Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

İÇ KALE ARTIK MÜZE!

Dün sabah. 
Benim için; erken bir saat.
Yanımda Fırat Avcıl…
İç Kale'ye gidiyoruz…
Tarihin,
Medeniyetlerin,
Kültürlerin,
Dinlerin ve dillerin rafineri mekanına doğru.
***
2004'te;
Restorasyonuna başlanılan.
Ve Dün;
Kısmi olarak tamamlanan İç Kale Müze Kompleksi'nin açılış töreni vardı.
Yani İç Kale artık "turizmin" hizmetinde.
Ziyaretçilerini bekliyor.
***
İşte açılış vesilesiyle buradayız.
Saraykapı'dayız.
Bu kapıdan;
Ancak İç Kale'ye uzanabilirsiniz.
Evet, kapı önünde bir an için dura kaldım.
Çevreye bakındım; geriye döndüm.
Bir anda; kendimi geçmişin içerisinde buldum.
***
Duyguların fırtınası.
Öyle; uzun yıllar öncesine değil.
80'li. 90'li yıllar.
Hatta daha yakın bir zaman dilimi; 2000.
Saray kapı.
Korkunun.
Ölümün.
İşkencenin, Cezaevinin, "JİTEM"in giriş kapısı.
***
O yılları yaşayanlar.
Bilen.
Hatırlayanlar; bilirler.
Saray kapı.
Ya da İç Kale "adını" duyduklarında; "tarihi, kültürü, medeniyeti" değil.
Faili meçhul cinayetlerin.
İşkencelerin.
Yargısız infazların "şimşekleri" beynine çarpar...
***
Buraya giren.
Ya buraya götürülen her kim ise.
Sağ çıkması mümkün değil.
Ya ölüsü.
Ya da, ölü cesedi bir yere atılmış bulunurdu.
Veya "yarım insan" misali sakat, çıkardı.
Çünkü burası; O dönemde "İnsanlıktan nasibini" almamışların, karargâhıydı.
***
Hani bir söz var.
Taşlar.
Duvarlar bir konuşabilse.
Dillense.
Ki yaşayanlar anlatıyor ise de.
Sadece 12 Eylül'den başlayıp.
2000'li yıllara kadar uzanan dönemde; " binlerce insanlık dışı vahşetten" söz eder.
***
İşte; travma yaratan bu duyguların gölgesinde yürüyorum.
Saraykapı'dan; içeri girdim.
Geçmişte olduğu gibi.
Dün de aynı; manzara "çevresel" kirlilik hala var.
Çöp.
Harap yapılar; bildik silesini vuruyor insanın yüzüne.
Bakımsız.
***
 
Jandarma kontrolü yok.
Ama.
Özel güvenlik personelleri var.
Duraksadım.
Bir saniye dedim; "Nerde Aslanlı çeşme?".
Çünkü hemen karşıda olması gerekir di; Yok.
***
Yürüyorum.
JİTEM binası.
Ve eski Cezaevi'nin önündeyim.
Yine irkiliyorum.
Çünkü hatırası ağır bir travma; JİTEM'in sorgu merkezi.
Pek tabi ki; 80-90'lı koğuşların olduğu Cezaevi.
***
Burada; yatmışlığım var.
28 Şubat'ın;
Vahşi "vesayetçi" anlayışının mağduru olarak.
Dönemin DGM'si hakkında bir haber yapmıştım o tarihte.
Haberin başlığı; "DGM'de kargaşa".
Vay sen misin; bunu yazan.
***
DGM Başsavcısı Nihat Çakar'ın fermanıyla.
Tutuklanmış.
Ve Saraykapı'daki cezaevine; "sorgusuz-sualsiz" tıkılmıştık.
İşkencelerin, baskıların gölgesinde.
Fırat seslendi.
Abi bir resim çek; "hatıralar diyarından" dedi.
Çektik.
***
İlerlerken.
Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz'a gözüm ilişti.
Tören öncesi.
İçkale avlusundaki bantta, oturuyordu.
Selamlaştık.
Sonra kol kola, alana doğru ilerledik.
***
Kendi kendime; "nerden nereye" gelindi?
28 Şubat'ta.
Daha 2002'ye kadar.
Devlet ve devleti sözde temsil edenler; "bölge insanını" düşman olarak görürdü.
Ama bugün; "kol kola" yürünüyor…
Zihniyet değişimi.
***
Tören alanındayız!
Kalabalık.
Üç bakan. İl'in valisi.
Dikkatimi çekti.
Yerel Yönetimden; "kimse yoktu?"
Neden?
Mutlaka herkesin kendisine göre haklı bir gerekçesi vardır?
Ama onları orada görmek isterdim..
Belki bir iki kelam ederken; buranın "derin vahşetinden" söz ederlerdi.
***
Neyse!
Biraz da; "konuşulanlara" bakalım.
Kim ne dedi; İçkale için.
Doğrusu.
Kimse buranın o vahşi "yüzünü" pek konuşmadı.
Yaşanan acılara değinilmedi.
Ki dikkat edici nokta da buydu.
Yadırganıldı.
Alandaki birçok kişi de; "bunu" sorguladı?
Konuşulmalıydı; Ama konuşulmadı?
Neden?
Bel ki de zihinlerinde şu vardı; "geçmişin acılarına sünger mi çekelim?"
Ama yok..
İlla ki, "geçmişle yüzleşilmeli ki, yarınlar huzur ve istikrar bulabilsin.."
***
 
