Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

KARŞILIĞI BU OLMAMALIYDI?

 

Başbakan Binali Yıldırım…

Cuma günü Diyarbakır'da idi…

4 Bakan…

İl ve Bölge Milletvekilleri ile Kurum idarecilerinin tepe isimleriyle gelmişti…

Ziyaret…

Programın muhtevası…

Günler öncesinden biliniyordu…

Ki hazırlıklar da bu minvaldeydi…

Öyle ya…

Terörün, şiddetin, kanın ve gözyaşının yaşandığı…

İnsanların evinden-yurdundan edildiği…

Esnafı, "aylarca" kepenk kapattığı…

İflas ettiği…

Darabasını indirip, göç ettiğini..

Kahredici bir travma yaşadığı…

***

İşte; onun rehabilitesi için…

Tahribatların…

Yıkımların…

Onarımı, bakımı ve yeniden inşası için…

Sosyal…

Hukuk…

Ve Demokratik zeminde; "devlet" uğraş içerisine girdi…

***

Bu çalışmaların…

Özellikle, "sokak iyileştirilmesine" dair etabın ilkinin açılışı vardı…

Başbakan Yıldırım bunun için geldi…

Sevindirici…

Kent için…

Bölge için…

Büyük kazanım ve imkân geliştiren etkenler…

Yüzlerce "milyon" lira harcanmış…

Yani maddi ve manevi açıdan; "önem" arz edici!

***

Açılışın yapılması…

Esnaf ziyareti…

İstişare…

Özellikle, Diyarbakır'a yeni müjdeler verilmesi…

Ki, Havaalanının Uluslararası uçuşa açılması…

Esnaf'ın "Sicil affıyla" ilişkin çalışmaların yapılacağı..

Diyarbakır'ı Cazibe merkezinin "merkezi" haline getirme beyanı…

***

Ve tabi ki…

Bölgenin temel sorunlarına dair…

Siyasi bazda; "yeni" sayfaların açılabileceği..

Tüm bunlar…

Genel itibariyle, Diyarbakır'ın "beklentilerine" dairdi…

Ki hükümet nezdinde, "karşılık" kısmi yönde buldu…

***

Lakin…

Diyarbakır'dan beklentileri adına gelince…

İşte burada duraksıyorum…

Şöyle ki, "pek beklentilerine" karşılık, buldu…

Ya da Diyarbakır halkı, "karşılığı" gösterdi…

Ne yazık ki; diyemem.

Tabi bu durum; "Diyarbakır" halkıyla alakalı değil…

Bilakis, "tam aksine"…

Sanki "halk" uzak tutulmaya çalışıldı…

***

Hele ki alınan güvenlik önlemleri..

Hani bir söz var…

Hekimlere dair ifade edilir…

Şifa niyetine kullanılan ilaçlar için…

Der ki; "Azı yarar, çoğu zarar" diye…

Aynen de öyle…

Aşırı bir güvenlikçi anlayış hakimdi..

Ki sonuç; zarar teşkil etti!

***

Miting alanına…

Girişlere dair; "güvenlik" tedbirleri olağanüstü, olağanüstü idi..

Ben bile; "alana girmede" zorluk yaşadım…

Ki "sürekli basın kartı" olmasına rağmen…

Valiliğin, dağıttığı kart bile vardı…

Tıklayan olmadı...

Adım başı arama…

Adım başı kontrol…

***

Vaziyete tepki koymamak…

Bıkkınlık oluşmaması…

Bu da ne deyip; geri dönülmemesi…

Yazıktır, günahtır, ayıptır dememek mümkün değil…

Bilemiyorum…

Gördüğüm manzara karşısında, ağzımdan çıkan ilk sözcük şu oldu…

Bu yapılanlar; "zarar..?"

 

***

Sanki halk başbakanla buluşmasın…

Sanki halk başbakanı dinlemeye gelmesin…

Sanki miting alanında kalabalık oluşmasın…

Anlamak zor…

Birileri galiba; "Az insan için o kadar kolay güvenlik mi" düşündü…

Her ne ise; yakışmadı…

***

Ki hiç kimse; "o cılız ve sönük mitingi" içine sindiremez…

Hele ki, AK Parti'nin bizatihi kendisi…

Teşkilat da…

Yaşananlardan; "sorumlu" değilim diyemez…

Çünkü bir öncekilerden ders-i ibret alınmalıydı…

Şimdi ne deniliyor…

Ak Parti, Başbakanın katıldığı açılış mitinginde; "iki bin kişiyi" toplayamıyor…

***

Sonuç itibariyle…

Yüz milyonların harcandığı…

İyileştirmenin yapıldığı…

Travmaların giderildiği bir yatırım hamlesi…

Başbakan Yıldırım'ın gönülden konuşması…

Ulu Cami'de…

Teravih namazında halkla ibadette bulunması…

Hele ki, Gazi ve Şehit aileleriyle buluşması…

Lice'deki İl Jandarma Komutanlığını ziyareti…

Sahur yapması…

Askeri asker aileleriyle telefonla görüşüp-konuşması…

***

Ne yazık ki!

Tüm bunlara karşılık…

Ulu Camii önündeki o tablo…

Cılız katılım…

Düşük profil "büyük bir gölge" oluşturdu…

Velhasıl; derin düşünülmeli!

Aşırılık kadar…

Küçük olsun benim olsun mantığını da; unutmamalıyız…

Ki Ak Partiyi "bölgede" verimsiz kıldıran zihniyette budur…

Örümcek akıl…

Ağ benim ağım…

 ***

DOĞRU BULMUYORUM…

Kemal Bey…

Bu ne ya!

