KARARGÂH KONUŞUNCA!…

"Karargâh Rahatsız'a!" dair.

Haber.

İçerik.

Ve zamanlama açısından; "fikrimi" beyan etmiştim…

"Muhtıra" kokuyor diye…

Ki basın tarihine de; 25 Şubat muhtırası olarak kaydedildi.

***

Hiç kuşkusuz ki…

Herkes; "Karargâh Rahatsız'a" rahatsız oldu…

Nitekim.

Kaç gündür, "konuşmayan" söylenmeyen kalmadı.

İktidarından.

En radikal muhalefetindekine kadar…

***

Ancak!

Garip gelen, "rahatsız" olduğu ifade edilen kurum…

Yani Genelkurmay karargâhı…

Orgeneral Hulusi Akar…

Veya "İletişim Daire" başkanlığı…

Fırtına koparan; "rahatsızlığa" dair;  neler düşündüğü beklentisi vardı.

***

Bir yazılı açıklama olacak mı?

Söz söylen, ifade eden olacak mı?

Evet, "destekliyoruz", bu "bizim rahatsızlığımız."

Hayır "desteklemiyoruz" bu "algı operasyonudur."

Pek tabi ki, "soruları" yanıtlama gibi bir durum; "her kesimde" bir sorgulama idi…

***

Nihayet!

Dün TSK’den açıklama geldi…

Kendileri de.

İri puntolarla yazılı "Karargâh Rahatsız" başlığına…

Kullanılan; "ifadelerin" gelen serisine bir hayli rahatsız olmuşlar…

Ki satır arasında bu beyan ediliyor.

***

Öncelikle…

Bilgilendirme.

Hande Fırat'ın gelen sorular.

Ve bu sorulara yanıt verildiği kabul ediliyor…

Ama velâkin…

"Karargâh rahatsız, Karargâhta Rahatsızlık…

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde rahatsızlık, vb" gibi ibareler söz konusu dahi olmamıştır.

***

Sorular sorulara özetle.

"Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç politika malzemesi haline getirilmemesi, şahsi işlerden uzak tutulması gerektiği" ifade edilmiştir…

Kararlılık ve azimle terörle mücadele edildiği, Fırat Kalkanı Harekâtı’nın başarıyla tamamlandığı bir dönemde bu tür iddia ve iftiralarla gündemi bulandırma çabalarını esefle karşılıyoruz.

Bu açıklamayı Türk Silahlı Kuvvetleri ile devlet ve hükümet arasında bir sorun varmış gibi yansıtmak, olayı saptırmaktır.

Cevap verilen eleştirilerin muhatapları bellidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri, devletinin ve milletinin emrinde olarak, her zaman olduğu gibi sarsılmaz bir inanç, kahramanlık ve fedakârlıkla şehit kanlarıyla sulanmış bayraklaşan vatan topraklarının güvenliğini sağlamak amacıyla, faaliyetlerine azim ve kararlılıkla devam etmektedir."

***

Bu resmi açıklama.

Ve gazetenin manşet içeriği…

Kamuoyunda oluşturulan "algı" operasyonel faaliyeti…

Durumu açıkça; "garabet bir hale" soktu diyebilirim…

Öyle görünüyor ki.

"Karışıklık" bu meyanda bir hayli, zaman işletecek.

Diyeceğim o ki.

"Karargâh rahatsız'da" bir "iç-dış" etkili hesaplaşma var.

Ama kimin nam-ı hesabına?

O'nu zaman ifşa edecek.

***

 

TSK’den yükselen bu ses…

Dünkü "İstanbul" trafiğiyle dizayn oldu diyebilirim.

Milli Savunma.

Ardından Genel Kurmay Başkanın "reisle" görüşmesi.

Başbakan Yıldırım'ın; "ikiliye" dair, nabız yoklaması…

Bu neticeyi ikmal etti…

O da, Külliye, Çankaya ve TSK " Karargâh Rahatsız'a" "hayli" rahatsız olduğu gerçeğidir…

Ki Cumhurbaşkanı net ifade etti.

"Atılan başlık bir terbiyesizliktir, seviyesizliktir."

