KAMUDA OLUP BİTENLER?

Ne de güzel ifade edilir…

İlgili…

Ve yetkili zevat tarafından…

Hele ki, kamu kuruluşlarına dair…

Denir ki…

Şeffaflık...

Açıklık...

Güvenilirlik…

Dürüstlük…

Sorumluluk ve hesap verebilirlik bizim "ilkemizdir."

Taviz vermeyiz…

Hakka, hukuka, riayet ederiz…

Her şey; “yasal mevzuat” içerisinde…

Ama nerde?

***

Ne yazık ki!

"Yaldızlı" sözcükler, kağıtta kalmaktadır…

Fiiliyatta hiç yok…

Somut nokta-i nazarında, uygulama hak getire…

Tam aksine, bir icraat söz konusu…

Şeffafsızlığın dik alası…

Açıksızlığın en kapalı hali…

Güvensizlik, çukurdan beter…

Dürüstsüzlük, her şekliyle…

Sorumsuzluk…

Hesap vermezlik; "ana ilke ve kural" olarak, görülüyor…

***

Hal böyle olunca…

Yolsuzluklarda…

Usulsüzlüklerde…

Rüşvette…

Suiistimallerde…

Haksızlığın…

Hukuksuzluğun…

Adaletsizliğin, "en iğrenç" hali kaçınılmaz hale geliyor…

Adam kayırmaya…

Senden, benden hesabı…

Yani, hile ve mekirle; "rant" menfaatçiliği vaki oluyor…

***

Maalesef…

Diyarbakır özelinden örnek verirsek…

Şuan…

Bir çok kurumda "çark" bu minvalde dönüyor…

Ki, hangi kurum ve kuruluşa el atsanız…

Söz etseniz…

Bahse konu olursa; "elinizde kalır" misali!

Çünkü kurumlar "politize" olmuş…

Ama öyle böyle değil…

İdareciler…

Atanmışlar, görevlendirilmişler…

Al birini vur ötekine; "çarkı" çıkar üzerine döndürüyor..

***

Diyeceksiniz ki!

Bu kanıya…

Ağır itham ediciliğe; "nerden" vardınız..

Eldeki done…

Ortaya koyabilecek, "hakikat-gerçek" nedir?

Tabi…

Köşe müdavimlerimiz bilir…

Ki vakıftırlar…

Neler yazdığıma…

Hangi kurum, kuruluş ya da yerel yönetimdeki "arazı-i durumun" neler olduğuna dair…

Çok önceki zamana değil…

Sadece…

Son bir ay içerisindeki yazılarım…

Bir çok gerçeği; "deşifre" etmektedir…

***

Sağlıktan, Tarıma…

Üniversiteden…

Karayollarına…

Yerel yönetimlerden, merkezi hükümetin bölge müdürlüklerine kadar!

İş-Kur'dan, "proje" adı alında destek olan, girişimcilere, STK'lara kadar…

İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri...

İlçe belediyeleri…

"Nasıl" sağlıksız bir işleyiş içerisinde olduklarını aktardık…

Keyfiyetin…

Kimler tarafından, sergilendiğine ilişkin..

Ki; yazı arşivim dolu…

***

Tabi; "Bayram" sonrası neden merceği bu noktaya tutmaya gelince…         

Doğrusu…

Gerek, Bayram ziyaretleri olsun…

Gerekse de, Protokolün bayramlaşması esnasındaki; "ayak üstü" sohbetlerim olsun…

Özel ve genel itibariyle…

"İş zıvanadan" çıkmış bir noktada; "akla ziyan" anlatımlara şahit oldum…

Meğer ki bizim yazdıklarımız; "devede kulak bile değilmiş?"

Bir idarecinin ifadesiyle…

Sahipsiz bir kent…

Sahiplenilmeli…

A'dan, Z'ye; "müdahale ve temizlik" gerekli!

***

Siyasiler de aynı görüşte…

Hatta tepkililer...

Çünkü "olumsuzlukların" faturasının kendilerine "siyasi" olarak kesildiğini söylüyorlar…

Bakanlık…

Genel Müdürlük atamayı yapıyor…

Ehil mi, liyakatli mi, "bakılmaksızın!"

Sormadan…

Görüş alınmadan…

Habersiz atama yapılıyor…

Biz "saf dışı" ediliyoruz…

Ki o atanmış şahsiyet; "bizi kale" bile almıyor.

Sonra işler, kötü gidince.

Gayri ahlaki mevzuular ortaya çıkınca.

Yok şu…

Yok bu denilerek; "suçlu" aranıyor…

En kolay adreste; "biz siyasiler" olduğumuz için fatura bize kesiliyor…"

Ama kazın ayağı hiçte öyle değil…

Tabi; "başka siyasilerin de" parmağının olması…

Dışarıdan müdahale…

Diyarbakır siyasetinin üzerine kurulan hegemonya…

O da işin; "tuzu-biberi" misali!

İşte o eller, Diyarbakır'ın üzerinden çekilmeli…

Çekilmediği sürece…

Diyarbakır "hep sahipsizler" memleketi olur…

Çünkü onlar; "küçük olsun, benim olsun" diyenlerdir…

 

***

ZİHNİYETE BAKIN…

İslam ülkesi olacaksın…

Ben "Müslüman’ım" diyeceksin…

Allah'a…

Peygambere…

Kur'an-ı Kerime inandığını söyleyeceksin…

Ama!

İş "neslin" dini eğitimine gelince…

İbadetti öğrenmesine…

MEB'in eğitim müfredatına…

Din dersi…

Bunun için; "yapılması" gerekenlere gelince; "dur" çekeceksin!

Katı bir kuralla; "olmaz-olamaz" diyeceksin…

Pranga vuracaksın.

Duvar öreceksin…

"Laiklikten" dem vuracaksın…

Ne yaman çelişki?

Baksanıza…

"Okullarda" açılan mescitlere, karşı çıkılıyor…

Nasıl olur deniliyor?

Rahatsız olanlar var…

Neymiş; "Laiklik" zedeleniyormuş, yara alıyor muş?

Sosyal medyadaki mesajlara bakıyorum.

Atılan Twitter'a bakıyorum…

Perinçek"e bakıyorum...

İsyan etmemek elde değil…

Nasıl bir "devşirme" ruh halidir ki; İslam ülkesinde "İslam'a" karşı, çıkan derin bir zümre var…

Ki…

İsteyen mescide gider namazını kılar…

İsteyen mescide gitmez, namaz kılmaz?

Bir zorunluluk da hasıl değilken…

Ebe yuh yani…

Sokaktaki ahlaksızlığa,

Fuhuşa…

Uyuşturucuya,

Enva-i ahlaksızlığa "tepki" koyulmaz…

Karşı çıkılmaz…

Ama iş; "İslam'a, Din'e ibadete" gelince!

Birileri; "laiklik" havarisi, kesiliyor…

Anlamak zor…