Vali Aksoy.
Kentin "tarihi mekânlarını" anlattı.
Bakan Cevdet Yılmaz.
Diyarbakır'daki izlenimlerini aktardı.
Bazı güçler diyerek.
Düğünleri de ve taziyeleri de "ideolojileştirdi?" diye tepki gösterdi.
Eker.
Amida'yı Amed olarak nitelendirenler "Bu kenti tahrip ediyor" savıyla, eleştiri getirdi.
***
Bakanların "bilge" diye tanımladıkları Ömer Çelik ise.
AK Parti olarak.
"Hem Kürt kimliğini korudur,
Hem de Diyarbakır'ın tarihini koruyoruz" dedi.
Çelik.
UNESCO'dan da haber verdi.
Malum;
Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleriyle Dünya Miras Listesine alınması için; UNESCO'ya aday.
Çelik.
Diyarbakır için çok kapsamlı bir dosya hazırladık.
Öyle ümit ediyorum ki.
Bir kaç ay sonra. "Bu müjdeyi alacağız"
***
Konuşmaların ardından; alan gezisi yapıldı.
Tarihi eserler.
Binalardaki restorasyon inceliği.
Doğrusu.
Tarih ve modern yapı; "belli noktalarda" entegre edilmiş.
Zorunlu mu?
Bilemiyorum, ama "dikkat" çekmiyor değil.
***
 
Velhasıl.
İç Kale;
Halk deyimiyle "hele şükür?"
Zenginliğimizin farkına vardık.
11 yıl'da kısm-i olsa da hizmete sokulacak aşamaya gelindi.
Önemli bir aşama.
Diyarbakır'ın;
İnanç ve Kültürel Turizm'ine kazandırıldı.
İstihdam yaratıcı olacağı gibi.
Diyarbakır'ı da "vitrine" çıkaracak bir kültür rafinerisi.
Hiç kuşkusuz ki.
Tarihi mekanların restorasyonu "hassasiyet" içeriyor.
İncelik söz konusu.
Hepimize.
Kent ahalisine hayırlı uğurlu olsun.
***
İÇ KALE…
Biraz da; İç Kale'nin tarihçesinden bahsedelim.
Burası.
72 bin metrekarelik bir alana sahip.
M.Ö 3000 yıllarında; Hurriler" tarafından AMİDA höyüğünde kurulmuş.
İç Kale.
Her dönemde; "Kentin Yönetim Merkezi"' olarak işlev görmüş.
***
18 Burç'a sahip.
Saray.
Oğrun.
Küpeli ve Fetih adı verilen dört kapısı bulunuyor.
Komplekste.
Jandarma binası,
Eski Cezaevi,
Kolordu binası,
Adliye A,
Adliye B binaları,
Komutan Atatürk binası,
Defterdarlık ve Vakıflar Binası,
St. George Kilisesi, Artuklu Kemeri.
***
Evet.
Tüm bu yapının hal-i hazırda; 'binaların' restorasyonu tamamlandı.
Burçlar'dan dördü bitti.
Diğer burç ve kapıların restorasyonu ise sürüyor.
Peki, yapılar nasıl bir hizmet alanı içerisinde faaliyet alacak.
***
Jandarma binası; "tematik eserler" sergi salonu,
Cezaevi binası; müze eserleri deposu ile laboratuar.
Saint George Kilisesi sanat galerisi,
Eski kolordu binası da müze kafeterya,
Adliye A binası; Müze eserleri sergi salonu,
Adliye B binası; alt katı "kent müzesi"
Üst katı da tarihteki "yönetim merkezi" misyonunun yaşatılması için Valilik kabul makamı,
Komutan Atatürk Müzesi ve Müze Eğitim merkezi,
Eski cephanelik de bilgi, belge ve dokümantasyon merkezi olarak hizmet verecek.
***
Evet, burası için harcanan parasal miktar ne kadar derseniz?
Denilene göre.
2005'ten buyana; 26 milyon lira sadece burası için harcanmış.
Ama!
Buranın restorasyonu bitmiş mi?
Hayır.
Daha burçlar var, kapılar var ve sosyal donatılar kadar.
Kentsel dönüşüm noktasında.
Bu bölgenin komplike; "rehabilitasyonu" gerekli.
***
  
Ve küçük bir not.
Tabi ki eksiklikleri, görülen aksaklıkları.
En önemlisi de.
Buranın birilerine "ticari kazanç" sağlayan mekan olmaması gerekirken.
Bunun; "gözardı" edilmesi. 
Ve Kafeterya'nın "akıbetini de" bilahare, buradan mevzu edeceğimi de şimdiden ifade etmek isterim.


Bu Makale 7955 kere okunmuştur.