Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

HEP BÖYLE Mİ OLACAK?

Tatil bitti…

Artık mesai zamanı…

İki hafta yoktuk…

Yeniden; merhaba siz değerli okurlara…

Diyeceksiniz ki…

Yediğiniz size de, gördüklerinizi anlatın…

Yani; "ne vardı, ne yoktu?" kabilinden…

***

Gezip, görme açısından…

Yaşayıp, konuşma adına…

Sorgulanma…

Sorgulama…

Değer ölçeğiyle; "mevzular" ela alınırsa…

Hele ki;

Ege bölgesi..

İç Anadolu..

Ve yaşadığımız bölge Güneydoğu nokta-i nazarında…

Üçlü harmanlama!

***

Söylenecek çok söz…

Yazılacak çok mevzuu var…

Sosyal..

Ekonomik..

Ve özellikle siyasal düzeyde; "uçurumlar" vakii..

Ki, hızla da "inşa" ediliyor..

Derinden, derine "kendini" paralıyor…

Açılan makas, "öfke barutu" gibi…

Huzursuzluk yüksek…

***

Özetle..

Her meselenin odaklandığı tek soru var…

O da şu…

Ülke ve millet adına; "hep böyle mi gidecek?"

Operasyonlar..

Gözaltılar..

Şiddet..

Ve terörün farklı mekanizmalarının yarattığı; "tahribat.."

Bitmeyecek mi?

Yorumlar..

Senaryolar çok..

Ama çözümsel açıdan; cevap yok…

Hal böyle olunca yarına dair "karamsarlık" düne oranla daha bir körükleniyor..

 

***

Hele ki...

Siyasal iktidar'daki "metal yorgunluğu"..

Ana muhalefetteki "dengesiz" politika..

Ve yavru partilerdeki, "aksiyonel" gelişmeler…

Der demez korku ve kaygı tünelini; "uzatıyor…"

Her ne kadar…

2019 "bir hesaplaşma, tünelden çıkış" olarak, tüm kesimler açısından "planlama" yapılıyorsa da…

Gidişatın "motor" aksamından çıkan ses; "ya fren tutmazsa!"

***

Tabi…

İç havanın yarattığı atmosfere…

Dış siyasetin..

Komşu gelişmeler…

Suriye..

Irak..

Ve İran…

Avrupa'nın, ABD planlı "ahtapotsal" kuşatma girişimi!…

Yani "göz ardı" edilmeden, olup-bitene bakılıyor…

Çağ…

Teknoloji…

Ve dünyanın seyrine; "dünya küçülüyor…"

Ama beri yanda…

Sorunlar da aynı minvalde; "küreselleşiyor"

Dünya artık; "küresel siyaset" üzerinde, dönüyor…

***

Neyse!

Mealimizin ilk gününde; "genel bir panorama" yaptık…

Detaylara…

Bireysel düzeye; "bilahare" inip, irdeleyeceğiz…

İzmir…

Ankara…

Antalya…

Mersin…

Ve Diyarbakır'ın "odaklandığı mevzular"…

Gündemler…

Beklentiler…

Farklı bir "mecralar" içerse de sorulan soruş, beklenen cevap tek…

"Hep böyle mi gidecek?"

Yani ülke; "aksiyonlu atmosferden" ne zaman kurtulup, arınacak?

***

MASAMDAKİ NOTLAR…

Gelelim; masamdaki notlara…

Hayli birikmiş…

Dün gün boyu irdeledim…

Hangi notta ne var?

Kim aramış?

Kim sormuş?

Kim ne demiş, mevzuular neye dair?

Çok konu var…

Ki mesai başlamasıyla; hepsine zaman içerisinde; "eğilim" göstereceğiz…

Konuşacağız…

Buradan dillendirip, muhataplara arz edeceğiz…

***

FİNOLAR KÜRTLERİ SAVUNAMAZ…

Ama…

Öncelikle bize dair, bir mevzuu var…

Sosyal medyada yer alan bir habere…

Bazı finoların, "altına" yazı düzerek salya akıtmışlar…

Ben yokken "cesaretlenmişler…"

Ki, Başyazarımız Sayın Mehmet Ali Altındağ, hadlerini bildirmiş…

Ağızlarının payını vermişti…

"Tilkiler Aslanların Bendini Aşamaz" başlıklı yazısında…

Ben fazla söz etmeyeceğim..

İsim vererek, "itibar da" kazandırmayacağım…

Ama Diyarbakır ahalisi zevatı "iyi" biliyor…

Nasıl bir; zengin sofralarının "süs köpeği" olduğunu…

Bahşişçi…

Yemlikçi…

Kemik yalayan, kıçı yere değen "kiralık…"

İşte bu "yaratık fino.."

Koyunun olmadığı yerde kendini Abdurrahman Çelebi sanan keçi...

Ne hazin ki, kendini suret-i haktan gösterip "Kürtleri" savunmuş..