 

***

Savunma Bakanı Işık'ın ifadesiyle.

Ki TSK’de aynısını söylüyor…

"Ordu siyasette olmayacak…

Ama güvenlikte kesinlikle olacak."

Zaten…

Dün belirtmiştim; "darbe" planı, hazırlığı gibi bir hesap tutmaz.

Çünkü dönem eski dönem değil.

Millet eski; "koyun sürüsü" millet değil.

Milletin algılarıyla oynamak…

Siyaset mühendisliği yapmak…

Prim etmez, maya tutmaz...

15 Temmuz'u herkes gördü…

Karşısında;

15 Temmuz işgal girişimini demokrasi inancıyla alt etmiş bir millet var.

Çarparsa fena çarpar…

Nitekim çarptı ki, Hürriyet "özür" diledi.

Ama huy çıkmaz diyorum.

***

NASIL BİR HAZIMSIZLIK?

Diyeceğim o ki…

Eee be, "zihin" fakirleri.

Tarih bilmezler.

Din, değer, kültür yoksunları…

Ümmet olmayı.

Kardeşlik duygularını.

Tekçi.

Irkçı.

Faşizan, "asimilasyon" körüğünde, görenler…

***

Yıllar yılıdır.

Cumhuriyet'i "Cumhursuz" bırakanlar…

Kemalizm.

Laiklik.

Seküler.

Ulusalcı…

"Tek fikrin" vesayetini, "topluma" dayatanlar…

Ülkeyi ve milleti; "kamplaştıranlar."

***

Terörün.

Terörizmin.

Şiddetin, kanın, gözyaşının…

İşkencenin.

Ölümlerin, katliamların.

Yargısız infazların…

Faili meçhul cinayetlerin...

Bölücü yapılanmaların "baş müsebbipleri"…

***

Batının… Batılın…

Nam-ı hesabına, var olanlar.

Küresel güçlerin.

Emperyalistlerin.

Sömürgeci ülkelerin, "öncü" piyonları…

Yeter artık…

Fitne üretme.

Kaos yaratma.

Hazımsızlık içerisinde olunan; "inkârlarınız" bizi bizden koparma gayretiniz...

***

Kürtler…

Hangi coğrafyada olurlarsa olsun.

İster bölünmüşlük.

İster coğrafik, dağılma…

Fikirlerde.

Düşünceler de.

Aidiyetlerle.

Yani varlığın bütünlüğüyle her daim; "kopmayan bir bağa" sahiplerdir…

***

Nasıl ki.

Bosna Hersek'te.

Türkî Cumhuriyetler de.

Veyahut başka bir coğrafyada; "Bir Türk var ise."

Ya da, Türkiye Cumhuriyeti "vatandaşı" kimliğine sahip biri var ise…

O bizim "asli" unsurumuz diye görüyorsak.

Irkdaşım.

Dindaşım.

Evladım, ya da torunumuz diyerek sahip çıkıyorsak; kucak açıyorsak…

***

Kalbi. Duygu.

Ve vicdanı bir sahiplenme söz konusu ise.

Ki öyledir ve öyle de olması gereklidir..

Bilesiniz ki…

Kürtler gibi.

Diğer etkin kimlikler için de; "aynı" hissiyat söz konusudur…

Çünkü duygu ve gönül bağı değişmez…

***

O'nun için…

Şu "Kürdistan" tartışması…

Ki, Osmanlı döneminde bu coğrafyanın ekseri alanına; "Kürdistan" denilirdi.

Nitekim "tarih kitaplarında" yer alıyor…

İsme karşı; "hazımsızlık" niye?

Tıpkı, 90'lardaki gibi bir durum hâsıl…

Neden?

***

Soruyorum!

Kuzey Irak'taki, "Kürdistan" bölgesi kendi Anayasasına göre bağımsız…

Burada, "Federal" bir yönetim var…

Ki "Devlet…" nizamında…

Irak Anayasasında "tanımlanmış…"

Ulusal.

Ve Uluslararası; "kimlik" kazanmış.