Ne sıcağa geliyorsun?…

Ne de soğuğa geliyorsun?…

Nedendir?…

Bildiğim…

Ki hekimler de söyler "yürümek zihni açar" diye..

Galiba sende ters etki yapıyor…

***

Baksana!

Dört gün önce narayı atıyordun…

Hükümete; "bindirme" adına…

Diyordun ki "damatlar dışarıda, garibanlar içerde" diye…

Şimdi… Yargı hükmünü verdi… Damat "içeri" alındı…

Bu kez diyorsun ki; "doğru bulmuyorum"…

"Oruç başına mı vurdu" diyeceğim…

Ama değil…

***

 

 

Galiba; artık anlamak lazım!

Siz de…

Parti politikanız da…

Ülke meselelerine karşı, tavrınızda!

Yürüseniz de…

Koşsanız da…

Hoplasanız da…

Hiç bir şekliyle fark etmiyor…

Çünkü "zihninizi" açmıyor…

Bilakis, sizde "ters" etki yapıyor…

***

Yoksa!

Meramı anlatabilmek için…

İstanbul'a değil…

Ankara'ya yürürdünüz?

Partinizin kurucusu Atatürk'ün kabrine yürürdünüz…

Olmadı…

Türkiye Büyük Millet Meclisine yürürdünüz…

Siz ise her zaman olduğu gibi; "terso" takıldınız…

Demokrasinin membası; Meclis'i…

Ülkenin Başkentini…

Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ü!

"İstikametinizden" çıkardınız…

Diyeceğim o ki…

"Hareketinizi doğru bulmuyorum…"

 

***

 

 

YARGI DAVET EDERSE!

Acaba diyorum…

Teyide muhtaç şu konuşulanlar var ya…

Doğru mu?

Hani; "casusluk" belgesine dair…

Can Dündar’a MİT Tırlarıyla ilgili; "belgeyi" verenin kim olduğunu biliyoruz…

Ki isim belli…

O isim de; Enis Berberoğlu…

Ki kendisi de; "yazısıyla, yorumuyla kitabıyla" itiraf etmiş…

Yargı da bu minvalde hükmünü vermiştir…

***

Lakin…

Şu an sorgulanan; "Berberoğlu'na" o belgeyi veren kim?

Yani "baş casus" kim?

İşte burada da…

Ki son günlerde emareler de bu yönde…

Konuşulanlara bakıldığında; Kemal Bey öne çıkıyor…

Belgenin "ilk siyasi" ayağı…

***

Hal bu iken…

Önceki gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir çıkış yaptı…

"Adalet Yürüyüşüne" dair…

Her ne kadar…

"Yollar yürümekle aşınmaz" dediyse de!

Şu ifadesi; "kafaları" zonkladı…

Birileri, "tehdit" diye yorumluyorsa da…

Aba altında sopa dediyse de...

Özü itibariyle…

Diyorum ki, "gerçek adresi mi" ima etti…

***

Dedi ki…

"Yarın Yargı sizi de davet ederse şaşmayın!"

Çok mana içermekte…

Çok derinlik arz edici…

Bir şeyler var ki; bu söylendi?

Galiba…

Kemal bey işin uçunun kendisine "dokunacağını" gördü…

"Kumpas" deşifre olacak…

Kep düştü kel göründü misali…

Yürüyüş rotasını, İstanbul'a çevirdi...

***

Neyse…

Bu hafta… Ki bayram sonrası…

CHP…

Ve FETÖ ilişkileri adına; "hararetli-sıcak" bir süreç işleyecek gibi geliyor…

Çünkü diğer muhalifler de ittifakla; "kafa" bulandırıyor…

Göreceğiz…

***

BRAVO AZİZ HOCAM…

Bir değil…

Binlerce kez bravo Aziz Sincar hocam…

Nobel ödüllüsün…

Ama!

Bil ki, gönüllerin tüm ödülünü almış birisiniz!

Hele ki son çıkışınız…

Özellikle;

Maymundan geldiğine inananlara…

Evrim teorisine iman edenlere…

Verdiğiniz ders, attığınız sile şayan-ı dikkattir…

***

Onların beklentisi şuydu…

Bilim adamıdır…

Evrim geçirmiştir…

Devşirme olmuştur…

Evrime inanır…

İslam'a dil uzatır…

Aslını inkâr eder, "Müslümanlığa" laf söyler…

***

Ama siz!

Sille-i yüzlerine indirirken…

Dediniz ki…

"Ben Müslüman’ım…

Müslümanlığımla övünüyorum.

Türkiye'deki evrim tartışmaları beni çok üzdü.

Devlet, millet sorunu yapıp kavga ederek bütün enerjimizi boşa harcıyoruz."

***

Bu arada…

Hiç bir görüşe…

Hiç bir inanca…

Hiç bir düşünceye…

Hiç bir değere…

Hiç bir kültüre "saygıları" olmayan, kütüklerin!

Sözde akademisyenlerin…

Sana dair…

Ortaya koydukları "sosyal medya" çirkefliğine de!

Söylenecek söz var…

O da; bunların alayı "zihinsel körlük" çukurundadırlar…

***

Sevgili Hocam…

Ne demişler?

İt ürür, kervan yürür…

Ateistler her devirde; "ürümüşlerdir.."

Dönüp bakmak…

Hatta taş atmak bile; "caiz" değildir…

Çünkü, necistirler..

 

 

 

 

 


Bu Makale 1617 kere okunmuştur.