Savunurken, bize de "dil uzatmış!"

Hasiktir diyorum…

***

Kürtler…

Ki Selahattin Eyyubinin torunlarıdır…

Bu coğrafyanın asli unsurudur…

İzzetiyle…

Şerefiyle…

İnancıyla…

Dini değerleriyle…

Kültürüyle…

Değerleriyle, bir bütün olan Kürtler…

Hiç bir şekilde…

Yezidilerle…

Ermenilerle…

Ezan-ı Muhammedi'nin "düşmanı" kesimlerle, bir olmaz…

Aynı kulvarda yürümez…

***

Hele ki…

Kendinden olmayanlar…

Dilinden…

Dininden…

Değerlerinden zerre-i miskal nasiplenmemişler…

Özellikle de…

Zengin sofralarının "süs köpekleri"..

Finolar…

Kıçı yere değenler…

Hiç bir yerde,

Hiç bir platformda "Kürtlerin haklarını" savunmaz…

Savunamazlar da…

Belki; "Kürtlerin" artıklarının aktığı lağımlardaki "pislikleri" karıştıranlar olabilirler…

Ki hal-i hazırdaki "icraatları da" bu minvaldedir…

Nokta diyorum…

***

ŞORT POLEMİĞİ…

Muhalif medyanın dilinde…

"Şort giyen" kadına yönelik "şerefsizce" yapılan saldırı…

Elbette "saldırı" şerefsizce..

Ama "şerefsizce" kılık-kıyafet üzerinden, "hükümete" bindirme var…

Ve bu bindirme; "milletin yakınması" diye sunuluyor.

İyi de…

Manavgat'taki otelci zibidisinin yaptığına…

Getirdiği yasağa…

Ve buna dair verdiği beyanata; "kimse çıt" demiyor…

Ne diyor, zibidi…

Irkçılık yaparak…

"Otelimize tesettürlü gelmesin…"

Biliyorum…

Birileri, "demokrasiden" dem vuracak…

Adamın oteli diyecek…

İyi de, otel kamuya açıksa; "herkes" faydalanmalı?

Neyse!

Şerefsizlerle…

Alçaklarla…

Madrabazlarla…

Finolarla…

Süslü köpeklerle; "dürüstçe mücadele" herkes için!

***

GÖRMEZ'İN AYRILIŞI…

Bürokrasi de…

Elbette ki, "makamlar" baki değil…

Hele, "sultanlık" hiç değil…

Önem arz edici olan…

O makama "layık" olmak ve liyakatiyle o görevi yürütmektir…

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez…

7 yıl bu görevi yürüttü.

Ki o makama layıktı.

Ve liyakatle, üstlendiği görevi yürüttü…

Çok tabular yıktı..

Özellikle, Diyanet'in "mezhep" üzerine kurgulu tabularını…

Hakikati savundu…

Eksiklikleri yok muydu vardı?

Ama "kimsenin arka bahçesi" olmadı?

Cesurca çıkışlar yaptı…

Cemaatlere "yönelmedi" cübbelilere "ser vermedi?"

Görmez!

Makamı bıraktı…

Ve vedasını yaparken; söyledi söz!

"İslam'da din adamı yoktur…

Herkes dininin adamıdır"

***

KİM DİYENET BAŞKANI OLACAK?

Emekli olan Görmez'in yerine "kim gelecek?"

Şu an cevap aranan soru bu…

Kulislerde çok isim var…

Ama bir isim var ki…

Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu..

Diyarbakırlı..

Kürt bir ailenin evladı..

Doğrusu adı zikredilince, "sevindim, gururlandım"

Ve neden olmasın dedim…

Olmalı…

Özellikle de, "Kürtler'in yaşadığı" zaman dilimi açısından, önemli!

***

Hatipoğlu…

Saygın bir kişi…

Mesafeli…

Halk nezdinde "güçlü bir algısı" var…

Ki siyasi kulvara da hep mesafeli durdu…

Önerildi…

Talepler götürüldü…

Ama "siyaset" olmaz dedi…

Hiç bir gizli…

Ya da açık oluşumlarla ismi anılmadı…

Nitekim "eleştiride de" olan cevabı…

"Kimsenin adamı olmadım…

Olmam da…

Olsam olsam, Allah'ın adamıyım…

Ve sadece…

Diyarbakırlıyım"

Türkiye'nin her coğrafyasında, sevilen bir isim

Sempatik…

***

İnanıyorum ki!

Bu göreve gelmesi…

Türkiye için…

Diyanet İşleri Başkanlığı için de…

Teşkilatın geneli için…

Pek tabi ki, Diyarbakır için; "büyük bir kazanım" olur…

Bir Diyarbakırlının…

Özellikle; güçlü bürokrasideki olabilecek varlığı…

Milli meseleler açısında; "farklı rüzgârlar" estirir…

Onun için; şehir lobisine gayret düşüyor…

 

 


Bu Makale 2603 kere okunmuştur.