Tanınmış…

Diplomatik bir "vasfa" sahip olmuş…

***

Türkiye dâhil…

Birçok dünya ülkesi…

Bölgenin "başkent" konumundaki Erbil kentinde "konsolosluk" açmış.

Temsilcilikler oluşturmuşken…

En önemlisi de…

Bir "Devlet" başkanı…

Bir Hükümeti…

Bir Parlamentosu…

Yani Federal bir Devlet; "kimliğine" sahip bir coğrafya ve ulus…

***

Hal böyle iken…

Elbette ki;

Her devlet ve ülke gibi; Ulusunun birliğini temsil eden "bir bayrağı" olacaktır?

Rengi de, şekli de.

Kullanılacak figürlerini de; "kendi ulus" değerlerine göre, belirleme hakkına sahip.

***

Velhasıl…

Her ülkenin devlet başkanı gibi…

Her ülkenin ulusal bayrağı gibi…

Kürdistan Bölgesel Yönetimin de…

Başkanı.

Ve tabi ki ulusunun "bayrağı da…"

Her yönüyle.

Her şekliyle; "saygıyı" hak etmektedir...

Ki özerk bölgedir…

***

Pek tabii ki…

Türkiye'ye yaptığı "resmi ziyaret" dâhil…

Cumhurbaşkanı Erdoğan'la…

Başbakan Binalı Yıldırım'la…

Ve diğer yetkili makamlarla yaptığı görüşme…

Resmi karşılama törenlerinde "bayrağının" bulunması, en doğal nizamdır.

Politik/diplomatiktir.

***

O'nun için…

Bu diplomatik karşılamaya…

Kürdistan bayrağının varlığına.

Hazımsızlık gösteren…

Polemik üretenler…

Tepki fikriyatıyla, "devşirmeliğe" yeltenenler.

Dün olduğu gibi, bugün de; aynı kesimdir…

İttihatçı.

Baasçı.

Ve "tekçi, vesayetçi" zihniyet…

Ana aktör de.

CHP'dir ve onun arka bahçesindekilerdir...

***

Bir de şu unutulmasın…

Kuzey Irak...

Kürdistan Federal Yönetimi...

Türkiye açısından.

En stratejik öneme sahip bir bölge ve ülke…

Bugün; sadece ticari anlamda; "ilk sırada" gelmektedir…

İhracatımızın, lokomotif merkezi!

***

 

Dün "Bayrak ve Kürdistan" mevzusu, "parti grup" toplantısında da konu edildi…

Polemik üretici.

MHP.

Yani Bahçeli yine bildik, "tahammülsüzlüğünü" icra etti…

İnkâra dair…

Dedi ki…

"Barzani'nin bayrağını görmeye tahammülümüz kesinlikle yoktur..."

***

Tahammülsüzlüğü, cevap Başbakan Binali Yıldırım'dan geldi.

Ki grup toplantısında cevap verdi…

"Irak anayasasına göre, Kuzey Kürdistan Bölgesel Yönetimi özerk bir yapıdır. Parlamentosu vardır, başbakanı, bakanları, ayrı bayrağı vardır.

Sanki yeni bir teamülmüş, yeni bir uygulamaymış gibi bunu gündeme getirmenin iyi niyetle izahı mümkün değildir.

 Irak anayasasının gereği neyse ona da saygı duyar.

Bizim bunun dışında başkaca bir diplomatik teamül geliştirmek, buna göre yeni usuller ortaya koymak gibi bir uygulamamız olmadı, olamaz…"

***

Sonuç itibariyle…

Bir kez daha "ikiyüzlü" siyaset ve tahakküm arz-ı endam ediyor…

Ve ne yazık ki…

Siyasi bir fikri beyan olacak ama gerçekte bu.

Bazı Kürtler hala da;

CHP ve MHP gibi "ulusal ve vesayet" üreticilerle, hazımsızlarla" işbirliği içerisinde…

***

Onun için…

16 Nisan'daki referandum…

"Evet" ikmaliyle.

Tüm bu ikiyüzlü "tabuların" yıkımı olacaktır…

Yeter ki, halis bir niyet hâsıl olsun…

Çünkü kimse kimseden üstün, sınıfsallık sahibi değil; herkes eşittir...