti ruhiye içerisinde idik…

Ki iktidarda; "Baas rejimi" vardı…

Saddam vardı…

***

Sonra!

Saddam devrildi…

Irak demokrasi adına; "bölük-pörçük" oldu…

Kuzey Irak'ta…

Türkiye'nin "hamiliğiyle", Federal bir yönetim oluştu…

Ve bugün; "Bağımsız Kürdistan" için referanduma gidiliyor…

Ki, en büyük destekçisi bizleriz…

Ortadoğu'da en dost müttefikimiz de; "Kuzey Irak" hükümeti!

***

Diyorum ki!

"İlla ki" YPG deyip, tutturmazsak!

Suriye politikasında…

Yeni bir sayfa değişimiyle…

Biz mi; "işin hamilik ve ağabeyliğine" yönelsek…

Çünkü Ortadoğu "cadı kazanı' gibi…

Kazı kazanda; "aktör" biz olalım, dışarıda olan değil…

Vaziyeti…

Bir düşünsek, olmaz mı?

Bakarsın tüm oyunları bozan "biz" oluruz!

Hayırlı cumalar…